أ ك ل

KÖK HARFLER:  أ ك ل

ANLAM: 

أَكَلَ : Yemek.

AÇIKLAMA:

أَكْل : yenecek bir gıda maddesini yemektir. Teşbih yoluyla أَكَلَتِ النَّارُ الْحَطَبَ ateş odunu yedi denir. 

أُكْل ve أُكُل yenen şeylerin hepsinin genel adıdır. 

Allah buyurur ki: أُكُلُهَا دَآئِمٌ Onun yenen meyveleri kesintisizdir/devamlıdır (13/Ra’d 35).

أَكْلَة, bir kere yemek, أُكْلَة ise, lokma gibi, bir kerede yenen şeydir. 

أَكِيلَةُ اْلأَسَدِ arslanın o anda yemekte olduğu avı anlamına gelir. 

أَكُولَة koyunun kesilip yenmesi için beslenen türüne denir. 

أَكِيل ise, çok yiyen kişi demektir.

Rızkı bol, bahtı açık kişiye istiâre yoluyla مُؤْكَلٌ ve مُطْعَمٌ adı verilir. 

ثَوْبٌ ذُو أُكْلٍ sağlam, çok dikişli veya nakışlı elbise demektir. Ya da ipi çok eğrilmiş elbise, bez parçası.

اَلتَّمْرُ مَأْكَلَةٌُ لِلْفَمِ : Hurma, tam ağza layık bir yiyecektir.

أُكْلٌ kelimesi, insanın nasibi için de kullanılır. Falan dünyada ukl sahibidir; yani: Dünyalık payı fazla/rızkı boldur. 

فُلاَنٌ اِسْتَوْفَى أُكْلَه deyimi, kinâye yoluyla, kişinin ecelinin geldiğini ifâde eder. 

أكَلَ فُلاَنٌ فُلاَناً Falan falanı yedi ya da أَكَلَ لَحْمَهُ etini yedi demek de kinâye yoluyla, dedikodusunu yaptı manasına gelir.

مَا ذُقْتُ أَكَالاً deyimi, yenebilen herhangi bir şey tatmadım demektir. 

Yemek, mala ihtiyaç duyulan şeylerin en büyüğü olduğundan, ekl kelimesi “mal infak etme, harcama” anlamında kullanılmıştır.

وَلاَ تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُم بَيْنَكُم بِالْبَاطِلِ Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyiniz (2/Bakara 188).

أَكُول ve أَكَّال, çok yiyen demektir. Allah buyurur ki: أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ Durmadan haram yerler (5/Mâide 42).

أَكَلَة kelimesi, آكِلٌ (yiyen adam) lafzının çoğuludur. هُمْ أَكَلَةُ رَأْسٍ deyimi, az oldukları için, sadece bir kişinin doyurabileceği insan topluluğu demektir.

Bazen, bozulma da ekl kelimesiyle ifâde edilir. كَعَصْفٍ مأْكُولٍ Güve tarafından yenilip atılan başak gibi (105/Fîl 5) âyeti buna örnektir. 

تَأَكَّلَ كَذَا Falan şey bozuldu, demektir. 

Başına ve dişlerine إِكَالٌ isabet etti deyimi, başında yara, kaşıntı; dişlerinde çürüme meydana geldi, manasına gelir. 

أَكَلَنِي رَأْسِي Başım beni yedi, deyimi de bu anlamdadır. Başım kaşındı, anlamındadır.

DİĞER BAZI TÜREVLER:

اَكَلَ (geniş zaman يَاْكُلُ mastar isim اَكْلًا ve مَاْكَلًا): yedi.

اَكَلَهُ : Onu yedi.

هُوَ يَاْكُلُ لُحُومَ النَّاسِ : O, insan eti yer; örn.: İnsanların adına leke sürer veya bunu onların gıyabında yapar.

اَكَلَ مَالِى : Servetimi silip süpürdü.

 اَكَلَتِ النَّارُ الْحَطَبَ : Ateş, odunları yiyip yuttu veya yok etti.

اَكَلَ عُمُرَهُ : Hayatını tüketti.

اٰكِلُ الرِّبٰوا : Faiz yiyen.

اَكْلًا : Yeme.

اٰكِلٌ : Yeme; (2) yiyici. ( اٰكِلُونَ çoğul).

اَكَّالٌ (çoğul اَكَّالُونَ) veya اَكُولٌ veya اَكِيلٌ : Çok yiyen.

رَجُلٌ اَكَّالٌ : Çok fazla yiyen; çok yiyici; obur adam.

اُكُلٌ (ve اُكْلٌ ve) مَاْكُولٌ : anlamları: (1) Yenen/tüketilen (2) yenebilir; (3) meyve; (4) geçim kaynağı; (5) dünyevi baht; 6) Zekâ; muhakeme; idrakta istikrarlılık.

المَاْكُولُ : İsmi mef’ul: Yenilen, yenik, yiyecek.

كَعَصْفٍ مَاْكُولٍ : Yenilmiş ekin yaprağı gibi (105:5).

اَكَلَتِ النَّارُ الْحَطَبَ : Teşbih (benzetme) yoluyla şöyle denmektedir: Ateş odunu yedi. “Yakıp tüketmek” anlamında.

اَكَلَتِ السِّنِينَ الْمَالَ : Teşbih (benzetme) yoluyla şöyle denmektedir: Kıtlık malı yedi. “Tüketmek, bitirmek” anlamında.

اَكَلَ فُلَانٌ لَحْمَ فُلَانٍ : Teşbih (benzetme) yoluyla şöyle denmektedir: Etini yedi. “Gıybet etmek” anlamında.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
أَكَلَ fiil-I 93 Yedi 20/121
أَكْلٌ isim 4 Haksızca alma 89/19
آكِلٌ isim 3 Yiyen 23/20
أَكَّالٌ isim 1 Çok yiyen 5/42
مَأْكُولٌ isim 1 Yenilen 105/5
أُكُلٌ isim 7 Yemiş, yenilen nesne 18/33

Toplam 109

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • أَكَلَ
    • اِلْتَهَمَ > bak: ل ه م
    • اِبْتَلَعَ > bak: ب ل ع
    • اِزْدَرَدَ
  • أَكُولٌ
    • بَطِنٌ > bak: ب ط ن
    • تِلْقَامٌ > bak: ل ق م
    • نَهِمٌ
    • شَرِهٌ
    • دَبَّاغٌ

Zıt Manada Kelimeler

  • أَكَلَ
    • لَفَظَ > bak: ل ف ظ
    • تَقَيَّأَ
  • أَكُولٌ
    • مُكْتَفٍ > bak: ك ف ي
    • قَانِعٌ > bak: ق ن ع
    • زَاهِدٌ > bak: ز ه د
    • شَبِعٌ
    • بَشِمٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ekl أَكْل Yemek yeme.
Âkil آكِل 1: Ekl eden, yiyen. Yiyici. 2: Ülser. Yenirce adı verilen yara. Müennes: Âkile
Me’kûl مَأْكُول Ekl olunmuş, yenmiş şey, yiyecek.  Çoğul: Me’kulât
Ükl (Ükül) أُكُل Meyve, yiyecek, azık. Zeka.
Ükle أُكْلَة Lokma. Çoğul: Ükel
Ekûl أَكُول Çok fazla yiyen, obur, pisboğaz. Ekûlî, Ekûlâne
Ekîle أَكِيلَة Yenmiş, yenilmiş yemek.
Ekkâl أَكَّال Çok yeyici, obur.
Me’kel مَأْكَل Yemek yenecek yer. Geçim yeri.
Me’kele مَأْكَلَة Yenilecek, eklolunacak şey. Yiyecek. Kazanç.
Teekkül تَأَكُّل Yenme, eklolunma.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَكَلَ : Fiil-I.

2:35اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ وَكُلَا مِنْهَا رَغَدًا
Diyanet Meali:(Dedik ki: “Ey Âdem!) Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada (dilediğiniz gibi) bol bol yiyin…”
2:57وَأَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ
Diyanet Meali:Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik).
2:58وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُوا مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ
Diyanet Meali:Hani, “Şu memlekete  girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin.” demiştik.
2:60كُلُوا وَاشْرَبُوا مِنْ رِزْقِ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
Diyanet Meali:“Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın.”
2:168يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِي الْأَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا
Diyanet Meali:Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin!
2:172يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin.
2:174أُولَٰئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ
Diyanet Meali:İşte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar.
2:187وَكُلُوا وَاشْرَبُوا حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الْأَبْيَضُ
Diyanet Meali:Şafağın aydınlığı (gecenin karanlığından) ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, için.
2:188وَلَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ وَتُدْلُوا بِهَا إِلَى الْحُكَّامِ
Diyanet Meali:Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. (İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için) onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.
2:188لِتَأْكُلُوا فَرِيقًا مِنْ أَمْوَالِ النَّاسِ بِالْإِثْمِ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
Diyanet Meali:İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için (onları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin).
2:275الَّذِينَ يَأْكُلُونَ الرِّبَا لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذِي يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ
Diyanet Meali:Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar.
3:49وَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ
Diyanet Meali:“Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm.”
3:130يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبَا أَضْعَافًا مُضَاعَفَةً
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin.
3:183حَتَّىٰ يَأْتِيَنَا بِقُرْبَانٍ تَأْكُلُهُ النَّارُ
Diyanet Meali:“Allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe (hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler).
4:2وَلَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَهُمْ إِلَىٰ أَمْوَالِكُمْ
Diyanet Meali:Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin.
4:4فَإِنْ طِبْنَ لَكُمْ عَنْ شَيْءٍ مِنْهُ نَفْسًا فَكُلُوهُ هَنِيئًا مَرِيئًا
Diyanet Meali:Eğer kendi istekleriyle o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa, onu da afiyetle yiyin.
4:6وَلَا تَأْكُلُوهَا إِسْرَافًا وَبِدَارًا أَنْ يَكْبَرُوا
Diyanet Meali:Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin.
4:6وَمَنْ كَانَ فَقِيرًا فَلْيَأْكُلْ بِالْمَعْرُوفِ
Diyanet Meali:Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin.
4:10إِنَّ الَّذِينَ يَأْكُلُونَ أَمْوَالَ الْيَتَامَىٰ ظُلْمًا
Diyanet Meali:Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler…
4:10إِنَّمَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ نَارًا وَسَيَصْلَوْنَ سَعِيرًا
Diyanet Meali:(Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler), ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir.
4:29يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ
Diyanet Meali:Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin.
5:3وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّطِيحَةُ وَمَا أَكَلَ السَّبُعُ إِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ
Diyanet Meali:(Henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç … yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar  … (size haram kılındı).
5:4فَكُلُوا مِمَّا أَمْسَكْنَ عَلَيْكُمْ وَاذْكُرُوا اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهِ
Diyanet Meali:Onların sizin için tuttuklarından yiyin. Onu (av için) salarken üzerine Allah’ın adını anın (besmele çekin).
5:66وَمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِمْ مِنْ رَبِّهِمْ لَأَكَلُوا مِنْ فَوْقِهِمْ
Diyanet Meali:(Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i) ve Rableri tarafından kendilerine indirileni (Kur’an’ı gereğince uygulasalardı), elbette üstlerinden (ve ayaklarının altından bol bol rızık) yiyeceklerdi.
5:75وَأُمُّهُ صِدِّيقَةٌ كَانَا يَأْكُلَانِ الطَّعَامَ
Diyanet Meali:Onun annesi de dosdoğru bir kadındır. (Nasıl ilâh olabilirler?) İkisi de yemek yerlerdi.
5:88وَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا
Diyanet Meali:Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden helâl, iyi ve temiz olarak yiyin.
5:113قَالُوا نُرِيدُ أَنْ نَأْكُلَ مِنْهَا وَتَطْمَئِنَّ قُلُوبُنَا
Diyanet Meali:Onlar, “İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz yatışsın…” demişlerdi.
6:118فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Artık, âyetlerine inanan kimseler iseniz üzerine Allah’ın ismi anılarak kesilmiş hayvanlardan yiyin. *
6:119وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ
Diyanet Meali:Allah, (yemek zorunda kaldıklarınız dışında size neleri haram kıldığını) tek tek açıklamışken, üzerine adının anıldığı hayvanları yememenizin sebebi nedir. 
6:121وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ
Diyanet Meali:Üzerine Allah adı anılmayan (hayvan)lardan yemeyin. Çünkü bu şekilde davranış fasıklıktır.
6:141كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ
Diyanet Meali: Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin. Hasat günü de hakkını (öşürünü)  verin…
6:142كُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ
Diyanet Meali:Allah’ın size rızık olarak verdiğinden yiyin de şeytanın adımlarına uymayın.
7:19وَيَا آدَمُ اسْكُنْ أَنْتَ وَزَوْجُكَ الْجَنَّةَ فَكُلَا مِنْ حَيْثُ شِئْتُمَا
Diyanet Meali:“Ey Âdem! Sen ve eşin cennette kalın. Dilediğiniz yerden yiyin.”
7:31خُذُوا زِينَتَكُمْ عِنْدَ كُلِّ مَسْجِدٍ وَكُلُوا وَاشْرَبُوا وَلَا تُسْرِفُوا
Diyanet Meali:Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin.
7:73فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ
Diyanet Meali:“(İşte size bir mucize olarak Allah’ın şu devesi..) Bırakın onu da Allah’ın mülkünde yesin, içsin. Sakın ona bir kötülük etmeyin.”
7:160كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ
Diyanet Meali:“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin iyi ve temiz olanlarından yiyin” (dedik).
7:161وَإِذْ قِيلَ لَهُمُ اسْكُنُوا هَٰذِهِ الْقَرْيَةَ وَكُلُوا مِنْهَا
Diyanet Meali:O zaman onlara denilmişti ki: “Şu memlekete  yerleşin. Orada (dilediğiniz gibi) yiyin.”
8:69فَكُلُوا مِمَّا غَنِمْتُمْ حَلَالًا طَيِّبًا وَاتَّقُوا اللَّهَ
Diyanet Meali:Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve temiz olarak yiyin. Allah’a karşı gelmekten sakının.
9:34كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ
Diyanet Meali:Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını (haksız yollarla) yiyorlar…
10:24فَاخْتَلَطَ بِهِ نَبَاتُ الْأَرْضِ مِمَّا يَأْكُلُ النَّاسُ وَالْأَنْعَامُ
Diyanet Meali:(Dünya hayatının hâli, ancak gökten indirdiğimiz bir yağmurun hâli gibidir ki), insanların ve hayvanların yedikleri yeryüzü bitkileri onunla yetişip birbirine karışmıştır.
11:64وَيَا قَوْمِ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ
Diyanet Meali:“Ey kavmim! İşte size mucize olarak Allah’ın dişi bir devesi. Bırakın onu, Allah’ın arzında yayılıp otlasın.”
12:13وَأَخَافُ أَنْ يَأْكُلَهُ الذِّئْبُ وَأَنْتُمْ عَنْهُ غَافِلُونَ
Diyanet Meali:“Siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum.”
12:14قَالُوا لَئِنْ أَكَلَهُ الذِّئْبُ وَنَحْنُ عُصْبَةٌ إِنَّا إِذًا لَخَاسِرُونَ
Diyanet Meali:Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler. *
12:17إِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا فَأَكَلَهُ الذِّئْبُ
Diyanet Meali:“Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş.”
12:36إِنِّي أَرَانِي أَحْمِلُ فَوْقَ رَأْسِي خُبْزًا تَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْهُ
Diyanet Meali:“Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm.”
12:41وَأَمَّا الْآخَرُ فَيُصْلَبُ فَتَأْكُلُ الطَّيْرُ مِنْ رَأْسِهِ
Diyanet Meali:“Diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir.”
12:43إِنِّي أَرَىٰ سَبْعَ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ
Diyanet Meali:“Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini görüyorum.”
12:46أَفْتِنَا فِي سَبْعِ بَقَرَاتٍ سِمَانٍ يَأْكُلُهُنَّ سَبْعٌ عِجَافٌ
Diyanet Meali:“Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi hakkında bize yorum yap.”
12:47فَمَا حَصَدْتُمْ فَذَرُوهُ فِي سُنْبُلِهِ إِلَّا قَلِيلًا مِمَّا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:“Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”
12:48ثُمَّ يَأْتِي مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ
Diyanet Meali:“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, (saklayacağınız az bir miktar hariç) bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”
15:3ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا وَيَتَمَتَّعُوا وَيُلْهِهِمُ الْأَمَلُ
Diyanet Meali:Bırak onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun.
16:5وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz *
16:14وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا
Diyanet Meali:O, taze et yemeniz (ve takınacağınız süs eşyası çıkarmanız) için denizi sizin hizmetinize verendir.
16:69ثُمَّ كُلِي مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ فَاسْلُكِي سُبُلَ رَبِّكِ ذُلُلًا
Diyanet Meali:“Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım) yollarına gir.”
16:114فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا
Diyanet Meali:Artık Allah’ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin.
19:26فَكُلِي وَاشْرَبِي وَقَرِّي عَيْنًا
Diyanet Meali:“Ye, iç, gözün aydın olsun.”
20:54كُلُوا وَارْعَوْا أَنْعَامَكُمْ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَىٰ
Diyanet Meali:Yiyin, hayvanlarınızı yayın. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için (Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren) deliller vardır. *
20:81كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فِيهِ
Diyanet Meali:“Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz ve helâl olanlarından yiyin. Bu konuda aşırı da gitmeyin…”
20:121فَأَكَلَا مِنْهَا فَبَدَتْ لَهُمَا سَوْآتُهُمَا وَطَفِقَا يَخْصِفَانِ عَلَيْهِمَا مِنْ وَرَقِ الْجَنَّةِ
Diyanet Meali:Bunun üzerine onlar (Âdem ve eşi Havva) o ağacın meyvesinden yediler. Bu sebeple ayıp yerleri kendilerine göründü ve cennet yaprağından üzerlerine örtmeye başladılar.
21:8وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ
Diyanet Meali:Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. *
22:28فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْبَائِسَ الْفَقِيرَ
Diyanet Meali:Artık onlardan siz de yiyin, yoksula fakire de yedirin.
22:36فَكُلُوا مِنْهَا وَأَطْعِمُوا الْقَانِعَ وَالْمُعْتَرَّ
Diyanet Meali:(Yanları üzerlerine düşüp canları çıkınca) onlardan siz de yiyin, istemeyen fakire de istemek zorunda kalan fakire de yedirin.
23:19لَكُمْ فِيهَا فَوَاكِهُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.
23:21وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ كَثِيرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Onlarda sizin için daha birçok faydalar da vardır ve onlardan yersiniz de.
23:33مَا هَٰذَا إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُكُمْ يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ
Diyanet Meali:“O da ancak sizin gibi bir insandır. Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, (içtiğiniz şeylerden içiyor).”
23:33يَأْكُلُ مِمَّا تَأْكُلُونَ مِنْهُ وَيَشْرَبُ مِمَّا تَشْرَبُونَ
Diyanet Meali:“Sizin yediğiniz şeylerden yiyor, içtiğiniz şeylerden içiyor.”
23:51يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا
Diyanet Meali:Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz.
24:61وَلَا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ أَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ
Diyanet Meali:Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde … yemek yemenizde de bir sakınca yoktur.
24:61لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا
Diyanet Meali:Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur.
25:7وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ
Diyanet Meali:Dediler ki: “Bu ne biçim peygamber ki yemek yer, çarşıda pazarda dolaşır.”
25:8أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا
Diyanet Meali:“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!”
25:20وَمَا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ
Diyanet Meali:Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi.
32:27فَنُخْرِجُ بِهِ زَرْعًا تَأْكُلُ مِنْهُ أَنْعَامُهُمْ وَأَنْفُسُهُمْ
Diyanet Meali:(Görmediler mi ki, biz yağmuru kupkuru yere gönderip) onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyeceği ekinler çıkarırız.
34:14مَا دَلَّهُمْ عَلَىٰ مَوْتِهِ إِلَّا دَابَّةُ الْأَرْضِ تَأْكُلُ مِنْسَأَتَهُ
Diyanet Meali:(Süleyman’ın ölümüne hükmettiğimiz zaman), onun ölümünü onlara ancak değneğini yemekte olan bir kurt gösterdi.
34:15كُلُوا مِنْ رِزْقِ رَبِّكُمْ وَاشْكُرُوا لَهُ
Diyanet Meali:“Rabbinizin rızkından yiyin ve O’na şükredin.”
35:12وَمِنْ كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا
Diyanet Meali:Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız.
36:33أَحْيَيْنَاهَا وَأَخْرَجْنَا مِنْهَا حَبًّا فَمِنْهُ يَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:(Ölü toprak onlar için bir delildir). Biz, onu diriltir ve ondan taneler çıkarırız da onlardan yerler.
36:35لِيَأْكُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ وَمَا عَمِلَتْهُ أَيْدِيهِمْ أَفَلَا يَشْكُرُونَ
Diyanet Meali:Onun ve elleriyle yaptıklarının ürünlerini yesinler; şükretmezler mi? *
36:72وَذَلَّلْنَاهَا لَهُمْ فَمِنْهَا رَكُوبُهُمْ وَمِنْهَا يَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Biz, o hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler. *
37:91فَرَاغَ إِلَىٰ آلِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:İbrahim, onların putlarının tarafına gizlice gitti ve şöyle dedi: “Yemez misiniz?” *
40:79اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Allah, bir kısmına binesiniz, bir kısmını da yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır. *
43:73لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Orada sizin için bol bol meyve var, onlardan yersiniz. *
47:12وَالَّذِينَ كَفَرُوا يَتَمَتَّعُونَ وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ
Diyanet Meali:İnkâr edenler ise (dünya zevklerinden) yararlanırlar ve hayvanların yediği gibi yerler.
47:12وَيَأْكُلُونَ كَمَا تَأْكُلُ الْأَنْعَامُ وَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْ
Diyanet Meali:(İnkâr edenler ise dünya zevklerinden yararlanırlar) ve hayvanların yediği gibi yerler. Onların kalacakları yer ateştir.
49:12أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَنْ يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ
Diyanet Meali:Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz!
51:27فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
Diyanet Meali:Onu önlerine koydu. “Yemez misiniz?” dedi. *
52:19كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:“Dünya’da yapmakta olduklarınızın karşılığında afiyetle yiyin için.” *
67:15هُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فِي مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهِ
Diyanet Meali:O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah’ın rızkından yiyin.
69:24كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ
Diyanet Meali:(Onlara şöyle denir:) “Geçmiş günlerde yaptıklarınıza karşılık, afiyetle yiyin, için. *
69:37لَا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ
Diyanet Meali:Onu günahkârlardan başkası yemez.” *
77:43كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Diyanet Meali:“Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.” *
77:46كُلُوا وَتَمَتَّعُوا قَلِيلًا إِنَّكُمْ مُجْرِمُونَ
Diyanet Meali:Ey inkâr edenler! (Dünyada) yiyin ve birazcık yararlanın! Şüphesiz sizler suçlularsınız. *
89:19وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا
Diyanet Meali:Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz. *

أَكْلٌ : İsim. Mastar. 

4:161وَأَخْذِهِمُ الرِّبَا وَقَدْ نُهُوا عَنْهُ وَأَكْلِهِمْ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ
Diyanet Meali:Kendilerine yasaklanmış olduğu hâlde faiz almaları, insanların mallarını haksız yere yemeleri sebebiyle…
5:62وَتَرَىٰ كَثِيرًا مِنْهُمْ يُسَارِعُونَ فِي الْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ
Diyanet Meali:Onlardan çoğunun günahta, düşmanlıkta, haram yemede birbirleriyle yarıştıklarını görürsün.
5:63لَوْلَا يَنْهٰيهُمُ الرَّبَّانِيُّونَ وَالْأَحْبَارُ عَنْ قَوْلِهِمُ الْإِثْمَ وَأَكْلِهِمُ السُّحْتَ
Diyanet Meali:Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten ve haram yemekten sakındırsalardı ya!
89:19وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا
Diyanet Meali:Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz. *

آكِلُونَ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Erkek Çoğul: Nasb / Cerr Hali: آكِلِينَ Tekili: آكِلٌ

23:20وَشَجَرَةً تَخْرُجُ مِنْ طُورِ سَيْنَاءَ تَنْبُتُ بِالدُّهْنِ وَصِبْغٍ لِلْآكِلِينَ
Diyanet Meali:Yine o su ile Sîna dağında biten bir ağaç (zeytin ağacı) yarattık ki hem yağ, hem de yiyenlere katık verir. *
37:66فَإِنَّهُمْ لَآكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِئُونَ مِنْهَا الْبُطُونَ
Diyanet Meali:Cehennemlikler ondan yiyecekler ve onunla karınlarını dolduracaklardır. *
56:52لَآكِلُونَ مِنْ شَجَرٍ مِنْ زَقُّومٍ
Diyanet Meali:Mutlaka (cehennemde) bir ağaçtan, zakkumdan yiyeceksiniz. *

أَكَّالُونَ : İsim. Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: أَكَّالٌ

5:42سَمَّاعُونَ لِلْكَذِبِ أَكَّالُونَ لِلسُّحْتِ
Diyanet Meali:Onlar, yalanı çok dinleyen, haramı çok yiyenlerdir.

مَأْكُولٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl.  

105:5فَجَعَلَهُمْ كَعَصْفٍ مَأْكُولٍ
Diyanet Meali:Nihayet onları yenilmiş ekin yaprakları hâline getirdi. *

أُكُلٌ : İsim. 

2:265كَمَثَلِ جَنَّةٍ بِرَبْوَةٍ أَصَابَهَا وَابِلٌ فَآتَتْ أُكُلَهَا ضِعْفَيْنِ
Diyanet Meali:(Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu), yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir.
6:141وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ
Diyanet Meali:(O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri), çeşit çeşit hurmalıkları ve ekinleri, zeytini ve narı (her biri birbirine benzer ve her biri birbirinden farklı biçimde yaratandır).
13:4وَنُفَضِّلُ بَعْضَهَا عَلَىٰ بَعْضٍ فِي الْأُكُلِ
Diyanet Meali:Ama biz ürünleri konusunda bir kısmını bir kısmına üstün kılıyoruz.
13:35أُكُلُهَا دَائِمٌ وَظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَوْا
Diyanet Meali:(Onun içinden ırmaklar akar), yemişleri ve gölgeleri devamlıdır. İşte bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanların sonudur.
14:25تُؤْتِي أُكُلَهَا كُلَّ حِينٍ بِإِذْنِ رَبِّهَا
Diyanet Meali:Bu ağaç, Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir.
18:33كِلْتَا الْجَنَّتَيْنِ آتَتْ أُكُلَهَا وَلَمْ تَظْلِمْ مِنْهُ شَيْئًا
Diyanet Meali:Her iki bağ da meyvelerini vermiş ve ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı.
34:16وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَيْ أُكُلٍ خَمْطٍ وَاَثْلٍ وَشَيْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَلِيلٍ
Diyanet Meali:Onların bahçelerini ekşi meyveli ağaçlar, acı ılgın ve biraz da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.