ط ل ع

KÖK HARFLER: ط ل ع

ANLAM: 

طَلَعَ : Doğma veya yükselme ile görünmek. (Güneş) doğmak. (Ekin) çıkmaya başlamak, filizi ortaya çıkmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

طَلَعَ (geniş zaman يَطْلَعُ mastar isim طُلُوعٌ ve مَطْلَعٌ ve مَطْلِعٌ):

طَلَعَتِ الشَّمْسُ : Güneş doğdu ya da göründü.

اَلطُّلُوعُ doğma veya yükselme ile görünme, manasına gelmektedir.

طَلَعَ الزَّرْعُ : Ekin çıkmaya başladı ve filizi ortaya çıktı.

طَلَعَ فِى الْجَبَلِ : Dağa çıktı.

طَلَعَ اَوْ اَطْلَعَ الْجَبَلَ : Dağa tırmandı ya da çıktı.

طَلَعَ عَلَيْنَا (geniş zaman يَطْلَعُ ve يَطْلُعُ ): Aniden bize veya üzerimize geldi.

طَلَعَ عَنْهُمْ : Onlardan uzaklaştı ya da ayrıldı.

طَلَعَ الْبِلَادَ : Ülkenin yolunu tuttu.

طَلَعَ عَلَى الْاَمْرِ : İşi öğrendi.

طَلَعَ الْمَكَانَ : O yere ulaştı.

 طُلُوعٌ (mastar isim): Zuhur etme, doğma, başlama, meydana çıkma, görünme.

قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ : Güneşin doğuşundan önce (20:130)

مَطْلَعٌ ve مَطْلِعٌ : Güneşin doğduğu yer veya vakit.

طَلْعٌ : Hurma ağacının tomurcuğu.

اَطْلَعَهُ الْاَمْرَ اَوْ عَلَى الْاَمْرِ : İşi ona öğretti ya da işi ona bildirdi.

اَطْلَعَ الْكَوْكَبُ : Yıldız doğdu.

اِطَّلَعَ عَلَيْهِ : O şeyi biliyordu; o şeyi gördü.

اِطَّلَعَ عَلَيْنَا : Aniden üzerimize geldi.

اِطَّلَعْتُ عَلَيْهِ : Ona yüksekten veya yukarıdan baktım.

اِطَّلَعَ عَلَيْهِ : O şeyin üzerinde yükseldi.

اِطَّلَعَ اِلَيْهِ : Ona baktı.

مُطَّلِعٌ : Bilgili, kulağı delik, aşina, gözlemleyen, haberi olan.

اِطِّلَاعٌ (mastar isim): Malumat; bilgi.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
طَلَعَ fiil-I 2 Doğdu 18/17
أَطْلَعَ fiil-IV 1 Haberdar etti, bildirdi, gösterdi 3/179
اِطَّلَعَ fiil-VIII 7 Çıktı, çıkıp baktı, görüp bildi, örttü, farkına vardı 37/55
مَطْلِعٌ isim 1 Doğuş yeri 18/90
مَطْلَعٌ isim 1 Doğuş 97/5
طَلْعٌ isim 4 Hurma çiçeği, hurma çiçeğinin tomurcuğu 50/10
طُلُوعٌ isim 2 Doğmak 20/130
مُطَّلِعٌ isim 1 Görüp bilen, muttali olan, bakan 37/54

Toplam 19

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Tâli’ طَالِع 1: Doğan. Tulu’ eden. 2: Hedefin arkasına düşen ok.
Tulû’ طُلُوع Doğma, doğuş. 
Tal’at طَلْعَة Vecih, yüz. Çehre. 
Tulûât طُلُوعَات Hazırlıksız olarak birden kalbe gelen manalar, ilhamlar. Doğuşlar.
Matla’ مَطْلَع Güneş veya yıldızların doğdukları yer, ufuktan çıktıkları yer.
Metâli’ مَطَالِع Tulu’ edecek yerler veya zamanlar. 
Mutâlaa مُطَالَعَة Bir mes’ele hakkında bilgi edinmek için tetkikatta bulunma, okuma, okuma ile meşguliyet.
Mutâli’ مُطَالِع Mutalaa eden. Kitab okuyan. Kitablarla tetkik ve bilgi için uğraşan.
Ittılâ اِطِّلَاع  1: Bilgi edinme. 2: Öğrenme.
Muttali’  مُطَّلِع Haberli. Bilgisi olan. 
Tâlih ——— Şans. Kader. Baht.

Talih kelimesi, “yükselen yıldız, şans” anlamındaki tâli’ (طَالِع) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime, “çıktı, belirdi, yıldız veya güneş doğdu” anlamındaki tala’a (طَلَعَ) fiilinin ism-i fâilidir. Konuşma dilinde “ayn” sesinin “h” olarak telaffuz edilmesi Anadolu ağızlarında görülür. “H” harfi ile talih yazımı 1920’li yıllarda benimsenmiştir. (Nişanyan Sözlük) 

Matla’ kelimesi, “1. doğum yeri, doğu, yıldızların ve güneşin doğum yeri, 2. şiirde gazelin ilk mısraı” anlamındaki matla’ (مَطْلَع) sözcüğünden gelmektedir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

طَلَعَ :  Fiil-I. 

18:17 وَتَرَى الشَّمْسَ إِذَا طَلَعَتْ تَزَاوَرُ عَنْ كَهْفِهِمْ ذَاتَ الْيَمِينِ
Diyanet Meali: (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını görürdün.
18:90 حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ مَطْلِعَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَطْلُعُ عَلَىٰ قَوْمٍ
Diyanet Meali: Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu bir halk üzerine doğar buldu.

أطْلَعَ : Fiil-IV. 

3:179 وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُطْلِعَكُمْ عَلَى الْغَيْبِ
Diyanet Meali: Allah, size gaybı bildirecek de değildir.

اِطَّلَعَ : Fiil-VIII. 

5:13 وَلَا تَزَالُ تَطَّلِعُ عَلَىٰ خَائِنَةٍ مِنْهُمْ إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) İçlerinden pek azı hariç, onların daima bir hainliğini görüyorsun.
18:18 لَوِ اطَّلَعْتَ عَلَيْهِمْ لَوَلَّيْتَ مِنْهُمْ فِرَارًا وَلَمُلِئْتَ مِنْهُمْ رُعْبًا
Diyanet Meali: Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
19:78 أَطَّلَعَ الْغَيْبَ أَمِ اتَّخَذَ عِنْدَ الرَّحْمَٰنِ عَهْدًا
Diyanet Meali: Gaybı mı görüp bilmiş, yoksa Rahmân’dan bir söz mü almış? *
28:38 فَاجْعَلْ لِي صَرْحًا لَعَلِّي أَطَّلِعُ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ
Diyanet Meali: “Bana bir kule yap! Belki Mûsâ’nın ilâhına çıkar bakarım(!)”
37:55 فَاطَّلَعَ فَرَآهُ فِي سَوَاءِ الْجَحِيمِ
Diyanet Meali: Kendisi de bakar ve onu cehennemin ortasında görür. *
40:37 أَسْبَابَ السَّمَاوَاتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰ إِلَٰهِ مُوسَىٰ
Diyanet Meali: “(Belki yollara), göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!)”
104:7 الَّتِي تَطَّلِعُ عَلَى الْأَفْئِدَةِ
Diyanet Meali: (O, Allah’ın), yüreklere işleyen (tutuşturulmuş ateşidir). *

مَطْلِعٌ : İsim. 

18:90 حَتَّىٰ إِذَا بَلَغَ مَطْلِعَ الشَّمْسِ وَجَدَهَا تَطْلُعُ عَلَىٰ قَوْمٍ
Diyanet Meali: Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu bir halk üzerine doğar buldu.

مَطْلَعٌ : İsim. 

97:5 سَلَامٌ هِيَ حَتَّىٰ مَطْلَعِ الْفَجْرِ
Diyanet Meali: O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir. *

طَلْعٌ : İsim. 

6:99 وَمِنَ النَّخْلِ مِنْ طَلْعِهَا قِنْوَانٌ دَانِيَةٌ وَجَنَّاتٍ مِنْ أَعْنَابٍ
Diyanet Meali: Hurma ağacının tomurcuğunda da aşağıya sarkmış salkımlar, üzüm bahçeleri…
26:148 وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
Diyanet Meali: Ekinlerde, meyveleri olgunlaşmış hurmalıklarda… *
37:65 طَلْعُهَا كَأَنَّهُ رُءُوسُ الشَّيَاطِينِ
Diyanet Meali: Onun meyveleri sanki şeytanların kafalarıdır. *
50:10 وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ لَهَا طَلْعٌ نَضِيدٌ
Diyanet Meali: Birbirine girmiş kat kat tomurcukları olan yüksek hurma ağaçları (bitirdik). *

طُلُوعٌ : İsim. 

20:130 وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا
Diyanet Meali: Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et.
50:39 وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ الْغُرُوبِ
Diyanet Meali: Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Rabbini hamd ederek tespih et.

مُّطَّلِعُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُطَّلِعٌ

37:54 قَالَ هَلْ أَنْتُمْ مُطَّلِعُونَ
Diyanet Meali: Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der. *