ح ر ف

KÖK HARFLER:  ح ر ف

ANLAM: 

حَرَّفَ : Bir şeyi doğru yoldan veya biçimden döndürmek, oradan çevirmek, tahrif etmek. 

AÇIKLAMA:

حَرْفُ الشَّيْءِ : Bir nesnenin ucu, kenarı. Çoğulu أَحْرُفٌ ve حُرُوفٌ şekillerinde gelir. Şöyle kullanılır:

حَرْفُ السَّيْفِ : Kılıcın sivri ucu, kenarı.

حَرْفُ السَّفِينَةِ : Geminin yanı.

حَرْفُ الْجَبَلِ : Dağın sivri uçlu zirvesi.

حُرُوفُ اْلهَِجَاء : Kelimenin uçları, harf.

Nahivde işleve sahip حُرُوفٌ kelimesi ise, “kelimelerin, onları birbirine bağlayan uçları” demektir. 

نَاقَةٌ حَرْفٌ : Arıklıktan karnı içine yapışmış veya bir deri bir kemik haline gelmiş dişi deve. Bu kullanımda ya dağın حَرْفٌ’ine ya da incelik yönüyle kelimelerin harflerinden birine bir benzetme yapılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَمِنَ النَّاسِ مَن يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَى حَرْفٍ İnsanlardan kimi de Allah’a bir kenardan (dil ucuyla) kulluk eder (22/11). Bu ifade ayetin devamında şöyle açıklanmıştır: فَإِنْ أصَابَهُ خَيْرٌ اِطْمَأنَّ بِهِ وَإِنْ أصَابَتْهُ فِتْنَةٌ اِنْقَلَبَ عَلَى وَجْهِهِ Eğer işleri iyi giderse hoşnut olur. Fakat imtihan amaçlı bir sıkıntı ile karşılaşırsa, yüz üstü döner (22/11). Aynı anlamda Yüce Allah şöyle buyurmuştur: مُذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَلِكَ İki taraf arasında yalpalarlar (4/143).

انِْحَرَفَ عَنْ كَذَا ve تَحَرَّفَ : Şöyle bir şeyden saptı, başka bir tarafa meyletti. Ayrıca fiil olarak اِحْتَرَفَ şeklinde de kullanılır.

اِحْتِرَافٌ : Bir kazanç elde edebilmek için bir حَرْفٌ’e sahip olmayı talep etmek, istemek ya da bunun yolunu aramak. Kazanç için bir meslek elde etmeye çalışmak.

حِرْفَةٌ : Bu اِحْتِرَافٌ ile ilgili insanın sıkıca yapışıp asla kendisinden ayrılmadığı hali, meslek. قِعْدَة ve جِلْسَة kelimelerine benzer.

مُحَارِفٌ : Hayrın, kazancın, kârın veya rızkın kendisinden sapıp ayrıldığı veya başka bir tarafa meyledip uzaklaştığı, nimetten mahrum edilmiş kişi.

تَحْرِيفُ الشَّيْءِ : Bir nesneyi bir tarafa eğmek. Mesela تَحْرِيفُ الْقَلَمِ yani “kalemin ucunun sağ dişini soldakinden daha yüksek, daha uzun yaparak, kamış kalemin ucunu eğri yontmak” gibi.

تَحْرِيفُ الْكَلَامِ : İki anlama hamledilmesi mümkün iken bir sözün anlamını, ihtimalin bir حَرْفٌ’ine (ucuna, tarafına) koymak, hamletmek. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ …kelimeleri asıl yerlerinde tahrîf ediyorlar (kaydırıyorlar)… (4/46); يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِهِ …yerli yerinde söylenen kelimeleri sonradan tahrif ederler (5/41); وَقَدْ كَانَ فَر۪يقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللّٰهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. (2/75).

حِرِّيفٌ : İçinde bir harâret, yakıcı etki ve kesinlik bulunan şey. Bununla sanki bu tür şeylerin tatlılıktan ve acılıktan tahrif edilmiş olduğu söylenmek istenir.

طَعَامٌ حِرِّيفٌ : Tadındaki hararetle, yakıcı etkiyle veya keskinlikle yiyenin ağzını yakan yiyecek.

Allah Rasulünün (s.a.v.) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. نَزَلَ اْلقُرْآنُ عَلَى سَبْعَةِ أَحْرُفٍ : “Kur’ân yedi harf üzere inmiştir.” Bu konunun hakikati “er-Risâletu’l Münebbihe alâ Fevâidi’l-Kur’an’da zikredilmiştir. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

حَرَفَ (geniş zaman يَحْرِفُ ve يَحْرُفُ mastar ismi حَرْفٌ):

حَرَّفَ الشَّىْءَ عَنْ وَجْهِهِ : O şeyi doğru yoldan veya biçimden döndürdü ya da oradan çevirdi, tahrif etti.

حُرِفَ فِى مَالِهِ : Kayıp yaşadı.

حَرَّفَ الْقَوْلَ : Sözcüğü esas anlamından kaydırdı.

تَحْرِيفٌ (mastar ismi) sözcükleri esas anlamlarından kaydırmaya işaret eder.

تَحَرَّفَ عَنْهُ : Bir tarafa eğilmişti ya da dönmüştü.

حَرْفٌ : Herhangi bir şeyin haddi, kenarı, sınırı, kıyısı, yanı veya ucu; bir dağın sivri, keskin veya kenarlı zirvesi  ( اَحْرَفٌ çoğul hali); alfabenin bir harfi ( حُرُوفٌ çoğul hali); bir ilgeç; bir sözcük; bir lehçe, bir deyim veya bir ifade ya da davranış biçimi, Arapların belirli kabilelerine özgü.

فُلَانٌ عَلَى حَرْفٍ مِنْ اَمْرِهِ : Biri işi hususunda mesafeli duruyor.

نُزِّلَ الْقُرْاٰنُ عَلَى سَبْعَةِ اَحْرُفٍ : Kur’an yedi lehçeye göre indirilmiştir (hadis-i şerif).

مُتَحَرِّفٌ : (İsmi fail) : Dönen, kayan, çekilen.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
حَرَّفَ fiil-II 4 Tahrif yaptı, değiştirdi, manasını bozdu 4/46
حَرْفٌ isim 1 Taraf, uç, hudut, kenar 22/11
مُتَحَرِّفٌ isim 1 Dönen, kayan, çekilen 8/16

Toplam 6

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • حَرَّفَ
    • ثَبَّتَ > bak: ث ب ت
    • أَيَّدَ > bak: أ ي د
    • (حَافَظَ (عَلَى > bak: ح ف ظ
    • أَكَّدَ
  • حَرْفٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Harf حَرْف Dildeki bir sesi gösteren ve alfabeyi oluşturan işaretlerden her biri. Çoğul: Ahruf, Hurûf
Hurûf حُرُوف Harfler Çoğul: Hurufât
Harfiyyen حَرْفِيّاً Harf-be-harf, aynen, aslı gibi.
Harîf حَرِيف Meslekdaş, sanat arkadaşı. Teklifsiz dost. Herif.
Herif ——— 1: Güven vermeyen, aşağı görülen, bayağı kimse  2: Adam 
Hiref حِرَف Zanaatlar.
Hırfet حِرْفَة Geçinmeğe medar (sebeb) olan iş, san’at. Devamlı meşgul olunan iş.
Tahrîf تَحْرِيف Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme.
Çoğul: Tahrîfât
Muharrif مُحَرِّف Tahrif eden. Bozan. Silen. Hilecilik yapan.
Muharref مُحَرَّف Tahrif edilmiş. Değiştirilmiş. Kalem karıştırılmış. Bozuk. İfsad ederek tahrib edilmiş. Çoğul: Muharrefât
Taharrüf تَحَرُّف Sapmak. İnhiraf etmek.
İnhiraf اِنْحِرَاف Sapma, başka bir tarafa meyletme.
Münharif مُنْحَرِف Bir tarafa sapmış, doğruluğunu yitirmiş.
Muhterif(e) مُحْتَرِف Sanatkarlar. İş sahibleri.

Herif kelimesi, “1. sanatkâr, meslek erbabı, 2. meslektaş, yoldaş” anlamındaki harîf (حريف) sözcüğünden gelmektedir. Harafa fiili, “”bozdu, çizdi; meslek veya sanat icra etti” anlamındadır. Arapça fiilin aslî anlamı olan “bozmak, sivri uçla çizmek” ile bu anlamı arasındaki semantik ilişki açık değildir. Ara basamağın “demirci” veya “kılıç ve bıçak imal eden” olduğu düşünülebilir. (Nişanyan Sözlük) 

Harf kelimesi, “1. mızrak veya kılıcın keskin ağzı, 2. yazı birimi, harf” anlamındadır. “Yazı” anlamı eski çivi yazısının şeklinden veya “sivri bir uçla kazıma” eyleminden türemiştir. (Nişanyan Sözlük) 

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

حَرَّفَ : Fiil-II.

2:75 وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِنْ بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ
Diyanet Meali: Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu tahrif ederlerdi.
4:46 مِنَ الَّذِينَ هَادُوا يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ
Diyanet Meali: Yahudilerden öyleleri var ki, (kelimeleri yerlerinden kaydırıp) tahrif ederek onları anlamlarından uzaklaştırırlar.
5:13 يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ عَنْ مَوَاضِعِهِ وَنَسُوا حَظًّا مِمَّا ذُكِّرُوا بِهِ
Diyanet Meali: Kelimeleri yerlerinden kaydırarak (tahrif edip) değiştiriyorlar. Akıllarından çıkarmamaları istenen şeylerden önemli bir kısmını da unuttular.
5:41 يُحَرِّفُونَ الْكَلِمَ مِنْ بَعْدِ مَوَاضِعِهِ يَقُولُونَ إِنْ أُوتِيتُمْ هَٰذَا فَخُذُوهُ
Diyanet Meali: Kelimelerin (ifade içindeki) yerlerini bildikten sonra yerlerini değiştirir ve şöyle derler: “Eğer size şu hüküm verilirse, onu tutun. (O verilmezse sakının.)”

حَرْفٌ : İsim. 

22:11 وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَعْبُدُ اللَّهَ عَلَىٰ حَرْفٍ فَإِنْ أَصَابَهُ خَيْرٌ اطْمَأَنَّ بِهِ
Diyanet Meali:  İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’a kıyıdan kenardan kulluk eder. Eğer kendisine bir hayır dokunursa, gönlü onunla hoş olur.

مُتَحَرِّفٌ : İsim. İsm-i Fâil. Tefa’ul Bâbı (V. Bâb). 

8:16 وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلَّا مُتَحَرِّفًا لِقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ فَقَدْ بَاءَ  بِغَضَبٍ مِنَ اللهِ 
Diyanet Meali: -Savaş taktiği olarak düşmanı vurmak için çekilme, ya da diğer bir birliğe katılmak durumu hariç- böyle bir günde her kim onlara arkasını dönerse mutlaka o, Allah’ın gazabına uğramış olur.