KÖK HARFLER: ب س ل
ANLAM:
بَسَلَ : (Adam) mertliğinden veya kızgınlığından dolayı kaşlarını çatmak.
AÇIKLAMA:
بَسْلٌ : Bir nesneyi bir araya toplamak; engellemek, ona mani olmak.
“Bir araya toplama” anlamı taşıdığından dolayı, müstear olarak “kaş çatmayla veya yüz buluşturmayla” ilgili kullanılmış ve “kaş çatıyor veya yüzünü buluşturuyor” anlamında هُوَ باَسِلُ الْوَجْهِ ve هُوَ مُبْتَسِلُ الْوَجْهِ denilmiştir. “Engelleme, mani olma” anlamı taşıdığından dolayı da, “haram kılınmış, yasaklanmış olana” ve “rehin olarak alınan, tutulan şeye” بَسْلٌ denmiştir. Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ Kur’ân aracılığı ile hatırlat ki, (gün gelir) herkes işlediklerinin tutsağı olup felakete sürüklenmesin (6/70), تُبْسَلَ fiili, “sevaptan mahrum olmak” demektir. Yani “sevap kendisine haram, yasak edilmemiş olsun” anlamındadır.
حَرَامٌ ile بَسْلٌ arasındaki farka gelince, حَرَامٌ kelimesi “bir hükme bağlı olarak” ve “cebirle kuvvetle yenme ya da zorla, zor kullana kullanarak boyun eğdirme sonucunda yasaklanmış olan her şeyi” kapsayan genel bir kavramdır. Buna karşılık بَسْلٌ kelimesi ise, yalnızca “cebirle kuvvetle yenme ya da zorla, zor kullanarak boyun eğdirme sonucunda yasaklanmış olanı” ifade eder.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: أُولَـئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا İşte bunlar, işlediklerim bırakılmış kimselerdir (6/70), yani, bunlar sevaptan mahrum kalmışlardır.
Kendilerine sevap haram, yasak edilmiştir. Ayrıca bu fiil, كُلُّ نَفْسٍ بِمَا كَسَبَتْ رَهِينَةٌ herkes tutumunun ve davranışlarının tutsağıdır (74/38) ayetinden dolayı “rehin alınma, tutulma” anlamında da tefsir edilmiştir.
Cesaret, yiğitlik için بَسَالَة kelimesi kullanılmıştır. Bunun nedeni ya, cesur yiğit kimselerin mevsuf olduğu “kaşlarını çatma veya yüzlerini buluşturma” özelliğidir. Ya, cesurluğu yiğitliği dolayısıyla akranlarının kendisine dokunması sanki yasaklanmış gibi olmalarıdır. Ya da eli altında olan şeylere düşmanların yanaşmasına engel, mani olmalarıdır.
أَبْسَلْتُ الْمَكَانَ : Şu yeri, kendisini isteyenlere karşı bir بَسْلٌ yaptım, onlara yasak ettim, yasakladım.
بُسْلَة : Efsuncuya verilen ücret. Bu lafız ya efsuncunun “Falan kimseye bir بَسَلٌ yaptım” yani “şeytana, yılanlara ya da küçük haşerelere karşı güçlü ve cesur, yiğit biri haline getirdim” anlamındaki أَبْسَلْتُ فُلاَناً sözünden ya da “Onu bir مُبْسَلٌ yaptım” yani “bunların dokunmasına karşı haram kılınmış, yasaklanmış hale getirdim” anlamındaki جَعَلْتُهُ مُبْسَلًا sözünden türemiştir.
Böylece efsuncuya, üfürükçüye verilen ücret بُسْلَة diye adlandırılmıştır.
“Ebu Cehil karpuzunu tatlılaştırdım” anlamında بَسَّلْتُ الْحَنْظَلَ kullanımı nakledilmiştir. Eğer bu sahih ise, o zaman bu ifade ya “onun بَسَالَة sini yani sertliğini ya da keskinliğini izale ettim, giderdim” anlamındadır. Ya da “بَسْلٌ oluşunu, yani haram, yasak edilişini izale ettim, giderdim” anlamındadır. Onun bu haramlığı, yasaklığı ise, kendisini haram edilmiş, yasaklanmış durumuna sokan içindeki acılıktır.
بَسَلْ kelimesi ise أجَلْ (evet) ve بَسْ (yeter) anlamındadır.
DİĞER BAZI TÜREVLER:
بَسَلَ (geniş zaman يَبْسُلُ mastar isim بَسْلٌ):
بَسَلَ الرَّجُلُ : Adam, mertliğinden veya kızgınlığından dolayı kaşlarını çattı.
بَسَلَنِى عَنْ حَاجَتِى : Emelime ulaşmamı engelledi.
بَسُلَ (geniş zamanlı يَبْسُلُ): Savaşta mertti veya mert oldu.
اَبْسَلَهُ بِكَذَا : Anlamları: (1) Öyle bir şey için ona kefalet verdi; öyle bir şeye karşılık olarak verdi; (2) onu azabın pençesine veya helâke bıraktı.
اَبْسَلَ نَفْسَهُ لِلْمَوْتِ : Kendini ölümle karşı karşıya getirdi.
بَسَالَةٌ : Anlamları: (1) Cesaret, mertlik; (2) hoşlanmama.
بَاسِلٌ : Cesur; yiğit; kızgın.
بَاسِرٌ بَاسِلٌ : Oldukça kızgın.
اَبْسَلَ-يُبْسِلُ : (Kendini veya başkasını) tehlikeye attı.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
أَبْسَلَ | fiil-IV | 2 | (Kendini veya başkasını) tehlikeye attı. | 6/70 | Meçhul muzarisi: يُبْسَلُ |
Toplam: | 2 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- بَسُلَ
- اِسْتَبْسَلَ
- بَاسِلٌ
- مِقْدَامٌ > bak: ق د م
- شُجَاعٌ
- جَسُورٌ
- جَرِيءٌ
- صِنْدِيدٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Bâsil | بَاسِل | Kahraman, cesur, yiğit kimse. Fena, sert, kırıcı, kötü söz. |
Besâlet | بَسَالَة | Yiğitlik, cesurluk, kahramanlık. |
İbsâl | إِبْسَال | Bir şeyi sipariş etme. Men etme. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
أَبْسَلَ : Fiil-IV. Meçhul muzarisi: يُبْسَلُ
6:70 | وَذَكِّرْ بِهِ أَنْ تُبْسَلَ نَفْسٌ بِمَا كَسَبَتْ |
Diyanet Meali: | Hiç kimsenin kazandığı yüzünden mahrumiyete sürüklenmemesi için Kur’an ile öğüt ver. |
6:70 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ أُبْسِلُوا بِمَا كَسَبُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | İşte onlar kazandıkları yüzünden helâke sürüklenmiş kimselerdir. Onlara çılgınca kaynamış bir içecek vardır. |