ع د ل

KÖK HARFLER: ع د ل

ANLAM: 

عَدَلَ : Adaletli davranmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
عَدَلَ fiil-I 14 Adalet etti, fidye verdi 42/15
عَدْلٌ isim 14 Denk, adalet, doğruluk, hak yememe, fidye, kıymet, değer 2/48

Toplam 28

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

‘ADL ile İNSÂF kelimeleri arasındaki fark

( ع د لن ص ف )

İnsâf, “yarısını vermek”tir. Oysa ‘adl, bu anlamda da, başka anlamda da kullanılır. Nitekim hırsızın eli kesildiğinde, ‘adele aleyhi (ona adalet uygulandı) denir ki, bu anlamda insâf kelimesi kullanılmaz.  İnsâf kelimesinin asıl anlamı, “fazlasız ve eksiksiz bir şeyin tam yarısını vermek, yarısını da almak”tır. Bazan, etlubu minke’l insâfe (senden insâf istiyorum) denildiği gibi etlubu minke’n nısfe (senden yarısını istiyorum) da denilir. Daha sonra bu kelime, belirttiğimiz anlamın dışında da kullanılmıştır. (Farklar Sözlüğü 345) Bknz: ( ن ص ف )

‘ADL ile KIST kelimeleri arasındaki fark

( ع د لق س ط )

Kıst, “apaçık adâlet”tir. Bundan dolayı ölçü ve tartı aleti, kıst diye isimlendirilmiştir. Çünkü açıkça gözle görülebilmesi için, tartıdaki adalet somut bir biçimde ortaya konulur. Ama ‘adl bazan gizli de olabilir. (Farklar Sözlüğü 345) Bknz: ( ق س ط )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Adl عَدْل Hakkaniyet. Adalet üzere oluş. 
Âdil عَادِل Adalet eden. 
Adlî عَدْلِى Adaletle ilgili.
Adliye عَدْلِيَة Mahkeme. Muhakeme işleriyle uğraşan daire. 
Adâlet عَدَالَة Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk.
Ta’dil تَعْدِيل Doğrultma, yapılması gereken değişiklik.
Ta’dilât تَعْدِيلَات Değişiklikler, doğrultmalar, değiştirmeler, tebdil etmeler. 
Muâdele مُعَادَلَة Müsavilik, denklik. Karşılıklı uygunluk. Adalet.
Muâdelet مُعَادَلَة Müsavilik, denklik. Karşılıklı uygunluk.
Muâdelât مُعَادَلَات Beraberlikler, musavilikler.
Muâdil مُعَادِل Müsavi, eşit, denk.
Teâdül تَعَادُل Birbirine denk gelme. Eşitlik, denklik, beraberlik.
Müteâdil مُتَعَادِل Birbirine denk ve eşit gelen. Teadül eden.
İ’tidâl اِعْتِدَال Bir şeyde veya halde ifrat veya tefrite düşmemek. Vasat derece olmak.
Mu’tedil مُعْتَدِل Ne pek az, ne pek çok olan. Orta halli. İtidalli. 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

عَدَلَ : Fiil-I. 

4:3فَإِنْ خِفْتُمْ أَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ
Diyanet Meali:Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız, o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin.
4:129وَلَنْ تَسْتَطِيعُوا أَنْ تَعْدِلُوا بَيْنَ النِّسَاءِ وَلَوْ حَرَصْتُمْ
Diyanet Meali:Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, kadınlar arasında adaleti yerine getiremezsiniz.
4:135فَلَا تَتَّبِعُوا الْهَوَىٰ أَنْ تَعْدِلُوا
Diyanet Meali:Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın.
5:8وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَىٰ أَلَّا تَعْدِلُوا اعْدِلُوا
Diyanet Meali:Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun.
5:8اعْدِلُوا هُوَ أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ وَاتَّقُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının.
6:1ثُمَّ الَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Diyanet Meali:Böyle iken inkâr edenler başka şeyleri Rablerine denk tutuyorlar.
6:70وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا
Diyanet Meali:(Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez.
6:150وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
Diyanet Meali:Ve ahirete inanmayanların (arzularına uyma). Onlar Rablerine, başka şeyleri denk tutuyorlar.
6:152وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ
Diyanet Meali:(Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa âdil olun.
7:159وَمِنْ قَوْمِ مُوسَىٰ أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ
Diyanet Meali:Mûsâ’nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardı. *
7:181وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ
Diyanet Meali:Yarattıklarımızdan, hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır. *
27:60أَإِلَٰهٌ مَعَ اللَّهِ بَلْ هُمْ قَوْمٌ يَعْدِلُونَ
Diyanet Meali:Allah ile birlikte başka ilâh mı var!? Hayır, onlar (Allah’a) eş tutan bir kavimdir.
42:15وَأُمِرْتُ لِأَعْدِلَ بَيْنَكُمُ
Diyanet Meali:“Aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.
82:7الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ
Diyanet Meali:Seni yaratan, şekillendirip ölçülü yapan (cömert Rabbine karşı seni ne aldattı)?*

عَدْلٌ : İsim. 

2:48وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا شَفَاعَةٌ وَلَا يُؤْخَذُ مِنْهَا عَدْلٌ
Diyanet Meali:Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz.
2:123وَلَا يُقْبَلُ مِنْهَا عَدْلٌ وَلَا تَنْفَعُهَا شَفَاعَةٌ
Diyanet Meali:Hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı (günden sakının).
2:282وَلْيَكْتُبْ بَيْنَكُمْ كَاتِبٌ بِالْعَدْلِ
Diyanet Meali:Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın.
2:282أَوْ لَا يَسْتَطِيعُ أَنْ يُمِلَّ هُوَ فَلْيُمْلِلْ وَلِيُّهُ بِالْعَدْلِ
Diyanet Meali:Ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın.
4:58وَإِذَا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ
Diyanet Meali:(Allah) insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi (emrediyor).
5:95فَجَزَاءٌ مِثْلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ
Diyanet Meali:(Kim ihramlı iken onu kasten öldürürse kendisine) bir ceza vardır. (Bu ceza), öldürdüğünün dengi olup, içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği (bir kurbanlık hayvan) …dır.
5:95أَوْ عَدْلُ ذَٰلِكَ صِيَامًا لِيَذُوقَ وَبَالَ أَمْرِهِ
Diyanet Meali:Yahut onun dengi oruç tutmaktır. (Bu) yaptığı işin kötü sonucunu tatması içindir.
5:106اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ أَوْ آخَرَانِ مِنْ غَيْرِكُمْ
Diyanet Meali:(Ey iman edenler! Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. Yahut; (seferde olup da başınıza ölüm musibeti gelirse), sizin dışınızdan başka iki kişi (şahitlik eder).
6:70وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ لَا يُؤْخَذْ مِنْهَا
Diyanet Meali:(Kurtuluşu için) her türlü fidyeyi verse de bu ondan kabul edilmez.
6:115وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ
Diyanet Meali:Rabbinin kelimesi (Kur’an) doğruluk ve adalet bakımından tamdır. Onun kelimelerini değiştirebilecek yoktur.
16:76هَلْ يَسْتَوِي هُوَ وَمَنْ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَهُوَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
Diyanet Meali:Bu, adaletle emreden ve doğru yol üzere olan kimse ile eşit olur mu?
16:90إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ
Diyanet Meali:Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder…
49:9فَإِنْ فَاءَتْ فَأَصْلِحُوا بَيْنَهُمَا بِالْعَدْلِ وَأَقْسِطُوا
Diyanet Meali:Eğer (Allah’ın emrine) dönerse, artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın.
65:2وَأَشْهِدُوا ذَوَيْ عَدْلٍ مِنْكُمْ وَأَقِيمُوا الشَّهَادَةَ لِلَّهِ
Diyanet Meali:İçinizden iki âdil kimseyi şahit tutun. Şahitliği Allah için dosdoğru yapın.