ع ج ل

KÖK HARFLER: ع ج ل

ANLAM: 

عَجِلَ : Acele etmek, aceleci veya çabuk olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

عَجِلَ (geniş zaman يَعْجَلُ mastar isim عَجَلٌ ve عَجَلَةٌ): Acele etti, aceleci veya çabuktu.

عَجِلْتُ اِلَى الشَّىْءِ : O şeye kavuşmak için acele ettim.

عَجِلَ : O şey mevcut veya hazırdı ya da o hale geldi.

عَجِلْتُ بِهِ : O şey hakkında aceleciydim.

اَعْجَلَهُ : Acele etmesi için onu ikna etti, hızlandırmak için onu teşvik etti, hızlı olması veya aceleci olmasını ona telkin etti.

اَعْجَلَ الشَّىْءَ عَنْ وَقْتِهِ : O şeyi zamanından önce ivedilikle yaptı.

عَجَّلَ : Bir şeyi yapmak için acele etti.

تَعَجَّلَ : Acelecilik gösterdi, acelece yaptı.

عَجَّلَهُ : Ondan önce gitti.

اِسْتَعْجَلَهُ : Bir şeyi aceleyle yapması için onu ikna etti, teşvik etti ya da buyurdu.

اِسْتَعْجَلَ الشَّىْءَ : Zamanı gelinceye dek sabırla beklemeksizin o şeyin hızlıca yapılmasını istedi ya da talep etti.

اِسْتَعْجَلَهُ ondan önce gitti, onun önünde gitti, manasına da gelmektedir.

عِجْلٌ : Bir buzağı.

عَجَلٌ : Acele; zamanından önce istemek veya gözetmek. Kil veya toprak; kara çamur veya kara pis kokulu çamur, manasına da gelmektedir (Eşanlamlısı طِينٌ ve حَمْأَةٌ ). 

عَجُولٌ : Acele, çok acele.

اَلْعَجُولُ ölüm, anlamına gelmektedir.

عَاجِلَةٌ bu hayat, dünya hayatı, manasına gelmektedir.

عَاجِلٌ (zıt anlamı: اٰجِلٌ): Acil, dünyalık, geçici, hızlı, süratli, olması yakın, ani, bu dünyaya ait. 

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
عَجِلَ fiil-I 5 Acele etti, daha önce yaptı 20/84
عَجَّلَ fiil-II 5 Çabuklaştırdı, hızlandırdı 48/20
أَعْجَلَ fiil-IV 1 Öne geçirdi, aceleye getirdi 20/83
تَعَجَّلَ fiil-V 1 Acelecilik gösterdi, acele yaptı 2/203
اِسْتَعْجَلَ fiil-X 19 Acelecilik gösterdi, acele yaptı 16/1
عِجْلٌ isim 10 Buzağı, dana 11/69
عَجَلٌ isim 1 Acele etmek, çabukluk göstermek 21/37
عَاجِلَةٌ isim 3 Dünya 17/18
عَجُولٌ isim 1 Çok aceleci 17/11
اِسْتِعْجَالٌ isim 1 Acelecilik göstermek 10/11

Toplam 47

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • عَجِلَ
    • أَسْرَعَ > bak: س ر ع
    • سَارَعَ > bak: س ر ع
    • خَفَّ > bak: خ ف ف
    • اِسْتَعْجَلَ > bu kök
  • عَجَّلَ
  • تَعَجَّلَ
    • تَسَرَّعَ > bak: س ر ع
    • سَارَعَ > bak: س ر ع
    • أَسْرَعَ > bak: س ر ع
    • اِنْدَفَعَ > bak: د ف ع
    • عَجِلَ > bu kök
    • اِسْتَعْجَلَ > bu kök
  • عَجَلَةٌ (a)
    • سُرْعَةٌ > bak: س ر ع
    • تَسَرُّعٌ > bak: س ر ع
    • اِسْتِعْجَالٌ > bu kök
  • عَجَلَةٌ (b)
  • عَجَلَةٌ (c)
    • دُولَابٌ
    • إِطَارٌ
  • عَجُولٌ
    • سَفِيهٌ > bak: س ف ه
    • جَهُولٌ > bak: ج ه ل
    • نَزِقٌ
    • طَائِشٌ
    • أَرْعَنُ

Zıt Manada Kelimeler

  • عَجِلَ
  • عَجَّلَ
  • تَعَجَّلَ
    • أَبْطَأَ > bak: ب ط أ
    • تَرَوَّى
  • عَجَلَةٌ
  • عَجُولٌ
    • عَاقِلٌ > bak: ع ق ل
    • حَلِيمٌ > bak: ح ل م
    • رَزِينٌ
    • رَصِينٌ
    • حَصِيفٌ

AÇIKLAMA:

SÜR‘AT ile ‘ACELE kelimeleri arasındaki fark

( س ر عع ج ل )

Sür’at, “öne geçilmesi gerektiğinde öne geçme” anlamına gelir ve bir övgü nitelemesidir. Zıddı olan ibtâ’ (yavaş hareket etme ve gecikme) ise bir yergi nitelemesidir. ‘Acele, “öne geçilmesi gerekli olmayan konularda öne geçmek” anlamına gelir ki, kötülenmiş bir niteliktir. Zıddı ise enât (ağır hareket etmek) kelimesidir ve bu da övülen bir niteliktir.  (Farklar Sözlüğü 298) Bknz: ( س ر ع )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

İcl عِجْل Erkek buzağı.
Âcil عَاجِل Aceleci. Acele eden. Âcilen
Acûl عَجُول Çok acele eden sabırsız.
Acele عَجَلَة Çabuk, çabukluk. Bir işi çabuk yapmaya ve çabuk bitirmeye çalışma, ivedilik.
Ta’cîl تَعْجِيل Acele etme.
Muaccel مُعَجَّل Peşin. Va’desiz.
Taaccül تَعَجُّل Acelecilik. Acele etmek.
Müteaccil مُتَعَجِّل Acele eden, aceleci.
İsti’câl اِسْتِعْجَال Acele olmasını istemek. 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَجِلَ :  Fiil-I. 

7:150قَالَ بِئْسَمَا خَلَفْتُمُونِي مِنْ بَعْدِي أَعَجِلْتُمْ أَمْرَ رَبِّكُمْ
Diyanet Meali:(Mûsâ) “Benden sonra arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini beklemeyip acele mi ettiniz?” dedi.
19:84فَلَا تَعْجَلْ عَلَيْهِمْ إِنَّمَا نَعُدُّ لَهُمْ عَدًّا
Diyanet Meali:Ey Muhammed! Şu hâlde, onların azaba uğramalarını istemekte acele etme. Biz onlar için ancak (takdir ettiğimiz günleri) sayıp durmaktayız. *
20:84قَالَ هُمْ أُولَاءِ عَلَىٰ أَثَرِي وَعَجِلْتُ إِلَيْكَ رَبِّ لِتَرْضَىٰ
Diyanet Meali:Mûsâ, şöyle dedi: “Onlar, işte onlar hemen arkamdalar. Rabbim! Sen hoşnut olasın diye, acele ederek sana geldim.” *
20:114وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْآنِ مِنْ قَبْلِ أَنْ يُقْضَىٰ إِلَيْكَ وَحْيُهُ
Diyanet Meali:Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur’an’ı okumakta acele etme.
75:16لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma. *

عَجَّلَ : Fiil-II. 

10:11وَلَوْ يُعَجِّلُ اللَّهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ
Diyanet Meali:Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu.
17:18مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاءُ لِمَنْ نُرِيدُ
Diyanet Meali:Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz.
18:58لَوْ يُؤَاخِذُهُمْ بِمَا كَسَبُوا لَعَجَّلَ لَهُمُ الْعَذَابَ
Diyanet Meali:Eğer yaptıkları yüzünden onları (dünyada) cezaya çarptırsaydı, elbette azaplarını çarçabuk verirdi.
38:16وَقَالُوا رَبَّنَا عَجِّلْ لَنَا قِطَّنَا قَبْلَ يَوْمِ الْحِسَابِ
Diyanet Meali:Müşrikler (alay ederek) şöyle dediler: “Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce payımızı hemen ver!” *
48:20وَعَدَكُمُ اللَّهُ مَغَانِمَ كَثِيرَةً تَأْخُذُونَهَا فَعَجَّلَ لَكُمْ هَٰذِهِ
Diyanet Meali:Allah, size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size hemen vermiştir.

أَعْجَلَ :  Fiil-IV. 

20:83وَمَا أَعْجَلَكَ عَنْ قَوْمِكَ يَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:(Mûsâ, Tûr’a varınca): “Seni, acele ile kavminden uzaklaştıran nedir, ey Mûsâ?” (dedik.) *

تَعَجَّلَ : Fiil-V.

2:203فَمَنْ تَعَجَّلَ فِي يَوْمَيْنِ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ
Diyanet Meali:Kim iki gün içinde acele edip (Mina’dan Mekke’ye) dönerse, ona günah yoktur.

اِسْتَعْجَلَ : Fiil-X.

6:57مَا عِنْدِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ إِنِ الْحُكْمُ إِلَّا لِلَّهِ
Diyanet Meali:“Sizin acele istediğiniz azap benim elimde değil. Hüküm yalnızca Allah’a aittir.”
6:58قُلْ لَوْ أَنَّ عِنْدِي مَا تَسْتَعْجِلُونَ بِهِ لَقُضِيَ الْأَمْرُ بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin acele istediğiniz azap şayet benim elimde olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette bitirilmiş olurdu.”
10:50مَاذَا يَسْتَعْجِلُ مِنْهُ الْمُجْرِمُونَ
Diyanet Meali:(De ki: “Söyleyin bakalım, O’nun azabı size geceleyin veya gündüzün ansızın gelecek olsa), suçlular bunun hangisini acele isterler?!” (Bunların hiçbiri istenecek bir şey değildir.)
10:51أَثُمَّ إِذَا مَا وَقَعَ آمَنْتُمْ بِهِ آلْآنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali:(Onlara) “Azap gerçekleştikten sonra mı O’na iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa siz onu acele istiyordunuz” (denilecek). *
13:6وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ
Diyanet Meali:Bir de senden, iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorlar.
16:1أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ
Diyanet Meali:Allah’ın emri gelecektir. Artık onun acele gelmesini istemeyin.
21:37سَأُرِيكُمْ آيَاتِي فَلَا تَسْتَعْجِلُونِ
Diyanet Meali:Size yakında âyetlerimi göstereceğim.  Şimdi acele etmeyin.
22:47وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَنْ يُخْلِفَ اللَّهُ وَعْدَهُ
Diyanet Meali:Bir de senden acele azap istiyorlar. Hâlbuki Allah asla va’dinden caymaz.
26:204أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali:Bizim azabımızın çabuklaşmasını mı istiyorlar? *
27:46قَالَ يَا قَوْمِ لِمَ تَسْتَعْجِلُونَ بِالسَّيِّئَةِ قَبْلَ الْحَسَنَةِ
Diyanet Meali:(Salih, onlara) “Ey kavmim! Niçin iyilikten önce kötülüğün acele gelmesini istiyorsunuz?” dedi.
27:72قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ رَدِفَ لَكُمْ بَعْضُ الَّذِي تَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali:De ki: “Belki de acele gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı size çok yaklaşmıştır.” *
29:53وَيَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَلَوْلَا أَجَلٌ مُسَمًّى لَجَاءَهُمُ الْعَذَابُ
Diyanet Meali:Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. (Hikmet gereği) belirlenmiş bir süre olmasaydı, azap onlara mutlaka gelirdi.
29:54يَسْتَعْجِلُونَكَ بِالْعَذَابِ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ
Diyanet Meali:Senden azabın çabucak gelmesini istiyorlar. Şüphesiz cehennem onları mutlaka kuşatmış olacaktır. *
37:176أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali:Yoksa onlar azabımızı acele mi istiyorlar? *
42:18يَسْتَعْجِلُ بِهَا الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِهَا
Diyanet Meali:Kıyamete inanmayanlar, onun çabuk kopmasını isterler.
46:24بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِهِ رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Diyanet Meali:“Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem dolu azabın bulunduğu bir rüzgârdır.”
46:35فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُولُو الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْ
Diyanet Meali:(Ey Muhammed!) O hâlde, yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret. Onlar için acele etme.
51:14ذُوقُوا فِتْنَتَكُمْ هَٰذَا الَّذِي كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali:“Azabınızı tadın! İşte acele isteyip durduğunuz şey budur.” *
51:59فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ فَلَا يَسْتَعْجِلُونِ
Diyanet Meali:Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. Artık azabımı acele istemesinler. *

عِجْلٌ : İsim. 

2:51ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ
Diyanet Meali:Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.
2:54يَا قَوْمِ إِنَّكُمْ ظَلَمْتُمْ أَنْفُسَكُمْ بِاتِّخَاذِكُمُ الْعِجْلَ
Diyanet Meali:“Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz.”
2:92ثُمَّ اتَّخَذْتُمُ الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِهِ وَأَنْتُمْ ظَالِمُونَ
Diyanet Meali:Arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz.
2:93قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ
Diyanet Meali:Onlar, “Dinledik, karşı geldik”  demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti
4:153ثُمَّ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْهُمُ الْبَيِّنَاتُ
Diyanet Meali:Sonra kendilerine apaçık deliller gelmesinin ardından (tuttular) buzağıyı tanrı edindiler.
7:148وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَىٰ مِنْ بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ
Diyanet Meali:Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilâh) edindiler.
7:152إِنَّ الَّذِينَ اتَّخَذُوا الْعِجْلَ سَيَنَالُهُمْ غَضَبٌ مِنْ رَبِّهِمْ
Diyanet Meali:Buzağıyı ilâh edinenlere mutlaka (ahirette) Rablerinden bir gazab … erişecektir.
11:69قَالُوا سَلَامًا قَالَ سَلَامٌ فَمَا لَبِثَ أَنْ جَاءَ بِعِجْلٍ حَنِيذٍ
Diyanet Meali:“Selâm sana!” dediler. O, “Size de selâm” dedi ve kızartılmış bir buzağı getirmekte gecikmedi.
20:88فَأَخْرَجَ لَهُمْ عِجْلًا جَسَدًا لَهُ خُوَارٌ
Diyanet Meali:Bunun üzerine Samiri onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya koydu.
51:26فَرَاغَ إِلَىٰ أَهْلِهِ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ
Diyanet Meali:Hissettirmeden ailesinin yanına gidip, (pişirilmiş) semiz bir buzağı getirdi. *

عَجَلٌ : İsim. 

21:37خُلِقَ الْإِنْسَانُ مِنْ عَجَلٍ
Diyanet Meali:İnsan çok aceleci (tez canlı) yaratılmıştır.

عَاجِلَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. 

17:18مَنْ كَانَ يُرِيدُ الْعَاجِلَةَ عَجَّلْنَا لَهُ فِيهَا مَا نَشَاءُ لِمَنْ نُرِيدُ
Diyanet Meali:Kim bu geçici dünyayı isterse orada ona, (evet) dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadar hemen veririz.
75:20كَلَّا بَلْ تُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ
Diyanet Meali:Hayır! Siz dünyayı seviyorsunuz. *
76:27إِنَّ هَٰؤُلَاءِ يُحِبُّونَ الْعَاجِلَةَ وَيَذَرُونَ وَرَاءَهُمْ يَوْمًا ثَقِيلًا
Diyanet Meali:Şunlar (inanmayanlar) dünyayı tercih ediyorlar ve çetin bir günü arkalarına atıyorlar. *

عَجُولٌ :  İsim.

17:11وَيَدْعُ الْإِنْسَانُ بِالشَّرِّ دُعَاءَهُ بِالْخَيْرِ وَكَانَ الْإِنْسَانُ عَجُولًا
Diyanet Meali:İnsan hayra dua eder gibi şerre dua eder. İnsan çok acelecidir. *

اِسْتِعْجَالٌ : İsim. Masdar. İstif’âl Bâbı.

10:11وَلَوْ يُعَجِّلُ اللَّهُ لِلنَّاسِ الشَّرَّ اسْتِعْجَالَهُمْ بِالْخَيْرِ لَقُضِيَ إِلَيْهِمْ أَجَلُهُمْ
Diyanet Meali:Eğer Allah, insanlara onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu.