KÖK HARFLER: خ ل و
ANLAM:
خَلَا : (Ev vb.) boşalmak, boş ya da sahipsiz kalmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَلَا (geniş zamanlı يَخْلُو mastar ismi خُلُوًّا ve خَلَاءً):
خَلَا الْمَكَانُ : Ev boşaldı, boş kaldı ya da sahipsiz kaldı.
خَلَا fiili اِلَى harfi ceri ile: Baş başa kalmak.
خَلَا fiili: ل harfi cerri ile: Döndü, teveccüh etti, temayül gösterdi, hususî meşgul oldu.
خَلَا مَعَهُ veya خَلَا اِلَيْهِ veya خَلَا بِهِ : Onunla yalnızdı.
خَلَا بِهِ : Onunla alay etti, dalga geçti; onu kandırdı, aldattı.
خَلَا عَلَيْهِ : Ona güvendi.
خَلَا الشَّىْءُ : O şey geçti ya da geçip gitti.
خَلَا فُلَانٌ : Adam göçüp gitti ya da öldü.
خَلَا inzivaya çekilerek kendini dini vazifelere adadı, manasına da gelmektedir.
تَخَلَّي : O şey veya kişi yalnız kaldı; o şey boşaldı ya da boş kaldı.
خَلَّي سَبِيلَهُ : Onu serbest bıraktı, salıverdi, yol açtı, vazgeçti.
خَالٍ : Boş, boşta, geçersiz, sahipsiz; boşta veya serbest; yalnız; geçmiş, geçip gitmiş.
قُرُونٌ خَالِيَةٌ : Geçip gitmiş nesiller.
فِى الْاَيَّامِ الْخَالِيَةِ : Geçmiş günlerde (69:24).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
خَلَا | fiil-I | 25 | Gelip geçti, (إِلَى) başbaşa kaldı, (ل) döndü | 35/24 |
خَلَّى | fiil-II | 1 | Serbest bıraktı, salıverdi, yol açtı, vazgeçti | 9/5 |
تَخَلَّى | fiil-V | 1 | Terk etti, boşaldı | 84/4 |
خَالِيَةٌ | isim | 1 | Gelip geçen | 69/24 |
| Toplam | 28 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- خَلَا (a)
- خَلَا (b)
- خَلَّى
- تَخَلَّى
- خَلْوَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- خَلَا (a)
- خَلَا (b)
- عَمِرَ > bak: ع م ر
- اِزْدَحَمَ
- حَفَلَ
- اِكْتَظَّ
- خَلَّى
- تَخَلَّى
- خَلْوَةٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hâlî | خَالِي | Boş, ıssız, tenha. Sahipsiz yer. Açık yer. |
|
Hâliye | خَالِيَة | Gelip geçen. Bekar kadın. |
|
Haliyye | خَلِيَّة | Bekar kadın. |
|
Helâ’ | خَلَاء | Tuvalet. Boş yer, hela. |
|
Huluvv | خُلُوّ | Boş olmak, hâlî oluş. Boşluk. Boşta olmak. |
|
Halvet | خَلْوَة | 1: Issız yerde yalnız kalma. Yalnızlık. | Çoğul: Halevât |
İhlâ’ | إِخْلَاء | Boş bırakma. Boşaltmak, hali kılmak. |
|
Tahliye | تَخْلِيَة | 1: Boşaltma. 2: Tutukluyu serbest bırakma. 3: Salıverme |
|
Tahallî | تَخَلِّي | Boşalmak. Boş kalmak. Tenhaya çekilmek. Yalnız kalmak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَلَا : Fiil-I.
2:14 | وَإِذَا خَلَوْا إِلَىٰ شَيَاطِينِهِمْ قَالُوا إِنَّا مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz.” derler. |
2:76 | وَإِذَا خَلَا بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ قَالُوا أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ |
Diyanet Meali: | Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler: (Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi), Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? |
2:134 | تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. |
2:141 | تِلْكَ أُمَّةٌ قَدْ خَلَتْ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. |
2:214 | أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَأْتِكُمْ مَثَلُ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ |
Diyanet Meali: | Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? |
3:119 | وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِ |
Diyanet Meali: | Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. |
3:137 | قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ سُنَنٌ |
Diyanet Meali: | Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. |
3:144 | وَمَا مُحَمَّدٌ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ |
Diyanet Meali: | Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. |
5:75 | مَا الْمَسِيحُ ابْنُ مَرْيَمَ إِلَّا رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِ الرُّسُلُ |
Diyanet Meali: | Meryem oğlu Mesih, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti. |
7:38 | قَالَ ادْخُلُوا فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِكُمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ فِي النَّارِ |
Diyanet Meali: | Allah, şöyle der: “Sizden önce gelip geçmiş cin ve insan toplulukları ile birlikte ateşe girin.” |
10:102 | فَهَلْ يَنْتَظِرُونَ إِلَّا مِثْلَ أَيَّامِ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap dolu) günlerin benzerini mi bekliyorlar? |
12:9 | اقْتُلُوا يُوسُفَ أَوِ اطْرَحُوهُ أَرْضًا يَخْلُ لَكُمْ وَجْهُ أَبِيكُمْ |
Diyanet Meali: | “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. |
13:6 | وَقَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمُ الْمَثُلَاتُ |
Diyanet Meali: | Oysa onlardan önce ibret alınacak birçok azap gelip geçmiştir. |
13:30 | كَذَٰلِكَ أَرْسَلْنَاكَ فِي أُمَّةٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهَا أُمَمٌ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Böylece seni, kendilerinden önce nice ümmetlerin geçmiş olduğu bir ümmete gönderdik.. |
15:13 | لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | Önceki milletlerin (helâkine dair Allah’ın) kanunu geçmiş iken onlar buna (Kur’an’a) inanmazlar.* |
24:34 | وَلَقَدْ أَنْزَلْنَا إِلَيْكُمْ آيَاتٍ مُبَيِّنَاتٍ وَمَثَلًا مِنَ الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلِكُمْ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz size açıklayıcı âyetler, sizden önce gelip geçenlerden bir misal … indirdik. |
33:38 | سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçen (peygamber)ler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. |
33:62 | سُنَّةَ اللَّهِ فِي الَّذِينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. |
35:24 | وَإِنْ مِنْ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٌ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın. |
40:85 | سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | Bu, Allah’ın kulları hakkında eskiden beri yürürlükte olan kanunudur. |
41:25 | وَحَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Böylece kendilerinden önce gelip geçmiş olantoplulukları ile ilgili o söz (azap), onlar için de gerçekleşti. |
46:17 | أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْلِي |
Diyanet Meali: | Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken, beni tekrar diriltilecek olmakla mı tehdit ediyorsunuz? |
46:18 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında o sözün (azabın) gerçekleştiği kimselerdir. |
46:21 | وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ |
Diyanet Meali: | Kendisinden önce ve sonra uyarıcıların gelip geçmiş olan Âd kavminin kardeşini (Hûd’u) hatırla. Hani Ahkâf’taki kavmini uyarmıştı. |
48:23 | سُنَّةَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلُ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللَّهِ تَبْدِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın öteden beri işleyip duran kanunu (budur). Allah’ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.* |
خَلَّي : Fiil-II.
9:5 | فَإِنْ تَابُوا وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَآتَوُا الزَّكَاةَ فَخَلُّوا سَبِيلَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer tövbe ederler, namazı kılıp zekâtı da verirlerse, kendilerini serbest bırakın. |
تَخَلَّي : Fiil-V.
84:4 | وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ |
Diyanet Meali: | Ve içindekileri atıp boşaldığı zaman…* |
خَالِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil.
69:24 | كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ |
Diyanet Meali: | (Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için.* |