KÖK HARFLER: ط و ل
ANLAM:
طَالَ : Bir şey uzatılmış veya uzun olmak. Uzun veya yüksek olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
طَالَ (geniş zaman يَطُولُ mastar isim طَوْلٌ): O şey uzatılmıştı, uzundu ya da o hale geldi; o şey yüksekti ya da o hale geldi.
طَالَ عَلَى وَجْهِ الْاَرْضِ : O şey toprağın yüzeyinde uzatılmış veya gerilmiş hale geldi.
طَالَ فِى السَّمَاءِ : O şey gökte uzatılmıştı, uzundu ya da o hale geldi.
طَالَ اللَّيْلُ : Gece uzadı ya da uzun sürdü.
طَالَ الْمَجْلِسُ : Toplantının vakti uzatılmıştı ya da o hale geldi.
طَالَ عَلَيْهِ : Ona fayda veya faydalar pekiştirdi ya da bahşetti.
تَطَاوَلَ : O şey gitgide uzadı; bir kimse ayak parmakları üzerinde dikildi ve bir şeye bakmak için uzandı; uzunluğu veya cömertliğinin gösterişini yaptı.
تَطَاوَلَا : O ikisi uzunluk veya cömertlik ve mükemmellikte birbirleriyle yarıştı.
طَوْلٌ : Cömertlik, eli açıklık, bir yarar, lütuf veya ihsan; mükemmellik, aşırı veya fazla bolluk; güç veya kudret; servet veya ehliyet; koşulların bolluğu; üstünlük; egemenlik.
طَوْلٌ : Boy; uzunluk veya yükseklik. İnsanda ve diğer hayvanlarda ve aynı zamanda cansız şeylerde, gerçek şeylerde, maddelerde, bunun yanında zaman ve bunun gibi fikirsel şeyler veya niteliklerde. Aynı zamanda zamanın azami hadlerini de ifade etmektedir.
قَطَعَهُ طُولًا : O şeyi uzunlamasına kesti.
لَا اُكَلِّمُهُ طُولَ الدَّهْرِ : Onunla hiç konuşmayacağım.
طَوِيلٌ : Uzun; uzun veya yüksek.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
طَالَ | fiil-I | 3 | Uzadı | 21/44 |
تَطَاوَلَ | fiil-VI | 1 | Uzadı | 28/45 |
طَوْلٌ | isim | 3 | Güç, kudret, üstünlük | 40/3 |
طُولٌ | isim | 1 | Güç, kudret, üstünlük | 17/37 |
طَوِيلٌ | isim | 2 | Uzun | 73/7 |
| Toplam | 10 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- طَالَ (a)
- طَالَ (b)
- طَالَ (c)
- طَوَّلَ
- تَطَاوَلَ
- طَوْلٌ (a)
- طَوْلٌ (b)
- طَوِيلٌ
- طَائِلٌ
- جَدْوًى
- طَائِلَةٌ (a)
- طَائِلَةٌ (b)
- ثَأْرٌ
- طَائِلَةٌ (c)
- طُولٌ
Zıt Manada Kelimeler
- طَالَ (a)
- طَالَ (b)
- طَالَ (c)
- طَوَّلَ
- تَطَاوَلَ
- طَوْلٌ (a)
- طَوْلٌ (b)
- طَوِيلٌ
- قَصِيرٌ > bak: ق ص ر
- قِزْمٌ
- طَائِلَةٌ
- طُولٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Tavl (Tûl) | طَوْل | 1: Çokluk, güç, kudret. 2: Boy. Uzunluk. 3: Ömür ve hayat. |
Tûlen | طُولًا | Uzunlukça. Uzunluk cihetinden. Boyca.Ömür olarak. |
Tavîl | طَوِيل | Uzun. Çok süren. |
Tatvîl | تَطْوِيل | Uzatma. Uzatılma. |
Mutavvel | مُطَوَّل | Uzatılmış, uzun uzun. |
Mutâvele | مُطَاوَلَة | İşi uzatma, sürüncemede bırakma. |
Itvâl | إِطْوَال | Uzatmak. Uzatılmak. |
Tetâvül | تَطَاوُل | Uzun olma, uzama. |
Mütetâvil | مُتَطَاوِل | El uzatan. |
İstitâle | اِسْتِطَالَة | Uzanmak. Uzantı. Uzayıp gitmek. |
Mustatîl | مُسْتَطِيل | Dikdörtgen. Uzayan, istitale eden. |
“Dikdörtgen” anlamındaki mustatîl kelimesi, “uzun, uzayan, çekerek uzatılmış” anlamındaki mustatîl (مستطيل) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime “uzadı” anlamındaki tâle (طال) fiilinden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
طَالَ : Fiil-I.
20:86 | أَفَطَالَ عَلَيْكُمُ الْعَهْدُ أَمْ أَرَدْتُمْ أَنْ يَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | “(Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz?” |
21:44 | بَلْ مَتَّعْنَا هَٰؤُلَاءِ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ طَالَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ |
Diyanet Meali: | Evet, biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. |
57:16 | فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ |
Diyanet Meali: | Üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar (gibi olmasınlar). |
تَطَاوَلَ : Fiil-VI.
28:45 | وَلَٰكِنَّا أَنْشَأْنَا قُرُونًا فَتَطَاوَلَ عَلَيْهِمُ الْعُمُرُ |
Diyanet Meali: | Fakat biz (Mûsâ’dan sonra) birçok nesiller meydana getirdik. Üzerlerinden uzun çağlar geçti. |
طَوْلٌ : İsim.
4:25 | وَمَنْ لَمْ يَسْتَطِعْ مِنْكُمْ طَوْلًا أَنْ يَنْكِحَ الْمُحْصَنَاتِ الْمُؤْمِنَاتِ فَمِنْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ |
Diyanet Meali: | Sizden kimin, hür mü’min kadınlarla evlenmeye gücü yetmezse sahip olduğunuz mü’min genç kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın. |
9:86 | اسْتَأْذَنَكَ أُولُو الطَّوْلِ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler. |
40:3 | غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ |
Diyanet Meali: | (Bu kitabın indirilmesi), günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi (Allah tarafındandır). |
طُولٌ : İsim.
17:37 | لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا |
Diyanet Meali: | Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. |
طَوِيلٌ : İsim. Sıfat.
73:7 | إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا |
Diyanet Meali: | Çünkü gündüzün sana uzun bir meşguliyet vardır. * |
76:26 | وَمِنَ اللَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلًا طَوِيلًا |
Diyanet Meali: | Gecenin bir kısmında O’na secde et; geceleyin de O’nu uzun uzadıya tespih et. * |