ز و ل

KÖK HARFLER: ز و ل

ANLAM: 

زَالَ : Bir şey uzaklaşmak; ayrılmak; yerinden olmak; kaymak; zail olmak; uzak veya kayıp olmak; varlığına son vermek; ziyan olmak; bir karmaşa veya çalkantı halinde olmak; yerinden oynamak. 

AÇIKLAMA:

زَالَ الشَّيْءُ-يَزُولُ : Bir nesne bulunduğu, girmiş olduğu yoldan -başka bir tarafa meylederek, saparak veya yönelerek- ayrıldı.” Onu bulunduğu, girmiş olduğu yolundan ayırdım” anlamında أَزَلْتُهُ ve زَوَّلْتُهُ şekillerinde kullanılır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولا وَلَئِن زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ : Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye tutuyor; eğer yok oluverseler, O’ndan başka kimse tutamaz onları (35/41); وَإِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ : Plânları dağları yerinden oynatacak kadar olsa bile (14/46).

زَوَالٌ kelimesi, “daha önce sabit, hareketsiz durağan, değişmez, yerleşik veya kararlı olan nesne ile” ilgili kullanılır.

Eğer. “Araplar bunu زَوَالُ الشَّمْسِ (güneşin nısfunnehardan, meridyen düzleminden batışa geçmesi) şeklinde kullanmışlardır. Bilindiği üzere güneşin hiçbir sabitliği, hareketsizliği, durağanlığı yoktur” denirse, buna şöyle karşılık verilir: Arapların böyle demelerinin nedeni onların “güneşin, yazın nısfunnehar, gün ortası sınırında göğün ortasında sabit, hareketsiz durduğuna” inanmalarıdır. Bundan dolayı قَامَ قَائِمُ الظَّهِيرَةِ demişlerdir. (Müfredât)

DİĞER BAZI TÜREVLER:

زَالَ (geniş zaman يَزُولُ mastar isim زَوْلٌ ve زَوَالٌ ve زَوَلَانٌ ve زُؤُولٌ ve زَوِيلٌ): Bu fiil مِنْ ve عَنْ harfi cerleri ile kullanılır: Gitti, helak oldu, uzaklaştı, yer değiştirdi.

زَالَ (geniş zaman يَزُولُ mastar isim زَوَالٌ ve زُوُولٌ ve زِئَالٌ ve زَوَلَانٌ): زَالَتِ الشَّمْسُ : Güneş tam diklikten batı tarafına döndü.

زَالَ النَّهَارُ : Gündüz kaba kuşluk oldu.

زَالَ (geniş zaman يَزُولُ mastar isim زَوْلٌ): Hareket etti.

زَالَ زَوَالُهُ : Helak olsun, yok olasıca.

اَزَالَ اللهُ زَوَالَهُ : Allah onu yok etsin, kahretsin.

اَزَالَ ve زَوَّلَ : Birini, bir şeyi uzaklaştırdı, yerinden ayırdı.

زَاوَلَ: Bir şeyi tahsil edip meydana getirmek için çalıştı, ele aldı, alıştırma yaptı.

اِنْزَالَ: Harfi cer عَنْ ile: Bir şeyden ayrı oldu. 

زَائِلَةٌ : Her canlı olan veya hareketli olan her şey (çoğulu: زَوَائِلُ).

زَوَالٌ: Güneşin tam dikildikten sonra batıya meyletmesi.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.

TürAdetAnlamÖrnek
زَالَfiil-I3Zail oldu, yitti, ortadan kalktı35/41
زَوَالٌisim1Zail olmak14/44
Toplam4

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • زَالَ
  • زَوَالٌ

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Zevâl زَوَال Zail olma, sona erme.
Zâil زَائِل Geçen, geçici. Çoğul: Zevâil
İzâle إِزَالَة Zevale erdirmek. Gidermek.
İstizâle اِسْتِزَالَة Yok edilme, izale olma.
Zavallı ——— Acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

زَالَ : Fiil-I.

14:46وَإِنْ كَانَ مَكْرُهُمْ لِتَزُولَ مِنْهُ الْجِبَالُ
Diyanet Meali:Tuzakları yüzünden dağlar yerinden oynayacak olsa bile, (tuzakları Allah katındadır: Allah, onu bilir).
35:41إِنَّ اللَّهَ يُمْسِكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ أَنْ تَزُولَا
Diyanet Meali:Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri, yok olup gitmesinler diye (kurduğu düzende) tutuyor. 
35:41وَلَئِنْ زَالَتَا إِنْ أَمْسَكَهُمَا مِنْ أَحَدٍ مِنْ بَعْدِهِ
Diyanet Meali:Andolsun, eğer onlar (yörüngelerinden sapıp) yok olur giderlerse, O’ndan başka hiç kimse onları tutamaz.

زَوَالٌ : İsim. 

14:44أَوَلَمْ تَكُونُوا أَقْسَمْتُمْ مِنْ قَبْلُ مَا لَكُمْ مِنْ زَوَالٍ
Diyanet Meali:“Daha önce siz, sonunuzun gelmeyeceğine yemin etmemiş miydiniz?”