KÖK HARFLER: س ع ي
ANLAM:
سَعَى : Gitmek, hızlıca ilerlemek; koşmak.
AÇIKLAMA:
سَعْيٌ : Süratli yürüme. Koşmanın altındadır. Hayırlı ya da şerli bir iş olsun, “bir meselede çabalamak, emek vermek; kendini gayretle, yoğun bir faaliyetle veya erkeyle o meseleye verme” anlamında kullanılır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَسَعَى فِي خَرَابِهَا : Onların harâb olmasına çalışan (2/114). Yine şöyle buyurmuştur: نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ : Onların nuru, önlerinden koşar (66/8). Şöyle buyurmuştur: وَيَسْعَوْنَ فِي اْلأَرْضِ فَسَادًا : Yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışırlar (64); وَإِذَا تَوَلَّى سَعَى فِي اْلأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيِهَا : Dönüp gitti mi/İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışır (2/205); وَأَنْ لَيْسَ لِلاَنسَانِ إِلاَّ مَا سَعَى – وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَى : İnsana çalışmasından başka bir şey yoktur. Ve çalışması da yakında görülecektir (53/39-40); إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّى : Sizin çabalarınız çeşit çeşittir (92/4). Şöyle buyurmuştur: وَمَنْ أَرَادَ اْلآخِرَةَ وَسَعَى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا : Kim âhireti ister ve inanarak ona yaraşır biçimde çalışırsa, öylelerinin çalışmalarının karşılığı verilir (17/19). Şöyle buyurmuştur: فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلاَ كُفْرَانَ لِسَعْيِهِ : İnanarak iyi işlerde bulunanların çalışmaları, inkâr edilmez/boşa gitmeyecektir (21/94).
سَعْيٌ kelimesi daha çok, “övgüye değer fiillerle” ilgili kullanılır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ : Onunla birlikte çaba gösterme çağına erişince (37/102). Yani” talep edip çabaladığı, emek verdiği noktaya erişince…”
Kullanım olarak, سَعْيٌ kelimesi “Safâ ile Merve arasındaki yürüyüşe”, سِعَايَةٌ kelimesi “nemimeye, kovculuğa”, “sadaka almaya” ve “mükatebe yapılmış kölenin kendini kölelikten kurtarmak maksadıyla elde ettiği kazanca”, مُسَاعَاةٌ kelimesi “zinaya” ve مَسْعَاةٌ kelimesi ise, “mekrüme; yani şeref, izzet veya itibar talebine” tahsis edilmiştir.
Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ : Âyetlerimiz hakkında bizi âciz bırakmaya çalışanlar (34/5). Yani “indirdiğimiz ayetlerle ilgili bizim bir aczimizin olduğunu göstermek için çalışanlar, çabalayanlar veya kendilerini gayretle, yoğun bir faaliyetle buna verenler…” (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَعَى (geniş zaman يَسْعَى mastar isim سَعْىٌ): Gitti ya da hızlıca ilerledi; koştu. Çalıştı, çabaladı, didindi ya da gayret sarf etti.
سَعَى اِلَيْهِ : Ona sığındı ya da onun yolundan gitti.
سَعَى لِاَهْلِهِ : Ailesi için kazandı.
سَعَيْتُ فِى اَمْرِ فُلَانٍ : O şeyi düzeltmek ya da çarpıtmak için böyle birinin işi hususunda çabaladım.
سَعَى بَيْنَهُمْ : Aralarında kargaşa çıkardı.
سَعَى بِهِ : Onu öldürdü.
سَعَتِ الْمَرْأَةُ : Kadın zina yaptı.
هُوَ يَسْعَى عَلَى قَوْمِهِ : Halkının işlerini yönetir ya da yoluna koyar.
اَلسَّعْىُ : Çabalama; koşma; süratle ilerleme; uğraşma veya çalışma. Etkinlik veya tezlik.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
|
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
| سَعَى | fiil-I | 20 | Hızlıca yürüdü, yetiştirdi, çalıştı, çaba sarfetti | 2/114 |
| سَعْيٌ | isim | 10 | Çalışmak, çaba sarfetmek | 2/260 |
|
| Toplam | 30 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- سَعَى (a)
- سَعَى (b)
- سَعَى (c)
- سَاعٍ
- مَسْعًى
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
| Sa’y | سَعْي | Çalışma, Çalışıp çabalama. Gayret sarfetme. Bir maksadın meydana gelmesi için elden geleni yapma. |
| Sâî | سَاعِي | Çalışan. |
| Mesâî | مَسَاعِي | Çalışma. Çalışmalar. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَعَى : Fiil-I.
| 2:114 | وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ مَنَعَ مَسَاجِدَ اللَّهِ أَنْ يُذْكَرَ فِيهَا اسْمُهُ وَسَعَىٰ فِي خَرَابِهَا |
| Diyanet Meali: | Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. |
| 2:205 | وَإِذَا تَوَلَّىٰ سَعَىٰ فِي الْأَرْضِ لِيُفْسِدَ فِيهَا |
| Diyanet Meali: | O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa çalışır. |
| 5:33 | إِنَّمَا جَزَاءُ الَّذِينَ يُحَارِبُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا أَنْ يُقَتَّلُوا |
| Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışanların cezası; ancak öldürülmeleri …(dir.) |
| 5:64 | وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ |
| Diyanet Meali: | Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışırlar. Allah, bozguncuları sevmez. |
| 17:19 | وَمَنْ أَرَادَ الْآخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا |
| Diyanet Meali: | Kim de mü’min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir. * |
| 20:15 | إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ |
| Diyanet Meali: | “Kıyamet mutlaka gelecektir. Herkes işlediğinin karşılığını görsün diye, neredeyse onu gizleyecek (geleceğinden hiç söz etmeyecek)tim.” * |
| 20:20 | فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ |
| Diyanet Meali: | Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! * |
| 20:66 | فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ |
| Diyanet Meali: | Bir de ne görsün, onların ipleri ve değnekleri yaptıkları sihirden dolayı kendisine hızla sürünür gibi görünüyor. |
| 22:51 | وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَحِيمِ |
| Diyanet Meali: | Âyetlerimizi geçersiz kılmak için çaba gösterenler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. * |
| 28:20 | وَجَاءَ رَجُلٌ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ يَسْعَىٰ قَالَ يَا مُوسَىٰ إِنَّ الْمَلَأَ يَأْتَمِرُونَ بِكَ لِيَقْتُلُوكَ |
| Diyanet Meali: | Şehrin öbür ucundan koşarak bir adam geldi. “Ey Mûsâ! İleri gelenler seni öldürmek için aralarında senin durumunu görüşüyorlar. |
| 34:5 | وَالَّذِينَ سَعَوْا فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ أَلِيمٌ |
| Diyanet Meali: | Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışırcasına çaba harcayanlar var ya; işte onlar için elem dolu, çok kötü bir azap vardır. * |
| 34:38 | وَالَّذِينَ يَسْعَوْنَ فِي آيَاتِنَا مُعَاجِزِينَ أُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ |
| Diyanet Meali: | Âyetlerimizi geçersiz kılmak için yarışanlar var ya, işte onlar azap için hazır bulundurulacaklar. * |
| 36:20 | وَجَاءَ مِنْ أَقْصَى الْمَدِينَةِ رَجُلٌ يَسْعَىٰ قَالَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُوا الْمُرْسَلِينَ |
| Diyanet Meali: | Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Bu elçilere uyun.” * |
| 53:39 | وَأَنْ لَيْسَ لِلْإِنْسَانِ إِلَّا مَا سَعَىٰ |
| Diyanet Meali: | İnsan için ancak çalıştığı vardır. * |
| 57:12 | يَوْمَ تَرَى الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ يَسْعَىٰ نُورُهُمْ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ |
| Diyanet Meali: | Mü’min erkeklerle mü’min kadınların nurlarının, önlerinde ve sağlarında koştuğunu göreceğin gün kendilerine şöyle denir.. |
| 62:9 | إِذَا نُودِيَ لِلصَّلَاةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَىٰ ذِكْرِ اللَّهِ |
| Diyanet Meali: | Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun. |
| 66:8 | نُورُهُمْ يَسْعَىٰ بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ |
| Diyanet Meali: | Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. |
| 79:22 | ثُمَّ أَدْبَرَ يَسْعَىٰ |
| Diyanet Meali: | Sonra sırt dönüp koşarak gitti. * |
| 79:35 | يَوْمَ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ مَا سَعَىٰ |
| Diyanet Meali: | O gün insan yaptıklarını hatırlar. * |
| 80:8 | وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَىٰ |
| Diyanet Meali: | Koşarak sana geleni ise bırakıp.. * |
سَعْيٌ : İsim.
| 2:260 | ثُمَّ اجْعَلْ عَلَىٰ كُلِّ جَبَلٍ مِنْهُنَّ جُزْءًا ثُمَّ ادْعُهُنَّ يَأْتِينَكَ سَعْيًا |
| Diyanet Meali: | Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. |
| 17:19 | وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعَىٰ لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا |
| Diyanet Meali: | Kim de mü’min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir. * |
| 17:19 | فَأُولَٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا |
| Diyanet Meali: | İşte bunların çalışmalarının karşılığı verilir. |
| 18:104 | الَّذِينَ ضَلَّ سَعْيُهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا |
| Diyanet Meali: | Dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseler(i size haber verelim mi?) |
| 21:94 | فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهِ |
| Diyanet Meali: | Şu hâlde, kim mü’min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. |
| 37:102 | فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ السَّعْيَ قَالَ يَا بُنَيَّ إِنِّي أَرَىٰ فِي الْمَنَامِ أَنِّي أَذْبَحُكَ |
| Diyanet Meali: | Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim ona, “Yavrum, ben rüyamda seni boğazladığımı gördüm.” |
| 53:40 | وَأَنَّ سَعْيَهُ سَوْفَ يُرَىٰ |
| Diyanet Meali: | Şüphesiz onun çalışması ileride görülecektir. * |
| 76:22 | إِنَّ هَٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا |
| Diyanet Meali: | Onlara şöyle denecektir: “Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür.” * |
| 88:9 | لِسَعْيِهَا رَاضِيَةٌ |
| Diyanet Meali: | Yaptıklarından dolayı hoşnutturlar. * |
| 92:4 | إِنَّ سَعْيَكُمْ لَشَتَّىٰ |
| Diyanet Meali: | Şüphesiz sizin çabalarınız elbette çeşit çeşittir. * |