KÖK HARFLER: س ق ط
ANLAM:
سَقَطَ : Yere serilmek; yüksek bir yerden daha alçaktaki bir yere düşmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَقَطَ (geniş zaman يَسْقُطُ mastar isim مَسْقَطٌ ve سُقُوطٌ): O şey yere serildi; o şey yüksek bir yerden daha alçaktaki bir yere düştü.
سَقَطَ مِنْ عَيْنِى : Gözümde düştü ya da ona verdiğim itibar azaldı.
سَقَطَ فِى الْكَلَامِ : Konuşmasında bir yanlış yaptı.
سَقَطَ عَنِ الطَّرِيقِ : Yoldan saptı.
سَقَطَ عَلَى ضَالَّتِهِ : Kayıp hayvanını tesadüfen buldu ya da rastgele buldu.
سَقَطَ النَّجْمُ : Yıldız battı ya da yok oldu.
سَقَطَ الْقَوْمُ اِلَىَّ : İnsanlar benim yerime indiler.
سَقَطَ الْوَلَدُ مِنْ بَطْنِ اُمِّهِ : Kadın çocuk düşürdü.
سُقِطَ اَوْ اُسْقِطَ فِى يَدِهِ : Yaptığı şeyden pişman oldu; dikkatsiz bir davranış için üzüldü ya da pişmanlık duydu; şaşırdı ya da aklı karıştı; yanıldı; bir yanlış yaptı.
سَقَطَ الرَّجُلُ مِنَ الْكِبَرِ : İleri yaşından ötürü sendeledi.
سَقَطَ حُكْمُهُ : Kararı geçersiz ve hükümsüz oldu.
سَاقَطَهُ : O şeyi düşürdü.
اَسْقَطَهُ : O şeyin düşmesine sebep oldu.
سَقَطَ ذِكْرُهُ : Zikredilmemeye başladı.
سَاقِطٌ : (ismi fail) (aynı zamanda şu şekilde: سُقُوطٌ): Düşmekte olan; düşen bir şey.
سَاقِطَةٌ (çoğul hali سَوَاقِطُ): Olgunlaşmadan düşen bir meyve.
سَاقِطٌ sallanma; ileri yaştan ötürü sendeleme, manasına da gelmektedir.
شَيْخٌ سَاقِطٌ كِبَرًا : İleri yaş sebebiyle sendeleyen yaşlı bir adam; alçak, rezil, bayağı veya adi. Şöyle derler: سَاقِطٌ مَاقِطٌ لَاقِطٌ : Alçak, rezil, adi, sefil veya bayağı.
سُقَّاطُ النَّاسِ : İnsanlardan işe yaramazları.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
سَقَطَ | fiil-I | 3 | Düştü. سُقِطَ فِي يَدِهِ : Pişman oldu. | 9/49 | Meçhulü: سُقِطَ . Üç fiilin bir tanesi câmid: Tam câmid mâzi fiil: سُقِطَ فِي يَدِهِ : 7/149 |
سَاقَطَ | fiil-III | 1 | Düşürdü, düşürmeye çalıştı | 19/25 |
|
أَسْقَطَ | fiil-IV | 3 | Düşürdü | 17/92 |
|
سَاقِطٌ | isim | 1 | Düşen | 52/44 |
|
| Toplam | 8 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- سَقَطَ (a)
- سَقَطَ (b)
- (أُسْقِطَ (فِى يَدِهِ
- سَقْطَةٌ
- سُقُوطٌ
Zıt Manada Kelimeler
- سَقَطَ (a)
- سَقَطَ (b)
- (أُسْقِطَ (فِى يَدِهِ
- سَقْطَةٌ
- سُقُوطٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sakat | سَقَط | Düşen, düşük. |
|
Sakatât | سَقَطَات | 1: Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan, engelli, özürlü. 2: Bir tarafı bozuk, eksik veya asla bir işe yaramaz olan. 3: Yanlışlık. |
|
Sâkıt | سَاقِط | Düşen, düşük. |
|
Sâkıta | سَاقِطَة | Düşen, düşük. | Çoğul: Sevâkıt |
Sukût | سُقُوط | Düşme, düşüş. |
|
Musâkata | مُسَاقَطَة | Düşürme. |
|
Iskât | إِسْقَاط | Düşürmek. Düşürülmek. |
|
Tesâkut | تَسَاقُط | Birbiri ardınca düşmek. Birbirini düşürmek. |
|
Mütesâkıt | مُتَسَاقِط | Birbiri ardınca dökülüp düşen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَقَطَ : Fiil-I. Meçhulü: سُقِطَ. (Üç fiilin bir tanesi câmid: Tam câmid mâzi fiil: سُقِطَ فِي يَدِهِ : 7/149)
6:59 | وَمَا تَسْقُطُ مِنْ وَرَقَةٍ إِلَّا يَعْلَمُهَا |
Diyanet Meali: | Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. |
7:149 | وَلَمَّا سُقِطَ فِي أَيْدِيهِمْ وَرَأَوْا أَنَّهُمْ قَدْ ضَلُّوا قَالُوا لَئِنْ لَمْ يَرْحَمْنَا رَبُّنَا وَيَغْفِرْ لَنَا لَنَكُونَنَّ مِنَ الْخَاسِرِينَ |
Diyanet Meali: | İsrailoğulları (yaptıklarına) pişman olup, gerçekten sapmış olduklarını görünce, “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa, mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz” dediler. * |
9:49 | وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ لِي وَلَا تَفْتِنِّي أَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُوا |
Diyanet Meali: | Onlardan “Bana izin ver, beni fitneye (isyana) sevk etme” diyen de vardır. Bilesiniz ki onlar (böyle diyerek) fitnenin ta içine düştüler. |
سَاقَطَ : Fiil-III.
19:25 | وَهُزِّي إِلَيْكِ بِجِذْعِ النَّخْلَةِ تُسَاقِطْ عَلَيْكِ رُطَبًا جَنِيًّا |
Diyanet Meali: | “Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.” * |
أَسْقَطَ : Fiil-IV.
17:92 | أَوْ تُسْقِطَ السَّمَاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا |
Diyanet Meali: | Yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe (sana asla inanmayacağız.) |
26:187 | فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi gökten üzerimize bir parça düşür.” * |
34:9 | إِنْ نَشَأْ نَخْسِفْ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ نُسْقِطْ عَلَيْهِمْ كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ |
Diyanet Meali: | Eğer dilersek onları yere geçirir veya gökten üzerlerine parçalar düşürürüz. |
سَاقِطٌ : İsim. İsm-i Fâil.
52:44 | وَإِنْ يَرَوْا كِسْفًا مِنَ السَّمَاءِ سَاقِطًا يَقُولُوا سَحَابٌ مَرْكُومٌ |
Diyanet Meali: | Gökten düşmekte olan parçalar görseler, “Bunlar, üst üste yığılmış bulutlardır” derler. * |