ع م ر

KÖK HARFLER: ع م ر

ANLAM: 

عَمَرَ : (Bir yer) halkı tarafından iskan edilmek. Bir evde yaşamak ya da oturmaya devam etmek. Yapıyı iyi bir durumda tutmak. Evi inşa etmek. Evi insanlarla dolu hale ya da meskun hale getirmek. Evi iyi bakılmış bir halde tutmak. (Allah c.c.) birisinin ömrünü uzatmak. Rabbine hizmet etmek ya da ibadet etmek; dua etmek ve oruç tutmak. İyi olanı tesis etmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
عَمَرَ fiil-I 4 Kurdu, yaptı, ma’mur hale getirdi 30/9
عَمَّرَ fiil-II 5 Ömür verdi, ibka etti, yaşattı 36/68
اِعْتَمَرَ fiil-VIII 1 Umre yaptı 2/158
اِسْتَعْمَرَ fiil-X 1 Amir tayin etti, kurdurdu, yaptırdı, ma’mur edici kıldı 11/61
عِمَارَةٌ isim 1 İskan ve işleme; bir evi inşa etme eylemi veya sanatı; bir yapı; bir bina; bir mabet; büyük bir kabile/ 9/19
مَعْمُورٌ isim 1 Ma’mur edilen 52/4
عُمُرٌ isim 7 Ömür 21/44
عَمْرٌ isim 1 Ömür, din. لَعَمْرُكَ : Ömrüne yemin olsun ki.. 15/72
مُعَمَّرٌ isim 1 Ömür verilen 35/11
عُمْرَةٌ isim 2 Umre. Bir yeri ziyaret etme, Allah’a c.c. ibadet ve dua etme. 2/196

Toplam 24

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • عَمَرَ (a)
    • سَكَنَ > bak: س ك ن
    • اِسْتَقَرَّ > bak: ق ر ر
    • قَطَنَ
    • تَوَطَّعَ
  • عَمَرَ (b)
  • عِمَارَةٌ (a)
  • عِمَارَةٌ (b)

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Amr عَمْر Uzun yaşamak, uzun ömürlü olmak.
Umr (Ömr, Ömür) عُمْر Yaşama, hayat, yaşayış.
Ma’mûr مَعْمُور Bayındır. İşlenmiş.
Umre عُمْرَة Ziyaret. Hac mevsimi dışında Kabe’yi ve Mekke ve Medine’deki mukaddes yerleri ziyaret etmek.
Umrân عُمْرَان 1: Bayındırlık, memurluk. 2: Uygarlık, ilerleme, refah ve mutluluk. 3: İmar ile şenlendirilmiş olan. Bayındırlaşmak. Medenilik. Saadet. Mutluluk.
Umrâniyye عُمْرَانِيَّة Bayındırlığa aid.
Ta’mîr تَعْمِير Onarmak.
Muâmere مُعَامَرَة İmaret etmek.
İ’mâr إِعْمَار Bayındır duruma getirme, geliştirme.
İmâret عِمَارَة Mamur etmak. Şenlendirmek. Mamurluk.
Mi’mar  مِعْمَار İmar eden. Hüner sahibi. İnşaat planlarını yapan ve bunların kurulmasına bakan san’atkar. Bina inşa eden mühendis. 
Hamarat  عِمَارَة Çalışkan, becerikli, elinden iyi iş gelen.
Muammer مُعَمَّر Ömür süren. Çok yaşamış. Uzun ömürlü, bahtlı.
Ömer عُمَر Resül-ü Ekrem’in (s.a.v.) ikinci halifesi.

Hamarat kelimesi, “mamurluk, şenlik” anlamındaki imâret sözcüğünden geliyor olabilir ancak bu kesin değildir. Anadolu halk ağzında “ayın” harfinin “he” harfine dönüşmesi tipiktir. (Nişanyan Sözlük)

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَمَرَ :  Fiil-I. 

9:17مَا كَانَ لِلْمُشْرِكِينَ أَنْ يَعْمُرُوا مَسَاجِدَ اللَّهِ شَاهِدِينَ عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ بِالْكُفْرِ
Diyanet Meali:Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez.
9:18إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ
Diyanet Meali:Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan … kimseler imar eder.
30:9كَانُوا أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَأَثَارُوا الْأَرْضَ وَعَمَرُوهَا
Diyanet Meali:Onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler. Yeryüzünü sürüp işlemişler ve orayı (kendilerinin imar ettiğinden daha çok) imar etmişlerdi.
30:9أَكْثَرَ مِمَّا عَمَرُوهَا وَجَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ
Diyanet Meali:(Orayı) kendilerinin imar ettiğinden daha çok (imar etmişlerdi). Onlara da peygamberleri apaçık deliller getirmişlerdi. 

عَمَّرَ : Fiil-II. 

2:96يَوَدُّ أَحَدُهُمْ لَوْ يُعَمَّرُ أَلْفَ سَنَةٍ
Diyanet Meali:Onların her biri bin yıl yaşamak ister.
2:96وَمَا هُوَ بِمُزَحْزِحِهِ مِنَ الْعَذَابِ أَنْ يُعَمَّرَ
Diyanet Meali:Hâlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir.
35:11وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ
Diyanet Meali:Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın.
35:37أَوَلَمْ نُعَمِّرْكُمْ مَا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَنْ تَذَكَّرَ وَجَاءَكُمُ النَّذِيرُ
Diyanet Meali:(Onlara şöyle denilir:) “Sizi, düşünüp öğüt alacak kimsenin düşünüp öğüt alabileceği kadar yaşatmadık mı? Size uyarıcı da gelmişti.”
36:68وَمَنْ نُعَمِّرْهُ نُنَكِّسْهُ فِي الْخَلْقِ أَفَلَا يَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:Kime uzun ömür verirsek, onu yaratılış itibariyle tersine çeviririz (gücünü azaltırız). Hâlâ düşünmeyecekler mi? *

اِعْتَمَرَ : Fiil-VIII. 

2:158فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا
Diyanet Meali:Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur.

اِسْتَعْمَرَ :  Fiil-X.

11:61هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا
Diyanet Meali:“O, sizi yeryüzünden (topraktan) yarattı ve sizi oranın imarında görevli (ve buna donanımlı) kıldı.”

عِمَارَةٌ : İsim. 

9:19أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz?

مَعْمُورٌ :  İsim. İsm-i Mef’ûl. 

52:4وَالْبَيْتِ الْمَعْمُورِ
Diyanet Meali:“Beyt-i Ma’mur”a andolsun ki…

عُمُرٌ : İsim. 

10:16فَقَدْ لَبِثْتُ فِيكُمْ عُمُرًا مِنْ قَبْلِهِ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Diyanet Meali:“Ben sizin aranızda bundan (Kur’an’ın inişinden) önce (kırk yıllık) bir ömür yaşadım. Hiç düşünmüyor musunuz?”
16:70وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْ لَا يَعْلَمَ بَعْدَ عِلْمٍ شَيْئًا
Diyanet Meali:İçinizden kimileri de, bilgili olduktan sonra hiçbir şeyi bilmesin diye ömrünün en düşkün çağına ulaştırılır.
21:44بَلْ مَتَّعْنَا هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ
Diyanet Meali:Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar.
22:5وَمِنْكُمْ مَنْ يُرَدُّ إِلَىٰ أَرْذَلِ الْعُمُرِ لِكَيْلَا يَعْلَمَ مِنْ بَعْدِ عِلْمٍ شَيْئًا
Diyanet Meali:Yine içinizden bir kısmı da ömrün en düşkün çağına ulaştırılır ki, bilirken hiçbir şey bilmez hâle gelsin.
26:18قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
Diyanet Meali:Firavun, şöyle dedi: “Seni biz küçük bir çocuk olarak alıp aramızda büyütmedik mi? Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirdin.” *
28:45وَلَٰكِنَّا أَنْشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ
Diyanet Meali:Fakat biz (Mûsâ’dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar geçti.
35:11وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ
Diyanet Meali:Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın.

عَمْرٌ : İsim. 

15:72لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
Diyanet Meali:(Melekler, Lût’a:) “Ömrüne andolsun ki onlar (şehvetten) gözleri dönmüş hâlde, sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlar (Bu durumda asla seni dinlemezler)” dediler. *

مُعَمَّرٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). 

35:11وَمَا يُعَمَّرُ مِنْ مُعَمَّرٍ وَلَا يُنْقَصُ مِنْ عُمُرِهِ إِلَّا فِي كِتَابٍ
Diyanet Meali:Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı) olmasın.

عُمْرَةٌ : İsim. 

2:196وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ
Diyanet Meali:Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın.
2:196فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ
Diyanet Meali:Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser.