KÖK HARFLER: س م ر
ANLAM:
سَمَرَ : Geceleyin sohbet etmek. Geceleyin şarap içmek.
سَمِرَ : ( Bir kişi veya şey) kahverengimsi, siyahımsı, koyu renkte olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
سَامِرٌ | isim | 1 | Gece sohbetinde bulunan, müsamereci, geceleyin toplantı yapan | 23/67 |
سَامِرِىٌّ | isim | 3 | Hz. Musa zamanında yaşamış olan bir kişi | 20/95 |
| Toplam | 4 |
|
|
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sâmir | سَامِر | Gece toplantıları. |
Esmer | أَسْمَر | Siyaha çalan buğday rengi. |
Semrâ’ | سَمْرَاء | Esmer. Kumral renkte olan. |
Sümre(t) | سُمْرَة | Esmerlik, karayağızlık. |
Müsâmere | مُسَامَرَة | 1: Okullarda öğrencilerin sunduğu, programında koşuk, oyun vb. gösterilerinin yer aldığı eğlence. 2: Çoğunlukla akşam toplantısı, akşam eğlencesi. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَامِرٌ : İsim.
23:67 | مُسْتَكْبِرِينَ بِهِ سَامِرًا تَهْجُرُونَ |
Diyanet Meali: | Siz buna karşı büyüklük taslayarak, geceleyin toplanıp hezeyanlar savururdunuz.* |
سَامِرِىٌّ : Özel isim.
20:85 | قَالَ فَإِنَّا قَدْ فَتَنَّا قَوْمَكَ مِنْ بَعْدِكَ وَأَضَلَّهُمُ السَّامِرِيُّ |
Diyanet Meali: | Allah, “Şüphesiz, biz senden sonra halkını sınadık; Sâmirî onları saptırdı” dedi. * |
20:87 | فَقَذَفْنَاهَا فَكَذَٰلِكَ أَلْقَى السَّامِرِيُّ |
Diyanet Meali: | “İşte onları ateşe attık. Sâmirî de aynı şekilde attı.” |
20:95 | قَالَ فَمَا خَطْبُكَ يَا سَامِرِيُّ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Ya senin derdin neydi ey Sâmirî?” dedi. * |