KÖK HARFLER: ذ ن ب
ANLAM:
ذَنَبَ : Yolundan sapmadan, birisinin ardından gitmek, kuyruğunu takip etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
ذَنَبَ (geniş zaman يَذْنُبُ ve يَذْنِبُ mastar isim ذَنْبٌ):
ذَنَبَهُ : Yolundan sapmadan, onun ardından gitti, kuyruğunu takip etti.
اَذْنَبَ : Bir günah, suç, hata, zaaf, ihmal, kabahat, olağan bir kusur işledi.
ذَنَبٌ bir kuyruk veya insanda, vücudun kuyruğa denk gelen kısmı.
ذَنْبٌ : Bir günah, suç, hata, zaaf, ihmal, kabahat, olağan bir kusur; ister kasten olsun isterse dikkatsizlik sonucu gerçekleşmiş olsun bir cürüm veya bir itaatsizlik eylemi. İmam Ragıp’a göre ذَنْبٌ zararlı bir sonucu olan ve kişiyi hesaba çekilme hususunda sorumlu kılan hatalar ve yanlışlar, manasına gelmektedir. اِثْمٌ kelimesinden, ya kasten ya da dikkatsizlikle gerçekleşmiş olma hususunda ayrılır; ذَنْبٌ bilhassa kastendir. (Çoğul hali: ذُنُوبٌ) ve ذَنْبٌ de kimi zaman çoğul olarak kullanılmaktadır.
ذَنُوبٌ : Uzun bir kuyruğu olan bir at; büyük bir kova; suyla tamamen dolu veya neredeyse suyla tamamen dolu bir kova; bir pay, hisse veya kısım; mecazi olarak “yağmur” manasında kullanılmaktadır.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
ذَنْبٌ | isim | 37 | Günah, suç | 26/14 | Çoğulu: ذُنُوبٌ |
ذَنُوبٌ | isim | 2 | Nasib, hisse, pay | 51/59 |
|
| Toplam | 39 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- ذَنْبٌ (a)
- ذَنْبٌ (b)
- سَيِّئَةٌ > bak: س و أ
- ذَنَبٌ
- ذَيْلٌ
- ذَنُوبٌ
Zıt Manada Kelimeler
- ذَنْبٌ
AÇIKLAMA:
ZENB ile MA‘SIYET kelimeleri arasındaki fark
( ذ ن ب – ع ص ي )
Ma‘sıyet sözü, ma‘sıyetin nehyedilmiş (yasaklanmış) olduğunu haber verir. Zenb sözü ise, kelamcılara göre “cezayı hak eden davranış” olduğunu haber verir. Başka bir görüşe göre ise, zenb, “kötü, çirkin davranış”tır. (Farklar Sözlüğü 337) Bknz: ( ع ص ي )
İSM ve ZENB ve CÜRM ve HÛB ve VİZR kelimeleri arasındaki fark
( أ ث م – ذ ن ب – ج ر م – ح و ب – و ز ر )
Dildeki asıl anlamı itibarıyla ism, “taksîr” (eksik/kusurlu yapmak) anlamına gelir. Biri kusur işlediğinde esime (eksik yaptı) denilir. Bundan dolayı hamr’a (içkiye), ism denilmiştir; çünkü o, içen kimsenin aklını alıp götürdüğü için, ona eksiklik meydana getirir.
Zenb, “kulun ardından gittiği çirkin bir fiil”dir. Takip etme manası ön plandadır. Kelimenin asıl manasının “kuyruk” olması, bu peşinden gitme eylemine isim olmayı gerektirmiştir. Ayrıca kuyruk sahibinde bulunan en rezil uzuvdur. Bu yüzden kelime rezil işlere de isim olmuştur.
Cürm, kişinin vacib olan şey ile bağını kesen şeydir. Çünkü kelimenin aslında “kesmek” manası vardır.
Hûb, “bir şeyin men edilmiş olduğunu” ifade eder. Arapça kökü, “zecr” (men etme) anlamındadır. Bundan dolayı erkek develeri kovmak için, “havb, havb!” ifadesi kullanılır.
Vizr, “sahibine ağır gelen yük” anlamını ifade eder. Asıl anlamı, sikâl (ağırlık)tır. (Farklar Sözlüğü 343) Bknz: ( أ ث م – ج ر م – ح و ب – و ز ر )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Zenb | ذَنْب | Günah. | Çoğul: Zünûb |
Müznib | مُذْنِب | Günah, suç işleyen. | Çoğul: Müznibîn |
Zennûbe | ذَنُّوبَة | Günahkar. |
|
Eznâb | أَذْنَاب | Suçlar, günahlar. |
|
İznâb | إِذْنَاب | Günah işleme. Günahkar olma. |
|
Tezennüb | تَذَنُّب | Kuyruk sallandırmak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
ذَنْبٌ : İsim. Çoğulu: ذُنُوبٌ
3:11 | فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَاللَّهُ شَدِيدُ الْعِقَابِ |
Diyanet Meali: | Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır. |
3:16 | الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler… |
3:31 | قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. |
3:135 | وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenlerdir. |
3:135 | فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- … |
3:147 | قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَإِسْرَافَنَا فِي أَمْرِنَا |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla” dediler. |
3:193 | رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّئَاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْأَبْرَارِ |
Diyanet Meali: | “Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.” |
5:18 | وَقَالَتِ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَىٰ نَحْنُ أَبْنَاءُ اللَّهِ وَأَحِبَّاؤُهُ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُمْ بِذُنُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | (Bir de) yahudiler ve hıristiyanlar, “Biz Allah’ın oğulları ve sevgili kullarıyız” dediler. De ki: “Öyleyse (Allah) size neden günahlarınız sebebiyle azap ediyor?” |
5:49 | فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. |
6:6 | فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَنْشَأْنَا مِنْ بَعْدِهِمْ قَرْنًا آخَرِينَ |
Diyanet Meali: | Sonra da günahları sebebiyle onları helâk ettik ve arkalarından başka bir nesil var ettik. |
7:100 | أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. |
8:52 | كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr etmişler, Allah da kendilerini günahları sebebiyle hemen yakalamıştı. |
8:54 | كَذَّبُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ فَأَهْلَكْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ وَأَغْرَقْنَا آلَ فِرْعَوْنَ |
Diyanet Meali: | Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlar, biz de onları günahları sebebiyle helâk etmiştik ve Firavun ailesini de suda boğmuştuk. |
9:102 | وَآخَرُونَ اعْتَرَفُوا بِذُنُوبِهِمْ خَلَطُوا عَمَلًا صَالِحًا وَآخَرَ سَيِّئًا |
Diyanet Meali: | Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. |
12:29 | يُوسُفُ أَعْرِضْ عَنْ هَٰذَا وَاسْتَغْفِرِي لِذَنْبِكِ |
Diyanet Meali: | “Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile.” |
12:97 | قَالُوا يَا أَبَانَا اسْتَغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا إِنَّا كُنَّا خَاطِئِينَ |
Diyanet Meali: | Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler.* |
14:10 | يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | (Hâlbuki) O, günahlarınızı bağışlamak ve sizi belli bir zamana kadar ertelemek için sizi (imana) çağırıyor. |
17:17 | وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Kullarının günahlarını hakkıyla bilici ve görücü olarak Rabbin yeter. |
25:58 | وَكَفَىٰ بِهِ بِذُنُوبِ عِبَادِهِ خَبِيرًا |
Diyanet Meali: | Kullarının günahlarından hakkıyla haberdar olarak O yeter! |
26:14 | وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ |
Diyanet Meali: | “Bir de onlara karşı ben suçlu durumundayım. Bu yüzden onların beni öldürmelerinden korkarım.”* |
28:78 | وَلَا يُسْأَلُ عَنْ ذُنُوبِهِمُ الْمُجْرِمُونَ |
Diyanet Meali: | Suçlulukları kesinleşmiş olanlara günahları konusunda soru sorulmaz (Çünkü Allah hepsini bilir). |
29:40 | فَكُلًّا أَخَذْنَا بِذَنْبِهِ |
Diyanet Meali: | Bunların her birini kendi günahları yüzünden yakaladık. |
33:71 | يُصْلِحْ لَكُمْ أَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. |
39:53 | لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. |
40:3 | غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدِيدِ الْعِقَابِ ذِي الطَّوْلِ |
Diyanet Meali: | (Bu kitabın indirilmesi), günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı ağır olan, lütuf sahibi (Allah tarafındandır). |
40:11 | قَالُوا رَبَّنَا أَمَتَّنَا اثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا اثْنَتَيْنِ فَاعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا |
Diyanet Meali: | Onlar da şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Günahlarımızı kabulleniyoruz.” |
40:21 | فَأَخَذَهُمُ اللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُمْ مِنَ اللَّهِ مِنْ وَاقٍ |
Diyanet Meali: | Böyle iken Allah, günahları sebebiyle onları yakaladı. Onları Allah’ın azabından koruyacak hiç kimse olmadı. |
40:55 | فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Ey Muhammed! Sabret. Allah’ın va’di şüphesiz gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. (Akşam-sabah) Rabbini hamd ederek tespih et. |
46:31 | أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah’ın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın. |
47:19 | فَاعْلَمْ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا اللَّهُ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ |
Diyanet Meali: | Bil ki Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Hem kendinin, hem de inanmış erkek ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! |
48:2 | لِيَغْفِرَ لَكَ اللَّهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ |
Diyanet Meali: | Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın. |
55:39 | فَيَوْمَئِذٍ لَا يُسْأَلُ عَنْ ذَنْبِهِ إِنْسٌ وَلَا جَانٌّ |
Diyanet Meali: | İşte o gün ne insana, ne cine günahı sorulmayacak.* |
61:12 | يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ |
Diyanet Meali: | (Bunu yapınız ki) Allah, günahlarınızı bağışlasın, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere koysun. |
67:11 | فَاعْتَرَفُوا بِذَنْبِهِمْ فَسُحْقًا لِأَصْحَابِ السَّعِيرِ |
Diyanet Meali: | İşte böylece günahlarını itiraf ederler. Artık alevli ateştekiler Allah’ın rahmetinden uzak olsun!* |
71:4 | يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Sizin günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vakte kadar ertelesin. |
81:9 | بِأَيِّ ذَنْبٍ قُتِلَتْ |
Diyanet Meali: | Hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman..* |
91:14 | فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوَّاهَا |
Diyanet Meali: | Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.* |
ذَنُوبٌ : İsim.
51:59 | فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. |
51:59 | فَإِنَّ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا ذَنُوبًا مِثْلَ ذَنُوبِ أَصْحَابِهِمْ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz zulmedenler için (önceki müşrik) arkadaşlarının azap payı gibi payları vardır. |