KÖK HARFLER: ز ل ل
ANLAM:
زَلَّ : Kaymak ve düşmek. Haktan sapmak, başka yöne yönelmek.
AÇIKLAMA:
زَلَّةٌ kelimesi temelde “herhangi bir kasıt olmadan, kasıtsız olarak ayağın salınması veya gevşemesi” anlamına gelir. Fiil olarak “Ayağı kaydı” anlamında زَلَّتْ رِجْلُهُ-تَزِلُّ şeklinde kullanılır.
مَزِلَّةٌ : Kaygan yer.
Ayak kaymasına benzetilerek “hiç bir kasıt olmadan, kasıtsız işlenen suça, günaha veya kabahate” زَلَّةٌ denmiştir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَإِنْ زَلَلْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ : Size apaçık deliller geldikten sonra, yine de kayarsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir (2/209). Şu sözünde de buradan gelir: فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ : Şeytan onların ayaklarını kaydırdı (2/36).
اِسْتَزَلَّهُ : Filan kişi onun زَلَّةٌ’sinin (ayağının kaymasının) yollarını aradı veya buna çalıştı. Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا : İki topluluğun karşılaştığı gün, içinden yüz çevirenlerin, yaptıklarının bir kısmından ötürü şeytan ayaklarını kaydırmak istemişti (3/155).. Yani “şeytan, ayakları kayıncaya kadar onları çekip sürükledi…” Çünkü insan, küçük bir hata işlemede kendine ruhsat verdiğinde, şeytanın o kimseye yol bulmasında, yaklaşmasında bu hatanın kolaylaştırıcı bir rolü olur.
Allah Rasulünün (s.a.v.) şu sözüne gelince: مَنْ أُزِلَّتْ إِلَيْهِ نِعْمَةٌ فَلْيَشْكُرْهَا. Yani “her kime, ihsan edenin, bahşedenin herhangi bir kastı olmaksızın, bir nimet ulaştırılırsa ona şükretsin.” Burada şuna dikkat çekilmek istenmektedir:
Eğer böyle bir nimetin şükrü gerekiyorsa, acaba kasıtlı olarak verilmiş bir nimetin durumu nasıldır?
تَزَلْزُلٌ : İleri geri hareket etmek, gidip gelmek, sallanmak veya çalkalamak. Lafzındaki harfler tekrarlanırken “bunda زَلَلٌ (ayak kayması) anlamının tekrar edildiğine” dikkat çekilmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: إِذَا زُلْزِلَتِ اْلأَرْض زِلْزَالَهَا : Yer o sarsıntıyla sarsıldığında (99/1). Yine şöyle buyurmuştur: إِنَّ زَلْزَلَةَ السَّاعَةِ شَيْءٌ عَظِيمٌ : Şüphe yok ki kıyâmetin sarsıntısı pek büyük bir şeydir (22/1); وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَدِيدًا : Şiddetli bir sarsıntıyla sarsılmışlardı (33/11). Yani “yılmadan, dehşetten (korkudan) dolayı sarsılmışlardı”. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
زَلَّ (geniş zaman يَزَلُّ mastar isim زَلٌّ ve زَلَلٌ ve زُلُولٌ): Kaydı ve düştü.
زَلَّ عَنِ الْحَقِّ : Haktan saptı ya da başka yöne yöneldi.
زَلَّ عُمُرُهُ : Hayatı kaydı.
زَلَّ فِى نُطْقِهِ : Konuşmasında bir hata veya yanlış yaptı; زَلَّ زَلَّةً de aynı manadadır.
اَزَلَّهُ ve اِسْتَزَلَّهُ : Onun kaymasına neden oldu ya da onu kaydırdı.
اَزَلَّهُ عَنْ رَاْيِهِ : Onu fikrinden döndürdü.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
زَلَّ | fiil-I | 2 | Kaydı, günaha girdi | 2/209 |
أَزَلَّ | fiil-IV | 1 | Kaydırdı, hataya düşürdü | 2/36 |
اِسْتَزَلَّ | fiil-X | 1 | Günaha soktu, kaydırdı | 3/155 |
| Toplam | 4 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- زَلَّ (a)
- زَلَّ (b)
- زَلَّةٌ
- زُلَالٌ
- عَذْبٌ > bak: ع ذ ب
- فُرَاتٌ > bak: ف ر ت
- قُرَاحٌ > bak: ق ر ح
- سَلْسَبِيلٌ > bak: سَلْسَبِيل
- سَلْسَالٌ
- نَمِيرٌ
Zıt Manada Kelimeler
- زَلَّ (a)
- زَلَّ (b)
- زَلَّةٌ
- زُلَالٌ
- آسِنٌ > bak: أ س ن
- آجِنٌ
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Zell | زَلّ | Yanlışlık yapma. |
Zellet | زَلَّة | Sürçme, sürçüp kayma. |
Zellât | زَلَّات | Yanılmalar. |
Zelle | زَلّ | Ayağı kayma. Sürçme. Yanlışlık yapma. |
Zelel | زَلَل | Eksiklik. |
Zıl (Zılmak) | ——— | Kaymak, sıvışmak. |
Zelîl | زَلِيل | Sürçüp düşen. Yanılan. |
İstizlâl | اِسْتِزْلَال | Ayağını kaydırmak istemek. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
زَلَّ : Fiil-I.
2:209 | فَإِنْ زَلَلْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَتْكُمُ الْبَيِّنَاتُ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ |
Diyanet Meali: | Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. * |
16:94 | وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا |
Diyanet Meali: | Yeminlerinizi aranızda hile ve fesat sebebi yapmayın. Sonra sağlamca bastıktan sonra ayak(larınız) kayar.. |
أَزَلَّ : Fiil-IV.
2:36 | فَأَزَلَّهُمَا الشَّيْطَانُ عَنْهَا فَأَخْرَجَهُمَا مِمَّا كَانَا فِيهِ |
Diyanet Meali: | Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. |
اِسْتَزَلَّ : Fiil-X.
3:155 | إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ بِبَعْضِ مَا كَسَبُوا |
Diyanet Meali: | … şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. |