KÖK HARFLER: خ ط أ
ANLAM:
خَطِئَ : Yanlış yapmak; bilerek veya bilmeden bir yanlış ya da bir hata işlemek.
AÇIKLAMA:
خَطَأٌ : i̇zlenen yoldan, hedeften, amaçtan, teveccüh edilen noktadan ya da nesneden bir tarafa meyletmek, sapmak. Bu da birkaç çeşittir:
Birincisi: İrade edilmesi, istenmesi iyi, güzel veya hoş olmayan bir şeyi yapmayı irade edip, isteyip onu yapmak. İnsanın muâhezeye tutulduğu, cezalandırıldığı tam hata budur. Fiil olarak خَطِئَ-يَخْطَأُ şeklinde kullanılır. Bu fiilin mastarı خَطْأٌ ve خَطَأٌ şekillerinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: إنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْءاً كَبِيراً Şüphe yok, onları öldürmek büyük bir hatadır (17/31); وَإِنْ كُنَّا لَخَاطِئِينَ Biz kesinlikle hata edenleriz/hataya düşmüşüz (12/91).
İkincisi: İnsanın yapılması iyi, güzel veya hoş olan bir şeyi yapmayı irade etmesi, istemesi fakat kendisinden bu irade ettiğinin, istediğinin tersi bir fiilin sadır olması. Fiil olarak أَخْطَأَ خَطَءً şeklinde kullanılır. Böyle hata yapana مُخْطِئٌ denir. Bu kişi iradede, istekte isabet etmiş, doğruyu bulmuş ama fiilde hata etmiştir. Allah Rasulünün (s.a.v.) şu iki sözünde kastedilen budur: رُفِعَ عَنْ أُمَّتِي الْخَطَأُ وَالنِّسْيَانُ “Ümmetimden hata ve unutmanın sorumluluğu kaldırıldı” ve مَنِ اجْتَهَدَ فَأَخْطَأَ فَلَهُ أَجْرٌ “Kim içtihad eder ve hata ederse ona bir ecir vardır”. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِناً خَطَئاً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ Kim yanlışlıkla bir mü’mini öldürürse mü’min bir köle azad etmesi gerekir (4/92).
Üçüncüsü: İnsanın yapılması iyi olmayan bir şeyi yapmayı irade etmesi, istemesi ama kendisinden bunun tersi bir fiilin sadır olması. Bu kimse iradede, istekte hatalı ama fiilde isabetlidir. Bu kişi kastından dolayı yerilir, fiilinden dolayı da övülmez.
Özetle bir kimse, bir şeyi yapmayı irade eder, ister de kendisinden ondan başka bir şey sadır olursa, أَخْطَأَ (hata etti) denir. Ama eğer yapmayı irade ettiğine, istediğine uygun bir fiil ondan sadır olursa, أَصَابَ (isabet etti) denir.
Bazen iyi, güzel veya hoş olmayan bir iş yapan ya da güzel olmayan bir şey irade eden, istekte bulunan kişiye de أَخْطَأَ (O hata etti) denir. Bundan dolayı şöyle denir: أَصَابَ الْخََطَأَ (hatada isabet etti, doğruyu buldu), أَخْطَأَ الصَّوَابَ (doğruda hata etti), أَصَابَ الصَّوَابَ (doğruda isabet etti) ve أَخْطَأَ الْخََطَأَ (hatada hata etti).
Görüldüğü gibi bu lafız, çeşitli anlamlar arasında gidip gelen eşsesli bir lafızdır. Gerçekleri arayıp bulmak isteyen kimselerin bunlar üzerinde hiç acele etmeden, tekrar tekrar ve dikkatle düşünmesi gerekir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَأحَاطَتْ بِهِ خَطِيـئَتُهُ …hatîesi kendini her taraftan kuşatmış… (2/81). خَطِيئَةٌ ve سَيِّئَةٌ kelimeleri yakın anlamlıdır. Fakat خَطِيئَةٌ kelimesi daha çok “bizatihi kastedilmeyen ama kastın, kişiden böyle bir fiilin sadır olmasının sebebi olduğu durumlarla” ilgili kullanılır. Örneğin, bir ava atış yapıp da bir insana isabet ettiren veya sarhoşluk veren bir şey içip de sarhoşken bir cürüm işleyen kişi gibi. Ayrıca sebep iki türlüdür:
O biri, işlenmesi yasak olan sebeptir; mesela sarhoşluk veren bir şey içmek gibi. Bu tür bir sebepten doğan hatadan dolayı o kişiden el çekilmez yani o kişi sorumlu olur. Diğeri, işlenmesi yasak olmayan sebeptir; mesela ava atış yapmak gibi.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أخْطَأْتُم بِهِ وَلَكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْ Yanılarak yaptığınızda bu türden seslenmelerde size bir günâh yok, fakat kalbiniz bile bile yaptığınızda günâh vardır (33/5). Yine şöyle buyurmuştur: وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً أوْ إِثْماً Kim bir kusur ya da bir suç işler de… (4/112). Buradaki خَطِيئَةٌ kelimesi “kasıt olmadan işlenen hatalı fiil” anlamındadır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَلاَ تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلاَّ ضَلالاً مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ Rabbim! Sen bu zalimlerin sadece şaşkınlığını arttır. Onlar, günâhları yüzünden… (71/24-25); إِنَّا نَطْمَعُ أنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا Rabbimizin günâhlarımızı bağışlayacağını ümit ederiz (26/51); وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ وَمَا هُمْ بِحَامِلِينَ مِنْ خَطَايَاهُم مِنْ شَيْءٍ (Bizim yolumuzu izleyin de) günâhlarınızı biz yüklenelim derler. Oysa onların, mü’minlerin omuzlarındaki hiçbir günâhı yüklenmeleri söz konusu değildir (29/12). Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَالَّذِي أطْمَعُ أنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ Hesaplaşma günü günâhlarımı affedeceğini umduğum da O’dur (26/82). خَطِيئَةٌ kelimesinin çoğulu خَطِيئَات ve خَطَايَا şekillerinde gelir.
Şu sözüne gelince: نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ Günâhlarınızı af edelim (2/58). Burada sözü edilen hatalar, “kast edilerek işlenen hatalardır”.
خَاطِيءٌ: Suç, günah işlemeyi maksat edinen, amaçlayan kişi. Yüce Allah’ın şu sözünde bu çerçevededir: وَلاَ طَعَامٌ إلاَّ مِنْ غِسْلِينٍ لاَ يَأْكُلُهُ إلاَّ الْخَاطِؤُونَ İrinden başka yiyecek yoktur. Onu (bile bile) günâhkârlardan başkası yemez (69/36-37). Yüce Allah’ın şu sözünde “suç, günah” خَاطِئَةٌ olarak isimlendirilmiştir: وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ …Ve yerle bir olan şehirler o hata ile geldiler (69/9). Yani “büyük suç, günah ile…” Bu mübalağalı bir kullanımdır; bu yönden, Arapların “mükemmel şiir” anlamında söyledikleri شِعْرٌ شَاعِرٌ sözlerine benzer.
Kastedilmeden işlenen hatalara gelince, Allah Rasulü (s.a.v.) onu işleyenlerden el çekildiğini, yani onların sorumluluğunun olmadığını zikretmiştir.
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ Günâhlarınızı af edelim (2/58). Burada da anlam zikredilen şekildedir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَطِئَ (geniş zaman يَخْطَأُ mastar ismi خَطَاءٌ ): Yanlış yaptı; ya da bilerek veya bilmeden bir yanlış ya da bir hata işledi.
خَطِئَ (geniş zaman يَخُطُّ mastar ismi خِطْءٌ ve خِطْأَةٌ ): Uğruna cezayı hak ettiği bir günah, bir suç işledi veya itaatsizlik etti; ya da (mutlak manada) bir hata veya bir cürüm işledi veya itaatsizlik etti; ya da bilerek bir hata ya da itaatsizlik etti.
خَطِئَ şu sözcükle de eşanlamlıdır: اَخْطَأَ fakat bazılarına göre خَطِئَ dinde bir hata işledi, manasına gelirken, اَخْطَأَ bilerek bir yanlış yaptı, manasına gelmektedir ya da tam tersi.
اَخْطَأَ doğru yapmak isteyerek bir yanlış yaptı, manasına da gelmektedir.
خَطِئْتَ بِمَا صَنَعْتَهُ : Bilmeden yaptığınız şeyde yanlış yaptınız.
اَخْطَأْتَ مَاصَنَعْتَهُ : Bilerek yaptığınız şeyde yanlış yaptınız.
اَخْطَأَ الطَّرِيقَ : Yoldan ayrıldı.
اَخْطَأَ الرَّامِى الْغَرَضَ : Okçu hedefi kaçırdı.
خِطْأٌ : Birinin uğruna, cezayı hak ettiği bilinerek yapılan hata; bir günah; bir suç; bir itaatsizlik hali.
خَطَاٌ : Bir yanlış; bir hata. (Bilmeden yapılan bir hata veya cürüm veya itaatsizliğe işaret etmektedir.)
خَطِيئَةٌ şu sözcük gibidir: خِطْءٌ : Bir hata; bir cürüm, veya bilerek gerçekleştirilen itaatsizlik; birinin uğruna cezayı hak ettiği bir günah veya bir suç veya bir itaatsizlik. ( خَطَايَا ve خَطِيئَاتٌ çoğuldur); خَطِيئَةٌ çoğul olarak da kullanılmaktadır.
خَاطِئٌ (ismi fail): Kasten kötülüğe meyleden, günahkâr, günaha giren.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَخْطَأَ | fiil-IV | 2 | Hata yaptı, kasıtsız kötülük işledi, yanıldı | 2/286 |
|
خَطَأٌ | isim | 2 | Hata, kasıtsız olarak kötülük işlemek | 4/92 |
|
خَاطِئٌ | isim | 7 | Kasten kötülüğe meyleden, günahkar | 69/37 | Müennes: خَاطِئَةٌ |
خَطِيئَةٌ | isim | 10 | Kasdi işlenen suç, günah | 71/25 | Kırık çoğulu: خَطَايَا |
خِطْءٌ | isim | 1 | Kasdi işlenen suç, günah | 17/31 |
|
| Toplam | 22 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- أَخْطَأَ
- فَشَلَ > bak: ف ش ل
- غَلَطَ
- خَطَأٌ
Zıt Manada Kelimeler
- أَخْطَأَ
- أَصَابَ > bak: ص و ب
- خَطَأٌ
AÇIKLAMA:
İSM ile HATÎ’E kelimeleri arasındaki fark
( أ ث م – خ ط أ )
Hatî’e (kusur/hata), kasıtsız olabilir. Oysa ism (günah), ancak kasden ve bile bile işlenir. (Farklar Sözlüğü 343) Bknz: ( أ ث م )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hatâ’ | خَطَاء | İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma. | Hatâen |
Hâtı’ | خَاطِئ | Hata eden. |
|
Hatîe(t) | خَطِيئَة | Hata. Günah. Kabahat. | Çoğul: Hatâyâ |
İhtâ’ | إِخـطَاء | Yanılma veya yanıltma. |
|
Muhtî | مُخْطِي | Hata işleyen. |
|
Tahtıe | تَخْطِئَة | Hata isnad etmek. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَخْطَأَ: Fiil-IV.
2:286 | رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا إِنْ نَسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! |
33:5 | وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ فِيمَا أَخْطَأْتُمْ بِهِ |
Diyanet Meali: | Hata ile yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. |
خَطَأٌ : İsim.
4:92 | وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلَّا خَطَأً |
Diyanet Meali: | Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. |
4:92 | وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَىٰ أَهْلِهِ |
Diyanet Meali: | Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. |
خَاطِئِينَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: خَاطِئٌ
12:29 | وَاسْتَغْفِرِي لِذَنْبِكِ إِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.” |
12:91 | قَالُوا تَاللَّهِ لَقَدْ آثَرَكَ اللَّهُ عَلَيْنَا وَإِنْ كُنَّا لَخَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.”* |
12:97 | قَالُوا يَا أَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا إِنَّا كُنَّا خَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler.* |
28:8 | إِنَّ فِرْعَوْنَ وَهَامَانَ وَجُنُودَهُمَا كَانُوا خَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Firavun, (veziri) Hâmân ve onların askerleri hata yapıyorlardı. |
69:37 | لَا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ |
Diyanet Meali: | Onu günahkârlardan başkası yemez.”* |
خَاطِئَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.
96:16 | نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ |
Diyanet Meali: | O yalancı, günahkâr perçeminden…* |
69:9 | وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ |
Diyanet Meali: | Firavun, ondan öncekiler ve yerle bir olan şehirler (halkı olan Lût kavmi) hep o suçu işlediler.* |
خَطِيئَةٌ : İsim. Çoğulu: خَطَايَا
2:58 | وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا وَقُولُوا حِطَّةٌ نَغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!” (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. |
2:81 | بَلَىٰ مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.* |
4:112 | وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kim bir hata işler veya bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.* |
20:73 | إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz ki biz; günahlarımızı affetmesi için, Rabbimize inandık. |
26:51 | إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | “(Burada) ilk inananlar biz olduğumuz için şüphesiz Rabbimizin, hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”* |
26:82 | وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ |
Diyanet Meali: | “O, hesap gününde, hatalarımı bağışlayacağını umduğumdur.”* |
29:12 | اتَّبِعُوا سَبِيلَنَا وَلْنَحْمِلْ خَطَايَاكُمْ |
Diyanet Meali: | “Yolumuza uyun da sizin günahlarınızı yüklenelim” |
29:12 | وَمَا هُمْ بِحَامِلِينَ مِنْ خَطَايَاهُمْ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Hâlbuki onların günahlarından hiçbir şey yüklenecek değillerdir. |
خَطِيئَاتٌ : İsim. Çoğul. Tekili: خَطِيئَةٌ
7:161 | وَادْخُلُوا الْبَابَ سُجَّدًا نَغْفِرْ لَكُمْ خَطِيئَاتِكُمْ |
Diyanet Meali: | Kentin kapısından eğilerek tevazu ile girin ki biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. |
71:25 | مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا |
Diyanet Meali: | Hataları (küfür ve isyanları) yüzünden suda boğuldular ve cehenneme sokuldular.. |
خِطْءٌ : İsim.
17:31 | نَحْنُ نَرْزُقُهُمْ وَإِيَّاكُمْ إِنَّ قَتْلَهُمْ كَانَ خِطْئًا كَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır. |