KÖK HARFLER: د ر ك
ANLAM:
دَرُكَ : (Yağış) sürmek, devam etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
اَدْرَكَ (geniş zaman يُدْرِكُ mastar isim اِدْرَاكٌ):
اَدْرَكَ الشَّىْءُ : O şey nihai zamanına veya haline erişti.
اَدْرَكَ الشَّجَرُ : Meyve olgunluğuna erişti, yani olgunlaştı.
اَدْرَكَ الصَّبِىُّ : Oğlan reşit oldu ya da rüştüne erdi.
مَشَيْتُ حَتَّى اَدْرَكْتُهُ : Onu yakalayana dek yürüdüm.
اَدْرَكَ الْمَسْئَلَةَ : Sorunu biliyordu; onu idrak etti; ona dair muntazam bir bilgiye nail oldu; onu anladı.
اَدْرَكْتُهُ بِبَصَرِى : Onu görerek algıladım.
لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُ : O’nu gözler algılamaz; zihinsel algı veya tasavvur O’nun kutsal varlığının gerçek doğasına dair bilgiyi idrak edemez; O’na gözler ulaşamaz (6:103).
دَرَّكَ الْمَطَرُ : Yağmur art arda sıkça düştü.
تَدَارَكَ الْقَوْمُ (aynı zamanda اِدَّارَكَ ve اِدَّرَكَ ) : İnsanlar diğerlerine erişti, ulaştı, yetişti, yakaladı; sonrakiler öncekilere erişti, ulaştı, yetişti veya onları yakaladı.
تَدَارَكَتِ الْاخْبَارُ : Haberleri ardı ardına geldi. Dolayısıyla تَدَارَكَ şu manaya gelmektedir: Sürüyordu, aralıksız devam etmişti. Bilgi için kullanıldığında, اِدَّارَكَ veya تَدَارَكَ art arda aralıksız sürdü, manasına gelmektedir.
دَرَكٌ : Erişme, ulaşma veya yakalama.
دَرْكٌ aynı manaya gelmektedir, bir akıbet, genellikle kötü bir akıbete işaret eder.
دَرْكٌ ve aynı zamanda دَرَكٌ : Bir şeyin dibi veya en dibi (çoğul hali اَدْرَاكٌ ve دَرَكَاتٌ); Cehennemin bir tabakası veya yukarıya doğu anlamına gelen دَرَجٌ “derece” kelimesinin aksine aşağıya doğru tabaka veya tabakalar.
مُدْرَكٌ (ismi meful) : Herhangi bir duyu ile algılanmış; yakalanan biri.
اِنَّا لَمُدْرَكُونَ : İşte şimdi yakalandık (26:61).
مُدْرَكٌ : Bir erişme, ulaşma veya yakalama yeri veya zamanı.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
أَدْرَكَ | fiil-IV | 6 | Bir şey nihai zamanına veya haline erişti. Yetişti, erişti. Gördü. | 6/103 |
|
اِدَّارَكَ | fiil-VI | 3 | Birikti, arka arkaya geldi, sonuna vardı, karıştı | 27/66 | Aslı: تَدَارَكَ |
مُدْرَكٌ | isim | 1 | Yetişilen, erişilen | 26/61 |
|
دَرَكٌ | isim | 1 | Yetişme, erişme | 20/77 |
|
دَرْكٌ | isim | 1 | Dip, aşağı | 4/145 |
|
| Toplam | 12 |
|
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Derk | دَرْك | Anlama, kavrama. En aşağı kat, her şeyin dibi. |
|
Dereke | دَرَكَة | Aşağı inen basamak. | Çoğul: Derekât |
İdrâk | إِدْرَاك | Anlayış, kavrayış. |
|
Müdrik | مُدْرِك | Aklı eren. Anlayan. Kavrayan, akıllı. |
|
Tedârik | تَدَارِك | Araştırıp bulma, sağlama, elde etme. |
|
Mütedârik | مُتَدَارِك | Tedarik eden, hazırlıyan. |
|
İstidrâk | اِسْتِدْرَاك | Nail olmak, ulaşmak, varmak. Anlamak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَدْرَكَ : Fiil-IV.
4:78 | أَيْنَمَا تَكُونُوا يُدْرِكْكُمُ الْمَوْتُ وَلَوْ كُنْتُمْ فِي بُرُوجٍ مُشَيَّدَةٍ |
Diyanet Meali: | Nerede olursanız olun, sağlam ve tahkim edilmiş kaleler içinde bulunsanız bile ölüm size ulaşacaktır. |
4:100 | وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer. |
6:103 | لَا تُدْرِكُهُ الْأَبْصَارُ |
Diyanet Meali: | Gözler O’nu idrak edemez.. |
6:103 | وَهُوَ يُدْرِكُ الْأَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ |
Diyanet Meali: | …ama O, gözleri idrak eder. O, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır. |
10:90 | حَتَّىٰ إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنْتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Nihayet boğulmak üzere iken, “İsrailoğulları’nın iman ettiğinden başka hiçbir ilâh olmadığına inandım.” dedi. |
36:40 | لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. |
اِدَّارَكَ : Fiil-VI. Aslı: تَدَارَكَ
7:38 | حَتَّىٰ إِذَا ادَّارَكُوا فِيهَا جَمِيعًا قَالَتْ أُخْرَاهُمْ لِأُولَاهُمْ رَبَّنَا هَٰؤُلَاءِ أَضَلُّونَا |
Diyanet Meali: | Nihayet hepsi orada toplandığı zaman peşlerinden gidenler, kendilerine öncülük edenler için, “Ey Rabbimiz! Şunlar bizi saptırdılar.” derler. |
27:66 | بَلِ ادَّارَكَ عِلْمُهُمْ فِي الْآخِرَةِ بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ مِنْهَا |
Diyanet Meali: | Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı ile) onlara peş peşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. |
68:49 | لَوْلَا أَنْ تَدَارَكَهُ نِعْمَةٌ مِنْ رَبِّهِ لَنُبِذَ بِالْعَرَاءِ وَهُوَ مَذْمُومٌ |
Diyanet Meali: | Şayet Rabbinden ona bir nimet yetişmemiş olsaydı, o mutlaka kınanmış bir hâlde ıssız bir yere atılacaktı.* |
مُدْرَكُونَ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُدْرَكٌ
26:61 | فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ |
Diyanet Meali: | İki topluluk birbirini görünce Mûsâ’nın arkadaşları, “Eyvah yakalandık” dediler.* |
دَرَكٌ : İsim.
20:77 | فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ |
Diyanet Meali: | Yakalanmaktan korkmaksızın, endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç. |
دَرْكٌ : İsim.
4:145 | إِنَّ الْمُنَافِقِينَ فِي الدَّرْكِ الْأَسْفَلِ مِنَ النَّارِ وَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki münafıklar, cehennem ateşinin en aşağı tabakasındadırlar. Onlara hiçbir yardımcı da bulamazsın.* |