KÖK HARFLER: ح م م
ANLAM:
حَمَّ : (Suyu) ısıtmak, (yağı) eritmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَمَّ (geniş zamanlı يَحُمُّ mastar ismi حَمًّا):
حَمَّ الْمَاءُ : Suyu ısıttı.
حَمَّ الشَّحْمَةَ : Yağı eritti.
حَمَّ اللّٰهُ كَذَا : Allah (c.c.), onun için böyle bir şeye hükmetti.
حَمَّ حَمَّهُ : Malzemesini değerlendirdi.
حُمَّ الرَّجُلُ : Adam ateşlendi.
مَالَهُ سَمٌّ وَ لَاحَمٌّ غَيْرُكَ : Kafasında senin dışında hiçbir şey yok.
حَمِيمٌ : Yazın en şiddetli sıcağı; sıcak veya kaynayan su; soğuk su; şiddetli sıcak zamanı gelen yağmur; ter; birinin durumu için birinin kaygılandığı ilişki veya birinin sevdiği kişi ve birinin tarafınca sevildiği kişi; aşkın taraflarından biri; şefkatli bir ilişki; bir sevgili; bir adamın erkek kardeşi; arkadaş; gerçek, şefkatli veya yakın arkadaş, Dost.
Araplar şöyle der: طَابَ حَمِيمُكَ : Terin güzel olsun, yani sağlığın iyi veya sağlığın yerinde olsun.
يَحْمُومٌ : Duman; kara duman veya kapkara duman; kara bir dağ; Cehennemlik insanların üzerinde uzanan gök kubbe.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
حَمِيمٌ | isim | 20 | Yazın en şiddetli sıcağı, sıcak su, sevgili, yakın arkadaş, dost | 6/70 |
يَحْمُومٌ | isim | 1 | Kara duman | 56/43 |
| Toplam | 21 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- حَمَّ
- حَمِيمٌ (a)
- حَمِيمٌ (b)
- عَرَقٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hamm | حَمّ | Çok sıcaklık, şiddetli hararet. |
|
Hamâm | حَمَام | 1: Halkın yıkanma gereksinmesini karşılayan mimarlık yapıtı. 2: Evlerde yıkanmaya aynlan küçük oda; banyo. | Çoğul: Hamâim |
Hamam (Hammâm) | حَمَّام | Hamam. |
|
Hamîm | حَمِيم | Sıcak ve kızgın su. |
|
Hummâ | حُمَّى | 1: Ateşli hastalık. 2: Sıtma nöbeti. |
|
Mahmûm | مَحْمُوم | Hummaya, sıtmaya tutulmuş. Sıtmalı olan. Ateşli olan. Mecnun. Saçma sapan konuşan. |
|
Tahmîm | تَحـمِيم | Humma hastalığı verme. Hastalık ateşi verme. |
|
İstihmâm | اِسْتِحْمَام | Hamama girme, yıkanma. |
|
Müstehâmm | مُسْتَحَامّ | Sıcak su mevzii, hamam. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَمِيمٌ : İsim.
6:70 | لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ |
Diyanet Meali: | Küfre saplanıp kalmalarından dolayı onlara çılgınca kaynamış bir içecek ve elem dolu bir azap vardır. |
10:4 | وَالَّذِينَ كَفَرُوا لَهُمْ شَرَابٌ مِنْ حَمِيمٍ وَعَذَابٌ أَلِيمٌ بِمَا كَانُوا يَكْفُرُونَ |
Diyanet Meali: | Kâfirlere gelince, inkâr etmekte olduklarından dolayı, onlar için kaynar sudan bir içki ve elem dolu bir azap vardır. |
37:67 | ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِنْ حَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | Sonra onlar için bunun üstüne kaynar sudan karışık bir içecek vardır. * |
38:57 | هَٰذَا فَلْيَذُوقُوهُ حَمِيمٌ وَغَسَّاقٌ |
Diyanet Meali: | İşte (azap), onu tatsınlar: Bir kaynar su ve bir irin. * |
40:18 | مَا لِلظَّالِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ |
Diyanet Meali: | Zalimlerin ne sıcak bir dostu, ne de sözü dinlenir bir şefaatçisi vardır. |
40:72 | فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ |
Diyanet Meali: | Kaynar suda (sürüklenecekler), sonra da ateşte yakılacaklardır. * |
55:44 | يَطُوفُونَ بَيْنَهَا وَبَيْنَ حَمِيمٍ آنٍ |
Diyanet Meali: | Onlar, cehennem ateşi ile yüksek derecede kaynar su arasında gider gelirler. * |
56:42 | فِي سَمُومٍ وَحَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | İliklere işleyen bir ateş ve bir kaynar su içindedirler. * |
56:54 | فَشَارِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الْحَمِيمِ |
Diyanet Meali: | Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz. * |
56:93 | فَنُزُلٌ مِنْ حَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | Kaynar sudan bir ziyafet vardır. * |
69:35 | فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ |
Diyanet Meali: | “Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur.” * |
70:10 | وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا |
Diyanet Meali: | (O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz. * |
70:10 | وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا |
Diyanet Meali: | (O gün) hiçbir samimi dost, dostunu sormaz. * |
78:25 | إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا |
Diyanet Meali: | Ancak kaynar su ve irin içecekler. * |
22:19 | قُطِّعَتْ لَهُمْ ثِيَابٌ مِنْ نَارٍ يُصَبُّ مِنْ فَوْقِ رُءُوسِهِمُ الْحَمِيمُ |
Diyanet Meali: | (Bunlardan inkâr edenler) için ateşten giysiler biçilmiştir. Başlarının üstünden de kaynar su dökülür. |
26:101 | وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ |
Diyanet Meali: | “Candan bir dostumuz da yok.” * |
41:34 | فَإِذَا الَّذِي بَيْنَكَ وَبَيْنَهُ عَدَاوَةٌ كَأَنَّهُ وَلِيٌّ حَمِيمٌ |
Diyanet Meali: | Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir. |
44:46 | كَغَلْيِ الْحَمِيمِ |
Diyanet Meali: | Kaynar suyun kaynaması gibi...* |
44:48 | ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِهِ مِنْ عَذَابِ الْحَمِيمِ |
Diyanet Meali: | “Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.” * |
47:15 | كَمَنْ هُوَ خَالِدٌ فِي النَّارِ وَسُقُوا مَاءً حَمِيمًا فَقَطَّعَ أَمْعَاءَهُمْ |
Diyanet Meali: | (Bu cennetliklerin durumu,) ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? |
يَحْمُومٌ : İsim.
56:43 | وَظِلٍّ مِنْ يَحْمُومٍ |
Diyanet Meali: | Zifirî bir gölge içinde! * |