KÖK HARFLER: م ك ن
ANLAM:
مَكُنَ : Emir’in nezdinde mertebeye, itibara, güce, saygınlığa sahip olmak. (Bir şey) kuvvetlenmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek | |
مَكَّنَ | fiil-II | 13 | Yerleştirdi, imkan verdi | 12/21 |
أَمْكَنَ | fiil-IV | 1 | Muktedir kıldı | 8/71 |
مَكيِنٌ | isim | 4 | Sarsılmaz, sabit ve sağlam, kadri yüce, mertebesi yüksek | 81/20 |
Toplam | 18 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- مَكَّنَ
- مَكِينٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Mekn | مَكْن | Kudret, kuvvet, güç. | |
Mekân | مَكَان | Yer, bulunulan yer. | |
Mekîn | مَكِين | Vakarlı, temkinli, güç sahibi kimse. | Çoğulu: Mükenâ’ |
Mekînet | مَكِينَة | *Vakar, onur. | |
Mekânet | مَكَانَة | Nüfuz, kudret. | |
Temkîn | تَمْكِين | Ağır başlılık, usluluk. | |
İmkân | إِمْكَان | Mümkün olmak. | |
Mümkün | مُمْكِن | Muhtemel, olabilir, olası. | |
Temekkün | تَمَكُّن | Mekanlanmak. Yerleşmek. Yer tutmak. Vakar ve temkin sahibi olmak. | |
Lâmekân | لَا مَكَان | 1: Mekânı olmayan, mekânsız. 2: Yersiz yurtsuz, belli bir adresi olmayan. |
Lâmekân kelimesi, “mekânsız, uzam dışı” anlamına gelen lâ mekân (لَا مَكَان) ifadesinden gelmektedir.
Şerefü’l mekân bi’l mekîn: Mekânın şerefi, mekîn iledir.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَكَّنَ : Fiil-II.
6:6 | أَلَمْ يَرَوْا كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنْ قَرْنٍ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Onlardan önce nice nesilleri helâk ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde (size vermediğimiz) imkân ve iktidarı onlara vermiştik. |
6:6 | مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ مَا لَمْ نُمَكِّنْ لَكُمْ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. |
7:10 | وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size yeryüzünde imkân ve iktidar verdik. Sizin için orada birçok geçim imkânları da yarattık. |
12:21 | وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik. |
12:56 | وَكَذَٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْأَرْضِ يَتَبَوَّأُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. |
18:84 | إِنَّا مَكَّنَّا لَهُ فِي الْأَرْضِ وَآتَيْنَاهُ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ سَبَبًا |
Diyanet Meali: | Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik. * |
18:95 | قَالَ مَا مَكَّنِّي فِيهِ رَبِّي خَيْرٌ فَأَعِينُونِي بِقُوَّةٍ |
Diyanet Meali: | Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin…” dedi. |
22:41 | الَّذِينَ إِنْ مَكَّنَّاهُمْ فِي الْأَرْضِ أَقَامُوا الصَّلَاةَ |
Diyanet Meali: | Onlar öyle kimselerdir ki, şâyet kendilerine yeryüzünde imkân ve iktidar versek, namazı dosdoğru kılarlar… |
24:55 | وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَىٰ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine (dair vaadde bulunmuştur). Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir. |
28:6 | وَنُمَكِّنَ لَهُمْ فِي الْأَرْضِ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde onları kudret sahibi kılalım… |
28:57 | أَوَلَمْ نُمَكِّنْ لَهُمْ حَرَمًا آمِنًا يُجْبَىٰ إِلَيْهِ ثَمَرَاتُ كُلِّ شَيْءٍ |
Diyanet Meali: | Biz onları her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? |
46:26 | وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ فِيمَا إِنْ مَكَّنَّاكُمْ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. |
46:26 | وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ فِيمَا إِنْ مَكَّنَّاكُمْ فِيهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, size vermediğimiz imkân ve iktidarı onlara vermiştik. |
أَمْكَنَ : Fiil-IV.
8:71 | فَقَدْ خَانُوا اللَّهَ مِنْ قَبْلُ فَأَمْكَنَ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Eğer sana hainlik etmek isterlerse, bil ki) onlar daha önce Allah’a da hainlik etmişlerdi de Allah onlara karşı (sana) imkân vermişti. |
مَكيِنٌ : İsim.
23:13 | ثُمَّ جَعَلْنَاهُ نُطْفَةً فِي قَرَارٍ مَكِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onu az bir su (meni) hâlinde sağlam bir karargâha (ana rahmine) yerleştirdik. * |
77:21 | فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَكِينٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onu sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk. * |
81:20 | ذِي قُوَّةٍ عِنْدَ ذِي الْعَرْشِ مَكِينٍ |
Diyanet Meali: | Güçlü ve Arş’ın sahibi katında itibarlı…* |
12:54 | فَلَمَّا كَلَّمَهُ قَالَ إِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَكِينٌ أَمِينٌ |
Diyanet Meali: | Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.” |