KÖK HARFLER: غ د و
(غ د و – غ د ي)
ANLAM:
غَدَا : Sabahın erken vaktinde, şafak ve gün doğumu arasındaki namaz vaktinde çekip gitmek, ayrılmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
غَدَا (geniş zaman يَغْدُو mastar isim غُدُوٌّ ve غُدْوَةٌ ve غَدْوٌ): Sabahın erken vaktinde, şafak ve gün doğumu arasındaki namaz vaktinde çekip gitti, ayrıldı.
غَدَا عَلَيْهِ : Ona sabahleyin geldi.
اَلْغُدُوُّ şu sözcüğün zıt halidir: اَلرَّوَاح
غَدْوَةٌ (zıt anlamlısı: رَوَاحَةٌ): Günün ilk kısmındaki bir yolculuk.
غَدَا kullanım sıklığından ötürü şu anlama da gelmeye başlamıştır: Çekip gitti ya da ayrıldı.
اُغْدُ يَا اَنَسُ : Ey Enes, sen ayrıl.
تَغَدَّى (aynı zamanda şu şekilde: غَدِىَ): Kahvaltısını yaptı.
غَدٌ : Yarın (esasen غَدْوٌ . Temel biçimi غَدْوٌ yalnızca şiirde kullanılmaktadır).
وَ مَا النَّاسُ اِلَّا كَالدِّيَارِ وَ اَهْلُهَا / بِهَا يَوْمَ حَلُّوهَا وَ غَدْوًا بَلَاقِعَ : Ve insanoğlu meskenler gibidir, gündüz oranın sakinleri oradadır ve yarın boşturlar.
غَدَاةٌ (esasen غُدْوَة, çoğul hali: غَدَوَاتٌ): Sabahın erken vakti ya da yalnızca sabah ve öğleden önce.
غُدُوٌّ şu sözcüğün çoğul halidir: غُدْوَةٌ, “sabahın erken vakti; günün ilk kısmı” manasındadır.
غَدَاءٌ : Şafak ile gündoğumu arasında yenen kahvaltı, yani غُدْوَةٌ öğünü ya da غَدَاةٌ
öğünü, (zıt anlamlısı: عَشَاءٌ).
غَدَاءٌ develerin günün ilk kısmındaki otları, manasına da gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
غَدَا | fiil-I | 3 | Erkenden gitti, gitti | 68/25 |
غُدُوٌّ | isim | 5 | Sabah | 24/36 |
غَدٌ | isim | 5 | Yarın | 59/18 |
غَدَاءٌ | isim | 1 | Sabah kahvaltısı | 18/62 |
غَدَاةٌ | isim | 2 | Sabah | 6/52 |
| Toplam | 16 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- غَدَا
- غَادٍ
- غُدُوٌّ
- رَوَاحٌ > bak: ر و ح
- غَدَاءٌ
- غَدَاةٌ
- غَدٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Gad | غَد | Yarın, ertesi. |
|
Gadâ’ | غَدَاء | Öğle yemeği. |
|
Gıdâ’ | غِدَاء | Besleyici madde. | Gıdâî |
Gudüvv | غُدُوّ | Sabah vakti. |
|
Gudve | غُدْوَة | Sabah namazı vakti ile güneşin doğuşu arası. | Çoğulu: Gadât |
Gaden | غَدًا | Yarın, yarınki gün. |
|
Gâdiye | غَادِيَة | Sabahın erken vakti. |
|
Kuzu (Gadevi, Guziyy) | غَدَوِى، غُذِيّ | Gebe hayvan karnında olan yavru. Doğmadık kuzu. |
|
Tagdiye | تَغْدِيَة | Sabah yemeği yedirmek. |
|
Tagaddî | تَغَدِّى | Gıdalanmak, beslenmek. Sabah yemeği. |
|
Tagaddiyât | تَغَدِّيَات | Gıdalanmalar, beslenmeler. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
غَدَا : Fiil-I.
3:121 | وَإِذْ غَدَوْتَ مِنْ أَهْلِكَ تُبَوِّئُ الْمُؤْمِنِينَ مَقَاعِدَ لِلْقِتَالِ |
Diyanet Meali: | Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. |
68:22 | أَنِ اغْدُوا عَلَىٰ حَرْثِكُمْ إِنْ كُنْتُمْ صَارِمِينَ |
Diyanet Meali: | “Haydi, eğer ürününüzü devşirecekseniz erkenden gidin.” |
68:25 | وَغَدَوْا عَلَىٰ حَرْدٍ قَادِرِينَ |
Diyanet Meali: | (Yoksullara yardım etmeğe) güçleri yettiği hâlde (böyle söyleyerek) erkenden yola çıktılar. * |
غُدُوٌّ : İsim.
7:205 | وَدُونَ الْجَهْرِ مِنَ الْقَوْلِ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | (Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak), yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam (zikret). |
13:15 | وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ طَوْعًا وَكَرْهًا وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | Göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez kendileri de gölgeleri de sabah akşam Allah’a boyun eğer. * |
24:36 | يُسَبِّحُ لَهُ فِيهَا بِالْغُدُوِّ وَالْآصَالِ |
Diyanet Meali: | Buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. |
34:12 | وَلِسُلَيْمَانَ الرِّيحَ غُدُوُّهَا شَهْرٌ وَرَوَاحُهَا شَهْرٌ |
Diyanet Meali: | Süleyman’ın emrine de, sabah esişi bir ay, akşam esişi de bir ay(lık yol) olan rüzgârı (verdik). |
40:46 | النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا |
Diyanet Meali: | (Öyle bir) ateş ki, onlar sabah akşam ona sunulurlar. |
غَدٌ : İsim.
12:12 | أَرْسِلْهُ مَعَنَا غَدًا يَرْتَعْ وَيَلْعَبْ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ |
Diyanet Meali: | “Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” * |
18:23 | وَلَا تَقُولَنَّ لِشَيْءٍ إِنِّي فَاعِلٌ ذَٰلِكَ غَدًا |
Diyanet Meali: | Hiçbir şey hakkında sakın “yarın şunu yapacağım” deme! * |
31:34 | وَمَا تَدْرِي نَفْسٌ مَاذَا تَكْسِبُ غَدًا |
Diyanet Meali: | Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. |
54:26 | سَيَعْلَمُونَ غَدًا مَنِ الْكَذَّابُ الْأَشِرُ |
Diyanet Meali: | Onlar yarın bilecekler: Kimmiş yalancı, kimmiş şımarık! * |
59:18 | يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍ |
Diyanet Meali: | Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. |
غَدَاءٌ : İsim.
18:62 | فَلَمَّا جَاوَزَا قَالَ لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا |
Diyanet Meali: | Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence, “Öğle yemeğimizi getir” dedi. |
غَدَاةٌ : İsim.
6:52 | وَلَا تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ |
Diyanet Meali: | Rab’lerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na dua edenleri yanından kovma. |
18:28 | وَاصْبِرْ نَفْسَكَ مَعَ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ |
Diyanet Meali: | Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte sabret. |