ص ع د

KÖK HARFLER: ص ع د

ANLAM: 

صَعِدَ : Yükselmek, tırmanmak, merdivenle yukarı çıkmak. Dağa çıkmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
صَعِدَ fiil-I 1 Yukarı çıktı. İstiare olarak; (kuldan Allah’a): vasıl oldu, erişti, çıktı. 35/10
أَصْعَدَ fiil-IV 1 Mübalağa yaptı. Uzaklaştı. 3/153
اَصَّعَّدَ fiil-V 1 Güçlükle çıktı, yükseldi, nefesi daralır bir vaziyette çıktı. 6/125 Aslı: تَصَعَّدَ
صَعَدٌ isim 1 Meşakkat, zorluk. 72/17
صَعُودٌ isim 1 Meşakkat. 74/17
صَعِيدٌ isim 4 Yeryüzü. Arazi, yer, toprak. Yol. 4/43

Toplam 9


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • صَعَدَ
    • نَزَلَ > bak: ن ز ل
    • هَبَطَ > bak: ه ب ط
    • سَفُلَ > bak: س ف ل
    • اِنْحَدَرَ
    • تَنَحَّى

AÇIKLAMA:

SUÛD ile İRTİFÂ’ kelimeleri arasındaki fark

( ر ف ع – ص ع د )

Suûd “mekanda yükselme” anlamı ile sınırlıdır ve diğer alanlarda kullanılmaz. Mesela “Onun durumu, konumu yükseldi” derken kullanılmaz. Bu ifade için irtifâ veya uluvv kelimeleri kullanılabilir. “Falanca mecliste yükseldi” veya “Falanın meclisine çıktım” derken irtifâ kelimesi kullanılır ama yükseğe çıkmadıkça sa‘ide fiili kullanılmaz. (Farklar Sözlüğü 266) Bknz: ( ر ف ع )

SUÛD ile RUKİYY kelimeleri arasındaki fark

( ص ع د – ر ق ي )

Rukiyy kelimesi, suûd kelimesinden daha geneldir. “Merdivene ya da basamağa tırmandı” ifadesi için her ikisi de kullanılabilir. Oysa “İlim ve şerefte en son noktaya ulaştım” derken, sa‘ide fiili kullanılmaz, rakiye fiili kullanılır. Çünkü bu kelime mekan konusunda da, başka konularda da kullanılabilir. Rakiye fiili, anlam bakımından yavaş yavaş, adım adım, aşama aşama ilerlemek, yükselmek” anlamına gelir. (Farklar Sözlüğü 267) Bknz: ( ر ق ي )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Saîd صَعِيد Yukarıdaki temiz toprak. Yeryüzü. Yol. 
Saûd صَعُود İnişli ve yokuşlu yer.
Sâid صَاعِد Yukarıya çıkan. Yüksek.
Suûd صُعُود Yükselmek. Yukarı çıkmak.
Mas’ad مَصْعَد Yukarı çıkılacak yer. Çoğulu: Mesâid
Mıs’âd مِصْعَاد Merdiven. Yükseğe çıkmakta kullanılan alet. 
Tesâud تَصَاعُد Yukarı çıkma. Çoğulu: Tesâudât

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

صَعِدَ:  Fiil-I. 

35:10 إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ
Diyanet Meali: Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. 

أَصْعَدَ : Fiil-IV. 

3:153 إِذْ تُصْعِدُونَ وَلَا تَلْوُونَ عَلَىٰ أَحَدٍ وَالرَّسُولُ يَدْعُوكُمْ
Diyanet Meali: Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz.

اَصَّعَّدَ : Fiil-V. Aslı: تَصَعَّدَ

6:125 يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَاءِ
Diyanet Meali: (Kimi de saptırmak isterse), onun göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar.

صَعَدٌ : İsim. Sıfat. 

72:17 وَمَنْ يُعْرِضْ عَنْ ذِكْرِ رَبِّهِ يَسْلُكْهُ عَذَابًا صَعَدًا
Diyanet Meali: “Kim Rabbinin zikrinden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, Rabbi onu gittikçe yükselen bir azaba sokar.”

صَعُودٌ : İsim.

74:17 سَأُرْهِقُهُ صَعُودًا
Diyanet Meali: Ben onu dimdik bir yokuşa sardıracağım. *

صَعِيدٌ : İsim.

4:43 فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ
Diyanet Meali: … o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin.
5:6 فَتَيَمَّمُوا صَعِيدًا طَيِّبًا فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَأَيْدِيكُمْ مِنْهُ
Diyanet Meali: … o zaman temiz bir toprağa yönelin. Onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin (Teyemmüm edin).
18:8 وَإِنَّا لَجَاعِلُونَ مَا عَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا
Diyanet Meali: Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak hâline getireceğiz. *
18:40 وَيُرْسِلَ عَلَيْهَا حُسْبَانًا مِنَ السَّمَاءِ فَتُصْبِحَ صَعِيدًا زَلَقًا
Diyanet Meali: “Seninkinin üzerine de gökten bir afet indirir de bağ kupkuru ve yalçın bir toprak hâline geliverir.”