KÖK HARFLER: خ ل د
ANLAM:
خَلَدَ : Uzun bir süre durmak, kalmak, ikamet etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
خَلَدَ (geniş zamanlı يَخْلُدُ mastar ismi خُلُودٌ ve خُلْدٌ):
خَلَدَ بِالْمَكَانِ اَوْ اِلَى الْمَكَانِ : Durdu, kaldı, ikamet etti ( اَقَامَ ) ; ya da uzun bir süre durdu, kaldı ya da ikamet etti ( اَطَالَ الْاِقَامَةَ )
خَلَدَ فِى الدَّارِ : Oradan ayrılmayarak, bir evde sürekli olarak, her zaman ve ebediyen durdu ya da kaldı.
خَلَدَ (geniş zamanlı يَخْلُدُ mastar ismi خَلْدٌ ve اَخْلَدَ): Yıllar geçerken o yavaş yaşlanıyordu.
اَخْلَدَ اِلَى الْمَكَانِ اَوْ بِالْمَكَانِ : Evde ikamet etti ya da uzun bir süre ikamet etti.
اَخْلَدَ بِهِ : Ona tutundu ya da ondan ayrılmadı.
اَخْلَدَ اِلَيْهِ : Ona yöneldi ve güvendi.
اَخْلَدَ fiili اِلٰى harfi cerri (edat) ile, “alışmak, bel bağlamak, saplanmak” manasındadır.
اَخْلَدَهُ : O kişi veya şey uzun bir süre kalmasına veya ikamet etmesine neden oldu, ebediyen kalmasına veya ikamet etmesine neden oldu.
خُلْدٌ وَ خُلُودٌ : Ebediyet; ölümsüzlük; ebedi varoluş hali.
دَارُ الْخُلْدِ : Cennet.
خَالِدٌ : Bir yerde yaşayan, uzun süre yaşayan ya da ebediyen yaşayan kişi.
مُخَلَّدٌ : Her zaman aynı yaşta; yaşı asla değişmeyen (ya da ebedi güç bahşedilmiş); hiç eskimeyen; kazançla ya da ziynetlerle veya takılarla bezenmiş.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
خَلَدَ | fiil-I | 2 | Kalıcı oldu | 26/129 |
أَخْلَدَ | fiil-IV | 2 | Bekasını devam ettirdi, (الى) alıştı, bel bağladı | 104/3 |
خَالِدٌ | isim | 74 | Bâki, kalıcı | 47/15 |
خُلْدٌ | isim | 6 | Bekası devam etmek, kalıcı olmak | 41/28 |
خُلُودٌ | isim | 1 | Bekası devam etmek, kalıcı olmak | 50/34 |
مُخَلَّدٌ | isim | 2 | Bekası devam ettirilen, bilezik ve küpeyle süslenmiş | 76/19 |
| Toplam | 87 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- خَلَّدَ
- أَخْلَدَ
- خَالِدٌ
- خُلُودٌ
Zıt Manada Kelimeler
- خَلَّدَ
- أَخْلَدَ
- خَالِدٌ
- خُلُودٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hald | خَلْد | Devamlılık. Süreklilik. Daimi. Bâki. |
Huld | خُلْد | Ebedilik. Sonu olmamak. |
Hulûd | خُلُود | Ebedilik. Devam üzere olmak. Bir şey asli haleti üzere daim olmak. |
Hâlid | خَالِد | Sonsuz, dâimi, ebedi. |
Tahlîd | تَخْلِيد | Devamlı olarak oturtma veya oturtulma. |
Muhallid | مُخَلِّد | Ebedileştiren. Devamlı, sürekli ve ebedi kılan. |
Muhalled | مُخَلَّد | Ebedi. Daimî. Bâkî. Sürekli olarak kalan. |
İhlâd | إِخْلَاد | Meyletmek, yönelmek, eğilmek. Sonsuzlaştırmak , ebedi kılmak. |
Tahallüd | تَخَلُّد | Bir yerde devamlı kalmak. Devamlı olmak. |
Mütehallid | مُتَخَلِّد | Bir yerde devamlı olarak kalan. Ebedi, sermedi. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
خَلَدَ : Fiil-I.
25:69 | يُضَاعَفْ لَهُ الْعَذَابُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَيَخْلُدْ فِيهِ مُهَانًا |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü onun azabı kat kat artırılır ve horlanmış olarak orada ebedî kalır. * |
26:129 | وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ |
Diyanet Meali: | “İçlerinde ebedî yaşama ümidiyle sağlam yapılar mı ediniyorsunuz?” * |
أَخْلَدَ : Fiil-IV.
7:176 | وَلَوْ شِئْنَا لَرَفَعْنَاهُ بِهَا وَلَٰكِنَّهُ أَخْلَدَ إِلَى الْأَرْضِ وَاتَّبَعَ هَوَاهُ |
Diyanet Meali: | Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. |
104:3 | يَحْسَبُ أَنَّ مَالَهُ أَخْلَدَهُ |
Diyanet Meali: | O, malının, kendisini ebedîleştirdiğini sanır. * |
خَالِدٌ : İsim. İsm-i Fâil.
2:25 | وَلَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
2:39 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
2:81 | وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | (Evet, kötülük işleyip) suçu benliğini kaplamış (ve böylece şirke düşmüş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
2:82 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
2:162 | خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır. * |
2:217 | فَأُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. |
2:257 | يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ إِلَى الظُّلُمَاتِ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | (O da) onları aydınlıktan karanlıklara (sürükleyip) çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. |
2:275 | وَمَنْ عَادَ فَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Kim tekrar (faize) dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. |
3:15 | لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır.” |
3:88 | خَالِدِينَ فِيهَا لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ |
Diyanet Meali: | Onun (lânetin) içinde ebedî kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz. * |
3:107 | وَأَمَّا الَّذِينَ ابْيَضَّتْ وُجُوهُهُمْ فَفِي رَحْمَةِ اللَّهِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
3:116 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
3:136 | أُولَٰئِكَ جَزَاؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. |
3:198 | لَٰكِنِ الَّذِينَ اتَّقَوْا رَبَّهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نُزُلًا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. |
4:13 | وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. |
4:14 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا خَالِدًا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. |
4:57 | سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَهُمْ فِيهَا أَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenleri ise, içinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. |
4:93 | وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Kim bir mü’mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. |
4:122 | سَنُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا |
Diyanet Meali: | (İman edip salih ameller işleyenleri de) ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. |
4:169 | إِلَّا طَرِيقَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | (Allah onları) ancak içinde ebedî kalacakları cehennemin yoluna iletir. |
5:80 | لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنْفُسُهُمْ أَنْ سَخِطَ اللَّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki kendileri için önceden (ahirete) gönderdikleri şey; Allah’ın onlara gazap etmesi ne kötüdür! Onlar azap içinde ebedî kalıcıdırlar. |
5:85 | فَأَثَابَهُمُ اللَّهُ بِمَا قَالُوا جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Dedikleri bu söze karşılık Allah onlara, devamlı kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetleri mükâfat olarak verdi. |
5:119 | لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler vardır. |
6:128 | قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” |
7:20 | مَا نَهَاكُمَا رَبُّكُمَا عَنْ هَٰذِهِ الشَّجَرَةِ إِلَّا أَنْ تَكُونَا مَلَكَيْنِ أَوْ تَكُونَا مِنَ الْخَالِدِينَ |
Diyanet Meali: | “Rabbiniz size bu ağacı ancak, melek olmayasınız, ya da (cennette) ebedî kalacaklardan olmayasınız diye yasakladı.” |
7:36 | وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
7:42 | وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | İman edip salih ameller işleyenlere gelince -ki biz kişiye ancak gücünün yettiğini yükleriz- işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalıcıdırlar. * |
9:17 | أُولَٰئِكَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ وَفِي النَّارِ هُمْ خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır. |
9:22 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا إِنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onlar orada ebedî kalacaklardır. Şüphesiz, Allah katında büyük bir mükâfat vardır. * |
9:63 | أَلَمْ يَعْلَمُوا أَنَّهُ مَنْ يُحَادِدِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَأَنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدًا فِيهَا |
Diyanet Meali: | Allah’a ve Resûlüne karşı gelen kimseye, içinde ebedî kalacağı cehennem ateşinin olduğunu bilmediler mi? |
9:68 | وَعَدَ اللَّهُ الْمُنَافِقِينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْكُفَّارَ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Allah, erkek münafıklara, kadın münafıklara ve kâfirlere, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşini va’detti. |
9:72 | وَعَدَ اللَّهُ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler va’detti. |
9:89 | أَعَدَّ اللَّهُ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. |
9:100 | وَأَعَدَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي تَحْتَهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. |
10:26 | وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onların yüzlerine ne bir kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî kalacaklardır. |
10:27 | كَأَنَّمَا أُغْشِيَتْ وُجُوهُهُمْ قِطَعًا مِنَ اللَّيْلِ مُظْلِمًا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Sanki yüzleri, karanlık geceden parçalarla örtülmüştür. İşte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
11:23 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَأَخْبَتُوا إِلَىٰ رَبِّهِمْ أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | İman edip, salih ameller işleyen ve Rablerine gönülden bağlananlara gelince, işte onlar cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
11:107 | خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ إِلَّا مَا شَاءَ رَبُّكَ |
Diyanet Meali: | Onlar, gökler ve yerler durdukça orada ebedî olarak kalacaklardır. Ancak Rabbinin dilemesi başka. |
11:108 | وَأَمَّا الَّذِينَ سُعِدُوا فَفِي الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا مَا دَامَتِ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. |
13:5 | وَأُولَٰئِكَ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَأُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır ve işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. |
14:23 | وَأُدْخِلَ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İnanan ve salih ameller işleyenler, ebedî kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. |
16:29 | فَادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ |
Diyanet Meali: | “Haydi, içinde ebedî kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” * |
18:108 | خَالِدِينَ فِيهَا لَا يَبْغُونَ عَنْهَا حِوَلًا |
Diyanet Meali: | (Onlar için) içlerinde ebedî kalacakları (Firdevs cennetleri bir konaktır). Oradan ayrılmak istemezler. * |
20:76 | جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | İçinden ırmaklar akan, içinde ebediyyen kalacakları Adn cennetleri vardır. |
20:101 | خَالِدِينَ فِيهِ وَسَاءَ لَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِمْلًا |
Diyanet Meali: | Onlar o günahın cezası içinde ebediyen kalacaklardır. Sûra üfürüleceği gün, bu ağır yük onlar için ne kötü bir yüktür! * |
21:8 | وَمَا جَعَلْنَاهُمْ جَسَدًا لَا يَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَمَا كَانُوا خَالِدِينَ |
Diyanet Meali: | Biz, onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de değillerdi. * |
21:34 | وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? * |
21:99 | لَوْ كَانَ هَٰؤُلَاءِ آلِهَةً مَا وَرَدُوهَا وَكُلٌّ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer onlar ilâh olsalardı oraya varmazlardı. Hâlbuki hepsi orada ebedî kalacaklardır. * |
21:102 | لَا يَسْمَعُونَ حَسِيسَهَا وَهُمْ فِي مَا اشْتَهَتْ أَنْفُسُهُمْ خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedî olarak kalırlar. * |
23:11 | الَّذِينَ يَرِثُونَ الْفِرْدَوْسَ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
23:103 | وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır. * |
25:16 | لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ خَالِدِينَ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًا مَسْئُولًا |
Diyanet Meali: | Ebedî olarak kalacakları orada onlar için diledikleri her şey vardır. Bu, Rabbinin uhdesine aldığı, (yerine getirilmesi) istenen bir va’didir. * |
25:76 | خَالِدِينَ فِيهَا حَسُنَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا |
Diyanet Meali: | Orada ebedî kalırlar. Orası ne güzel bir durak ve ne güzel bir konaktır! * |
29:58 | لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Onları içinden ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleştireceğiz. |
31:9 | خَالِدِينَ فِيهَا وَعْدَ اللَّهِ حَقًّا وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | İçlerinde ebedî kalacakları (Naîm cennetleri vardır). Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
33:65 | خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Hiçbir dost, hiçbir yardımcı bulamayacaklardır. * |
39:72 | قِيلَ ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | “İçinde ebedî kalmak üzere cehennemin kapılarından girin.” |
39:73 | وَقَالَ لَهُمْ خَزَنَتُهَا سَلَامٌ عَلَيْكُمْ طِبْتُمْ فَادْخُلُوهَا خَالِدِينَ |
Diyanet Meali: | Ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.” |
40:76 | ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ |
Diyanet Meali: | Onlara, “Ebedî kalmak üzere cehennem kapılarından girin. Büyüklük taslayanların yeri ne kötüdür!” (denir). * |
43:71 | وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Canlarının istediği ve gözlerinin hoşlandığı her şey oradadır. Siz orada ebedî olarak kalacaksınız. |
43:74 | إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklardır. * |
46:14 | أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar cennetliklerdir. Yapmakta olduklarına karşılık, orada sürekli kalacaklardır. * |
47:15 | كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Bu cennetliklerin durumu), ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? |
48:5 | لِيُدْخِلَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Bütün bunlar Allah’ın; inanan erkek ve kadınları, içlerinden ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlere koyması içindir. |
57:12 | بُشْرَاكُمُ الْيَوْمَ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | “Bugün size müjdelenen şey içlerinden ırmaklar akan, ebedî olarak kalacağınız cennetlerdir.” |
58:17 | لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Onların malları da, evlatları da Allah’a karşı kendilerine bir yarar sağlamayacaktır. Onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. * |
58:22 | وَيُدْخِلُهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Onları, içlerinden ırmaklar akan ve içlerinde ebedî kalacakları cennetlere sokacaktır. |
59:17 | فَكَانَ عَاقِبَتَهُمَا أَنَّهُمَا فِي النَّارِ خَالِدَيْنِ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Nihayet ikisinin de (azdıranın da azanın da) akıbeti, ebediyen ateşte kalmaları olmuştur. |
64:9 | وَيُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Ve onu içinden ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlere sokar. |
64:10 | أُولَٰئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ خَالِدِينَ فِيهَا وَبِئْسَ الْمَصِيرُ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennemliklerdir. Ne kötü varılacak yerdir orası! |
65:11 | يُدْخِلْهُ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere sokar. |
72:23 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | “Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” |
98:6 | إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ وَالْمُشْرِكِينَ فِي نَارِ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, inkâr eden kitap ehli ile Allah’a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem ateşindedirler. |
98:8 | جَزَاؤُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Rableri katında onların mükâfatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedî kalacakları Adn cennetleridir. |
خُلْدٌ : İsim.
10:52 | ثُمَّ قِيلَ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ |
Diyanet Meali: | Sonra da zulmedenlere, “Ebedî azabı tadın!” denilecektir. |
20:120 | قَالَ يَا آدَمُ هَلْ أَدُلُّكَ عَلَىٰ شَجَرَةِ الْخُلْدِ وَمُلْكٍ لَا يَبْلَىٰ |
Diyanet Meali: | Şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” |
21:34 | وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ أَفَإِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ |
Diyanet Meali: | Biz, senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ebedî mi kalacaklar? * |
25:15 | قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Bu mu daha hayırlıdır, yoksa Allah’a karşı gelmekten sakınanlara va’dedilen ebedîlik cenneti mi?” |
32:14 | إِنَّا نَسِينَاكُمْ وَذُوقُوا عَذَابَ الْخُلْدِ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Biz de sizi unuttuk. Yapmakta olduklarınıza karşılık ebedî azabı tadın.” |
41:28 | ذَٰلِكَ جَزَاءُ أَعْدَاءِ اللَّهِ النَّارُ لَهُمْ فِيهَا دَارُ الْخُلْدِ |
Diyanet Meali: | İşte böyle, Allah düşmanlarının cezası ateştir. (Âyetlerimizi inkâr etmelerinin cezası olarak) orada onlar için ebedîlik yurdu vardır. |
خُلُودٌ : İsim.
50:34 | ادْخُلُوهَا بِسَلَامٍ ذَٰلِكَ يَوْمُ الْخُلُودِ |
Diyanet Meali: | “Oraya esenlikle girin. İşte bu, ebedîlik günüdür.” * |
مُخَلَّدُونَ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Tef’îl Bâbı (II. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُخَلَّدٌ
56:17 | يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ |
Diyanet Meali: | Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında … dolaştırırlar. * |
76:19 | وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ إِذَا رَأَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا |
Diyanet Meali: | Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaşır. * |