KÖK HARFLER: أ خ ر
ANLAM:
أَخَّرَ : Birisini alıkoymak; tutmak, vermemek, arkaya koymak; ertelemek, geciktirmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اَخَّرَ : (mastar isim تَاْخِيرٌ ): Erteledi, tehir etti; yerine getirmedi, bıraktı.
اَخَّرَهُ: Onu alıkoydu; tuttu veya vermedi veya arkaya koydu; erteledi veya geciktirdi; zıt anlamlısıdır: قَدَّمَ
اَخَّرَنِى اِلَى مُدَّةٍ : Bana mühlet verdi, zaman tanıma veya erteleme.
تَاَخَّرَ ve اِسْتَاْخَرَ eşanlamlıdır : Geriye veya arkaya geçti, geride kaldı; gecikti veya geç kaldı; durdu veya geri kaldı; ertelendi veya sonraya bırakıldı, geciktirildi ya da aksatıldı; zıt anlamlısıdır: تَقَدَّمَ
اٰخَرُ (dişil hali: اُخْرَى): Başka; diğeri; önceki veya ilki dışındaki bir şey ya da kişi.
اٰخِرٌ: Sonuncu; sonra; arkadaki; son; ilkten sonra gelen; sonraki ve ikinci gelen. Zıt anlamlısı: اَوَّل
الْاٰخِرَةُ : Ahiret; öbür dünya; gelecek dünya veya yaşam; öbür dünyada nihai varoluş hali.
دَارُ الاٰخِرَةِ : Âhiret yurdu.
الْمُسْتَاْخِرُ : İsmi fail olup, geri kalan manasındadır.
اليَوْمُ الاٰخِرُ : Kıyamet günü demek olup ikinci defa neş’et etmeye (tekrar dirilmeye) denir.
الاٰخِرُ : Aynı zamanda Allah’ın isimlerindendir. Âhir (Herşeyin kendisinde nihayet bulduğu, bütün dönüşlerin Ona olduğu Zatı ZülCelâldir).
اَوَّلُهم وَاٰخِرُهم : Onların öncesi ve sonrası, evvelleri ve âhirleri tabiri, “Onların hepsi” manasını ifade eder.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
أَخَّرَ | fiil-II | 15 | Erteledi | 4/77 | |
تَأَخَّرَ | fiil-V | 3 | Erteledi | 7/34 | |
اِسْتَأْخَرَ | fiil-X | 6 | Geride kaldı | 15/5 | |
اٰخَرُ | isim | 70 | Diğeri, öteki | 26/64 | Müennesi: أُخْرَى Kırık Çoğulu: اُخَرُ |
آخِرٌ | isim | 155 | Sonuncusu | 10/10 | Müennesi: آخِرَةٌ |
مُسْتَأْخِرٌ | isim | 1 | Geciken, arkada kalan | 15/24 | |
Toplam | 250 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- أَخَّرَ
- تَأَخَّرَ
- آخِرُ (a)
- آخِرُ (b)
- سَاقَةٌ > bak: س و ق
- آخِرَةٌ
- أَخِيرٌ
Zıt Manada Kelimeler
- أَخَّرَ
- تَأَخَّرَ
- آخِرُ
- آخِرَةٌ
- أَخِيرٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Âhir | آخِر | 1: Son, sonraki. 2: Biten. Hitam bulan. Sonra gelen. | Çoğul: Âhirîn |
Âhiret | آخِرَة | Dinî inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağı ve Allah’a hesap vereceği yer, öbür dünya. | Bilâhare |
Âhar | آخَر | 1: Hattatların kâğıt cilalamak için kullandıkları nişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım. 2: Gayrı, başkası. Diğeri. |
|
Ahîr | أَخِير | 1: Son, sonraki. 2: Biten. Hitam bulan. Sonra gelen. | Çoğul: Evâhir |
Uhrâ | أُخْرَى | 1: Başka, diğer. 2: Sair, diğer, başka. Ahir, gayr, son, sonra. | Uhrevî |
Te’hîr | تَأْخِير | Geciktirme. Sonraya bırakma. |
|
Muahhir | مُؤَخِّر | *Geriye bırakan. |
|
Muahhar | مُؤَخَّر | Sonraki, sonradan gelen, ertelenmiş, daha sonraki. |
|
Teahhür | تَأَخُّر | *Geriye kalma. |
|
Müteahhir | مُتَأَخِّر |
Sonraki, sonra gelen.
| Çoğul: Müteahhirîn |
Müste’hir | مُسْتَأْخِر | Teehhür eden, geciken, geri kalan. |
|
İsti’hâr | اِسْتِأْخَار | Geri bırakılma, geri kalma. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَخَّرَ : Fiil-II.
4:77 | رَبَّنَا لِمَ كَتَبْتَ عَلَيْنَا الْقِتَالَ لَوْلَا أَخَّرْتَنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın? Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” |
11:8 | وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَىٰ أُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ لَيَقُولُنَّ مَا يَحْبِسُهُ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz onlardan azabı belirli bir süreye kadar geciktirsek, o zaman da mutlaka “Onu ne alıkoyuyor?” derler. |
11:104 | وَمَا نُؤَخِّرُهُ إِلَّا لِأَجَلٍ مَعْدُودٍ |
Diyanet Meali: | Biz onu ancak belirli bir zamana kadar erteliyoruz. * |
14:10 | يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | “(Hâlbuki) O, günahlarınızı bağışlamak ve sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor” |
14:42 | إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الْأَبْصَارُ |
Diyanet Meali: | Allah, onları ancak gözlerin dehşetle bakakalacağı bir güne erteliyor. |
14:44 | رَبَّنَا أَخِّرْنَا إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ نُجِبْ دَعْوَتَكَ وَنَتَّبِعِ الرُّسُلَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Yakın bir süreye kadar bizi ertele de senin çağrına uyalım ve peygamberlerin izinden gidelim.” |
16:61 | مَا تَرَكَ عَلَيْهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı), yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. |
17:62 | لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إِلَّا قَلِيلًا |
Diyanet Meali: | “Andolsun eğer beni kıyamete kadar ertelersen, onun soyunu, pek azı hariç, (azdırarak) kontrolüm altına alacağım.” |
35:45 | مَا تَرَكَ عَلَىٰ ظَهْرِهَا مِنْ دَابَّةٍ وَلَٰكِنْ يُؤَخِّرُهُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı), yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. |
63:10 | لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَىٰ أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُنْ مِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” |
63:11 | وَلَنْ يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْسًا إِذَا جَاءَ أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır. * |
71:4 | يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | “(O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki) sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin.” |
71:4 | إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz, Allah’ın belirlediği vakit gelince ertelenmez. Keşke bilseydiniz.” |
75:13 | يُنَبَّأُ الْإِنْسَانُ يَوْمَئِذٍ بِمَا قَدَّمَ وَأَخَّرَ |
Diyanet Meali: | O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir. * |
82:5 | عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ |
Diyanet Meali: | Herkes yaptığı ve yapmadığı şeyleri bilecek. * |
تَأَخَّرَ : Fiil-V.
2:203 | فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلَا إِثْمَ |
Diyanet Meali: | Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. |
48:2 | لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ |
Diyanet Meali: | Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlasın… |
74:37 | لِمَنْ شَاءَ مِنْكُمْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ |
Diyanet Meali: | (O cehennem insan için); içinizden ileri geçmek yahut geri kalmak isteyenler için (uyarıcı olarak elbette en büyük bir şeydir). * |
اِسْتَأْخَرَ : Fiil-X.
7:34 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ |
Diyanet Meali: | (Her milletin belli bir eceli vardır). Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. |
10:49 | إِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ فَلَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ |
Diyanet Meali: | “(Her milletin bir eceli vardır). Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.” |
15:5 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz. * |
16:61 | فَإِذَا جَاءَ أَجَلُهُمْ لَا يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلَا يَسْتَقْدِمُونَ |
Diyanet Meali: | Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler. |
23:43 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. * |
34:30 | قُلْ لَكُمْ مِيعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً |
Diyanet Meali: | De ki: “Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, (ne de ileri geçebilirsiniz).” |
اٰخَرُ : İsim. Müennesi: أُخْرَى Kırık Çoğulu: اُخَرُ
2:282 | أَنْ تَضِلَّ إِحْدَاهُمَا فَتُذَكِّرَ إِحْدَاهُمَا الْأُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. |
3:7 | مِنْهُ آيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ أُمُّ الْكِتَابِ وَأُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌ |
Diyanet Meali: | Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. |
3:13 | فِئَةٌ تُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَأُخْرَىٰ كَافِرَةٌ يَرَوْنَهُمْ مِثْلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. |
3:153 | وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ فِي أُخْرَاكُمْ فَأَثَابَكُمْ غَمًّا بِغَمٍّ |
Diyanet Meali: | Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken (siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz). Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi… |
4:91 | سَتَجِدُونَ آخَرِينَ يُرِيدُونَ أَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْ |
Diyanet Meali: | Diğer birtakım kimselerin de hem sizden emin olmak, hem de kavimlerinden emin olmak istediklerini göreceksin. |
4:133 | إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ أَيُّهَا النَّاسُ وَيَأْتِ بِآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah dilerse sizi yok eder ve başkalarını getirir. |
5:27 | إِذْ قَرَّبَا قُرْبَانًا فَتُقُبِّلَ مِنْ أَحَدِهِمَا وَلَمْ يُتَقَبَّلْ مِنَ الْآخَرِ |
Diyanet Meali: | Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. |
5:106 | اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ أَوْ آخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. (Yahut; seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse), sizin dışınızdan başka iki kişi (şahitlik eder). |
5:107 | فَإِنْ عُثِرَ عَلَىٰ أَنَّهُمَا اسْتَحَقَّا إِثْمًا فَآخَرَانِ يَقُومَانِ مَقَامَهُمَا |
Diyanet Meali: | (Eğer sonradan) o iki kişinin günaha girdikleri (yalan söyledikleri) anlaşılırsa, o zaman, (bu öncelikli şahitlerin zarar verdiği kimselerden olan) başka iki adam, onların yerine geçer. |
6:164 | وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Herkes günahı yalnız kendi aleyhine kazanır. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez.” |
7:38 | قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لِأُولَاهُمْ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ أَضَلُّونَا |
Diyanet Meali: | (Hepsi birbiri ardından cehennemde toplanınca), sonrakiler öncekiler için, “Rabbimiz! Bizi sapıtanlar işte bunlardır…” derler. |
7:39 | وَقَالَتْ أُولَاهُمْ لِأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِنْ فَضْلٍ |
Diyanet Meali: | Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur.” derler. |
8:60 | تُرْهِبُونَ بِهِ عَدُوَّ اللَّهِ وَعَدُوَّكُمْ وَآخَرِينَ مِنْ دُونِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlarla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka (sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği) diğer düşmanları korkutursunuz. |
9:102 | وَآخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا |
Diyanet Meali: | Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle (kötü ameli) birbirine karıştırmışlardır. |
9:102 | خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا |
Diyanet Meali: | Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. |
9:106 | وَآخَرُونَ مُرْجَوْنَ لِأَمْرِ اللَّهِ إِمَّا يُعَذِّبُهُمْ وَإِمَّا يَتُوبُ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | (Sefere katılmayanlardan) diğer bir kısmı da, Allah’ın emrine bırakılmışlardır. Bunlara ya azap eder ya da tövbelerini kabul eder. |
12:36 | وَقَالَ الْآخَرُ إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا |
Diyanet Meali: | Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde bir ekmek taşıdığımı gördüm.” dedi. |
12:41 | وَأَمَّا الْآخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir.” |
12:43 | يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعَ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ |
Diyanet Meali: | “(Ben rüyamda yedi semiz ineği), yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum.” |
12:46 | يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ وَسَبْعِ سُنْبُلَاتٍ خُضْرٍ وَأُخَرَ يَابِسَاتٍ |
Diyanet Meali: | “(Rüyada yedi semiz ineği) yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak (hakkında bize yorum yap).” |
17:15 | وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. Hiçbir günahkâr, başka bir günahkârın günah yükünü yüklenmez. |
17:69 | أَمْ أَمِنْتُمْ أَنْ يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَىٰ فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًا |
Diyanet Meali: | Yahut sizi tekrar denize döndürüp üstünüze, (kasıp kavuran) bir fırtına yollayarak (nankörlüğünüz sebebiyle sizi boğmasından güvende misiniz)? |
26:64 | وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Ötekileri de oraya yaklaştırdık. * |
26:66 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra ötekileri suda boğduk. * |
26:172 | ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra diğerlerini helâk ettik. * |
35:18 | وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ وَإِنْ تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَىٰ حِمْلِهَا |
Diyanet Meali: | Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, (ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa). |
37:82 | ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra biz, diğerlerini suda boğduk. * |
37:136 | ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da diğerlerini yok ettik. * |
38:38 | وَآخَرِينَ مُقَرَّنِينَ فِي الْأَصْفَادِ |
Diyanet Meali: | Bukağılara bağlı olarak diğerlerini de…* |
38:58 | وَآخَرُ مِنْ شَكْلِهِ أَزْوَاجٌ |
Diyanet Meali: | O azaba benzer çeşit çeşit başka azaplar da vardır. * |
39:7 | وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ |
Diyanet Meali: | Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. |
39:42 | فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَىٰ عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | (Allah, ölen insanların ruhlarını öldüklerinde, ölmeyenlerinkini de uykularında alır). Ölümüne hükmettiklerinin ruhlarını tutar, diğerlerini (belli bir süreye kadar) bırakır. |
39:68 | ثُمَّ نُفِخَ فِيهِ أُخْرَىٰ فَإِذَا هُمْ قِيَامٌ يَنْظُرُونَ |
Diyanet Meali: | Sonra ona bir daha üflenir, bir de bakarsın onlar kalkmış bekliyorlar. |
48:21 | وَأُخْرَىٰ لَمْ تَقْدِرُوا عَلَيْهَا قَدْ أَحَاطَ اللَّهُ بِهَا |
Diyanet Meali: | Henüz elde edemediğiniz, fakat Allah’ın, ilmiyle kuşattığı başka (kazançlar) da vardır. |
49:9 | فَإِنْ بَغَتْ إِحْدَاهُمَا عَلَى الْأُخْرَىٰ فَقَاتِلُوا الَّتِي تَبْغِي حَتَّىٰ تَفِيءَ |
Diyanet Meali: | (Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin). Eğer biri ötekine karşı haddi aşarsa, (Allah’ın buyruğuna) dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. |
53:13 | وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, o, Cebrail’i bir başka inişte daha (aslî suretiyle) görmüştü. * |
53:20 | وَمَنَاةَ الثَّالِثَةَ الْأُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Diğer üçüncüsü Menat’a…* |
53:38 | أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenmez. * |
53:47 | وَأَنَّ عَلَيْهِ النَّشْأَةَ الْأُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz tekrar diriltmek de O’na aittir. * |
61:13 | وَأُخْرَىٰ تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele! * |
62:3 | وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | (Allah, o peygamberi) onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
65:6 | وَإِنْ تَعَاسَرْتُمْ فَسَتُرْضِعُ لَهُ أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | Eğer anlaşamazsanız, çocuğu baba hesabına başka bir kadın emzirecektir. |
73:20 | وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Allah, içinizde hastaların bulunacağını), bir kısmınızın Allah’ın lütfundan rızık aramak üzere yeryüzünde dolaşacağını … bilmektedir. |
73:20 | وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | Diğer bir kısmınızın ise Allah yolunda çarpışacağını (bilmektedir). O hâlde, Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun. |
2:184 | فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ |
Diyanet Meali: | Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. |
2:185 | وَمَنْ كَانَ مَرِيضًا أَوْ عَلَىٰ سَفَرٍ فَعِدَّةٌ مِنْ أَيَّامٍ أُخَرَ |
Diyanet Meali: | Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. |
4:102 | وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ |
Diyanet Meali: | Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar… |
5:41 | سَمَّاعُونَ لِقَوْمٍ آخَرِينَ لَمْ يَأْتُوكَ |
Diyanet Meali: | (Onlar, Yahudiler yalan uydurmak için seni dinlerler), sana gelmeyen bir topluluk hesabına dinlerler. |
6:6 | فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik. |
6:19 | أَئِنَّكُمْ لَتَشْهَدُونَ أَنَّ مَعَ اللَّهِ آلِهَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” |
6:133 | كَمَا أَنْشَأَكُمْ مِنْ ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sizi başka bir kavmin soyundan getirdiği gibi, (dilerse sizi giderir, yok eder)… |
15:96 | الَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah ile beraber başka bir tanrı edinenlerdir. (Kimin doğru olduğunu) yakında bilecekler! * |
17:22 | لَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَقْعُدَ مَذْمُومًا مَخْذُولًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka bir tanrı edinme, yoksa kınanmış ve yalnızlığa itilmiş olarak kalırsın. * |
17:39 | وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتُلْقَىٰ فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَدْحُورًا |
Diyanet Meali: | Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın. |
20:18 | أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | (Mûsâ dedi ki: “O benim değneğimdir.) Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim. Onunla başka işlerimi de görürüm.” |
20:22 | وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “(Sana büyük mucizelerimizden birini daha göstermemiz için) elini koynuna sok ki bir başka mucize olarak, (alaca hastalığı gibi) bir hastalık sebebiyle olmaksızın bembeyaz bir hâlde çıksın.” * |
20:37 | وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, biz sana bir kere daha iyilikte bulunmuştuk.” * |
20:55 | مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ey insanlar!) Sizi topraktan yarattık, (ölümünüzle) sizi oraya döndüreceğiz ve sizi bir kere daha oradan çıkaracağız. * |
21:11 | وَكَمْ قَصَمْنَا مِنْ قَرْيَةٍ كَانَتْ ظَالِمَةً وَأَنْشَأْنَا بَعْدَهَا قَوْمًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Biz zulmetmekte olan nice memleketleri kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana getirdik. * |
23:14 | ثُمَّ أَنْشَأْنَاهُ خَلْقًا آخَرَ فَتَبَارَكَ اللَّهُ أَحْسَنُ الْخَالِقِينَ |
Diyanet Meali: | Nihayet onu bambaşka bir yaratık olarak ortaya çıkardık. Yaratanların en güzeli olan Allah’ın şânı ne yücedir! |
23:31 | ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra onların (Nûh kavminin) ardından başka bir nesil yarattık. * |
23:42 | ثُمَّ أَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قُرُونًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra bunların arkalarından başka nesiller yarattık. * |
23:117 | وَمَنْ يَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا بُرْهَانَ لَهُ بِهِ فَإِنَّمَا حِسَابُهُ عِنْدَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Kim, hakkında hiçbir delili olmadığı hâlde Allah ile birlikte başka bir ilâha taparsa, onun hesabı ancak Rabbi katındadır. |
25:4 | إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu Kur’an, Muhammed’in uydurduğu bir yalandan başka bir şey değildir. Başka bir topluluk da bu konuda ona yardım etmiştir.” |
25:68 | وَالَّذِينَ لَا يَدْعُونَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ وَلَا يَقْتُلُونَ النَّفْسَ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha kulluk etmeyen, (haksız yere, Allah’ın haram kıldığı) cana kıymayan (ve zina etmeyen) kimselerdir. |
26:213 | فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise sakın Allah ile beraber başka bir ilâha yalvarma, sonra azaba uğratılanlardan olursun! * |
28:88 | وَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Sen Allah ile beraber başka bir ilâha ibadet etme. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. |
44:28 | كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | İşte böyle! Onları başka bir topluma miras bıraktık. * |
50:26 | الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ |
Diyanet Meali: | “Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!” * |
51:51 | وَلَا تَجْعَلُوا مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ إِنِّي لَكُمْ مِنْهُ نَذِيرٌ مُبِينٌ |
Diyanet Meali: | Allah ile beraber başka bir ilâh edinmeyin. Gerçekten ben, size, Allah tarafından gönderilmiş açık bir uyarıcıyım. * |
آخِرٌ : İsim. Müennesi: آخِرَةٌ
2:4 | وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar sana indirilene de), senden önce indirilenlere de (inanırlar). Ahirete de kesin olarak inanırlar. |
2:86 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَ |
Diyanet Meali: | Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. |
2:102 | وَلَقَدْ عَلِمُوا لَمَنِ اشْتَرَاهُ مَا لَهُ فِيالْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. |
2:114 | لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. |
2:130 | وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. |
2:200 | رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ |
Diyanet Meali: | (İnsanlardan), “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver” (diyenler vardır). Bunların ahirette bir nasibi yoktur. |
2:201 | رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.” |
2:217 | فَأُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَ |
Diyanet Meali: | (Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse), öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. |
2:220 | فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Dünya ve ahiret hakkında (düşünesiniz, diye böyle yapıyor). |
3:22 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. |
3:45 | اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “Adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlıdır.” |
3:56 | فَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا فَأُعَذِّبُهُمْ عَذَابًا شَدِيدًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim.” |
3:77 | أُولَٰئِكَ لَا خَلَاقَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ وَلَا يُكَلِّمُهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İşte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, (kıyamet günü) onlarla konuşmayacaktır… |
3:85 | وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır. * |
3:145 | وَمَنْ يُرِدْ ثَوَابَ الْآخِرَةِ نُؤْتِهِ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. |
3:148 | فَآتَاهُمُ اللَّهُ ثَوَابَ الدُّنْيَا وَحُسْنَ ثَوَابِ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. |
3:152 | مِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الدُّنْيَا وَمِنْكُمْ مَنْ يُرِيدُ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. |
3:176 | يُرِيدُ اللَّهُ أَلَّا يَجْعَلَ لَهُمْ حَظًّا فِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. |
4:74 | فَلْيُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ الَّذِينَ يَشْرُونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | O hâlde, dünya hayatını ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. |
4:77 | قُلْ مَتَاعُ الدُّنْيَا قَلِيلٌ وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ لِمَنِ اتَّقَىٰ |
Diyanet Meali: | De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır.” |
4:134 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ ثَوَابَ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ ثَوَابُ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Kim dünya sevabı (nimeti) istiyorsa (bilsin ki), dünya sevabı da, ahiret sevabı da Allah katındadır. |
5:5 | وَمَنْ يَكْفُرْ بِالْإِيمَانِ فَقَدْ حَبِطَ عَمَلُهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | Her kim de inanılması gerekenleri inkâr ederse, bütün işlediği boşa gider. Ahirette de o, ziyana uğrayanlardandır. |
5:33 | ذَٰلِكَ لَهُمْ خِزْيٌ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bu cezalar onlar için dünyadaki bir rezilliktir. Ahirette de onlara büyük bir azap vardır. |
5:41 | لَهُمْ فِي الدُّنْيَا خِزْيٌ وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlara dünyada bir rüsvaylık, ahirette ise yine onlara büyük bir azap vardır. |
5:114 | أَنْزِلْ عَلَيْنَا مَائِدَةً مِنَ السَّمَاءِ تَكُونُ لَنَا عِيدًا لِأَوَّلِنَا وَآخِرِنَا |
Diyanet Meali: | “Bize gökten bir sofra indir ki; önce gelenlerimize (zamanımızdaki dindaşlarımıza) ve sonradan geleceklerimize bir bayram olsun.” |
6:92 | وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ يُؤْمِنُونَ بِهِ |
Diyanet Meali: | Ahirete iman edenler, ona da inanırlar. |
6:113 | وَلِتَصْغَىٰ إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Bir de (şeytanlar), ahirete inanmayanların gönülleri bu yaldızlı sözlere meyletsin diye (bu fısıldamayı yaparlar). |
6:150 | وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | (Âyetlerimizi yalanlayanların) ve ahirete inanmayanların (arzularına uyma). Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar. |
7:45 | الَّذِينَ يَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُمْ بِالْآخِرَةِ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah yolundan alıkoyan ve onu, eğri ve çelişkili göstermek isteyenlerdir. Onlar ahireti de inkâr edenlerdir. * |
7:147 | وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاءِ الْآخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır. |
7:156 | وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ إِنَّا هُدْنَا إِلَيْكَ |
Diyanet Meali: | “Bizim için bu dünyada da bir iyilik yaz, ahirette de. Çünkü biz sana varan doğru yola yöneldik.” |
8:67 | تُرِيدُونَ عَرَضَ الدُّنْيَا وَاللَّهُ يُرِيدُ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | Siz geçici dünya menfaatini istiyorsunuz, hâlbuki Allah ahireti (kazanmanızı) istiyor. |
9:18 | إِنَّمَا يَعْمُرُ مَسَاجِدَ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Allah’ın mescitlerini, ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan … kimseler imar eder. |
9:19 | كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | (Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını), Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri gibi mi tuttunuz)? |
9:29 | قَاتِلُوا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine kitap verilenlerden) Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen … kimselerle savaşın. |
9:38 | أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? |
9:38 | فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ |
Diyanet Meali: | Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir. |
9:44 | لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أَنْ يُجَاهِدُوا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve âhiret gününe iman edenler, (mallarıyla ve canlarıyla) cihad etmekten (geri kalmak için senden izin istemezler). |
9:45 | إِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Ancak Allah’a ve ahiret gününe inanmayan … kimseler senden izin isterler. |
9:69 | أُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | İşte onların dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. |
9:74 | وَإِنْ يَتَوَلَّوْا يُعَذِّبْهُمُ اللَّهُ عَذَابًا أَلِيمًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şayet yüz çevirirlerse, Allah onları dünyada ve ahirette elem dolu bir azaba çarptıracaktır. |
9:99 | وَمِنَ الْأَعْرَابِ مَنْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَتَّخِذُ مَا يُنْفِقُ قُرُبَاتٍ عِنْدَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Bedevîlerden kimileri de vardır ki, Allah’a ve ahiret gününe inanır. Harcayacaklarını, Allah katında yakınlığa (ve Peygamberin dualarını almağa) vesile sayarlar. |
10:10 | وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Dualarının sonu ise, “Hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” sözleridir. |
10:64 | لَهُمُ الْبُشْرَىٰ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. |
11:16 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ لَيْسَ لَهُمْ فِي الْآخِرَةِ إِلَّا النَّارُ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, kendileri için âhirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. |
11:19 | وَيَبْغُونَهَا عِوَجًا وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar halkı Allah yolundan alıkoyan) ve onu eğri ve çelişkili göstermek isteyen kimselerdir. Hem de onlar ahireti inkâr edenlerin ta kendileridir. |
11:22 | لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bunlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. * |
11:103 | إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِمَنْ خَافَ عَذَابَ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, ahiret azabından korkanlar için bunda bir ibret vardır. |
12:37 | إِنِّي تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.” |
12:57 | وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ آمَنُوا وَكَانُوا يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. * |
12:101 | فَاطِرَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَنْتَ وَلِيِّي فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin.” |
12:109 | وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz? |
13:26 | وَفَرِحُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا مَتَاعٌ |
Diyanet Meali: | Onlar ise dünya hayatı ile sevinmektedirler. Hâlbuki dünya hayatı, ahiretin yanında çok az bir yararlanmadan ibarettir. |
13:34 | لَهُمْ عَذَابٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَقُّ |
Diyanet Meali: | Onlara dünya hayatında bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha ağırdır. |
14:3 | الَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Dünya hayatını ahirete tercih edenler… |
14:27 | الَّذِينَ آمَنُوا بِالْقَوْلِ الثَّابِتِ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | (Allah), iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle (sağlamlaştırır)… |
16:22 | فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ |
Diyanet Meali: | (Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır). Ahirete inanmayanların kalpleri bunu inkâr etmekte, kendileri de büyüklük taslamaktadırlar. |
16:30 | وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Allah’a karşı gelmekten sakınanların yurdu ne güzeldir. |
16:41 | لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ |
Diyanet Meali: | (Zulme uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince), elbette onları dünyada güzel bir şekilde yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise daha büyüktür. |
16:60 | لِلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ مَثَلُ السَّوْءِ وَلِلَّهِ الْمَثَلُ الْأَعْلَىٰ |
Diyanet Meali: | Kötü sıfatlar ahirete inanmayanlara aittir. En yüce sıfatlar ise Allah’ındır. |
16:107 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerindendir. |
16:109 | لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphesiz onlar, ahirette ziyana uğrayanların da ta kendileridir. * |
16:122 | وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir. * |
17:7 | فَاِذَا جَٓاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ |
Diyanet Meali: | İki vaadden ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü üzüntüye sokmaları, kötülük yapmaları, (önceden Mescid’e girdikleri gibi) girmeleri … için (onları tekrar göndereceğiz). |
17:10 | وَأَنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَابًا أَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Ve ahirete inanmayanlar için elem dolu bir azap hazırladığımızı (müjdeler). * |
17:19 | وَمَنْ أَرَادَ الْآخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ |
Diyanet Meali: | Kim de mü’min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa… |
17:21 | وَلَلْآخِرَةُ أَكْبَرُ دَرَجَاتٍ وَأَكْبَرُ تَفْضِيلًا |
Diyanet Meali: | Elbette ahiretteki dereceler daha büyüktür, üstünlükler daha büyüktür. |
17:45 | جَعَلْنَا بَيْنَكَ وَبَيْنَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ حِجَابًا |
Diyanet Meali: | (Kur’an okuduğunda), seninle ahirete inanmayanların arasına (gizli) bir perde çekeriz. |
17:72 | وَمَنْ كَانَ فِي هَٰذِهِ أَعْمَىٰ فَهُوَ فِي الْآخِرَةِ أَعْمَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim bu dünyada körlük ettiyse ahirette de kördür… |
17:104 | فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآخِرَةِ جِئْنَا بِكُمْ لَفِيفًا |
Diyanet Meali: | “Ahiret va’di (kıyamet) gelince hepinizi toplayıp bir araya getireceğiz.” |
20:127 | وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır. |
22:11 | وَإِنْ أَصَابَتْهُ فِتْنَةٌ انْقَلَبَ عَلَىٰ وَجْهِهِ خَسِرَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | Şâyet başına bir kötülük gelirse, gerisingeri (küfre) dönüverir. O dünyayı da kaybetmiştir, ahireti de. |
22:15 | مَنْ كَانَ يَظُنُّ أَنْ لَنْ يَنْصُرَهُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Her kim ona (Muhammed’e) Allah’ın dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa… |
23:33 | وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ileri gelenler şöyle dediler… |
23:74 | وَإِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ عَنِ الصِّرَاطِ لَنَاكِبُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat ahirete inanmayanlar, ısrarla bu yoldan çıkmaktadırlar. * |
24:14 | وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı… |
24:19 | لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz. |
24:23 | لُعِنُوا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Onlara çok büyük bir azap vardır. |
26:84 | وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” * |
27:3 | الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan (mü’minler) * |
27:4 | إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ زَيَّنَّا لَهُمْ أَعْمَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, ahiret hayatına inanmayanların işlerini biz kendilerine güzel göstermişizdir. |
27:5 | اُولٰئِكَ الَّذِينَ لَهُمْ سُوءُ الْعَذَابِ وَهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْأَخْسَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, azabın en kötüsü kendilerine has olan kimselerdir. Onlar ahirette en çok ziyana uğrayanlardır. * |
27:66 | بَلِ ادَّارَكَ عِلْمُهُمْ فِي الْآخِرَةِ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. |
28:70 | لَهُ الْحَمْدُ فِي الْأُولَىٰ وَالْآخِرَةِ وَلَهُ الْحُكْمُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ |
Diyanet Meali: | Dünyada da ahirette de hamd O’na mahsustur. Hüküm yalnızca O’nundur. Kesinlikle O’na döndürüleceksiniz. |
28:83 | الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | İşte ahiret yurdu. Biz, onu yeryüzünde büyüklük taslamayan (ve bozgunculuk çıkarmayan)lara has kılarız. |
29:20 | كَيْفَ بَدَأَ الْخَلْقَ ثُمَّ اللَّهُ يُنْشِئُ النَّشْأَةَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | “(Yeryüzünde dolaşın da) Allah’ın başlangıçta yaratmayı nasıl yaptığına (bakın). Sonra Allah (aynı şekilde) sonraki yaratmayı da yapacaktır.” |
29:27 | وَآتَيْنَاهُ أَجْرَهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ |
Diyanet Meali: | Ayrıca ona dünyada mükâfatını da verdik. Şüphesiz o, ahirette de salih kimselerdendir. |
29:36 | اعْبُدُوا اللَّهَ وَارْجُوا الْيَوْمَ الْآخِرَ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Allah’a kulluk edin. Ahiret gününe ümit besleyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.” |
29:64 | وَإِنَّ الدَّارَ الْآخِرَةَ لَهِيَ الْحَيَوَانُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi! |
30:7 | يَعْلَمُونَ ظَاهِرًا مِنَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَهُمْ عَنِ الْآخِرَةِ هُمْ غَافِلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar dünya hayatının ancak dış yönünü bilirler. Ahiret konusunda ise tamamen gaflettedirler. * |
30:16 | وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاءِ الْآخِرَةِ فَأُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edip) âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine atılacaklardır. |
31:4 | الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar. * |
33:21 | فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ |
Diyanet Meali: | (Andolsun), Allah’ın Resûlünde (sizin için); Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman kimseler için güzel bir örnek vardır. |
33:29 | وَإِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’ı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız…” |
33:57 | لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُهِينًا |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere), Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. |
34:1 | اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd ahirette de O’na mahsustur. |
34:8 | بَلِ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ فِي الْعَذَابِ وَالضَّلَالِ الْبَعِيدِ |
Diyanet Meali: | Ahirete inanmayanlar azap ve derin sapıklık içindedirler. |
34:21 | إِلَّا لِنَعْلَمَ مَنْ يُؤْمِنُ بِالْآخِرَةِ مِمَّنْ هُوَ مِنْهَا فِي شَكٍّ |
Diyanet Meali: | (Oysa şeytanın onlar üzerinde hiçbir hâkimiyeti yoktu). Ancak ahirete inananları, onun hakkında şüphe içinde bulunanlardan ayırt edelim diye (ona bu fırsatı verdik). |
37:78 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. * |
37:108 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık. * |
37:119 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِي الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonradan gelenler arasında onlara güzel birer ad bıraktık. * |
37:129 | وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِي الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonradan gelenler içerisinde ona güzel bir ad bıraktık. * |
38:7 | مَا سَمِعْنَا بِهَٰذَا فِي الْمِلَّةِ الْآخِرَةِ إِنْ هَٰذَا إِلَّا اخْتِلَاقٌ |
Diyanet Meali: | Biz bunu son dinde (en son dinî inanışlarda) duymadık. Bu ancak bir uydurmadır. * |
39:9 | اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِدًا وَقَائِمًا يَحْذَرُ الْآخِرَةَ وَيَرْجُو رَحْمَةَ رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | (Böyle bir kimse mi Allah katında makbuldür,) yoksa gece vakitlerinde, secde hâlinde ve ayakta, ahiretten korkarak ve Rabbinin rahmetini umarak itaat ve kulluk eden mi? |
39:26 | فَأَذَاقَهُمُ اللَّهُ الْخِزْيَ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ |
Diyanet Meali: | Böylece Allah dünya hayatında onlara zilleti tattırdı. Elbette ki ahiret azabı daha büyüktür. |
39:45 | وَإِذَا ذُكِرَ اللَّهُ وَحْدَهُ اشْمَأَزَّتْ قُلُوبُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَ |
Diyanet Meali: | Allah, bir tek (ilâh) olarak anıldığında ahirete inanmayanların kalpleri daralır. |
40:39 | يَا قَوْمِ إِنَّمَا هَٰذِهِ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا مَتَاعٌ وَإِنَّ الْآخِرَةَ هِيَ دَارُ الْقَرَارِ |
Diyanet Meali: | “Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı ancak (geçici) bir yararlanmadır. Ahiret ise ebedî olarak kalınacak yerdir.” * |
40:43 | لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki sizin beni tapmaya çağırdığınız şeyin ne dünya ne de ahiret konusunda hiçbir çağrısı yoktur…” |
41:7 | الَّذِينَ لَا يُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ بِالْآخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar zekâtı vermeyen kimselerdir. Onlar ahireti de inkâr ederler. * |
41:16 | وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَخْزَىٰ وَهُمْ لَا يُنْصَرُونَ |
Diyanet Meali: | Ahiret azâbı elbette daha rezil edicidir. Onlara yardım da edilmez. |
41:31 | نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ |
Diyanet Meali: | “Biz dünya hayatında da âhirette de sizin dostlarınızız.” |
42:20 | مَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الْآخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فِي حَرْثِهِ |
Diyanet Meali: | Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. |
42:20 | وَمَنْ كَانَ يُرِيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهِ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْآخِرَةِ مِنْ نَصِيبٍ |
Diyanet Meali: | Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur. |
43:35 | وَإِنْ كُلُّ ذَٰلِكَ لَمَّا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةُ عِنْدَ رَبِّكَ لِلْمُتَّقٖينَ |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O’na karşı gelmekten sakınanlarındır. |
43:56 | فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onları, sonradan gelecek inkârcılara, geçmiş bir ibret ve bir örnek kıldık. * |
53:25 | فَلِلَّهِ الْآخِرَةُ وَالْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Oysa, Ahiret de dünya da Allah’ındır. * |
53:27 | إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنْثَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ahirete iman etmeyenler, meleklere dişi isimleri veriyorlar. * |
56:14 | وَقَلِيلٌ مِنَ الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Onların çoğu öncekilerden), azı da sonrakilerdendir. * |
56:40 | وَثُلَّةٌ مِنَ الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Bunların birçoğu öncekilerden), birçoğu da sonrakilerdendir. * |
56:49 | قُلْ إِنَّ الْأَوَّلِينَ وَالْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz öncekiler ve sonrakiler…” * |
57:3 | هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir. * |
57:20 | وَفِي الْآخِرَةِ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَغْفِرَةٌ مِنَ اللَّهِ وَرِضْوَانٌ |
Diyanet Meali: | Ahirette ise (dünyadaki amele göre ya) çetin bir azap ve(ya) Allah’ın mağfiret ve rızası vardır. |
58:22 | لَا تَجِدُ قَوْمًا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ يُوَادُّونَ مَنْ حَادَّ اللَّهَ وَرَسُولَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve ahiret gününe iman eden hiçbir topluluğun, (babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soy sopları olsalar bile), Allah’a ve peygamberine düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin. |
59:3 | لَعَذَّبَهُمْ فِي الدُّنْيَا وَلَهُمْ فِي الْآخِرَةِ عَذَابُ النَّارِ |
Diyanet Meali: | (Eğer Allah, onlar hakkında sürülmeye hükmetmemiş olsaydı), muhakkak kendilerine dünyada azap edecekti. Ahirette ise, onlar için cehennem azabı vardır. |
60:13 | قَدْ يَئِسُوا مِنَ الْآخِرَةِ كَمَا يَئِسَ الْكُفَّارُ مِنْ أَصْحَابِ الْقُبُورِ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler! Kendilerine Allah’ın gazap ettiği), kabirlerdeki kâfirlerin ümit kestikleri gibi tamamen ahiretten ümitlerini kesmiş (bir toplumu dost edinmeyin). |
68:33 | كَذَٰلِكَ الْعَذَابُ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | İşte böyledir azap! Ahiret azabı ise elbette daha büyüktür; ah bir bilselerdi! * |
74:53 | كَلَّا بَلْ لَا يَخَافُونَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | Hayır, hayır! Onlar ahiretten korkmuyorlar. * |
75:21 | وَتَذَرُونَ الْآخِرَةَ |
Diyanet Meali: | Ve ahireti bırakıyorsunuz. * |
77:17 | ثُمَّ نُتْبِعُهُمُ الْآخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra arkadan gelenleri de onların peşine takacağız. * |
79:25 | فَأَخَذَهُ اللَّهُ نَكَالَ الْآخِرَةِ وَالْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Allah onu, ibret verici şekilde dünya ve âhiret cezasıyla cezalandırdı. * |
87:17 | وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ |
Diyanet Meali: | Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir. * |
92:13 | وَإِنَّ لَنَا لَلْآخِرَةَ وَالْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir. * |
93:4 | وَلَلْآخِرَةُ خَيْرٌ لَكَ مِنَ الْأُولَىٰ |
Diyanet Meali: | Muhakkak ki âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. * |
2:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ آمَنَّا بِاللَّهِ وَبِالْيَوْمِ الْآخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık” diyenler de vardır. * |
2:62 | مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için (Rableri katında) mükâfat vardır.” |
2:94 | قُلْ إِنْ كَانَتْ لَكُمُ الدَّارُ الْآخِرَةُ عِنْدَ اللَّهِ خَالِصَةً |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet diğer insanlar için değil de), yalnız sizinse (ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!)” |
2:126 | وَارْزُقْ أَهْلَهُ مِنَ الثَّمَرَاتِ مَنْ آمَنَ مِنْهُمْ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | “Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır.” |
2:177 | وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ |
Diyanet Meali: | Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap (ve peygamberlere) iman edenlerin … tutum ve davranışlarıdır. |
2:228 | إِنْ كُنَّ يُؤْمِنَّ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa… |
2:232 | ذَٰلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. |
2:264 | كَالَّذِي يُنْفِقُ مَالَهُ رِئَاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, (sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın). |
3:114 | يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. |
4:38 | وَالَّذِينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ رِئَاءَ النَّاسِ وَلَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَا بِالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Bunlar, mallarını insanlara gösteriş için harcayan, Allah’a ve ahiret gününe de inanmayan kimselerdir. |
4:39 | وَمَاذَا عَلَيْهِمْ لَوْ آمَنُوا بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَأَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقَهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Bunlar, Allah’a ve ahiret gününe iman etselerdi ve Allah’ın verdiği rızıktan (gösterişsiz olarak) harcasalardı, kendilerine ne zarar gelirdi? |
4:59 | إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ذَٰلِكَ خَيْرٌ |
Diyanet Meali: | (Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde), Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, (onu Allah ve Resûlüne arz edin). Bu, daha iyidir… |
4:136 | وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse… |
4:162 | وَالْمُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | (O namazı kılanlar), zekâtı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya… |
5:69 | مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için hiçbir korku yoktur.” |
6:32 | وَلَلدَّارُ الْآخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Elbette ki ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız? |
7:169 | وَالدَّارُ الْآخِرَةُ خَيْرٌ لِلَّذِينَ يَتَّقُونَ أَفَلَا تَعْقِلُونَ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hiç düşünmüyor musunuz? |
24:2 | وَلَا تَأْخُذْكُمْ بِهِمَا رَأْفَةٌ فِي دِينِ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | (Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun). Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dini(nin koymuş olduğu hükmü uygulama) konusunda onlara acıyacağınız tutmasın. |
28:77 | وَابْتَغِ فِيمَا آتَاكَ اللَّهُ الدَّارَ الْآخِرَةَ وَلَا تَنْسَ نَصِيبَكَ مِنَ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma.” |
60:6 | لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِيهِمْ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, onlarda (İbrahim ve beraberindekilerde) sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek vardır. |
65:2 | ذَٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ |
Diyanet Meali: | İşte bununla Allah’a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. |
3:72 | آمِنُوا بِالَّذِي أُنْزِلَ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَجْهَ النَّهَارِ وَاكْفُرُوا آخِرَهُ |
Diyanet Meali: | (Kitap ehlinden bir grup), “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, (belki onlar size bakarak dönerler” dedi). |
مُسْتَأْخِرِينَ : İsim. İsm-i Fâil. İstif’âl Bâbı (X. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مُسْتَأْخِرٌ
15:24 | وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَقْدِمِينَ مِنْكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا الْمُسْتَأْخِرِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz, sizden önce gelip geçenleri de biliriz, sonraya kalanları da. * |