KÖK HARFLER: ل و ح
ANLAM:
لَاحَ: (Bir şey) parıldamak, parlamak, ışıldamak. (Bir şey) çıkmak ve belirgin hale gelmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
لَوْحٌ | isim | 5 | Enli madde (tahta v.s) | 85/22 | Çoğulu: أَلْوَاحٌ |
لَوَّاحٌ | isim | 1 | Karartan, yakıp kavuran | 74/29 | Müennes: لَوَّاحَةٌ |
| Toplam | 6 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- لَاحَ
- بَدَا > bak: ب د و
- ظَهَرَ > bak: ظ ه ر
- طَلَعَ > bak: ط ل ع
- بَزَغَ > bak: ب ز غ
- بَرَزَ > bak: ب ر ز
- أَهَلَّ > bak: ه ل ل
- أَشْرَقَ > bak: ش ر ق
- بَرِقَ > bak: ب ر ق
- سَطَعَ
- لَمَعَ
- لَوَّحَ (a)
- لَوَّحَ (b)
- لَوْحٌ
- لَوْحَةٌ
- صُورَةٌ > bak: ص و ر
- رَسْمٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Levh | لَوْح | Üzerinde yazı veya şekil çizilebilir düzlük. Ayet, hadis veya büyüklerin ders verici sözleri. Yazılı şey. |
|
Levhâ | لَوْحَة | Üzerinde yazı veya resim bulunan, duvara asılacak kağıt. Bir sahifenin üzerindeki kalın yazı. | Çoğulu: Elvâh |
Levvâh | لَوَّاح | Yakıcı ve bozucu. |
|
Telvîh | تَلْوِيح | Açıklama, belli etme. | Çoğulu: Telvîhât |
Lâyiha | لَايِحَة | 1: Düşünülen bir şeyin yazı haline getirilmesi. 2: Tasarı. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
لَوْحٌ : İsim. Çoğulu: أَلْوَاحٌ
7:145 | وَكَتَبْنَا لَهُ فِي الْأَلْوَاحِ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْعِظَةً |
Diyanet Meali: | Mûsâ için, Tevrat levhalarında her şeye dair bir öğüt yazdık. |
7:150 | وَأَلْقَى الْأَلْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı. |
7:154 | وَلَمَّا سَكَتَ عَنْ مُوسَى الْغَضَبُ أَخَذَ الْأَلْوَاحَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın öfkesi dinince (attığı) levhaları aldı. |
54:13 | وَحَمَلْنَاهُ عَلَىٰ ذَاتِ أَلْوَاحٍ وَدُسُرٍ |
Diyanet Meali: | Biz Nûh’u çivilerle perçinli levhalardan oluşan gemiye bindirdik. * |
85:22 | فِي لَوْحٍ مَحْفُوظٍ |
Diyanet Meali: | O, korunmuş bir levhada (Levh-i Mahfuz’da)dır. * |
لَوَّاحَةٌ : İsim. Müennes. Müzekkeri: لَوَّاحٌ
74:29 | لَوَّاحَةٌ لِلْبَشَرِ |
Diyanet Meali: | Derileri kavurur. * |