KÖK HARFLER: ذ ر و
ANLAM:
ذَرَا : (Rüzgar) bir şeyi yükseltmek, o şeyi taşımak, o şeyi saçıp savurmak. (Bir şey) rüzgarda uçup gitmek, savrulmak. Uçurmak, dağıtmak, savurmak.
AÇIKLAMA:
ذِرْوَةُ السَّنَامِِ وَذُرَاهُ : Hörgücün üst ya da en üst kısmı. Buradan hareketle “senin yanında en üst yerdeyim” anlamında أَنَا فيِ ذُرَاكَ denilmiştir.
مِذْرَوَانِ : Her iki sağrının, iki kalçanın iki ucu.
Fiil olarak “Rüzgar onu (herhangi bir nesneyi veya toprağı) kaldırdı, uçurdu veya alıp götürdü, dağıttı, yaydı” anlamında ذَرَتْهُ الرِّيحُ şeklinde kullanılır. Bu fiilin muzari hali ise, تَذْرُوهُ ve تَذْرِيهِ şekillerinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا : O tozutup savuranlara and olsun (51/1). Yine şöyle buyurmuştur: تَذْرُوهُ الرِّيَاحُ : Rüzgârların savurduğu… (18/45).
ذُرِيَّةٌ kelimesi, her ne kadar yaygın dilde bazen “küçükleri (evlatlar, çocuklar) ve büyükleri (yetişkinler) kapsasa da temelde “küçükleri, evlatları, çocukları” ifade eder. Bu lafızla tekil ve çoğul için kullanılır. Fakat temeli çoğul anlamda kullanılmasıdır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ : Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir (3/34); ذُرِّيَّةَ مَنْ حَمَلْنَا مَعَ نُوحٍ : Ey Nûh ile birlikte gemide taşıdığımız kimselerin nesli! (17/3); وَآيَةٌ لَهُمْ أَنَّا حَمَلْنَا ذُرِّيَّتَهُمْ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ : Onlar için bir âyet de, onların çocuklarını dolu gemide taşımamız (36/41); قَالَ إِنِّي جَاعِلُكَ لِلنَّاسِ إِمَامًا قَالَ وَمِنْ ذُرِّيَّتِي : “Ben seni insanlara önder yapacağım” demişti. “Soyumdan da” dedi (2/124).
ذُرِّيَّةٌ kelimesi ile ilgili üç görüş vardır:
- Bir görüşe göre, “Yüce Allah mahlukatın şahıslarına, bedenlerine varlık verdi, onları vücuda getirdi, var etti, yarattı” anlamına gelen ذَرَأَ اللهُ اْلخَلْقَ kullanımından gelir. Mesela بَرِيَّةٌ kelimesi gibi (kelimenin aslından olan) hemze harfinin kullanımı terk edilmiştir.
- Bir görüşe göre ise, ذُرُّويَةٌ kökünden gelir.
- Başka bir görüşe göre ise, فُعْلِيَّةٌ veznindedir, “tefrik etmek, dağıtmak, yaymak veya saçmak” anlamındaki ذَرٌّ kökünden gelir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
ذَرَا (geniş zaman يَذُورُ mastar isim ذَوْرٌ)
ذَرَتْهُ الرِّيحُ (geniş zaman تَذْرُوهُ) : Rüzgar o şeyi yükseltti, o şeyi taşıdı, o şeyi saçıp savurdu.
ذَرَا الشَّىْءُ : O şey rüzgarda uçup gitti ya da savruldu.
ذَرَوْتُ الْحِنْطَةَ : Buğdayı savurdum.
ذَرَا الْاَرْضَ : Tohumları savurarak toprağı ekti.
اَلذَّارِيَاتُ : Savuran veya dağıtan rüzgarlar; ya da doğurgan kadınlar, çünkü onlar çocuk saçarlar; yaratılan varlıkların, meleklerin ve diğerlerinin saçılma sebepleri.
وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا : Tozu dumana katıp savuran (rüzgar)lara. ذَرْوًا (mastar isim): Anlamın pekiştirilmesi için kullanılmıştır (51:1).
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | |
ذَرَا | fiil-I | 1 | Uçurdu, dağıttı, savurdu | 18/45 |
ذَارِيَةٌ | isim | 1 | Tozu toprağı havalandırıp dağıtan, saçıp savuran rüzgâr (çoğul) | 51/1 |
ذَرْوٌ | isim | 1 | Uçurmak, dağıtmak, savurmak | 51/1 |
Toplam | 3 |
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Zâriyât | ذَارِيَات | Kırıp ufalayan, toz duman edip götüren kuvvetler. |
İzrâ’ | إِذْرَاء | Methetme. |
Zirve | ذِرْوَة | En üst nokta. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
ذَرَا : Fiil-I.
18:45 | كَمَاءٍ أَنْزَلْنَاهُ مِنَ السَّمَاءِ فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ فَأَصْبَحَ هَشِيمًا تَذْرُوهُ الرِّيَاحُ |
Diyanet Meali: | (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. |
ذَارِيَاتٌ : İsim. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: ذَارِيَةٌ
51:1 | وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا |
Diyanet Meali: | Tozutup savuranlara..* |
ذَرْوٌ : İsim.
51:1 | وَالذَّارِيَاتِ ذَرْوًا |
Diyanet Meali: | Tozutup savuranlara..* |