KÖK HARFLER: ف ع ل
ANLAM:
فَعَلَ : Bir şey yapmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
فَعَلَ | fiil-I | 88 | Yaptı | 105/1 | Meçhul: فُعِلَ Meçhul Muzari: يُفْعَلُ |
فَاعِلٌ | isim | 9 | Yapan | 21/17 | |
مَفْعُولٌ | isim | 7 | Yapılan | 73/18 | |
فِعْلٌ | isim | 1 | Fiil, iş, yapma | 21/73 | |
فَعْلَةٌ | isim | 1 | Yapma, iş | 26/19 | |
فَعَّالٌ | isim | 2 | Faal, tam yapan, mükemmel yapıcı | 11/107 | |
Toplam | 108 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- فَعَلَ
- اِنْفَعَلَ
- فَعَّالٌ
- مُؤَثِّرٌ > bak: أ ث ر
- فَاعِلٌ > bu kök
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Fi’l (Fiil) | فِعْل | Fiil. | Fi’len, Fiilî |
Fâil | فَاعِل | İşi yapan. Fiili işleyen. |
|
Mef’ûl | مَفْعُول | Yapılan iş. Failin eseri. |
|
Fa’âl (Faal) | فَعَّال | Çok çalışan, çalışkan, canlı, hareketli, aktif. |
|
Faâliyyet | فَعَالِيَّة | Çalışma, hareket. |
|
Ef’âl | أَفْعَال | Fiiller, işler, ameller. |
|
Fiiliyyât | فِعْلِيَّات | Vücuda getirilen işler. |
|
İnfiâl | اِنْفِعَال | Birine içerleme, gücenme, kızgınlık duyma. |
|
Münfail | مُنْفَعِل | Gücenmiş, alınmış, kırgın. |
|
İftiâl | اِفْتِعَال | Bir şeyi iş edinmek. Kendiliğinden yapmak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
فَعَلَ : Fiil-I. Meçhul: فُعِلَ Meçhul Muzari: يُفْعَلُ
2:24 | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا |
Diyanet Meali: | Eğer, yapamazsanız… |
2:24 | وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ |
Diyanet Meali: | (Eğer, yapamazsanız) -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. |
2:68 | لَا فَارِضٌ وَلَا بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَٰلِكَ فَافْعَلُوا مَا تُؤْمَرُونَ |
Diyanet Meali: | “O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.” |
2:71 | قَالُوا الْآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. |
2:85 | فَمَا جَزَاءُ مَنْ يَفْعَلُ ذَٰلِكَ مِنْكُمْ إِلَّا خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
Diyanet Meali: | Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. |
2:197 | وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ يَعْلَمْهُ اللَّهُ وَتَزَوَّدُوا فَإِنَّ خَيْرَ الزَّادِ التَّقْوَىٰ |
Diyanet Meali: | Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. (Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma)dır. |
2:215 | وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ بِهِ عَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.” |
2:231 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَقَدْ ظَلَمَ نَفْسَهُ |
Diyanet Meali: | Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. |
2:234 | فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ |
Diyanet Meali: | (Sürelerini bitirince) artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. |
2:240 | فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | Ama onlar (kendiliklerinden) çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. |
2:253 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا اقْتَتَلُوا وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. |
2:279 | فَإِنْ لَمْ تَفْعَلُوا فَأْذَنُوا بِحَرْبٍ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ |
Diyanet Meali: | Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. |
2:282 | وَإِنْ تَفْعَلُوا فَإِنَّهُ فُسُوقٌ بِكُمْ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَيُعَلِّمُكُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | (Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin). Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. |
3:28 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | (Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin). Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. |
3:40 | قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi. |
3:115 | وَمَا يَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَلَنْ يُكْفَرُوهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir. * |
3:135 | وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayanlar.. |
3:135 | وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَىٰ مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ |
Diyanet Meali: | Ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir. |
3:188 | وَيُحِبُّونَ أَنْ يُحْمَدُوا بِمَا لَمْ يَفْعَلُوا فَلَا تَحْسَبَنَّهُمْ بِمَفَازَةٍ مِنَ الْعَذَابِ |
Diyanet Meali: | Ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. |
4:30 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ عُدْوَانًا وَظُلْمًا فَسَوْفَ نُصْلِيهِ نَارًا |
Diyanet Meali: | Kim haddi aşarak ve zulmederek bunu yaparsa, onu cehennem ateşine atacağız. |
4:66 | وَلَوْ أَنَّا كَتَبْنَا عَلَيْهِمْ أَنِ اقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ أَوِ اخْرُجُوا مِنْ دِيَارِكُمْ مَا فَعَلُوهُ إِلَّا قَلِيلٌ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer biz onlara, “Hayatlarınızı feda edin veya yurtlarınızdan çıkın” diye yazmış olsaydık, içlerinden pek azı hariç, bunu yapmazlardı. |
4:66 | وَلَوْ أَنَّهُمْ فَعَلُوا مَا يُوعَظُونَ بِهِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer kendilerine verilen öğütleri tutsalardı, elbette haklarında hem daha hayırlı olurdu. |
4:114 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ ابْتِغَاءَ مَرْضَاتِ اللَّهِ فَسَوْفَ نُؤْتِيهِ أَجْرًا عَظِيمًا |
Diyanet Meali: | Kim bunları sırf Allah’ın rızasını kazanmak için yaparsa, biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz. |
4:127 | وَمَا تَفْعَلُوا مِنْ خَيْرٍ فَإِنَّ اللَّهَ كَانَ بِهِ عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Ne hayır yaparsanız, şüphesiz Allah onu bilir. |
4:147 | مَا يَفْعَلُ اللَّهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ وَكَانَ اللَّهُ شَاكِرًا عَلِيمًا |
Diyanet Meali: | Eğer şükreder ve iman ederseniz, Allah size niye azab etsin ki? Allah, şükrün karşılığını verendir, hakkıyla bilendir. * |
5:67 | وَإِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُ |
Diyanet Meali: | Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. |
5:79 | كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُ |
Diyanet Meali: | İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. |
5:79 | كَانُوا لَا يَتَنَاهَوْنَ عَنْ مُنْكَرٍ فَعَلُوهُ لَبِئْسَ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | İşledikleri herhangi bir kötülükten birbirlerini vazgeçirmeye çalışmazlardı. Yapmakta oldukları ne kötüydü! * |
6:112 | وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O hâlde, onları iftiralarıyla baş başa bırak. |
6:137 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا فَعَلُوهُ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, bunu yapamazlardı. Artık sen onları uydurdukları ile baş başa bırak. |
6:159 | إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onların işi ancak Allah’a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir. |
7:28 | وَإِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً قَالُوا وَجَدْنَا عَلَيْهَا آبَاءَنَا وَاللَّهُ أَمَرَنَا بِهَا |
Diyanet Meali: | Çirkin bir iş işledikleri vakit, “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk, Allah da bize bunu emretti” derler. |
7:155 | أَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَهَاءُ مِنَّا |
Diyanet Meali: | “Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin?” |
7:173 | أَفَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ الْمُبْطِلُونَ |
Diyanet Meali: | “Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helâk mı edeceksin?” |
8:73 | إِلَّا تَفْعَلُوهُ تَكُنْ فِتْنَةٌ فِي الْأَرْضِ وَفَسَادٌ كَبِيرٌ |
Diyanet Meali: | Eğer siz bunların gereğini yapmazsanız, yeryüzünde bir karışıklık ve büyük bir bozulma olur. |
10:36 | إِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Oysa zan, hak namına hiçbir şeyin yerini tutmaz. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilendir. |
10:46 | فَإِلَيْنَا مَرْجِعُهُمْ ثُمَّ اللَّهُ شَهِيدٌ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Sonunda onların dönüşü bizedir. Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir. |
10:106 | فَإِنْ فَعَلْتَ فَإِنَّكَ إِذًا مِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Eğer böyle yaparsan, şüphesiz ki sen zâlimlerden olursun.” |
11:36 | فَلَا تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, onların yapmakta oldukları şeylerden dolayı üzülme.” |
11:87 | أَصَلَاتُكَ تَأْمُرُكَ أَنْ نَتْرُكَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا أَوْ أَنْ نَفْعَلَ فِي أَمْوَالِنَا مَا نَشَاءُ |
Diyanet Meali: | “Babalarımızın taptığını, yahut mallarımız hakkında dilediğimizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor.” |
12:32 | وَلَئِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَا آمُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِرِينَ |
Diyanet Meali: | “Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.” |
12:89 | قَالَ هَلْ عَلِمْتُمْ مَا فَعَلْتُمْ بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذْ أَنْتُمْ جَاهِلُونَ |
Diyanet Meali: | Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?” * |
14:27 | وَيُضِلُّ اللَّهُ الظَّالِمِينَ وَيَفْعَلُ اللَّهُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, zalimleri saptırır. Ve Allah dilediğini yapar. |
14:45 | وَتَبَيَّنَ لَكُمْ كَيْفَ فَعَلْنَا بِهِمْ وَضَرَبْنَا لَكُمُ الْأَمْثَالَ |
Diyanet Meali: | “Onlara ne yaptığımız ise size belli olmuştu. Size misaller de vermiştik.” |
16:33 | كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Allah onlara zulmetmedi, (fakat onlar kendilerine zulmediyorlardı). |
16:35 | كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen sadece apaçık bir tebliğdir. |
16:50 | يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ |
Diyanet Meali: | Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. * |
16:91 | وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Allah’ı kendinize kefil kılarak (pekiştirdikten sonra yeminlerinizi bozmayın). Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir. |
18:82 | وَمَا فَعَلْتُهُ عَنْ أَمْرِي ذَٰلِكَ تَأْوِيلُ مَا لَمْ تَسْطِعْ عَلَيْهِ صَبْرًا |
Diyanet Meali: | “Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.” |
21:23 | لَا يُسْأَلُ عَمَّا يَفْعَلُ وَهُمْ يُسْأَلُونَ |
Diyanet Meali: | O, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar sorgulanırlar. * |
21:59 | قَالُوا مَنْ فَعَلَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا إِنَّهُ لَمِنَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir” dediler. * |
21:62 | قَالُوا أَأَنْتَ فَعَلْتَ هَٰذَا بِآلِهَتِنَا يَا إِبْرَاهِيمُ |
Diyanet Meali: | (İbrahim gelince) “Sen mi yaptın bunu ilâhlarımıza ey İbrahim” dediler. * |
21:63 | قَالَ بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُهُمْ هَٰذَا فَاسْأَلُوهُمْ إِنْ كَانُوا يَنْطِقُونَ |
Diyanet Meali: | Dedi ki: “Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa, onlara sorun bakalım!” * |
22:14 | إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. |
22:18 | وَمَنْ يُهِنِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍ إِنَّ اللَّهَ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi alçaltırsa ona saygınlık kazandıracak hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar. |
22:77 | ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler), rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz. |
24:41 | كُلٌّ قَدْ عَلِمَ صَلَاتَهُ وَتَسْبِيحَهُ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Her biri duasını ve tesbihini kesin olarak bilmektedir. Allah, onların yapmakta olduğu şeyleri hakkıyla bilendir. |
25:68 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًا |
Diyanet Meali: | Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar. |
26:19 | وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ |
Diyanet Meali: | “(Böyle iken) sen o (yaptığın) işi yaptın (adam öldürdün).” |
26:19 | الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | “(Böyle iken) sen o yaptığın (işi yaptın, adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.” |
26:20 | قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, şöyle dedi: “Ben onu, o vakit kendimi kaybetmiş bir hâlde iken (istemeyerek) yaptım.” * |
26:74 | قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Hayır, ama biz babalarımızı böyle yaparken bulduk” dediler. * |
26:226 | وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُون |
Diyanet Meali: | Ve yapmadıkları şeyleri söylerler. * |
27:34 | وَجَعَلُوا أَعِزَّةَ أَهْلِهَا أَذِلَّةً وَكَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ve halkının ileri gelenlerini zelil hâle getirirler. İşte onlar böyle yaparlar.” |
27:88 | صُنْعَ اللَّهِ الَّذِي أَتْقَنَ كُلَّ شَيْءٍ إِنَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Bunu, her şeyi sağlam ve yerli yerince yapan Allah yapmıştır. Şüphesiz O, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. |
30:40 | هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَفْعَلُ مِنْ ذَٰلِكُمْ مِنْ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Allah’a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? |
33:6 | إِلَّا أَنْ تَفْعَلُوا إِلَىٰ أَوْلِيَائِكُمْ مَعْرُوفًا |
Diyanet Meali: | Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. |
34:54 | وَحِيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِأَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُ |
Diyanet Meali: | Tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzuladıkları arasına bir engel konmuştur. |
37:34 | إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | İşte biz suçlulara böyle yaparız. * |
37:102 | قَالَ يَا أَبَتِ افْعَلْ مَا تُؤْمَرُ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ مِنَ الصَّابِرِينَ |
Diyanet Meali: | O da, “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın” dedi. |
39:70 | وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah, onların yaptıklarını en iyi bilendir. * |
42:25 | وَيَعْفُو عَنِ السَّيِّئَاتِ وَيَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | (O, kullarından tövbeyi kabul eden), kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir. |
46:9 | قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعًا مِنَ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem.” |
49:6 | فَتَبَيَّنُوا أَنْ تُصِيبُوا قَوْمًا بِجَهَالَةٍ فَتُصْبِحُوا عَلَىٰ مَا فَعَلْتُمْ نَادِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse), bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın. |
54:52 | وَكُلُّ شَيْءٍ فَعَلُوهُ فِي الزُّبُرِ |
Diyanet Meali: | İşledikleri her şey ise kitaplarda kayıtlıdır. * |
58:13 | فَإِذْ لَمْ تَفْعَلُوا وَتَابَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | Bunu yapmadığınıza ve Allah da, sizi affettiğine göre artık namazı kılın… |
60:1 | وَمَنْ يَفْعَلْهُ مِنْكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır. |
61:2 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِمَ تَقُولُونَ مَا لَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz? * |
61:3 | كَبُرَ مَقْتًا عِنْدَ اللَّهِ أَنْ تَقُولُوا مَا لَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz, Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir. * |
63:9 | وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. |
66:6 | لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُون |
Diyanet Meali: | (O ateşin başında gayet katı, çetin), Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan (melekler vardır). |
75:25 | تَظُنُّ أَنْ يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ |
Diyanet Meali: | Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar. * |
77:18 | كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِالْمُجْرِمِينَ |
Diyanet Meali: | Biz suçlulara işte böyle yaparız. * |
82:12 | يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar yapmakta olduklarınızı bilirler. * |
83:36 | هَلْ ثُوِّبَ الْكُفَّارُ مَا كَانُوا يَفْعَلُونَ |
Diyanet Meali: | Nasıl, kâfirler yapmakta olduklarının karşılığını buldular mı? * |
85:7 | وَهُمْ عَلَىٰ مَا يَفْعَلُونَ بِالْمُؤْمِنِينَ شُهُودٌ |
Diyanet Meali: | Mü’minlere yaptıklarını seyrediyorlardı. * |
89:6 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd’un kavmi) Âd’e … ne yaptığını görmedin mi?* |
105:1 | أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ |
Diyanet Meali: | Rabbinin, fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi? * |
فَاعِلٌ : İsim. İsm-i Fâil.
12:10 | وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ يَلْتَقِطْهُ بَعْضُ السَّيَّارَةِ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | “(Yûsuf’u öldürmeyin), onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın.” |
12:61 | قَالُوا سَنُرَاوِدُ عَنْهُ أَبَاهُ وَإِنَّا لَفَاعِلُونَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.” * |
15:71 | قَالَ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | Lût: “İşte kızlarım. Eğer yapacaksanız (onlarla evlenebilirsiniz)” dedi. * |
18:23 | وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَٰلِكَ غَدًا |
Diyanet Meali: | Hiçbir şey hakkında sakın “yarın şunu yapacağım” deme! * |
21:17 | لَوْ أَرَدْنَا أَنْ نَتَّخِذَ لَهْوًا لَاتَّخَذْنَاهُ مِنْ لَدُنَّا إِنْ كُنَّا فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık. * |
21:68 | قَالُوا حَرِّقُوهُ وَانْصُرُوا آلِهَتَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | (İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler. * |
21:79 | وَسَخَّرْنَا مَعَ دَاوُودَ الْجِبَالَ يُسَبِّحْنَ وَالطَّيْرَ وَكُنَّا فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | Dâvûd ile birlikte, Allah’ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz idik. |
21:104 | كَمَا بَدَأْنَا أَوَّلَ خَلْقٍ نُعِيدُهُ وَعْدًا عَلَيْنَا إِنَّا كُنَّا فَاعِلِينَ |
Diyanet Meali: | Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak yapacağız. |
23:4 | وَالَّذِينَ هُمْ لِلزَّكَاةِ فَاعِلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar ki, zekâtı öderler. * |
مَفْعُولٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
4:47 | أَوْ نَلْعَنَهُمْ كَمَا لَعَنَّا أَصْحَابَ السَّبْتِ وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Yahut cumartesi halkını lânetlediğimiz gibi onları lânetlemeden, (yanınızda bulunanı, Tevrat’ı doğrulayıcı olarak indirdiğimiz bu kitaba, Kur’an’a iman edin). Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir. |
8:42 | وَلَٰكِنْ لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Fakat Allah, olacak bir işi (mü’minlerin zaferini) gerçekleştirmek için böyle yaptı. |
8:44 | وَيُقَلِّلُكُمْ فِي أَعْيُنِهِمْ لِيَقْضِيَ اللَّهُ أَمْرًا كَانَ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Sizi de onların gözlerinde azaltıyordu ki Allah, olacak bir işi gerçekleştirsin. |
17:5 | فَجَاسُوا خِلَالَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhâlde yerine gelmesi gereken bir va’d idi. |
17:108 | وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَا إِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | “Rabbimizin şanı yücedir. Rabbimizin va’di mutlaka gerçekleşecektir” derler. * |
33:37 | وَكَانَ أَمْرُ اللَّهِ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. |
73:18 | السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا |
Diyanet Meali: | O günle gök (bile) yarılır, Allah’ın va’di gerçekleşir. * |
فِعْلٌ : İsim. Mastar.
21:73 | وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ |
Diyanet Meali: | Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi … vahyettik. |
فَعْلَةٌ : İsim. Mastar.
26:19 | وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | “(Böyle iken) sen o yaptığın işi yaptın (adam öldürdün). Sen nankörlerdensin.” * |
فَعَّالٌ : İsim. Mübalağalı İsm-i Fâil.
11:107 | إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Rabbin istediğini yapandır. |
85:16 | فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Dilediğini mutlaka yapandır. * |