KÖK HARFLER: ع ص ي
ANLAM:
عَصَى : İtaat etmemek, birisine karşı başkaldırmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
عَصَى (geniş zaman يَعْصِى mastar isim عَصْىٌ ve مَعْصِيَةٌ ve عِصْيَانٌ):
عَصَاهُ : Ona itaat etmedi ya da ona karşı başkaldırdı.
عَصَا الْعِرْقُ : Damarın kanaması kesilmedi.
عَاصٍ ve عَصِىٌّ : İtaat etmeme, başkaldırma, itaatsiz veya isyankar. عَاصُونَ ve عُصَاةٌ şu sözcüğün çoğul halleridir: عَاص
عَصِىٌّ aynı zamanda şu sözcüğün pekiştirmeli halidir: عَاصٍ ve çok itaatsiz veya isyankar, manasına gelmektedir.
اَلْعَاصِى anasına itaat etmediği ve onu takip etmediğinde genç deve için kullanılan bir namdır.
عِصْيَانٌ ve مَعْصِيَةٌ : İsyan etmek, baş kaldırmak, şu sözcüğün zıttıdır: طَاعَةٌ
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
عَصَى | fiil-I | 27 | İsyan etti, baş kaldırdı | 79/21 |
عَصِىٌّ | isim | 2 | Asi, isyankar, baş kaldıran | 19/14 |
عِصْيَانٌ | isim | 1 | İtaat etmemek, baş kaldırmak | 49/7 |
مَعْصِيَةٌ | isim | 2 | İtaat etmemek, baş kaldırmak | 58/9 |
| Toplam | 32 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- عَصَى (a)
- عَصَى (b)
- عِصْيَانٌ
- مَعْصِيَةٌ
Zıt Manada Kelimeler
- عَصَى (a)
- عَصَى (b)
- عِصْيَانٌ
- مَعْصِيَةٌ
AÇIKLAMA:
ZENB ile MA‘SIYET kelimeleri arasındaki fark
( ذ ن ب – ع ص ي )
Ma‘sıyet sözü, ma‘sıyetin nehyedilmiş (yasaklanmış) olduğunu haber verir. Zenb sözü ise, kelamcılara göre “cezayı hak eden davranış” olduğunu haber verir. Başka bir görüşe göre ise, zenb, “kötü, çirkin davranış”tır. (Farklar Sözlüğü 337) Bknz: ( ذ ن ب )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Asî | عَصِيّ | Çok isyancı. |
|
Âsî | عَاصِى | İsyan eden. |
|
İsyân | عِصْيَان | İtaatsizlik. Emre karşı gelmek. Ayaklanmak. | İsyankâr |
Ma’siyet | مَعْصِيَة | İtaatsizlik, günah, isyan. | Şeddesiz mi |
Teassî | تَعَصِّى | 1: Muhalefet etmek, karşı gelmek. 2: Sopayla vurmak. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
عَصَى : Fiil-I.
2:61 | ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Bütün bunların sebebi ise, isyan etmeleri ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. |
2:93 | قَالُوا سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَأُشْرِبُوا فِي قُلُوبِهِمُ الْعِجْلَ بِكُفْرِهِمْ |
Diyanet Meali: | Onlar, “Dinledik, karşı geldik” demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. |
3:112 | وَيَقْتُلُونَ الْأَنْبِيَاءَ بِغَيْرِ حَقٍّ ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor) ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi. |
3:152 | وَعَصَيْتُمْ مِنْ بَعْدِ مَا أَرَاكُمْ مَا تُحِبُّونَ |
Diyanet Meali: | Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, (za’f gösterdiniz. Peygamber’in verdiği emir konusunda tartıştınız) ve emre karşı geldiniz. |
4:14 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَتَعَدَّ حُدُودَهُ يُدْخِلْهُ نَارًا |
Diyanet Meali: | Kim de Allah’a ve Peygamberine isyan eder ve O’nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu (ebedî kalacağı) cehennem ateşine sokar. |
4:42 | يَوْمَئِذٍ يَوَدُّ الَّذِينَ كَفَرُوا وَعَصَوُا الرَّسُولَ لَوْ تُسَوَّىٰ بِهِمُ الْأَرْضُ |
Diyanet Meali: | O kıyamet günü, Allah’ı inkâr edip Peygamber’e isyan edenler, yer yarılıp içine girmiş olmayı isterler. |
4:46 | وَيَقُولُونَ سَمِعْنَا وَعَصَيْنَا وَاسْمَعْ غَيْرَ مُسْمَعٍ |
Diyanet Meali: | “İşittik, karşı geldik”, “İşit, işitmez olası!” derler. |
5:78 | ذَٰلِكَ بِمَا عَصَوْا وَكَانُوا يَعْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü. |
6:15 | قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben Rabbime isyan edersem gerçekten, büyük bir günün (kıyamet gününün) azabından korkarım.” * |
10:15 | إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Eğer Rabbime isyan edecek olursam, elbette büyük bir günün azabından korkarım.” |
10:91 | آلْآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنْتَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ |
Diyanet Meali: | Şimdi mi?! Oysa daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. * |
11:59 | وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْا رُسُلَهُ |
Diyanet Meali: | İşte Âd kavmi! Rablerinin âyetlerini inkâr ettiler. O’nun peygamberlerine karşı geldiler.. |
11:63 | فَمَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ |
Diyanet Meali: | “O’na karşı geldiğim takdirde beni Allah’tan kim koruyabilir?” |
14:36 | فَمَنْ تَبِعَنِي فَإِنَّهُ مِنِّي وَمَنْ عَصَانِي فَإِنَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Artık kim bana uyarsa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, şüphesiz sen çok bağışlayan, çok merhamet edensin.” |
18:69 | قَالَ سَتَجِدُنِي إِنْ شَاءَ اللَّهُ صَابِرًا وَلَا أَعْصِي لَكَ أَمْرًا |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi. * |
20:93 | أَلَّا تَتَّبِعَنِ أَفَعَصَيْتَ أَمْرِي |
Diyanet Meali: | “(Saptıklarını gördüğün zaman) bana uymana (ne engel oldu?) Yoksa emrime karşı mı geldin?” |
20:121 | وَعَصَىٰ آدَمُ رَبَّهُ فَغَوَىٰ |
Diyanet Meali: | Âdem, Rabbine isyan etti ve yolunu şaşırdı. |
26:216 | فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer sana karşı gelirlerse, “Şüphesiz ben sizin yaptığınız şeylerden uzağım” de. * |
33:36 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبِينًا |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır. |
39:13 | قُلْ إِنِّي أَخَافُ إِنْ عَصَيْتُ رَبِّي عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Eğer ben Rabbime isyan edersem, şüphesiz büyük bir günün azabından korkarım.” * |
60:12 | وَلَا يَأْتِينَ بِبُهْتَانٍ يَفْتَرِينَهُ بَيْنَ أَيْدِيهِنَّ وَأَرْجُلِهِنَّ وَلَا يَعْصِينَكَ فِي مَعْرُوفٍ |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Mü’min kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek), elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, hiçbir iyi işte sana karşı gelmemek (konusunda sana biat etmek üzere geldikleri zaman, biatlarını kabul et.) |
66:6 | عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ |
Diyanet Meali: | O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen (ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır). |
69:10 | فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً |
Diyanet Meali: | Öyle ki Rablerinin elçilerine karşı geldiler. Bunun üzerine Allah da onları gittikçe artan bir azap ile yakaladı. * |
71:21 | قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي |
Diyanet Meali: | Nûh, dedi ki: “Rabbim! Gerçekten onlar bana karşı geldiler.” |
72:23 | وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ لَهُ نَارَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | “Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz onlar için, içinde ebedî kalacakları cehennem ateşi vardır.” |
73:16 | فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Ama Firavun o peygambere isyan etti, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde yakalayıverdik. * |
79:21 | فَكَذَّبَ وَعَصَىٰ |
Diyanet Meali: | Fakat o, Mûsâ’yı yalanladı ve isyan etti. * |
عَصِىٌّ : İsim.
19:44 | يَا أَبَتِ لَا تَعْبُدِ الشَّيْطَانَ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ عَصِيًّا |
Diyanet Meali: | “Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân’a isyankâr olmuştur.” * |
19:14 | وَبَرًّا بِوَالِدَيْهِ وَلَمْ يَكُنْ جَبَّارًا عَصِيًّا |
Diyanet Meali: | (O, Allah’tan sakınan), anne babasına iyi davranan bir kimse idi. İsyancı bir zorba değildi. * |
عِصْيَانٌ : İsim.
49:7 | وَكَرَّهَ إِلَيْكُمُ الْكُفْرَ وَالْفُسُوقَ وَالْعِصْيَانَ |
Diyanet Meali: | İnkârı, fasıklığı ve (İslâm’ın emirlerine) karşı çıkmayı da size çirkin göstermiştir. |
مَعْصِيَةٌ : İsim.
58:8 | وَيَتَنَاجَوْنَ بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | Günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşanları (görmedin mi)? |
58:9 | إِذَا تَنَاجَيْتُمْ فَلَا تَتَنَاجَوْا بِالْإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَمَعْصِيَتِ الرَّسُولِ |
Diyanet Meali: | (Ey iman edenler!) Siz baş başa gizlice konuştuğunuz zaman, günah, düşmanlık ve peygambere isyanı konuşmayın. |