KÖK HARFLER: و ج ب
ANLAM:
وَجَبَ : (Duvar) çökmek. Yere düşmek.
AÇIKLAMA:
وُجُوبٌ : Sabit, yerleşik olmak. وَاجِبٌ kelimesi şu anlamlarda kullanılır:
Birincisi: مُمْكِنٌ kelimesinin mukabili olarak kullanılır. “Husule gelmiş, gerçekleşmiş şey” demektir. Ortadan kalktığı varsayıldığı takdirde, sonucu muhal olur. Mesela “birin iki ile birlikte mevcud olması” gibi. Zira, ikinin husule gelmesiyle, gerçekleşmesiyle birlikte artık birin ortadan kalkması muhaldir.
İkincisi: “Yapılmadığı takdirde, kişinin kınanmayı hak edeceği şeyle” ilgili kullanılır. İki çeşittir:
- Aklen vacip olan. Mesela “Allah’ın birliğinin bilinmesinin ve nübüvvetin bilinmesinin vücubu gibi”.
- Şerî olarak vacip olan. Mesela mükellefe birer vazife olarak verilen ibadetlerin vücubu gibi.
“Güneş battığında” وَجَبَتِ الشَّمْسُ denir. Bu kullanımıyla Arapların سَقَطَتِ الشَّمْسُ ve وَقَعَتِ الشَّمْسُ kullanımlarına benzer. Yüce Allah’ın şu sözünde buradan gelir: فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا Yanları üzerlerine düşüp (canları çıkınca onlardan siz de yiyin)… (22/Hac 36).
وَجَبَ اْلقَلْبُ : Kalp attı, çarptı, titredi.
Bu kullanımların tümünde “düşme” anlamı göz önünde bulundurulmuştur. Bunların tümünde de أَوْجَبَ denir.
“Yüce Allah’ın kendileri için ateşi, cehennemi vâcip kıldığı kebâir, büyük günahlar” مُوجِباَت kelimesiyle ifade edilmiştir.
Bazıları şöyle demiştir: وَاجِبٌ kelimesi şu iki anlamda kullanılır:
Birincisi: Bununla “Lâzımu’l-vücûd; varlığı gerekli şey” kastedilir. Çünkü onun mevcut olmaması sahih olmaz. Mesela Yüce Allah ile ilgili وَاجِبٌ وُجُودُهُ (O’nun varlığı vâciptir) deriz.
İkincisi: “Mevcut olma hakkı vardır” anlamında وَاجِبٌ denir.
Fukahanın görüşü ise şöyledir: وَاجِبٌ : “Yapılmadığı durumda ikâbın, cezanın hak edildiği şeydir”. Vâcip, kendisine vâcip denen şeyin arızî bir vasfıdır, yoksa onun lâzım, gerekli bir vasfı değildir. Bu bakımdan şöyle diyenin sözüne benzer: الإِنْسَانُ الذي إذَا مَشَى، مَشَى بِرِجْلَيْنِ مُنْتَصِبَ الْقَامَةِ (Yürüyen insan, ayakta iki ayakla yürür.) (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
وَجَبَ (geniş zaman يَجِبُ mastar isim وُجُوبٌ):
وَجَبَ الْحَائِطُ : Duvar çöktü.
وَجَبَ الرَّجُلُ : Adam düştü ve öldü.
وَجَبَتِ الشَّمْسُ : Güneş battı.
وَجَبَ (geniş zaman يَجِبُ mastar isim وَجْبَةٌ): Günde bir öğün yemek yedi.
وَاجَبَ ve اَوْجَبَ : Gerektirdi, gerekli kıldı, yükümlü tuttu.
وَاجِبٌ : Görev, vacip, ödev, zorunluluk, ihtiyaç, gerekli, zaruri, elzem, yeterli, şart.
وَاجِبٌ عَلَيْكَ : Yapman gerekiyor.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
|
| Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet |
| وَجَبَ | fiil-I | 1 | Yere düştü | 22/36 |
|
| Toplam | 1 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- وَجَبَ (a)
- وَجَبَ (b)
- وَجَبَ(c)
- وَجْبٌ
- جَبَانٌ > bak: ج ب ن
- رَعِشٌ
- وَجِيبٌ
- اِضْطِرَابٌ > bak: ض ر ب
- وَجْبَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- وَجَبَ (a)
- وَجَبَ (b)
- وَجْبٌ
AÇIKLAMA:
İCÂBET ile KABÛL kelimeleri arasındaki fark
( و ج ب – ق ب ل )
Kabûl, “ameller” için kullanılır. “Allah onun amellerini kabul etsin” denilir. İcâbet ise dualar için kullanılır. “Allah onun dualarına icâbet etsin” denilir. (Farklar Sözlüğü 326) Bknz: ( ق ب ل )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
| Vücûb | وُجُوب | Gereklilik. |
| Vâcib | وَاجِب | Terki caiz veye mümkün olmayan. |
| Vâcibe | وَاجِبَة | Gereken lüzumlu şey. |
| Vecîbe | وَجِيبَة | Görev. |
| Îcâb | إِيجَاب | 1: Lazım. Gerekli. Lüzumlu olmak. Sebeb olmak. 2: Borç sayma, ödev kılma, gerektirme. |
| Mûcib | مُوجِب | İcabet eden, uyan. İcap eden, gereken. Sebeb olan, vesile teşkil eden. |
Vâcibü’l-vücûd:
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
وَجَبَ : Fiil-I.
| 22:36 | فَإِذَا وَجَبَتْ جُنُوبُهَا فَكُلُوا مِنْهَا |
| Diyanet Meali: | Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca onlardan yiyin.. |