و ق ع

KÖK HARFLER:  و ق ع

ANLAM: 

وَقَعَ : Düşmek. Vuku bulmak, meydana gelmek, vaki olmak.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet Açıklama
وَقَعَ fiil-I 12 Düştü, ortaya çıktı 27/82
أَوْقَعَ fiil-IV 1 Düşürdü 5/91
وَقْعَةٌ isim 1 Vukua geliş 56/2
وَاقِعٌ isim 6 Vuku bulan 70/1
وَاقِعَةٌ isim 2 Kıyamet 69/15
مَوَاقِعُ isim 1 Mevki, konma yeri (çoğul) 56/75 Tekil: مَوْقِعٌ
مُوَاقِعٌ isim 1 Gelen, düşen 18/53

Toplam 24


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Vâkıa (Vakâ) وَاقِعَة Vuku bulmuş, olmuş, var olan mevcut bir hadise.
Vukû’ وُقُوع Düşme, rastlama. Olma, oluş. Gidip çatma.
Vukûât وُقُوعَات Vakıalar.
Vâki’ وَاقِع Olan, düşen, konan. Mevcud ve var olan.Geçmiş olan, geçen. Emr-i vâkî
Mevki’ مَوْقِع Vaki olan yer. Çoğulu: Mevâki’
Îkâ’ إِيقَاع Vuku buldurmak.
Tevakku’ تَوَقُّع Bekleme, umma, ümid etme. Çoğulu: Tevakkuât
Mütevakkı’ مُتَوَقِّع Tevakku eden, medet eyleyen, bekleyen, uman.
İstîkâ’ اِسْتِيقَاع Olacak veya vuku bulacak diye endişelenme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

وَقَعَ : Fiil-I. 

4:100 وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ
Diyanet Meali: Kim Allah’a ve Peygamberine hicret etmek amacıyla evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, şüphesiz onun mükâfatı Allah’a düşer.
7:71 قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ
Diyanet Meali: Hûd, “Artık size Rabbinizden bir azap ve öfke inmiştir.” dedi.
7:118 فَوَقَعَ الْحَقُّ وَبَطَلَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
Diyanet Meali: Böylece hak yerini buldu ve onların yapmış oldukları şeylerin hepsi boşa çıktı.*
7:134 وَلَمَّا وَقَعَ عَلَيْهِمُ الرِّجْزُ قَالُوا يَا مُوسَى ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ
Diyanet Meali: Üzerlerine azap çökünce, “Ey Mûsâ! Rabbinin sana verdiği söz uyarınca bizim için dua et.” dediler.
10:51 أَثُمَّ إِذَا مَا وَقَعَ آمَنْتُمْ بِهِ آلْآنَ وَقَدْ كُنْتُمْ بِهِ تَسْتَعْجِلُونَ
Diyanet Meali: (Onlara) “Azap gerçekleştikten sonra mı O’na iman ettiniz? Şimdi mi!? Oysa siz onu acele istiyordunuz” (denilecek). *
15:29 فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
Diyanet Meali: Onu düzenleyip içine ruhumdan üflediğim zaman, onun için hemen saygı ile eğilin. *
22:65 وَيُمْسِكُ السَّمَاءَ أَنْ تَقَعَ عَلَى الْأَرْضِ إِلَّا بِإِذْنِهِ
Diyanet Meali: İzni olmaksızın yerin üzerine düşmesin diye göğü O tutuyor.
27:82 وَإِذَا وَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ أَخْرَجْنَا لَهُمْ دَابَّةً مِنَ الْأَرْضِ تُكَلِّمُهُمْ
Diyanet Meali: (Kıyametin kopacağına dair) o söz başlarına gelince, onlar için yerden kendilerine bir dâbbe (canlı bir yaratık) çıkarırız. O, onlara … söyler.
27:85 وَوَقَعَ الْقَوْلُ عَلَيْهِمْ بِمَا ظَلَمُوا فَهُمْ لَا يَنْطِقُونَ
Diyanet Meali: Zulümlerinden dolayı sözü edilen azap tepelerine iner de artık konuşamazlar. *
38:72 فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِنْ رُوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
Diyanet Meali: “Onu şekillendirip içine ruhumdan üflediğim zaman onun için saygı ile eğilin.” *
56:1 إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
Diyanet Meali: Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman..*
69:15 فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
Diyanet Meali: İşte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. *

أَوْقَعَ : Fiil-IV. 

5:91 إِنَّمَا يُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ
Diyanet Meali: Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak ister.

وَقْعَةٌ : İsim. 

56:2 لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
Diyanet Meali: (Kesin gerçekleşecek olan Kıyamet koptuğu zaman) onun kopuşunu yalanlayacak kimse olmayacaktır. *

وَاقِعٌ : İsim. İsm-i Fâil. 

7:171 وَإِذْ نَتَقْنَا الْجَبَلَ فَوْقَهُمْ كَأَنَّهُ ظُلَّةٌ وَظَنُّوا أَنَّهُ وَاقِعٌ بِهِمْ
Diyanet Meali: Hani dağı sanki bir gölgelikmiş gibi onların üstüne kaldırmıştık da üzerlerine düşecek sanmışlardı.
42:22 تَرَى الظَّالِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا كَسَبُوا وَهُوَ وَاقِعٌ بِهِمْ
Diyanet Meali: Sen, zalimlerin yaptıkları şeyler tepelerine inerken bu yüzden korku ile titrediklerini göreceksin.
51:6 وَإِنَّ الدِّينَ لَوَاقِعٌ
Diyanet Meali: Hesap ve ceza mutlaka gerçekleşecektir. *
52:7 إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ لَوَاقِعٌ
Diyanet Meali: Şüphesiz Rabbinin azabı mutlaka gerçekleşecektir. *
77:7 إِنَّمَا تُوعَدُونَ لَوَاقِعٌ
Diyanet Meali: Uyarıldığınız (Kıyamet) mutlaka gerçekleşecektir. *
70:1 سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ
Diyanet Meali: Soran birisi, kesinlikle inecek olan azabı sordu. *

وَاقِعَةٌ :  İsim. İsm-i Fâil. Müennes.

56:1 إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
Diyanet Meali: Kesin gerçekleşecek (olan Kıyamet) koptuğu zaman..*
69:15 فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
Diyanet Meali: İşte o gün olacak olmuş (kıyamet kopmuş)tur. *

مَوَاقِعُ : İsim. Çoğul. Tekili: مَوْقِعٌ

56:75 فَلَا أُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ
Diyanet Meali: Yıldızların yerlerine yemin ederim..*

مُوَاقِعُو :  İsim. İsm-i Fâil. Mufâale Bâbı (III. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. (Nun düşmüş) Tekili: مُوَاقِعٌ

18:53 وَرَأَى الْمُجْرِمُونَ النَّارَ فَظَنُّوا أَنَّهُمْ مُوَاقِعُوهَا
Diyanet Meali: Suçlular (o gün) ateşi görünce, onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar.