ق ر ر

KÖK HARFLER: ق ر ر

ANLAM: 

قَرَّ : Bir yerde yerleşmek. Sağlam, sabit hale gelmek. Kurulmak; durmak; kalmak; devam etmek. İkamet etmek. 

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

قَرَّتْ عَيْنُه : Gözü aydın olmak.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
قَرَّ fiil-I 5 İkamet etti, yerleşti 33/33
أَقَرَّ fiil-IV 4 Durdurdu, yerleştirdi; ikrar etti, hak olduğunu itiraf etti 3/81
اِسْتَقَرَّ fiil-X 1 Yerleşti, yerinde durdu 7/143
قُرَّةٌ isim 3 قُرَّةُ العَيْنِ : Göz aydınlığı 25/74
مُسْتَقِرٌّ isim 3 Yerleşmiş, oturaklı 27/40
مُسْتَقَرٌّ isim 10 Yerleşme, istikrar, yerleşme zamanı, yerleşme mekanı 6/98
قَرَارٌ isim 9 Yerleşme mekanı 40/64
قَوَارِيرُ isim 3 Billur bardak v.b, sırça, kristal (çoğul) 27/44 Tekil: قَارُورَةٌ

Toplam 38


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Karr (Kârr) قَرّ، قَارّ Kar. Soğuk şey. Bir nesne soğuk olmak. Bir kimseye soğuk dokunmak. Kaynayan tencereye soğuk su dökmek. 
Karâr قَرَار Değişmez hale gelmek. Sabit ve sakin olmak. Karargâh
Kurre قُرَّة Parlaklık. Tazelik. Gözün parlak ve nurlu olması.
Kavârîr قَوَارِير Gözbebekleri. Şişeler. Kârûre’nin çoğulu
Takrîr تَقْرِير Karar kılmak.
Mukarrer مُقَرَّر Kararlaşmış. Takrir edilmiş. Karar verilmiş. Kat’i. Şek ve şüpheden beri olan. Muhakkak ve müsellem olan. Anlatılmış. Bildirilmiş.
İkrâr إِقْرَار Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek.
Takarrür تَقَرُّر Kararı verilmek. Yerleşmek. Kararlaşmak.
İstikrâr اِسْتِقْرَار Kararlı hale gelme.
Müstakırr مُسْتَقِرّ  İstikrar bulmuş, yerleşmiş, sabit.
Müstekarr مُسْتَقَرّ Karar bulan, bir yerde sabit ve sakin olan. Kararlı.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

قَرَّ : Fiil-I. 

19:26 فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا
Diyanet Meali: “Ye, iç, gözün aydın olsun.”
20:40 فَرَجَعْنَاكَ إِلَىٰ أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ
Diyanet Meali: Derken, gözü aydın olsun, üzülmesin diye seni annene döndürdük. 
28:13 فَرَدَدْنَاهُ إِلَىٰ أُمِّهِ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ
Diyanet Meali: Böylece biz, anasının gözü aydın olsun ve üzülmesin diye onu anasına geri döndürdük.
33:33 وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَىٰ
Diyanet Meali: Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın.
33:51 ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ تَقَرَّ أَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ
Diyanet Meali: Bu onların gözlerinin aydın olması, üzülmemeleri için daha uygundur.

أقَرَّ : Fiil-IV. 

2:84 ثُمَّ أَقْرَرْتُمْ وَأَنْتُمْ تَشْهَدُونَ
Diyanet Meali: Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz.
3:81 قَالَ أَأَقْرَرْتُمْ وَأَخَذْتُمْ عَلَىٰ ذَٰلِكُمْ إِصْرِي
Diyanet Meali: “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti.
3:81 قَالُوا أَقْرَرْنَا قَالَ فَاشْهَدُوا وَأَنَا مَعَكُمْ مِنَ الشَّاهِدِينَ
Diyanet Meali: Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.
22:5 وَنُقِرُّ فِي الْأَرْحَامِ مَا نَشَاءُ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى
Diyanet Meali: Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde durduruyoruz.

اِسْتَقَرَّ :  Fiil-X.

7:143 وَلَٰكِنِ انْظُرْ إِلَى الْجَبَلِ فَإِنِ اسْتَقَرَّ مَكَانَهُ فَسَوْفَ تَرَانِي
Diyanet Meali: “(Beni dünyada katiyen göremezsin). Fakat (şu) dağa bak, eğer o yerinde durursa sen de beni görebilirsin.”

قُرَّةٌ : İsim. قُرَّةُ العَيْنِ (deyim)

25:74 وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ
Diyanet Meali: Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl…” diyenlerdir.
28:9 وَقَالَتِ امْرَأَتُ فِرْعَوْنَ قُرَّتُ عَيْنٍ لِي وَلَكَ
Diyanet Meali: Firavun’un karısı şöyle dedi: “Bana da, sana da göz aydınlığı (bir çocuk)!”
32:17 فَلَا تَعْلَمُ نَفْسٌ مَا أُخْفِيَ لَهُمْ مِنْ قُرَّةِ أَعْيُنٍ جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali: Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez. *

مُسْتَقِرٌّ :  İsim. İsm-i Fâil. İstif’âl Bâbı (X. Bâb).

27:40 فَلَمَّا رَآهُ مُسْتَقِرًّا عِنْدَهُ قَالَ هَٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّي
Diyanet Meali: Süleyman, tahtı yanında yerleşmiş hâlde görünce şöyle dedi: “Bu, Rabbimin bana bir lütfudur.”
54:3 وَكَذَّبُوا وَاتَّبَعُوا أَهْوَاءَهُمْ وَكُلُّ أَمْرٍ مُسْتَقِرٌّ
Diyanet Meali: Peygamberi yalanladılar, nefislerinin arzularına uydular. Hâlbuki her iş, (Allah nasıl takdir ettiyse öylece) gerçekleşecek (değişmeyecek)tir. *
54:38 وَلَقَدْ صَبَّحَهُمْ بُكْرَةً عَذَابٌ مُسْتَقِرٌّ
Diyanet Meali: Andolsun, onlara sabahleyin erkenden kalıcı bir azap geldi. *

مُسْتَقَرٌّ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İstif’âl Bâbı (X. Bâb).

2:36 وَلَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ
Diyanet Meali: “Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır.”
6:67 لِكُلِّ نَبَإٍ مُسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali: Her haberin gerçekleşeceği bir zamanı vardır. İleride bileceksiniz. *
6:98 وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَمُسْتَقَرٌّ وَمُسْتَوْدَعٌ
Diyanet Meali: O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var.
7:24 وَلَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُسْتَقَرٌّ وَمَتَاعٌ إِلَىٰ حِينٍ
Diyanet Meali: “Size yeryüzünde bir zamana kadar yerleşme ve yararlanma vardır.”
11:6 وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا
Diyanet Meali: Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir.
25:24 أَصْحَابُ الْجَنَّةِ يَوْمَئِذٍ خَيْرٌ مُسْتَقَرًّا وَأَحْسَنُ مَقِيلًا
Diyanet Meali: O gün cennetliklerin kalacakları yer daha hayırlı, dinlenecekleri yer daha güzeldir. *
25:66 إِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
Diyanet Meali: “Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.” *
25:76 خَالِدِينَ فِيهَا حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
Diyanet Meali: Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! *
36:38 وَالشَّمْسُ تَجْرِي لِمُسْتَقَرٍّ لَهَا ذَٰلِكَ تَقْدِيرُ الْعَزِيزِ الْعَلِيمِ
Diyanet Meali: Güneş de kendi yörüngesinde akıp gitmektedir. Bu, mutlak güç sahibi, hakkıyla bilen Allah’ın takdiri (düzenlemesi)dir. *
75:12 إِلَىٰ رَبِّكَ يَوْمَئِذٍ الْمُسْتَقَرُّ
Diyanet Meali: O gün varıp durulacak yer, sadece Rabbinin huzurudur. *

قَرَارٌ : İsim. 

14:26 كَشَجَرَةٍ خَبِيثَةٍ اجْتُثَّتْ مِنْ فَوْقِ الْأَرْضِ مَا لَهَا مِنْ قَرَارٍ
Diyanet Meali: (Kötü bir sözün durumu da;) yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.
14:29 جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ
Diyanet Meali: Onlar cehenneme girecekler. O ne kötü karargâhtır! *
23:13 ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ
Diyanet Meali: Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. *
23:50 وَآوَيْنَاهُمَا إِلَىٰ رَبْوَةٍ ذَاتِ قَرَارٍ وَمَعِينٍ
Diyanet Meali: (Meryem oğlu İsa’yı ve annesini büyük bir mucize kıldık) ve her ikisini de oturmaya elverişli, akarsulu yüksek bir yere yerleştirdik.
27:61 أَمَّنْ جَعَلَ الْأَرْضَ قَرَارًا وَجَعَلَ خِلَالَهَا أَنْهَارًا
Diyanet Meali: Yahut yeryüzünü karar kılma yeri yapan, içinde nehirler akıtan mı?
38:60 قَالُوا بَلْ أَنْتُمْ لَا مَرْحَبًا بِكُمْ أَنْتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَا فَبِئْسَ الْقَرَارُ
Diyanet Meali: O grup da, “Hayır, size rahat ve huzur olmasın. Bu cehennemi bizim önümüze siz sürdünüz. Orası ne kötü durak yeridir!” der. *
40:39 وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ
Diyanet Meali: “Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.”
40:64 اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً
Diyanet Meali: Allah, yeryüzünü sizin için karar kılma yeri, göğü de binâ yapandır.
77:21 فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ
Diyanet Meali: Sonra onu sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk. *

قَوَارِيرُ : İsim. Çoğul. Tekili: قَارُورَةٌ

27:44 قَالَ إِنَّهُ صَرْحٌ مُمَرَّدٌ مِنْ قَوَارِيرَ
Diyanet Meali: Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi.
76:15 وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِآنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَأَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارِيرَا
Diyanet Meali: Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır. *
76:16 قَوَارِيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدِيرًا
Diyanet Meali: Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir. *