ع ك ف

KÖK HARFLER: ع ك ف

ANLAM: 

عَكَفَ : Sürekli olarak veya sebat ederek bir şeye tutunmak ya da bağlanmak; onun üzerindeki niyeti sürmek. Kalmak, geride durmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
عَكَفَ fiil-I 1 Devamlı ibadet etti, ibadete kapandı 7/138
عَاكِفٌ isim 7 İbadetten ayrılmayan, ibadete kapanan 21/52
مَعْكُوفٌ isim 1 Kapatılmış, bekletilen 48/25

Toplam 9

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Âkif عَاكِف Devamlı ibadetle meşgul olan.
İ’tikâf إِعْتِكَاف Mescidde ibadete hasrolma.
Mu’tekif مُعْتَكِف İtikafa çekilmiş olan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَكَفَ :  Fiil-I. 

7:138فَأَتَوْا عَلَىٰ قَوْمٍ يَعْكُفُونَ عَلَىٰ أَصْنَامٍ لَهُمْ
Diyanet Meali:Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme rastladılar.

عَاكِفٌ : İsim. İsm-i Fâil. 

2:125أَنْ طَهِّرَا بَيْتِيَ لِلطَّائِفِينَ وَالْعَاكِفِينَ وَالرُّكَّعِ السُّجُودِ
Diyanet Meali:“Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi (Kâbe’yi) tertemiz tutun.”
2:187وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَأَنْتُمْ عَاكِفُونَ فِي الْمَسَاجِدِ
Diyanet Meali:Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın.
20:91قَالُوا لَنْ نَبْرَحَ عَلَيْهِ عَاكِفِينَ حَتَّىٰ يَرْجِعَ إِلَيْنَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Onlar da, “Mûsâ bize dönünceye kadar buzağıya ibadet etmeye devam edeceğiz” dediler. *
20:97وَانْظُرْ إِلَىٰ إِلَٰهِكَ الَّذِي ظَلْتَ عَلَيْهِ عَاكِفًا لَنُحَرِّقَنَّهُ
Diyanet Meali:Hele şu ibadet edip durduğun ilâhına bak! Biz onu elbette yakacağız..
21:52إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا هَٰذِهِ التَّمَاثِيلُ الَّتِي أَنْتُمْ لَهَا عَاكِفُونَ
Diyanet Meali:Hani o, babasına ve kavmine, “Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?” demişti. *
22:25وَالْمَسْجِدِ الْحَرَامِ الَّذِي جَعَلْنَاهُ لِلنَّاسِ سَوَاءً الْعَاكِفُ فِيهِ وَالْبَادِ
Diyanet Meali:(İnkâr edenler ile Allah’ın yolundan) ve içinde, yerli, misafir bütün insanları eşit kıldığımız Mescid-i Haram’dan (alıkoyanlar azabı hak etmişlerdir.)
26:71قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
Diyanet Meali:“Putlara tapıyoruz ve onlara tapmağa devam edeceğiz” demişlerdi. *

مَعْكُوفٌ :  İsim. İsm-i Mef’ûl. 

48:25وَصَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَالْهَدْيَ مَعْكُوفًا أَنْ يَبْلُغَ مَحِلَّهُ
Diyanet Meali:(Onlar, inkâr edenler) ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır.