KÖK HARFLER: ف ت ح
ANLAM:
فَتَحَ : Açmak. Aralık bırakmak. Ülkeyi zorla almak, kazanmak, fethetmek. Belirsiz veya karışık olanı açıklığa kavuşturmak, açıklamak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
فَتَحَ (geniş zaman يَفْتَحُ mastar isim فَتْحٌ):
فَتَحَ الْبَابَ : Kapıyı açtı.
فَتَحْتُ الْقَنَاةَ : Kanalı açtım (ki su akabilsin ve ekin sulayabilsin).
فَتَحَ بَيْنَ رِجْلَيْهِ : Bacakları arasında bir aralık bıraktı.
فَتَحَ الْبِلَادَ : Ülkeyi zorla aldı, kazandı ya da fethetti.
فَتَحَ الْمُشْكِلَ : Belirsiz veya karışık olanı açıklığa kavuşturdu ya da açıkladı.
فَتَحَ عَلَيْهِ بِكَذَا : Onu o şey hususunda bilgilendirdi ya da ondan haberdar etti
فَتَحَ سِرَّهُ عَلَيْهِ : Sırrını ona açıkladı.
فَتَحَ اللّٰهُ عَلَى فُلَانٍ : Allah c.c. falanca birine yardım etti, destek oldu.
فَتَحَ بَيْنَهُمْ : Onlar arasında hükmetti.
فَتَحَ : Açtı, (genişletmek, rızıklandırmak manasında açtı), fethetti. Hükmetti.
اِسْتَفْتَحَ الْبَابَ : Kapının açılmasını diledi ya da istedi.
اِسْتَفْتَحَ : Düşmanına karşı destek veya zafer istedi, fetih istedi, arzu etti, diledi, ya da hüküm istedi.
فَتْحٌ : Zafer; bir ülkenin fethi.
فَتْحٌ : Düşmana karşı destek; sayesinde Allah’ın c.c. destek verdiği geçim vasıtaları; her yağmurun ilki.
فَاتِحَةٌ : Bir şeyin başlangıcı veya ilk kısmı.
فَاتِحَةُ الْكِتَابِ : Kitabın, yani Yüce Kuran’ın başlangıç bölümü.
مِفْتَحٌ : Anahtar, su kanalı (çoğulu: مَفَاتِحُ ve مَفَاتِيحُ).
مَفْتَحٌ : Bir şeylerin tutulduğu veya saklandığı bir yer (eşanlamlısı: مَخْزَنٌ ve كَنْزٌ, çoğulu: مَفَاتِحُ).
اُوتِيتُ مَفَاتِحَ الْكَلِمِ : Sözcüklerin anahtarları bana verilmiştir.
فَاتِحٌ (ismi fail): Açan.
فَتَّاحٌ : Açan; fetheden; hükmeden. Çok iyi hüküm veren. Pekiştirmeli bir anlamı vardır. Kulları için merhametinin ve rızkının kapılarını açan manasında Allah’a c.c. istinaden kullanılan bir sıfattır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
فَتَحَ | fiil-I | 16 | Açtı, fethetti, hükmetti | 54/11 | Meçhul: فُتِحَ |
فَتَّحَ | fiil-II | 1 | Açtı | 7/40 |
|
اِسْتَفْتَحَ | fiil-X | 3 | Fetih (zafer) talep etti | 14/15 |
|
فَتْحٌ | isim | 12 | Fetih, zafer | 48/1 |
|
فَاتِحٌ | isim | 1 | Fetheden, hükmeden | 7/89 |
|
مُفَتَّحَةٌ | isim | 1 | Açılan, açılmış | 38/50 |
|
مَفَاتِحُ | isim | 3 | Anahtar (Çoğul) | 6/59 | Tekili: مِفْتَاحٌ |
فَتَّاحٌ | isim | 1 | Çok iyi hüküm veren | 34/26 |
|
| Toplam | 38 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- فَتَحَ (a)
- فَتَحَ (b)
- اِبْتَدَأَ > bak: ب د أ
- اِفْتَتَحَ > bu kök
- فَتْحٌ (a)
- فَتْحٌ (b)
- فَاتِحَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- فَتَحَ (a)
- فَتَحَ (b)
- فَتْحٌ (a)
- فَتْحٌ (b)
- فَاتِحَةٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Feth (Fetih) | فَتْح | Açma, başlama. Zabtetme. Ele geçirme. Zafer. Nusret. |
|
Fâtih | فَاتِح | Açan, fetheden. |
|
Fâtiha | فَاتِحَة | Bir şeyin başlangıcı, ibtidası. Kur’an’ın ilk suresi. |
|
Fetha | فَتْحَة | Arabçada harfleri (E, A) diye okutan işaret, üstün. |
|
Fettâh | فَتَّاح | En iyi, en çok fetheden. Darlıktan kurtaran. |
|
Fütûhât | فُتُوحَات | Fetihler, zaferler, galibiyetler. | Feth’in çoğulu |
Miftâh | مِفْتَاح | Açan alet. Anahtar. Kilidleri açan anahtar. | Çoğulu: Mefâtih |
Teftîh | تَفْتِيح | Açmak. Bırakmak. |
|
Müfettih | مُفَتِّح | Feth eden, açan, açıcı. |
|
Müfettah | مُفَتَّح | Açılmış, açık. |
|
İftâh | إِفْتَاح | Açmak. Fethetmek. |
|
Tefâtuh | تَفَاتُح | Muhakeme olmak. Bir nesneye başlamak. |
|
İnfitâh | اِنْفِتَاح | Açılma. Boşalma. Tıkanan bir şeyin açılışı. |
|
Münfetih | مُنْفَتِح | İnfitah eden, açılan, açılmış. |
|
İftitâh | اِفْتِتَاح | Açmak, başlamak, fethetmek. Zabtetmek. |
|
İstiftâh | اِسْتِفْتَاح | Siftah etmek. Başlamak. Açmak. |
|
Siftah (İstiftah) | ——— | İlk kez olarak. İlk alışveriş. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
فَتَحَ : Fiil-I. Meçhul: فُتِحَ
2:76 | أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَاجُّوكُمْ بِهِ عِنْدَ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz?” |
6:44 | فَلَمَّا نَسُوا مَا ذُكِّرُوا بِهِ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ أَبْوَابَ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Derken onlar kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, (önce) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. |
7:89 | رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنْتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” |
7:96 | وَلَوْ أَنَّ أَهْلَ الْقُرَىٰ آمَنُوا وَاتَّقَوْا لَفَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَرَكَاتٍ مِنَ السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Eğer, o memleketlerin halkları iman etseler ve Allah’a karşı gelmekten sakınsalardı, elbette onların üstüne gökten ve yerden nice bereketler(in kapılarını) açardık. |
12:65 | وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ إِلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. |
15:14 | وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا مِنَ السَّمَاءِ فَظَلُّوا فِيهِ يَعْرُجُونَ |
Diyanet Meali: | Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar…* |
21:96 | حَتَّىٰ إِذَا فُتِحَتْ يَأْجُوجُ وَمَأْجُوجُ وَهُمْ مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ |
Diyanet Meali: | Nihayet Ye’cüc ve Me’cüc’ün önü açıldığı zaman her tepeden akın ederler. * |
23:77 | حَتَّىٰ إِذَا فَتَحْنَا عَلَيْهِمْ بَابًا ذَا عَذَابٍ شَدِيدٍ إِذَا هُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onlara şiddetli bir azap kapısı açtığımızda bir de bakarsın onun içinde ümitsizliğe düşüvereceklerdir. * |
26:118 | فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.” * |
34:26 | قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O, gerçeği apaçık ortaya koyan, hakkıyla bilendir.” * |
35:2 | مَا يَفْتَحِ اللَّهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا |
Diyanet Meali: | Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. |
39:71 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوهَا فُتِحَتْ أَبْوَابُهَا |
Diyanet Meali: | Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır.. |
39:73 | حَتَّىٰ إِذَا جَاءُوهَا وَفُتِحَتْ أَبْوَابُهَا وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ |
Diyanet Meali: | Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz.” |
48:1 | إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. * |
54:11 | فَفَتَحْنَا أَبْوَابَ السَّمَاءِ بِمَاءٍ مُنْهَمِرٍ |
Diyanet Meali: | Biz de göğün kapılarını dökülürcesine yağan bir yağmurla açtık. * |
78:19 | وَفُتِحَتِ السَّمَاءُ فَكَانَتْ أَبْوَابًا |
Diyanet Meali: | Gök açılır ve kapı kapı olur. * |
فَتَّحَ : Fiil-II.
7:40 | لَا تُفَتَّحُ لَهُمْ أَبْوَابُ السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Onlara göklerin kapıları açılmaz. |
اِسْتَفْتَحَ : Fiil-X.
2:89 | وَكَانُوا مِنْ قَبْلُ يَسْتَفْتِحُونَ عَلَى الَّذِينَ كَفَرُوا |
Diyanet Meali: | Oysa, daha önce (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkârcılara (Arap müşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. |
8:19 | إِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَاءَكُمُ الْفَتْحُ |
Diyanet Meali: | (Ey inkârcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. |
14:15 | وَاسْتَفْتَحُوا وَخَابَ كُلُّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ |
Diyanet Meali: | Peygamberler, Allah’tan yardım istediler ve her inatçı zorba hüsrana uğradı. * |
فَتْحٌ : İsim.
4:141 | فَإِنْ كَانَ لَكُمْ فَتْحٌ مِنَ اللَّهِ قَالُوا أَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah tarafından size bir fetih (zafer) nasip olursa, “Biz sizinle beraber değil miydik?” derler. |
5:52 | فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | Ama Allah, yakın bir fetih veya katından bir emir getirir… |
8:19 | إِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَاءَكُمُ الْفَتْحُ |
Diyanet Meali: | (Ey inkârcılar!) Eğer fetih istiyorsanız işte size fetih geldi. |
26:118 | فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “Artık onlarla benim aramda sen hükmet. Beni ve benimle birlikte olan mü’minleri kurtar.” * |
32:28 | وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَٰذَا الْفَتْحُ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer doğru söyleyenler iseniz, şu fetih ne zamanmış?” diyorlar. * |
32:29 | قُلْ يَوْمَ الْفَتْحِ لَا يَنْفَعُ الَّذِينَ كَفَرُوا إِيمَانُهُمْ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Fetih (Kıyamet) günü, inkâr edenlere iman etmeleri fayda vermeyecektir. Onlara göz de açtırılmayacaktır.” * |
48:1 | إِنَّا فَتَحْنَا لَكَ فَتْحًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz sana apaçık bir fetih verdik. * |
48:18 | فَأَنْزَلَ السَّكِينَةَ عَلَيْهِمْ وَأَثَابَهُمْ فَتْحًا قَرِيبًا |
Diyanet Meali: | Onlara huzur, güven duygusu vermiş ve onlara yakın bir fetih nasip etmiştir. |
48:27 | فَعَلِمَ مَا لَمْ تَعْلَمُوا فَجَعَلَ مِنْ دُونِ ذَٰلِكَ فَتْحًا قَرِيبًا |
Diyanet Meali: | Allah, sizin bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi. |
57:10 | لَا يَسْتَوِي مِنْكُمْ مَنْ أَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَ |
Diyanet Meali: | İçinizden, fetihten (Mekke fethinden) önce harcayanlar ve savaşanlar, (diğerleri ile) bir değildir. |
61:13 | وَأُخْرَىٰ تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ |
Diyanet Meali: | Seveceğiniz başka bir kazanç daha var: Allah’tan bir yardım ve yakın bir fetih (Mekke’nin fethi). |
110:1 | إِذَا جَاءَ نَصْرُ اللَّهِ وَالْفَتْحُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde..* |
فَاتِحٌ : İsim. İsm-i Fâil. فَاتِحِينَ : Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali.
7:89 | رَبَّنَا افْتَحْ بَيْنَنَا وَبَيْنَ قَوْمِنَا بِالْحَقِّ وَأَنْتَ خَيْرُ الْفَاتِحِينَ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizimle kavmimiz arasında gerçekle hükmet. Çünkü sen hükmedenlerin en hayırlısısın.” |
مُفَتَّحَةٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Müennes. Müzekkeri: مُفَتَّحٌ
38:50 | جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْأَبْوَابُ |
Diyanet Meali: | Kapıları kendilerine açılmış olarak Adn cennetleri vardır. * |
مَفَاتِحُ : İsim. Çoğul. Tekili: مِفْتَاحٌ
6:59 | وَعِنْدَهُ مَفَاتِحُ الْغَيْبِ لَا يَعْلَمُهَا إِلَّا هُوَ |
Diyanet Meali: | Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. |
24:61 | أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ |
Diyanet Meali: | Teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde (yemek yemenizde de bir sakınca yoktur). |
28:76 | وَآتَيْنَاهُ مِنَ الْكُنُوزِ مَا إِنَّ مَفَاتِحَهُ لَتَنُوءُ بِالْعُصْبَةِ أُولِي الْقُوَّةِ |
Diyanet Meali: | Biz ona, anahtarlarını (bile taşımak) güçlü bir topluluğa ağır gelecek hazineler verdik. |
فَتَّاحٌ : İsim.
34:26 | قُلْ يَجْمَعُ بَيْنَنَا رَبُّنَا ثُمَّ يَفْتَحُ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَهُوَ الْفَتَّاحُ الْعَلِيمُ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbimiz hepimizi kıyamet günü bir araya toplayacak, sonra da aramızda hak ile hüküm verecektir. O, gerçeği apaçık ortaya koyan, hakkıyla bilendir.” * |