KÖK HARFLER: ش د د
ANLAM:
شَدَّ : (Adam) koşmak. (Gün) ilerlemek. Birisini kuvvetlendirmek, ona yardım etmek. (Bir kimse) güçlenmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
شَدَّ (geniş zaman يَشُدُّ ve يَشِدُّ mastar isim شَدٌّ):
شَدَّ الرَّجُلُ : Adam koştu.
شَدَّ النَّهَارُ : Gün ilerledi.
شَدَّ عَضُدَهُ : Onu kuvvetlendirdi, yani ona yardım etti.
شَدَّ عَلَى يَدِهِ : Onu kuvvetlendirdi ve ona yardım etti.
شَدَّ الرَّجُلُ (mastar isim شَدَّةٌ ): O kimse güçlendi.
شَدَّ اللّٰهُ مُلْكَهُ veya شَدَّدَ اِلَيْهِ : Allah (c.c.) onun hakimiyetini kuvvetlendirdi ya da kuvvetlendirsin.
شَدَّ الشَّىْءَ : O şeyi sert, sıkı, sık, güçlü kıldı ya da o şeyi sıkıca bağladı.
شَدَّ الْعُقْدَةَ : Düğümü sıkıca bağladı.
شَدُّ الرِّحَالِ : Develerin eyerlerinin bağlanması, bir seyahate çıkmanın mecazı mürselli ifadesidir.
شَدَّ عَلَى الْعَدُوِّ : Düşmanlara sıkıntı verdi.
شَدَّ (geniş zaman يَشِدُّ mastar isim شِدَّةٌ ) : Güçlü hale geldi.
شَدِيدٌ : Sıkı; güçlü; sık; iktidarlı; zinde; metanetli; gözü pek; cesur; sert veya sebatkar; cimri; tamahkar; yüce (insanlara istinaden çoğul hali: اَشِدَّاءُ, şeylere ve insanlara istinaden çoğul hali شِدَادٌ ve شُدُودٌ).
هُوَ شَدِيدٌ عَلَى قَوْمِهِ : Halkı üzerinde çok çetindir.
رَجُلٌ شَدِيدُ الْعَيْنِ : Uykunun alt edemediği bir kimse.
اَشَدُّ : daha fazla şiddetli, sıkı, güçlü vb. yani daha büyük bir ölçüde; daha veya en çetin, şiddetli vb.).
اَشَدَّ : Fiziksel ve zihinsel olgunluğa erişti.
اَشُدَّ : Fiziksel ve zihinsel olgunluk; yaşam davranışı veya biçiminin doğruluğuna dair karine ortaya koyan olgunlukla birlikte rüşt; deneyimle ortaya çıkan muhakemenin sağlamlığı veya doğruluğu.
اِشْتَدَّ : O şey sert, çetin, sıkı idi ya da o hale geldi. Şiddetlendi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
شَدَّ | fiil-I | 6 | Takviye etti | 76/28 | |
اِشْتَدَّ | fiil-VIII | 1 | Şiddetlendi | 14/18 | |
شَدِيدٌ | isim | 56 | Şiddetli, kuvvetli | 85/12 | Çoğulu: أَشِدَّاءُ – شِدَادٌ |
أَشَدُّ | isim | 31 | En şiddetli, en sıkı, daha kuvvetli | 4/77 | |
اَشُدٌّ | isim | 8 | Kuvvet, kemal çağı | 40/67 | |
Toplam | 102 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- شَدَّ (a)
- رَسَّخَ > bak: ر س خ
- وَطَّدَ
- شَدَّ (b)
- شَدَّ (c)
- شَدَّ (d)
- جَذَبَ
- إِجْتَذَبَ
- إِشْتَدَّ
- قَوِيَ > bak: ق و ي
- شِدَّةٌ (a)
- شِدَّةٌ (b)
- قَسَاوَةٌ > bak: ق س و
- عُنْفٌ
- فَتْكٌ
- شِدَّةٌ (c)
- أَشَدُّ
Zıt Manada Kelimeler
- شَدَّ (a)
- شَدَّ (b)
- شَدَّ (c)
- شَدَّ (d)
- إِشْتَدَّ
- شِدَّةٌ (a)
- شِدَّةٌ (b)
- شِدَّةٌ (c)
- أَشَدُّ
AÇIKLAMA:
KUVVET ile ŞİDDET kelimeleri arasındaki fark
( ش د د – ق و ي )
Asıl itibarı ile şiddet, bir şeyin sertliğini niteleme konusunda mübalağadır ve “kudret” türünden bir kelime değildir. Bu nedenle Yüce Allah hakkında “şedîd” (çok şiddetli) ifadesi kullanılmaz. Kuvvet ise “kudret” türünden bir kelimedir. Allah Teala hakkında Kur’ân’da “Kuvvet sahibidir, metindir” (Zâriyât 58) buyurulmaktadır. (Bu kullanım, “kuvvet bakımından şânı yücedir” demektir. Burada bir anlam genişlemesi söz konusudur.) (Farklar Sözlüğü 140) Bknz: ( ق و ي )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Şedd | شَدّ | Sıkı bağlama. Kuşak. |
|
Şedde | شَدَّة | Arap yazısında, bir ünsüzün iki kez okunması gereken harfin üstüne konulan işaret. |
|
Şiddet | شِدَّة | Sertlik, katılık. |
|
Şedîd | شَدِيد |
Şiddetli, sert, katı; sıkı.
| Çoğul: Şidâd, Eşiddâ’ |
Şeddâd | شَدَّاد | Eski Yemen’de Ad kavminin hükümdarı. |
|
Eşedd | أَشَدّ | Daha şiddetli. Çok fazla şiddetli. Pek fazla şiddetli. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
شَدَّ : Fiil-I.
10:88 | رَبَّنَا اطْمِسْ عَلَىٰ أَمْوَالِهِمْ وَاشْدُدْ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz, sen onların mallarını silip süpür ve kalplerine darlık ver…” |
20:31 | اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي |
Diyanet Meali: | “Onunla gücümü artır.” * |
28:35 | قَالَ سَنَشُدُّ عَضُدَكَ بِأَخِيكَ وَنَجْعَلُ لَكُمَا سُلْطَانًا |
Diyanet Meali: | Allah, “Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size bir iktidar vereceğiz” dedi. |
38:20 | وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَآتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ |
Diyanet Meali: | Biz Davud’un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) yeteneği verdik. * |
47:4 | حَتَّىٰ إِذَا أَثْخَنْتُمُوهُمْ فَشُدُّوا الْوَثَاقَ |
Diyanet Meali: | Nihayet onları çökertip etkisiz hâle getirdiğinizde bağı sıkı bağlayın (sağ kalanlarını esir alın). |
76:28 | نَحْنُ خَلَقْنَاهُمْ وَشَدَدْنَا أَسْرَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onları biz yarattık ve eklemlerini (birbirine) biz bağladık. |
اِشْتَدَّ : Fiil-VIII.
14:18 | أَعْمَالُهُمْ كَرَمَادٍ اشْتَدَّتْ بِهِ الرِّيحُ فِي يَوْمٍ عَاصِفٍ |
Diyanet Meali: | Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. |
شَدِيدٌ: İsim. Çoğulu: أَشِدَّاءُ – شِدَادٌ
3:4 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. |
3:56 | فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim.” |
6:124 | سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Suç işleyenlere Allah katından bir aşağılık ve (yapmakta oldukları hilekârlık sebebiyle) çetin bir azap erişecektir. |
7:164 | لِمَ تَعِظُونَ قَوْمًا اللَّهُ مُهْلِكُهُمْ أَوْ مُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدً |
Diyanet Meali: | “Siz, Allah’ın helâk edeceği veya şiddetli bir azaba uğratacağı bir kavme ne diye (boş yere) öğüt veriyorsunuz?” |
10:70 | مَتَاعٌ فِي الدُّنْيَا ثُمَّ إِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ نُذِيقُهُمُ الْعَذَابَ الشَّدِيدَ |
Diyanet Meali: | Onlar için dünyada (geçici) bir yararlanma vardır. Sonra dönüşleri bizedir. Sonra da, (inkâr etmekte olduklarına karşılık) onlara şiddetli azabı tattıracağız. |
11:80 | قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | (Lût da:) “Keşke size karşı (koyacak) bir gücüm olsaydı, ya da sağlam bir desteğe dayanabilseydim” dedi. * |
11:102 | إِنَّ أَخْذَهُ أَلِيمٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz O’nun yakalaması can yakıcı ve şiddetlidir. |
12:48 | ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ |
Diyanet Meali: | “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, (saklayacağınız az bir miktar hariç) bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” |
14:2 | وَوَيْلٌ لِلْكَافِرِينَ مِنْ عَذَابٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | Şiddetli azaptan dolayı vay kâfirlerin hâline. |
17:5 | فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ أُولَاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَنَا أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. |
17:58 | وَإِنْ مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helâk edeceğiz, ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. |
18:2 | قَيِّمًا لِيُنْذِرَ بَأْسًا شَدِيدًا مِنْ لَدُنْهُ وَيُبَشِّرَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah onu), katından gelecek şiddetli bir azap ile (inanmayanları) uyarmak, mü’minleri müjdelemek … için dosdoğru (bir kitap kıldı). |
22:2 | وَتَرَى النَّاسَ سُكَارَىٰ وَمَا هُمْ بِسُكَارَىٰ وَلَٰكِنَّ عَذَابَ اللَّهِ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | İnsanları sarhoş görürsün; hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Ne var ki Allah’ın azabı çok şiddetlidir. |
23:77 | حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. * |
27:21 | لَأُعَذِّبَنَّهُ عَذَابًا شَدِيدًا أَوْ لَأَذْبَحَنَّهُ أَوْ لَيَأْتِيَنِّي بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | “Bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirmedikçe kesinlikle onu ağır bir şekilde cezalandıracağım, ya da kafasını keseceğim.” * |
27:33 | قَالُوا نَحْنُ أُولُو قُوَّةٍ وَأُولُو بَأْسٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Biz güçlü kimseleriz ve çetin savaşçılarız.” |
33:11 | هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | İşte orada mü’minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar. * |
34:46 | إِنْ هُوَ إِلَّا نَذِيرٌ لَكُمْ بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | “O, şiddetli bir azaptan önce sizin için ancak bir uyarıcıdır.” |
35:7 | الَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler için çetin bir azap vardır. |
35:10 | وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. |
38:26 | إِنَّ الَّذِينَ يَضِلُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın yolundan sapanlar için (hesap gününü unutmaları sebebiyle) şiddetli bir azap vardır.” |
40:3 | غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ |
Diyanet Meali: | Günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi (Allah tarafındandır). |
40:22 | فَكَفَرُوا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ إِنَّهُ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Onlar inkâr ediyorlardı. Bu yüzden Allah da onları yakalayıverdi. Şüphesiz O, güçlüdür, cezası da çok şiddetlidir. |
41:27 | فَلَنُذِيقَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا عَذَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenlere mutlaka şiddetli bir azabı tattıracağız. |
42:16 | حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin) delilleri Rableri katında batıldır. Onlara bir gazap vardır. Onlar için çetin bir azap vardır. |
42:26 | وَالْكَافِرُونَ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Kâfirler için ise çetin bir azap vardır. |
48:16 | قُلْ لِلْمُخَلَّفِينَ مِنَ الْأَعْرَابِ سَتُدْعَوْنَ إِلَىٰ قَوْمٍ أُولِي بَأْسٍ شَدِيدٍ |
Diyanet Meali: | Bedevîlerin (savaştan) geri bırakılanlarına de ki: “Siz, güçlü kuvvetli bir kavme karşı (teslim oluncaya kadar savaşmaya) çağrılacaksınız.” |
50:26 | الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ |
Diyanet Meali: | “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!” * |
57:20 | وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ |
Diyanet Meali: | Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. |
57:25 | وَأَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | Kendisinde müthiş bir güç ve insanlar için birçok faydalar bulunan demiri yarattık (ki insanlar ondan yararlansınlar). |
58:15 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey ne kötüdür! * |
65:8 | وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ عَتَتْ عَنْ أَمْرِ رَبِّهَا وَرُسُلِهِ فَحَاسَبْنَاهَا حِسَابًا شَدِيدًا |
Diyanet Meali: | Nice kentlerin halkı Rablerinin ve O’nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azdılar. Bu yüzden kendilerini çetin bir hesaba çektik. |
65:10 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فَاتَّقُوا اللَّهَ يَا أُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Allah, ahirette onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey iman etmiş olan akıl sahipleri, Allah’a karşı gelmekten sakının! |
66:6 | وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ |
Diyanet Meali: | (Kendinizi ve ailenizi), yakıtı insanlar ve taşlar olan (ateşten koruyun). O ateşin başında gayet katı, çetin … melekler vardır. |
72:8 | وَأَنَّا لَمَسْنَا السَّمَاءَ فَوَجَدْنَاهَا مُلِئَتْ حَرَسًا شَدِيدًا وَشُهُبًا |
Diyanet Meali: | “Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik, fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk.” * |
78:12 | وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا |
Diyanet Meali: | Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. * |
2:165 | أَنَّ الْقُوَّةَ لِلَّهِ جَمِيعًا وَأَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu (bir bilselerdi)! |
2:196 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. |
2:211 | وَمَنْ يُبَدِّلْ نِعْمَةَ اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. |
3:11 | كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır. |
5:2 | وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir. |
5:98 | اعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ وَأَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bilin ki, Allah’ın cezası çetindir ve Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. * |
8:13 | وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Her kim de Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse bilsin ki Allah’ın cezası şiddetlidir. |
8:25 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki Allah, azabı çetin olandır. |
8:48 | إِنِّي أَرَىٰ مَا لَا تَرَوْنَ إِنِّي أَخَافُ اللَّهَ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | “Çünkü ben sizin görmediğiniz şeyler (melekler) görüyorum. Ben Allah’tan korkarım. Allah, cezası çetin olandır.” |
8:52 | فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ إِنَّ اللَّهَ قَوِيٌّ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, azabı çetin olandır. |
13:6 | وَإِنَّ رَبَّكَ لَشَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Bununla beraber Rabbinin azabı pek şiddetlidir. |
13:13 | وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ |
Diyanet Meali: | Onlar ise Allah hakkında mücadele ediyorlar. Hâlbuki O, azabı çok şiddetli olandır. |
14:7 | لَئِنْ شَكَرْتُمْ لَأَزِيدَنَّكُمْ وَلَئِنْ كَفَرْتُمْ إِنَّ عَذَابِي لَشَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” |
48:29 | مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللَّهِ وَالَّذِينَ مَعَهُ أَشِدَّاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَاءُ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Muhammed, Allah’ın Resûlüdür. Onunla beraber olanlar, inkârcılara karşı çetin, birbirlerine karşı da merhametlidirler. |
53:5 | عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ |
Diyanet Meali: | (Kur’an’ı) ona, üstün güçlere sahip, (muhteşem görünümlü Cebrail) öğretti. * |
59:4 | وَمَنْ يُشَاقِّ اللَّهَ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a karşı gelirse bilsin ki, Allah’ın azabı şiddetlidir. |
59:7 | وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir. |
59:14 | بَأْسُهُمْ بَيْنَهُمْ شَدِيدٌ تَحْسَبُهُمْ جَمِيعًا وَقُلُوبُهُمْ شَتّٰى |
Diyanet Meali: | Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir. Sen onları toplu sanırsın. Hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. |
85:12 | إِنَّ بَطْشَ رَبِّكَ لَشَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, Rabbinin yakalaması çok çetindir. * |
100:8 | وَإِنَّهُ لِحُبِّ الْخَيْرِ لَشَدِيدٌ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz o, mal sevgisi sebebiyle çok katıdır. * |
أَشَدُّ : İsim.
2:74 | ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً |
Diyanet Meali: | Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. |
2:85 | وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَىٰ أَشَدِّ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. |
2:165 | يُحِبُّونَهُمْ كَحُبِّ اللَّهِ وَالَّذِينَ آمَنُوا أَشَدُّ حُبًّا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. |
2:191 | وَأَخْرِجُوهُمْ مِنْ حَيْثُ أَخْرَجُوكُمْ وَالْفِتْنَةُ أَشَدُّ مِنَ الْقَتْلِ |
Diyanet Meali: | Sizi çıkardıkları yerden (Mekke’den) siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. |
2:200 | فَإِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَذِكْرِكُمْ آبَاءَكُمْ أَوْ أَشَدَّ ذِكْرًا |
Diyanet Meali: | Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. |
4:66 | وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِهِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ وَأَشَدَّ تَثْبِيتًا |
Diyanet Meali: | Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı, hem de (imanlarını) daha çok pekiştirici olurdu. |
4:77 | إِذَا فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَخْشَوْنَ النَّاسَ كَخَشْيَةِ اللَّهِ أَوْ أَشَدَّ خَشْيَةً |
Diyanet Meali: | (Üzerlerine savaş yazılınca), hemen içlerinden bir kısmı; insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar. |
4:84 | وَاللَّهُ أَشَدُّ بَأْسًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın gücü daha üstündür. |
4:84 | وَأَشَدُّ تَنْكِيلًا |
Diyanet Meali: | Cezası daha şiddetlidir. |
5:82 | لَتَجِدَنَّ أَشَدَّ النَّاسِ عَدَاوَةً لِلَّذِينَ آمَنُوا الْيَهُودَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) İman edenlere düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler (ile Allah’a ortak koşanlar) olduğunu görürsün. |
9:69 | كَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ كَانُوا أَشَدَّ مِنْكُمْ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | (Ey münafıklar), siz de tıpkı sizden öncekiler gibisiniz: Onlar sizden daha güçlüydü. |
19:69 | ثُمَّ لَنَنْزِعَنَّ مِنْ كُلِّ شِيعَةٍ أَيُّهُمْ أَشَدُّ عَلَى الرَّحْمَٰنِ عِتِيًّا |
Diyanet Meali: | Sonra her bir topluluktan, Rahman’a karşı en isyankâr olanları mutlaka çekip çıkaracağız. * |
20:71 | وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ |
Diyanet Meali: | “Hangimizin azabı daha şiddetli ve daha kalıcıymış, mutlaka göreceksiniz.” |
20:127 | وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır. |
28:78 | أَوَلَمْ يَعْلَمْ أَنَّ اللَّهَ قَدْ أَهْلَكَ مِنْ قَبْلِهِ مِنَ الْقُرُونِ مَنْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُ قُوَّةً وَأَكْثَرُ جَمْعًا |
Diyanet Meali: | O, Allah’ın kendinden önceki nesillerden, ondan daha kuvvetli ve daha çok mal biriktirmiş kimseleri helâk etmiş olduğunu bilmiyor muydu? |
30:9 | كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişlerdi. |
35:44 | وَكَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعْجِزَهُ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Oysa onlar kendilerinden daha da kuvvetli idiler. (Göklerdeki ve yerdeki) hiçbir şey, Allah’ı âciz bırakacak değildir. |
37:11 | فَاسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمْ مَنْ خَلَقْنَا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı?” |
40:21 | كَانُوا هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Onlar, kendilerinden daha güçlü ve yeryüzündeki eserleri daha üstündü. |
40:82 | كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. |
41:15 | وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً |
Diyanet Meali: | “Bizden daha güçlü kim var?” demişlerdi. |
41:15 | أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً |
Diyanet Meali: | Onlar, kendilerini yaratan Allah’ın onlardan daha güçlü olduğunu görmediler mi? |
43:8 | فَأَهْلَكْنَا أَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشًا وَمَضَىٰ مَثَلُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti! * |
47:13 | وَكَأَيِّنْ مِنْ قَرْيَةٍ هِيَ أَشَدُّ قُوَّةً مِنْ قَرْيَتِكَ الَّتِي أَخْرَجَتْكَ أَهْلَكْنَاهُمْ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Seni çıkaran kendi memleket halkından daha güçlü nice memleket halkları vardı ki, biz onları helâk ettik. |
50:36 | وَكَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنْ قَرْنٍ هُمْ أَشَدُّ مِنْهُمْ بَطْشًا |
Diyanet Meali: | Biz onlardan önce, kendilerinden daha zorlu nice nesilleri helâk ettik. |
59:13 | لَأَنْتُمْ أَشَدُّ رَهْبَةً فِي صُدُورِهِمْ مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Onların kalplerinde size karşı duydukları korku, Allah’a karşı duydukları korkudan daha baskındır. |
73:6 | إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, (bu ibadetteki) sözler (Kur’an ve dua okuyuşlar) ise daha düzgün ve açıktır. * |
79:27 | أَأَنْتُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَمِ السَّمَاءُ بَنَاهَا |
Diyanet Meali: | (Ey inkârcılar!) Sizi yaratmak mı daha zor, yoksa göğü yaratmak mı? Onu Allah kurmuştur. * |
9:81 | قُلْ نَارُ جَهَنَّمَ أَشَدُّ حَرًّا لَوْ كَانُوا يَفْقَهُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Cehennemin ateşi daha sıcaktır.” Keşke anlasalardı. |
9:97 | الْأَعْرَابُ أَشَدُّ كُفْرًا وَنِفَاقًا |
Diyanet Meali: | Bedevîler inkâr ve nifak bakımından daha ileri idiler. |
40:46 | وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Kıyametin kopacağı günde de, “Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun” denilecektir. |
اَشُدٌّ : İsim.
6:152 | وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ |
Diyanet Meali: | Rüşdüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. |
12:22 | وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا |
Diyanet Meali: | Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. |
17:34 | وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ |
Diyanet Meali: | Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. |
18:82 | فَأَرَادَ رَبُّكَ أَنْ يَبْلُغَا أَشُدَّهُمَا وَيَسْتَخْرِجَا كَنْزَهُمَا |
Diyanet Meali: | “Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve (Rabbinden bir rahmet olarak) definelerini çıkarmalarını istedi.” |
22:5 | ثُمَّ نُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyor, sonra da (akıl, temyiz ve kuvvette) tam gücünüze ulaşmanız için (sizi kemale erdiriyoruz.) |
28:14 | وَلَمَّا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَاسْتَوَىٰ آتَيْنَاهُ حُكْمًا وَعِلْمًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, olgunluk çağına ulaşıp gelişimini tamamlayınca, biz ona ilim ve hikmet verdik. |
40:67 | ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا |
Diyanet Meali: | Sonra sizi (ana rahminden) çocuk olarak çıkaran, sonra olgunluk çağına ulaşmanız, sonra da ihtiyarlamanız için sizi yaşatandır. |
46:15 | حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَىٰ وَالِدَيَّ |
Diyanet Meali: | Nihayet olgunluk çağına gelip, kırk yaşına varınca şöyle der: “Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi bana ilham et.” |