KÖK HARFLER: غ ن ي
ANLAM:
غَنِىَ : Evlenmek. Bir yerde yaşamak. Başka bir şeye ihtiyacı olmadan, bir yerde, oradan memnun olarak uzun süre ikamet etmek. Yaşamak. Hiçbir ihtiyacı olmamak. Bir doyum veya yeterlilik halinde olmak; zengin veya varlıklı olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
غَنِىَ | fiil-I | 4 | Var oldu, kalıcı oldu | 11/68 | |
أَغْنَى | fiil-IV | 39 | İhtiyacını giderdi, savdı, kâfi geldi, zengin kıldı, meşgul etti | 80/37 | |
اِسْتَغْنَى | fiil-X | 4 | İstiğna etti, muhtaç olmadı | 92/8 | |
مُغْنِى | isim | 2 | İhtiyaç bırakmamak | 40/47 | |
غَنِىٌّ | isim | 24 | Zengin | 4/135 | Çoğulu: أَغْنِيَاءُ |
Toplam | 73 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- غَنِيَ
- غَنِيٌّ
- غِنًى (a)
- غِنًى (b)
Zıt Manada Kelimeler
- غَنِيَ
- غَنِيٌّ
- غِنًى (a)
- غِنًى (b)
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Ganî | غَنِى | Zengin, varlıklı. | Çoğulu: Agniyâ’ |
Gınâ’ | غِنَاء | 1: Zenginlik, bolluk. 2: Bıkma, usanma. 3: Şarkı. | Gınâ’ gelmek |
Tagniye | تَغْنِيَة | Birini zengin etmek. |
|
Mugannî | مُغَنِّى | Şarkı söyleyen kadın. |
|
İgnâ’ | إِغْنَاء | Ganileştirmek. Zengin etmek. |
|
Mugnî | مُغْنِى | 1: Def edici, kovan. 2: Zengin eden, müstağni kılan. |
|
Tegannî | تَغَنِّى | 1: Muhtac olmamak. 2: Kafi bulmak. 3: Zengin olmak. 4: Şarkı söylemek. |
|
Mütegannî | مُتَغَنِّى | Teganni eden. Terennüm eden. |
|
İstignâ’ | اِسْتِغْنَاء | Cenab-I Hak’tan başka kimsenin minneti altına girmemek. Gönül tokluğu. Elindekini kafi bulmak. Zenginlik istememek. |
|
Müstagnî | مُسْتَغْنِى | Kimseden bir menfaat beklemeyen, bir şey istemeyen, istiğna eden, kimseye ihtiyacı olmayan. Gönlü tok, tok gözlü. | Müstagnî olmak |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
غَنِىَ : Fiil-I.
7:92 | الَّذِينَ كَذَّبُوا شُعَيْبًا كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Şu’ayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yaşamamışlardı. |
10:24 | فَجَعَلْنَاهَا حَصِيدًا كَأَنْ لَمْ تَغْنَ بِالْأَمْسِ |
Diyanet Meali: | Bunları, sanki dün yerinde hiç yokmuş gibi, kökünden yolunmuş bir hâle getiririz. |
11:68 | كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Sanki orada hiç yaşamamışlardı. |
11:95 | كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا أَلَا بُعْدًا لِمَدْيَنَ |
Diyanet Meali: | Sanki orada hiç yaşamamışlardı. Biliniz ki (Semûd kavmi Allah’ın rahmetinden uzaklaştığı gibi) Medyen halkı da uzaklaştı (yok olup gitti). |
أَغْنَى : Fiil-IV.
3:10 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. |
3:116 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. |
4:130 | وَإِنْ يَتَفَرَّقَا يُغْنِ اللَّهُ كُلًّا مِنْ سَعَتِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer ayrılırlarsa, Allah bol lütuf ve nimetiyle onların her birini zengin kılar (başkalarına muhtaç bırakmaz). |
7:48 | قَالُوا مَا أَغْنَىٰ عَنْكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ |
Diyanet Meali: | Ve şöyle derler: “Ne çokluğunuz, ne de taslamakta olduğunuz kibir size bir yarar sağladı!” |
8:19 | وَإِنْ تَعُودُوا نَعُدْ وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ |
Diyanet Meali: | Eğer dönerseniz biz de döneriz. Çok olsa bile topluluğunuz size hiç fayda vermez. |
9:25 | وَيَوْمَ حُنَيْنٍ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنْكُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Andolsun, Allah birçok yerde) ve Huneyn savaşı gününde (size yardım etmiştir). Hani, çokluğunuz size kendinizi beğendirmiş, fakat (bu çokluk) size hiçbir yarar sağlamamıştı. |
9:28 | وَإِنْ خِفْتُمْ عَيْلَةً فَسَوْفَ يُغْنِيكُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer yoksulluktan korkarsanız, Allah dilerse lütfuyla sizi zengin kılar. |
9:74 | وَمَا نَقَمُوا إِلَّا أَنْ أَغْنَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. |
10:36 | وَمَا يَتَّبِعُ أَكْثَرُهُمْ إِلَّا ظَنًّا إِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onların çoğu ancak zannın ardından gider. Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. |
10:101 | وَمَا تُغْنِي الْآيَاتُ وَالنُّذُرُ عَنْ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat âyetler ve uyarılar, inanmayan bir topluma hiçbir fayda sağlamaz. |
11:101 | فَمَا أَغْنَتْ عَنْهُمْ آلِهَتُهُمُ الَّتِي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Rabbinin azap emri gelince), Allah’ı bırakıp da taptıkları ilâhları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. |
12:67 | وَمَا أُغْنِي عَنْكُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | “Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah’ındır.” |
12:68 | مَا كَانَ يُغْنِي عَنْهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Babalarının emrettiği şekilde ayrı kapılardan girdiklerinde bile bu), Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. |
15:84 | فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Kazanmakta oldukları şeyler kendilerine bir fayda vermedi. * |
19:42 | لِمَ تَعْبُدُ مَا لَا يَسْمَعُ وَلَا يُبْصِرُ وَلَا يُغْنِي عَنْكَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Hani babasına şöyle demişti: “Babacığım!) İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?” |
24:32 | إِنْ يَكُونُوا فُقَرَاءَ يُغْنِهِمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer bunlar yoksul iseler, Allah onları lütfuyla zenginleştirir. |
24:33 | وَلْيَسْتَعْفِفِ الَّذِينَ لَا يَجِدُونَ نِكَاحًا حَتَّىٰ يُغْنِيَهُمُ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Evlenmeye güçleri yetmeyenler de, Allah kendilerini lütfuyla zengin edinceye kadar iffetlerini korusunlar. |
26:207 | مَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَ |
Diyanet Meali: | (Dünyada) yararlandırıldıkları şeyler onlara fayda sağlamazdı. * |
36:23 | إِنْ يُرِدْنِ الرَّحْمَٰنُ بِضُرٍّ لَا تُغْنِ عَنِّي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | “Eğer Rahmân bana bir zarar vermek istese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz.” |
39:50 | قَدْ قَالَهَا الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Bunu kendilerinden öncekiler de söylemişti ama kazandıkları şeyler onlara hiçbir yarar sağlamamıştı. * |
40:82 | كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar kendilerinden daha çok, daha güçlü ve onların yeryüzündeki eserleri daha üstündü. Fakat kazanmakta oldukları şeyler onlara bir fayda vermemişti. |
44:41 | يَوْمَ لَا يُغْنِي مَوْلًى عَنْ مَوْلًى شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | O gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz. Kendilerine yardım da edilmez. * |
45:10 | وَلَا يُغْنِي عَنْهُمْ مَا كَسَبُوا شَيْئًا وَلَا مَا اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللَّهِ أَوْلِيَاءَ |
Diyanet Meali: | Dünyada kazandıkları ve Allah’tan başka edindikleri dostlar onlara hiçbir fayda vermez. |
45:19 | إِنَّهُمْ لَنْ يُغْنُوا عَنْكَ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Çünkü onlar, Allah’a karşı sana asla bir fayda sağlayamazlar. |
46:26 | فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَا أَبْصَارُهُمْ وَلَا أَفْئِدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir yarar sağlamadı. |
52:46 | يَوْمَ لَا يُغْنِي عَنْهُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًا وَلَا هُمْ يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | O gün tuzakları kendilerine hiçbir fayda vermeyecektir ve kendilerine yardım da edilmeyecektir. * |
53:26 | وَكَمْ مِنْ مَلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe), göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz. |
53:28 | إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onlar sadece zanna uyuyorlar. Şüphesiz zan, hakikat namına hiçbir şey ifade etmez. |
53:48 | وَأَنَّهُ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz O, başkalarına muhtaç olmaktan kurtardı ve varlık sahibi kıldı. * |
54:5 | حِكْمَةٌ بَالِغَةٌ فَمَا تُغْنِ النُّذُرُ |
Diyanet Meali: | Bu haberler, zirveye ulaşmış birer hikmettir! Fakat uyarılar fayda vermiyor! * |
58:17 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. |
66:10 | فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللَّهِ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | Derken onlara hainlik ettiler de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. |
69:28 | مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ |
Diyanet Meali: | “Malım bana hiçbir yarar sağlamadı.” * |
77:31 | لَا ظَلِيلٍ وَلَا يُغْنِي مِنَ اللَّهَبِ |
Diyanet Meali: | “O ne gölgelendirir ne de alevden korur.” * |
80:37 | لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ |
Diyanet Meali: | İşte o gün onlardan herkesin kendini meşgul edecek bir işi vardır. * |
88:7 | لَا يُسْمِنُ وَلَا يُغْنِي مِنْ جُوعٍ |
Diyanet Meali: | O, ne besler ne de açlıktan kurtarır. * |
92:11 | وَمَا يُغْنِي عَنْهُ مَالُهُ إِذَا تَرَدَّىٰ |
Diyanet Meali: | Cehenneme yuvarlandığı zaman, malı ona fayda vermez. * |
93:8 | وَوَجَدَكَ عَائِلًا فَأَغْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? * |
111:2 | مَا أَغْنَىٰ عَنْهُ مَالُهُ وَمَا كَسَبَ |
Diyanet Meali: | Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. * |
اِسْتَغْنَى : Fiil-X.
64:6 | فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri) ve onların da, “(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri (sebebiyledir). Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. |
80:5 | أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; * |
92:8 | وَأَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنَىٰ |
Diyanet Meali: | Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ise… |
96:7 | أَنْ رَآهُ اسْتَغْنَىٰ |
Diyanet Meali: | (Hayır, insan) kendini yeterli gördüğü için (mutlaka azgınlık eder). * |
مُغْنُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُغْنِى
14:21 | فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا مِنْ عَذَابِ اللَّهِ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | “Şimdi siz az bir şey olsun, Allah’ın azabından bizi koruyabilecek misiniz?” |
40:47 | إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِنَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Biz size uymuş kimselerdik. Şimdi şu ateşin bir kısmını üzerimizden kaldırabilir misiniz?” |
غَنِىٌّ : İsim. Çoğulu: أَغْنِيَاءُ
2:263 | قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir). * |
2:267 | وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. |
2:273 | يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ أَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ |
Diyanet Meali: | İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. |
3:97 | وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.) |
3:181 | لَقَدْ سَمِعَ اللَّهُ قَوْلَ الَّذِينَ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ فَقِيرٌ وَنَحْنُ أَغْنِيَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. |
4:6 | وَمَنْ كَانَ غَنِيًّا فَلْيَسْتَعْفِفْ |
Diyanet Meali: | (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. |
4:131 | وَكَانَ اللَّهُ غَنِيًّا حَمِيدًا |
Diyanet Meali: | Allah, zengindir, övülmeye lâyıktır. |
4:135 | إِنْ يَكُنْ غَنِيًّا أَوْ فَقِيرًا فَاللَّهُ أَوْلَىٰ بِهِمَا |
Diyanet Meali: | (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. |
6:133 | وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُو الرَّحْمَةِ |
Diyanet Meali: | Rabbin her bakımdan sınırsız zengindir, rahmet sahibidir. |
9:93 | إِنَّمَا السَّبِيلُ عَلَى الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ وَهُمْ أَغْنِيَاءُ |
Diyanet Meali: | Sorumluluk ancak, zengin oldukları hâlde senden izin isteyenleredir. |
10:68 | قَالُوا اتَّخَذَ اللَّهُ وَلَدًا سُبْحَانَهُ هُوَ الْغَنِيُّ |
Diyanet Meali: | “Allah, bir çocuk edindi” dediler. O, bundan uzaktır. O, her bakımdan sınırsız zengindir. |
14:8 | إِنْ تَكْفُرُوا أَنْتُمْ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا فَإِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | “Siz ve yeryüzünde bulunanların hepsi nankörlük etseniz de gerçek şu ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyık olandır.” |
22:64 | لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَإِنَّ اللَّهَ لَهُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. Şüphesiz ki Allah elbette zengindir, elbette övgüye lâyıktır. * |
29:6 | وَمَنْ جَاهَدَ فَإِنَّمَا يُجَاهِدُ لِنَفْسِهِ إِنَّ اللَّهَ لَغَنِيٌّ عَنِ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Her kim cihad ederse, ancak kendisi için cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlere muhtaç değildir. * |
31:26 | لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye lâyık olandır. * |
35:15 | يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ إِلَى اللَّهِ وَاللَّهُ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Ey insanlar! Siz Allah’a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla lâyık olandır. * |
57:24 | وَمَنْ يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Kim yüz çevirirse bilsin ki şüphesiz Allah ganîdir, zengindir, övülmeye lâyıktır. |
59:7 | كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْأَغْنِيَاءِ مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). |
60:6 | وَمَنْ يَتَوَلَّ فَإِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَنِيُّ الْحَمِيدُ |
Diyanet Meali: | Kim yüz çevirirse bilsin ki, Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. |
64:6 | فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا وَاسْتَغْنَى اللَّهُ وَاللَّهُ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | (Bu, onların) inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri (sebebiyledir). Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, övgüye lâyıktır. |
27:40 | وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ رَبِّي غَنِيٌّ كَرِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.” |
31:12 | وَمَنْ كَفَرَ فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ حَمِيدٌ |
Diyanet Meali: | Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır. |
39:7 | إِنْ تَكْفُرُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَنِيٌّ عَنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. |
47:38 | وَمَنْ يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَنْ نَفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنْتُمُ الْفُقَرَاءُ |
Diyanet Meali: | Kim cimrilik yaparsa ancak kendi zararına cimrilik yapmış olur. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, siz ise fakirsiniz. |