ح ض ر

KÖK HARFLER:  ح ض ر

ANLAM: 

حَضَرَ : Varmak, gelmek, hazır olmak, bulunmak; önce gaip olup sonra gelmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَضَرَ (geniş zamanlı يَحْضُرُ mastar ismi حُضُورٌ ve حِضَارَةٌ ve حَضَارَةً): Vardı ya da geldi, hazır oldu, bulundu; önce gaipti sonra geldi.

حَضَرَ وَقْتُ الصَّلٰوةِ : Namaz vakti geldi.

حَضَرَ الْمَجْلِسَ : Toplantıda bulundu.

حَضَرَ دَرْسًا : Bir derse katıldı.

حَضَرَهُ الْمَوْتُ : Ölüm ona gelip çattı.

حَضَرَهُ الْهَمُّ : Kaygılandı.

حَضَرَ şu manaya da gelmektedir: Şehirlerde yaşadı ya da ikamet etti (mastar ismi حِضَارَةٌ).

اَحْضَرَهُ : O şeyi hazır etti ya da hazırladı.

حَاضَرَ الْجَوَابَ : Hazır cevaplık yaptı.

حَاضَرَهُ بِحَقِّهِ : Hakkına dair onunla tartıştı ve onu altetti.

حَاضِرٌ : Ortamda bulunan bir adam.

هُوَ مِنْ حَاضِرِى الْمَلِكِ : O, kralın huzurunda bulunanlardan biri.

اَلصَّلٰوةُ حَاضِرَةٌ : Namaz vakti geldi.

حَاضِرٌ : Bir yerde veya bir şehirde veya suya yakın kalan ya da konaklayan bir adam (şu sözcüğün zıt anlamlısı: بَادٍ ; büyük bir kabile veya insan topluluğu).

حَاضِرُ طَىٍّ : Büyük Tayy kabilesi.

حَاضِرَةٌ (şu sözcüğün dişil hali: حَاضِرٌ).

تِجَارَةٌ حَاضِرَةٌ : Peşin ticaret (2:282).

مُحْضَرٌ : Hazır bulunan.

مُحْضَرُونَ ve مُحْضَرِينَ (şu sözcüğün çoğul halleri: مُحْضَرٌ ) : Hazır bulunan.

مُحْتَضَرٌ : Cinlerin hakimiyeti altına girmiş bir adam; katılınacak şey veya yer.

مَحْضَرٌ : Toplanma yeri veya insanların hazır bulunduğu yer.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
حَضَرَfiil-I7Hazır oldu, bulundu5/106
أَحْضَرَfiil-IV3Hazırladı, bulundurdu81/14Meçhulü: أُحْضِرَ
حَاضِرisim2Hazır olan, bulunan18/49
حَاضِرَةُ …isim2…ın kenarı, …ın yakını7/163
مُحْضَرٌisim10Hazırlanmış, bulundurulmuş3/30
مُحْتَضَرٌisim1Hazırlanan, hazırlanmış, huzura getirilmiş54/28

Toplam25


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • حَضَرَ
  • حَضَّرَ
    • تَرَدَّدَ > bak: ر د د
    • أَهْمَلَ
    • تَقَاعَسَ
  • حَاضِرٌ
    • مُتَحَيِّرٌ > bak: ح ي ر
    • مُتَرَدِّدٌ > bak: ر د د
    • مُرْتَبِكٌ
  • حُضُورٌ
  • حَضَارَةٌ
    • بَدَاوَةٌ > bak: ب د و
    • اِنْحِطَاطٌ > bak: ح ط ط
    • هَمَجِيَّةٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Hâzır حَاضِر 1: Bir iş yapmak için gereken her şeyi tamamlamış olan, amade, müheyya. 2: Belli bir işe yarayacak, kullanılacak bir duruma getirilmiş. 3: Huzurda olan, göz önünde olan. Amade ve müheyya olan. Gaib olmayan. Çoğul: Hâzırûn
Hâzıra حَاضِرَة Şehirli, medeni.
Hazar حَضَر 1: Sabit meskeni olanların oturdukları memleket.  2: Barış ve güven.

Hazret حَضْرَة 1: Yüce kabul edilen kimselerin adlarının başına saygı, övme, yüceltme amacıyla getirilen unvan. 2: Hazır bulunan. Ön.
Huzûr حُضُور 1: Dirlik, baş dinçliği, gönül rahatlığı, rahatlık. 2: Ön, yan, kat, makam. 3: Hazır olmak. Mevcud bulunmak.
Mahzar مَحْضَر 1: Yüksek makamlı bir kimsenin yanı, huzuru. 2: Yüksek bir makama sunulmak için yazılan çok imzalı dilekçe. 3: Mahkeme sicil defteri. Çoğul: Mahâzır
Tahzîr تَحْضِير Hazırlama.
Muhâzara مُحَاضَرَة Hatırda tutulan şeyler. Tarihi ve edebi fıkra ve hikayeler anlatma. Konferans verme.
İhzâr إِحْضَار Hazırlama, hazır etme. Çoğul: İhzârât
Muhzır مُحْضِر İlgililerin mahkemede bulunmalarını sağlayan görevli.
Tahazzur تَحَضُّر Hazır bulunma. Hazır olma.
Mütehazzır مُتَحَضِّر Huzurda bulunan, hazır olan.
İhtizâr اِحْتِضَار Huzura çıkmak. Hazır olmak.
Muhtazar مُحْتَضَر Hazırlanmış. Ölüme hazır.
İstihzâr اِسْتِحْضَار Hazırlama. Hazır etme.  Huzura davet etme. Huzura gelme.
Müstahzar مُسْتَحْضَر Kullanıma hazır duruma getirilmiş, hazırlanmış.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حَضَرَ : Fiil-I.

2:133 أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ حَضَرَ يَعْقُوبَ الْمَوْتُ
Diyanet Meali: Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken hazır mı bulunuyordunuz?
2:180 كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ
Diyanet Meali: Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunmasısize farz kılındı.
4:8 وَإِذَا حَضَرَ الْقِسْمَةَ أُولُو الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينُ فَارْزُقُوهُمْ مِنْهُ
Diyanet Meali: Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin.
4:18 حَتَّىٰ إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الْآنَ
Diyanet Meali: Kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler…
5:106 شَهَادَةُ بَيْنِكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ حِينَ الْوَصِيَّةِ اثْنَانِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ
Diyanet Meali: Birinizin ölümü yaklaştığı zaman, vasiyet sırasında aranızda şahitlik (edecek olanlar) sizden adaletli iki kişidir. 
23:98 وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ
Diyanet Meali: “Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.” *
46:29 فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنْصِتُوا
Diyanet Meali: Onlar, onun huzuruna gelince  birbirlerine, “Susun!” dediler. 

أَحْضَرَ : Fiil-IV. Meçhulü: أُحْضِرَ

4:128 وَالصُّلْحُ خَيْرٌ وَأُحْضِرَتِ الْأَنْفُسُ الشُّحَّ
Diyanet Meali: Uzlaşmak daha hayırlıdır. Nefisler ise kıskançlığa ve bencil tutkulara hazır (elverişli) kılınmıştır.
19:68 ثُمَّ لَنُحْضِرَنَّهُمْ حَوْلَ جَهَنَّمَ جِثِيًّا
Diyanet Meali: Sonra onları kesinlikle cehennemin çevresinde diz üstü hazır edeceğiz.
81:14 عَلِمَتْ نَفْسٌ مَا أَحْضَرَتْ
Diyanet Meali: Herkes önceden hazırlayıp getirdiği şeyleri bilecektir. *

حَاضِرٌ : İsim. İsm-i Fâil.

2:196 ذَٰلِكَ لِمَنْ لَمْ يَكُنْ أَهْلُهُ حَاضِرِي الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ
Diyanet Meali: Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir.
18:49 وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا
Diyanet Meali: Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.

حَاضِرَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Müennes.

2:282 إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً حَاضِرَةً تُدِيرُونَهَا بَيْنَكُمْ
Diyanet Meali: Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa..
7:163 وَاسْأَلْهُمْ عَنِ الْقَرْيَةِ الَّتِي كَانَتْ حَاضِرَةَ الْبَحْرِ
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Onlara, deniz kıyısında bulunan kent halkının  durumunu sor. 

مُحْضَرٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). 

3:30 يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا
Diyanet Meali: Herkesin yaptığı iyiliği (ve yaptığı kötülüğü) hazır bulacağı günde..
28:61 ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
Diyanet Meali: Sonra da kıyamet günü (hesaba çekilmek için) huzura getirilecek kimse (gibi midir)?
30:16 وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاءِ الْآخِرَةِ فَأُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: İnkâr edip âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine atılacaklardır. *
34:38 وَالَّذِينَ يَسْعَوْنَ فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar. *
36:32 وَإِنْ كُلٌّ لَمَّا جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır. *
36:53 إِنْ كَانَتْ إِلَّا صَيْحَةً وَاحِدَةً فَإِذَا هُمْ جَمِيعٌ لَدَيْنَا مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: Sadece korkunç bir ses olur. Bir de bakarsın, hepsi birden toplanıp huzurumuza çıkarılmışlardır. *
36:75 لَا يَسْتَطِيعُونَ نَصْرَهُمْ وَهُمْ لَهُمْ جُنْدٌ مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: Onlar, ilâhlar için (hizmete) hazır asker oldukları hâlde, ilâhlar onlara yardım edemezler. *
37:57 وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّي لَكُنْتُ مِنَ الْمُحْضَرِينَ
Diyanet Meali: “Rabbimin nimeti olmasaydı, mutlaka ben de cehenneme konulanlardan olmuştum.” *
37:127 فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar. *
37:158 وَلَقَدْ عَلِمَتِ الْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Diyanet Meali: Oysa cinler de kendilerinin Allah’ın huzuruna getirileceklerini bilirler.

مُحْتَضَرٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). 

54:28 وَنَبِّئْهُمْ أَنَّ الْمَاءَ قِسْمَةٌ بَيْنَهُمْ كُلُّ شِرْبٍ مُحْتَضَرٌ
Diyanet Meali: “Onlara, suyun (deve ile) kendileri arasında (nöbetleşe) paylaştırıldığını, bildir. Her su nöbetinde sahibi hazır bulunsun.” *