KÖK HARFLER: خ ت م
ANLAM:
خَتَمَ : Birşeyi mühürlemek, damgalamak; mühür basmak ya da damga basmak ya da o şeyin üzerine mühür vurmak.
AÇIKLAMA:
خَتْمٌ ve طبْعٌ kelimeleri iki şekilde kullanılır:
- خَتَمَ ve طَبَعَ fiillerinin mastarı olarak kullanılırlar. Bu durumda “mühür (خَاتَمٌ) ve damganın (طَابَعٌ) nakşı ile bir nesneye tesir etmek” anlamı taşırlar.
- “Bu nakşın sonucunda ortaya çıkan, elde edilen eser iz” anlamına gelirler. Bu ise mecaz olarak,
- Bazen, “kitapların ve kapıların mühürlenmesi sonucunda ortaya çıkan menetme, engelleme veya koruma” göz önünde bulundurularak “birini bir şeyden korumak, emniyet altına almak ve ondan menetmek” anlamında kullanılmıştır. Mesela: خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ Allah onların kalplerini mühürlemiştir (2/7); وَخَتَمَ عَلَى سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ Kulağını ve kalbini mühürlediği… (45/23).
- Bazen, “ortaya çıkan, elde edilen nakış” göz önünde bulundurularak, “bir nesneden bir eser iz elde etmek, üretmek” anlamında kullanılmıştır.
- Bazen de buradaki “bir şeyin sonuna erişme, ulaşma” anlamı göz önünde bulundurulur. Mesela, buradan hareketle “Kur’an’ın sonuna ulaştım” anlamında خَتَمْتُ اْلقُرْآنَ ( Kur’an’ı hatmettim) denmiştir. Yüce Allah’ın şu sözlerine gelince: خَتَمَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهمْ Allah onların kalplerini mühürlemiştir (2/7); قُلْ أَرَأيْتُمْ إِنْ أخَذَ اللّهُ سَمْعَكُمْ وَأبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلَى قُلُوبِكُم De ki, Eğer Allah kulaklarını sağır, gözlerini kör etse ve kalplerinize mühür vursa… (6/46). Bu ayetlerde Yüce Allah’ın bir sünnetine işaret edilmektedir. Şöyle ki: Bir insan, batıl bir inançta ya da bir yasağı işlemede en son sınıra ulaştıysa, hiçbir şekilde hakka yüzünü dönmez veya kulak vermez ki bu o kişide kendisini günahları hoş görüp yadırgamamaya alıştıracak bir heyetin, biçimin ortaya çıkmasına neden olur. Böylece onun kalbi sanki bununla mühürlenmiş olur. Bu çerçevede Yüce Allah şöyle buyurmuştur: أُولَـئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ Bunlar var ya; Allah onların kalplerini, kulaklarını, gözlerini mühürlemiştir (16/108). Yüce Allah’ın وَلاَ تُطِعْ مَنْ أغْفَلْنَا قَلْبَهُ عَنْ ذِكْرِنَا Adımızı anmayı kalbine unutturduğumuz kimselerin arzularına uyma (18/28) sözündeki “gafil bırakma, kalbini, içine iman yazılmamış bir şekilde bırakma” istiaresi, وَجَعَلْنَا عَلَى قُلُوبِهِمْ أكِنَّةً أنْ يَفْقَهُوهُ Biz onların kalplerini, Kur’ân’ı anlamalarına engel oluşturacak biçimde, perdeledik (6/25) sözündeki “kılıf” istiharesi ve وَجَعَلْنَا قُلُوبَهُمْ قَاسِيَةً Ve kalplerini katılaştırdık (5/13) sözündeki “katılaştırma” istiaresi hep bu türdendir.
- El-Cübbâi şöyle demiştir: “Yüce Allah kâfirlerin kalplerine mühür vurur ki bu mühür meleklerin, onların kafir olduklarını anlamalarına sağlayacak bir delil, gösterge olsun ve böylece onların kurtuluşları için dua etmesinler.” Bu pek dikkate değer bir söz değildir. Çünkü eğer bu yazı, duyu tarafından hissedilebilecek bir yazıysa, onu cerrahların idrak etmesi, görmesi gerekir. Ama eğer duyu tarafından hissedilebilecek bir yazı değil de yalnızca aklın alanına giren bir şeyse, o zaman melekler, bu kimselerin inançlarına zaten muttali olduklarından delil aramaya ihtiyaçları da yoktur.
- Bazıları ise, “vurduğu bu mührün onların artık iman etmeyeceklerini dair Yüce Allah’ın kendi şehadeti, tanığı veya delili” olduğunu ifade etmişlerdir.
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: اَلْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ Bugün onların ağızlarının üzerine mühür vururuz (36/65). Yani “onların konuşmasına mani oluruz, engelleriz”.
وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ Peygamberlerin sonuncusudur (33/40). Çünkü o, nübüvveti hitama erdirmiştir (خَتَمَ) yani “gelişiyle birlikte nübüvveti tamamlamıştır”.
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: خِتَامُهُ مِسْكٌ Onun sonu (dibi) misktir (83/26). Burada, “kendisi ile hatmetmenin (يُخْتَمُ) yani damgalamanın yapıldığı şeyin (damganın)” kast edildiği söylenmiştir. Aksine burada yalnızca, “onun bitişi ve içilişinin hâtimesi (son yudumu) kast edilmiştir; buna göre de bununla “ondan geriye kalanın, güzel koku olarak, misk gibi olacağı” söylenmek istenir.
“Miskle hatmedildiğini yani damgalandığını” söyleyenlerin görüşü, pek dikkate değer değildir. Çünkü bu içeceğin, bizatihi güzel kokulu olması gerekir. Dolayısıyla onun sonradan, güzel bir kokuyla mühürlenmesinin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü bizatihi güzel bir kokusu olmayan bir şeyin, mührünün güzel kokulu olmasının kendisine hiçbir faydası olmaz. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَتَمَ (geniş zaman يَخْتِمُ mastar ismi خَتْمٌ ve خِتَامٌ):
خَتَمَ الشَّىْءَ اَوْ خَتَمَ عَلَيْهِ : O şeyi mühürledi, damgaladı, mühür ya da damga bastı, o şeyin üzerine mühür vurdu.
خَتَمَ الشَّىْءَ : O şeyin sonuna vardı.
خَتْمٌ ve طَبْعٌ bir şeyin damga ve mühürün gravürü ile üzerine damga/mühür vurulması manasına gelmektedir.
خَتْمٌ sözcüğünün temel anlamı, bir şeyin üzerini kapatmaktır. Aynı zamanda sözcük, bir mühür vasıtasıyla bir yazının içeriğinde bulunanın korunması manasına da gelmektedir.
خَتَمَ عَلَيْكَ بَابَهُ : Kapısını sana karşı mühürledi, yani senden uzak durdu ya da sakındı.
خَتَمَ لَكَ بَابَهُ : Kapısını senin uğruna mühürledi, yani seni diğerlerine tercih etti.
خَتَمَ عَلَى قَلْبِهِ : (Allah) onun kalbini mühürledi, yani onun kalbini veya zihnini anlamayacağı hale getirdi.
خَاتَمٌ ve خَاتِمٌ ve خَتْمٌ neredeyse eşanlamlıdırlar.
خَاتَمٌ bir mühür yüzüğü; bir mühür veya damga veya bir nişan; bir şeyin sonu, bir şeyin sonuncusu ya da kayıp parçası, sonucu ve neticesi anlamına da gelmektedir.
اِنَّمَا الْاَعْمَالُ بِخَوَاتِيمِهَا : Eylemler sonuçlarıyla yargılanır.
خَاتَمٌ şu manalara da gelmektedir: en iyi ve en mükemmel; ziynet veya takı; boynun arkasındaki çukur.
خِتَامٌ (mastar ismi ): Ekilmiş bir alanın ilk sulanması; bir kişinin bir şeyin üzerine mühür veya damga vururken kullandığı kil; kızlık zarı, bekaretin mührü olarak; bir vadinin en uç kısmı; bir insan topluluğunun sonuncusu; karışım; sonuç; nihai veya son içim.
زُفَّتْ اِلَيْكَ بِخِتَامِهَا : Bekaret mührüyle sana bir gelin olarak verilmişti.
خَاتَمٌ ve خَاتِمٌ ; içilen herhangi bir şeyin son kısmı.
خِتَامُهُ مِسْكٌ : Onun sonu misktir; onun sonu mis gibi bir kokudur; son içimi mis bir koku bırakır. (83:26).
مَخْتُومٌ : Mühürlü ya da damgalı.
رَحِيقٌ مَخْتُومٌ : Mühürlü içecek (83:25).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
خَتَمَ | fiil-I | 5 | Bitirdi, mühürledi, damga bastı | 45/23 |
مَخْتُومٌ | isim | 1 | Bitirilen, mühürlenen, damga basılan | 83/25 |
خِتَامٌ | isim | 1 | Nihayet, son, mühür | 83/26 |
خَاتَمٌ | isim | 1 | Mühür, yüzük | 33/40 |
| Toplam | 8 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
- ح ت م
- ح ط م
Benzer Manada Kelimeler
- خَتَمَ
- خِتَامٌ
- خَاتِمَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- خَتَمَ
- خِتَامٌ
- خَاتِمَةٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hatm (Hatim) | خَتْم | Hitâma erdirme, bitirme. Müürleme. Kur’an’ın tamamını okuma. |
|
Hâtim | خَاتِم | Sona erdiren, bitiren. Mühürleyen, mühürleyici. |
|
Hâtime | خَاتِمَة | 1: Son, sonuç. 2: Son deyiş. | Hüsn-ü Hâtime |
Hatem | خَتَم | Son. Bitirmek. |
|
Hâtem | خَاتَم | Mühür. Son. en son, sonuncu. | Hâtemü’l Enbiyâ |
Hatme | خَتْمَة |
Baştan aşağı (bütün Kur’an-ı Kerim’i) okuyup bitirmek.
| Çoğul: Hatemât |
Hâtemî | خَاتَمِي | 1: Mühürle ilgili olan. 2: Mühür yapan. |
|
Hitâm | خِتَام | Sona erme, son, bitim. Bitme, tükenme. Birşeye mühür basmak. |
|
Mahtûm | مَخْتُوم | Mühürlenmiş. Damgalanmış. |
|
Tahtîm | تَخْتِيم | Mühürleme. Mühür basma. |
|
Tahattüm | تَخَتُّم | Hatem, yüzük takınmak. |
|
İhtitâm | اِخْتِتَام | Hitâm bulma, bitme, sona erme. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَتَمَ : Fiil-I.
2:7 | خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. |
6:46 | قُلْ أَرَأَيْتُمْ إِنْ أَخَذَ اللَّهُ سَمْعَكُمْ وَأَبْصَارَكُمْ وَخَتَمَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ مَنْ إِلَٰهٌ غَيْرُ اللَّهِ يَأْتِيكُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ne dersiniz, eğer Allah sizin kulağınızı ve gözlerinizi alır, kalplerinizi de mühürlerse, Allah’tan başka onu size (geri) getirecek ilâh kimmiş?” |
36:65 | الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَىٰ أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ |
Diyanet Meali: | O gün biz onların ağızlarını mühürleriz. Elleri bize konuşur. |
42:24 | أَمْ يَقُولُونَ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَإِنْ يَشَإِ اللَّهُ يَخْتِمْ عَلَىٰ قَلْبِكَ |
Diyanet Meali: | Yoksa “Yalan uydurup Allah’a iftira etti” mi diyorlar. Eğer Allah dilerse senin kalbini mühürler. |
45:23 | أَفَرَأَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ إِلَٰهَهُ هَوَاهُ وَأَضَلَّهُ اللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ |
Diyanet Meali: | Nefsinin arzusunu ilâh edinen, Allah’ın; (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği kimseyi gördün mü? |
مَخْتُومٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
83:25 | يُسْقَوْنَ مِنْ رَحِيقٍ مَخْتُومٍ |
Diyanet Meali: | Onlara, mühürlü (el değmemiş) saf bir içecekten içirilir. * |
خِتَامٌ : İsim.
83:26 | خِتَامُهُ مِسْكٌ وَفِي ذَٰلِكَ فَلْيَتَنَافَسِ الْمُتَنَافِسُونَ |
Diyanet Meali: | Onun (içiminin) sonu bir misktir (ağızda misk gibi koku bırakır). İşte yarışanlar, bunun için yarışsınlar. * |
خَاتَمٌ : İsim.
33:40 | مَا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلَٰكِنْ رَسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ |
Diyanet Meali: | Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur. |