KÖK HARFLER: غ ش و
ANLAM:
غَشِىَ : Bir kişiyi veya şeyi örtmek, kaplamak. (Gece) karanlık olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
غَشِىَ (geniş zaman يَغْشَى mastar isim غِشَاوَةٌ):
غَشِيَةٌ : O şey o kişiyi veya şeyi örttü, kapladı.
غَشِىَ اللَّيْلُ : Gece karanlık idi ya da o hale geldi.
غَشِيَهُ : Ona geldi; o şeyi yaptı.
غَشِيَهَا ve تَغَشَّاهَا : Onu sıkıştırdı.
غَشِيَهُ بِالسَّوْطِ : Onu kırbaçladı.
غُشِىَ عَلَيْهِ : Kendinden geçti, yani baygın hale geldi.
مَغْشِىٌّ عَلَيْهِ (ismi meful): Bitkin düşen biri, baygın.
غَشَّى الشَّىْءَ وَ عَلَى الشَّىْءِ : O şeyi o şeyin üstüne örttü.
اَغْشَاهُ اِيَّاهُ ve غَشَّاهُ : O şeyi örtmesini veya o şeyin üzerinde bir örtü olmasını sağladı; o kişinin veya şeyin o şeyi örtmesini sağladı.
اِسْتَغْشَى ثَوْبَهُ : Görmemek veya duymamak için elbisesine büründü.
غَاشِيَةٌ : Bir örtü veya perde; kılıç kını; büyük bela, kaplayan bela; bir felaket; belirli bir karın rahatsızlığı; kıyamet (çoğul hali: غَوَاشٌ).
غَاشِيَةُ فُلَانٍ : Falanca birinin hizmetkarları, onun ziyaretçileri, konukları, inayet arayan, arkadaşları.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama | |
غَشِيَ | fiil-I | 13 | Kapladı, sardı | 20/78 | Meçhul muzari: يُغْشَى |
غَشَّى | fiil-II | 3 | Daldırdı, sardırdı | 8/11 | |
أَغْشَى | fiil-IV | 4 | Kaplattı, bürüdü | 36/9 | Meçhulü: أُغْشِيَ |
تَغَشَّى | fiil-V | 1 | Cinsî temas için yaklaştı, sarıldı | 7/189 | |
اِسْتَغْشَى | fiil-X | 2 | Büründü | 71/7 | |
غِشَاوَةٌ | isim | 2 | Perde | 2/7 | |
غَاشِيَةٌ | isim | 3 | Helak edici âfet; baygınlık veren, bayıltıcı | 12/107 | Çoğulu: الغَوَاشِى-غَوَاشٍ |
مَغْشِىٌّ | isim | 1 | Bitkin düşen biri, baygın | 47/20 | |
Toplam | 29 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- غَشِيَ
- غَاشِيَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Gaşy | غَشْي | Bayılma, kendinden geçme. |
|
Gâşiye | غَاشِيَة | Perde. Örtü. Örten. | Çoğulu: Gavâşî |
Gışâve(t) | غِشَاوَة | Göz kararmak.Örtü. Koruyucu tabaka. |
|
Magşî | مَغْشِيّ | Kendinden geçmiş. |
|
Tagşiye | تَغْشِيَة | Örtme. |
|
Mugaşşî | مُغَشِّى | Bayıltıcı, bayıltan. |
|
İgşâ | إِغْشَاء | Örtmek. Bürümek. Kapamak. |
|
Tagaşşî | تَغَشِّى | Bürünmek, örtünmek. |
|
Mütegaşşî | مُتَغَشِّى | Kendinden geçen, gaşyolan. Bürünen, örtünen. |
|
İstigşâ’ | اِسْتِغْشَاء | Bürünme, örtünme. |
|
Müstagşî | مُسْتَغْشِى | Örtünüp bürünen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
غَشِيَ : Fiil-I. Meçhul muzari: يُغْشَى
3:154 | ثُمَّ أَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ أَمَنَةً نُعَاسًا يَغْشَىٰ طَائِفَةً مِنْكُمْ |
Diyanet Meali: | Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. |
14:50 | سَرَابِيلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشَىٰ وُجُوهَهُمُ النَّارُ |
Diyanet Meali: | Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateş bürüyecektir. * |
20:78 | فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِ فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Firavun askerleriyle birlikte onların peşine düştü de, deniz onları kuşatıp yuttu. |
20:78 | مَا غَشِيَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendilerini sarıveren şey… |
24:40 | أَوْ كَظُلُمَاتٍ فِي بَحْرٍ لُجِّيٍّ يَغْشَاهُ مَوْجٌ مِنْ فَوْقِهِ مَوْجٌ |
Diyanet Meali: | Yahut (inkârcıların küfür içindeki hâlleri) derin bir denizdeki karanlıklar gibidir. (Bir deniz ki) onu dalga üstüne dalga kaplıyor… |
29:55 | يَوْمَ يَغْشَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَمِنْ تَحْتِ أَرْجُلِهِمْ |
Diyanet Meali: | Oysa azap kâfirleri üstlerinden ve ayaklarının altından bürüyeceği gün… |
31:32 | وَإِذَا غَشِيَهُمْ مَوْجٌ كَالظُّلَلِ دَعَوُا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ |
Diyanet Meali: | Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. |
33:19 | تَدُورُ أَعْيُنُهُمْ كَالَّذِي يُغْشَىٰ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ |
Diyanet Meali: | Üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek (sana baktıklarını görürsün). |
44:11 | يَغْشَى النَّاسَ |
Diyanet Meali: | (O duman) insanları bürür. |
53:16 | إِذْ يَغْشَى السِّدْرَةَ |
Diyanet Meali: | O zaman Sidre’yi (kaplayan) kaplamıştı. |
53:16 | مَا يَغْشَىٰ |
Diyanet Meali: | (O zaman Sidre’yi) kaplayan (kaplamıştı). |
91:4 | وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا |
Diyanet Meali: | Onu bürüdüğünde geceye andolsun, * |
92:1 | وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَىٰ |
Diyanet Meali: | (Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun, * |
غَشَّى : Fiil-II.
8:11 | إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً |
Diyanet Meali: | Hani (Allah) kendi tarafından bir güvenlik olarak sizi hafif bir uykuya daldırıyor, üzerinize gökten yağmur yağdırıyordu. |
53:54 | فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ |
Diyanet Meali: | Onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. * |
53:54 | فَغَشَّاهَا مَا غَشَّىٰ |
Diyanet Meali: | Onlara örttüğü azap örtüsünü örtmüştür. * |
أَغْشَى : Fiil-IV. Meçhulü: أُغْشِيَ
7:54 | ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا |
Diyanet Meali: | Ve Arş’a kurulan; geceyi, kendisini durmadan takip eden gündüze katan … (Allah’tır). |
10:27 | كَأَنَّمَا أُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعًا مِنَ اللَّيْلِ مُظْلِمًا |
Diyanet Meali: | Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. |
13:3 | وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فِيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ |
Diyanet Meali: | Orada her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yaratandır. O, geceyi gündüze bürüyor. |
36:9 | فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لَا يُبْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Gözlerini perdeledik. Artık görmezler. |
تَغَشَّى : Fiil-V
7:189 | فَلَمَّا تَغَشَّاهَا حَمَلَتْ حَمْلًا خَفِيفًا فَمَرَّتْ بِهِ |
Diyanet Meali: | (İnsan) eşiyle birleşince eşi hafif bir yük yüklenir (gebe kalır) ve (bir müddet) onu taşır. |
اِسْتَغْشَى : Fiil-X.
11:5 | أَلَا حِينَ يَسْتَغْشُونَ ثِيَابَهُمْ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ |
Diyanet Meali: | Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de (açığa vurduklarını da) bilir. |
71:7 | جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ |
Diyanet Meali: | Parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler… |
غِشَاوَةٌ : İsim.
2:7 | خَتَمَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَعَلَىٰ سَمْعِهِمْ وَعَلَىٰ أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. |
45:23 | وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِ وَقَلْبِهِ وَجَعَلَ عَلَىٰ بَصَرِهِ غِشَاوَةً |
Diyanet Meali: | Kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği (kimseyi gördün mü)? |
غَاشِيَةٌ : İsim. İsm-i Fâil. Çoğulu: الغَوَاشِى-غَوَاشٍ
7:41 | لَهُمْ مِنْ جَهَنَّمَ مِهَادٌ وَمِنْ فَوْقِهِمْ غَوَاشٍ |
Diyanet Meali: | Onlar için cehennem ateşinden döşek, üstlerinde de cehennem ateşinden örtüler var. |
12:107 | أَفَأَمِنُوا أَنْ تَأْتِيَهُمْ غَاشِيَةٌ مِنْ عَذَابِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden emin mi oldular? |
88:1 | هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ الْغَاشِيَةِ |
Diyanet Meali: | Dehşeti her şeyi kaplayan felaketin haberi sana geldi mi? * |
مَغْشِىٌّ : İsim. İsm-i Mef’ûl.
47:20 | يَنْظُرُونَ إِلَيْكَ نَظَرَ الْمَغْشِيِّ عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِ |
Diyanet Meali: | (Kalplerinde hastalık olanların), ölüm baygınlığına girmiş kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını (görürsün). |