KÖK HARFLER: ح ج ج
ANLAM:
حَجَّ : Birine gitmek, ona uğramak, onun yolundan gitmek; saygı ve hürmet duyulan birine gitmek ya da onun yolundan gitmek; defalarca veya sık sık ona gitmek ya da onun yolundan gitmek.
Ziyaret için yola koyulmak. Şer’an, gereken vazifeleri ikame ederek Beytullah’a, Mescid-i Haram’a doğru yola koyulmak (haccetmek).
AÇIKLAMA:
حَجٌّ kelimesi temelde “ziyaret etmek maksadıyla bir kimseye veya bir yere doğru yönelmek ya da gitmek” anlamına gelir. Şerî dilde ise, “nüsükleri yerine getirmek için Beytullah’a doğru yönelme, oraya gitme” anlamına tahsis edilmiştir. Hem حَجٌّ hem de حِجٌّ şeklinde kullanılmıştır. حَجٌّ mastardır, حِجٌّ ise bir isimdir.
يَوْمُ اْلَحجِّ اْلأَكْبَرِ : Kurbanın kesildiği gün veya arefe günü. Bir rivâyette اَلْعُمْرَةُ اَلْحَجُّ اْلأَصْغَرُ (Umre, küçük hacdır) denmiştir.
حُجَّةٌ : Mahacceyi (مَحَجَّةٌ) yani “iki çelişikten birinin doğru olmasını gerektirecek doğru maksadı, hedefi” açıklayan delil, tanıt veya belgit. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: قُلْ فَلِلّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ De ki; üstün delil, Allah’ındır (6/149).
Yine şöyle buyurmuştur: لِئَلاََّ يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ إِلاَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْهُمْ İnsanların elinde aleyhinizde kullanacakları bir apaçık delil bulunmasın; yalnız, zalimler başka (2/150). Her ne kadar hüccetleri gerçek veya kabul edilebilir bir hüccet olmasa da, Yüce Allah burada haksızlık edenlerin hüccetini o hüccetin dışında bırakıp istisna etmiştir. Ayrıca Yüce Allah’ın onların getirdiği delili حُجَّةٌ olarak adlandırmış olması da caizdir. Mesela: وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ İnsanlar Allah’ın çağrısını kabul ettikten sonra, Allah’ın dini hakkında tartışanların delilleri, hüccetleri Rableri katında geçersizdir (42/16). Görüldüğü üzere Yüce Allah batıl olanı da bir حُجَّةٌ olarak adlandırmıştır. Şu sözüne gelince: لاَ حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ …sizinle aramızda hüccet yok (42/15). Yani “beyyine, delil açıkça ortaya çıktığına göre artık hüccet, delil göstermeye yahut tartışmaya gerek de kalmamıştır.”
مُحَاجَّةٌ : Taraflardan her birinin diğerini hüccetinden ve mahaccesinden döndürmeyi talep etmesi, istemesi veya bunun yolunu araması. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أ تُحَاجُّونِِّي فِي اللّهِ Kavmi onunla tartışmaya girişti, bunun üzerine onlara dedi ki; sizler, O’nun hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? (6/80); فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ Sana gelen bilgiden sonra kim bu konuda seninle tartışacak olursa (3/61).
Yine şöyle buyurmuştur: لِمَ تُحَآجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ Ne diye İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? (3/65); هَا أنْتُمْ هَؤُلاء حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ فَلِمَ تُحَآجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ Diyelim ki, hakkında bilgi sahibi olduğunuz İsa konusu üzerinde tartıştınız. Peki hiç bilmediğiniz bir konu üzerinde ne diye tartışıyorsunuz? (3/66).
Yine şöyle buyurmuştur: وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ Ateşin içinde birbirleriyle tartışırken (40/47).
Ayrıca “yarayı mille veya sondayla yakalamaya” da حَجٌّ denmiştir. (Müfredât)
DİĞER BAZI TÜREVLER:
حَجَّ (geniş zaman يَحُجُّ mastar ismi حَجٌّ):
حَجَّهُ : Ona gitti, uğradı ya da onun yolundan gitti; saygı ve hürmet duyulan birine gitti, onun yolundan gitti; defalarca veya sık sık ona gitti ya da onun yolundan gitti.
حَجَّ بَنُو فُلَانٍ فُلَانًا : Birinin oğulları birini defalarca ziyaret etti.
حَجَجْتُ فُلَانًا : Ona sık sık gittim.
حَجُّ الْبَيْتِ : Hac görevini ifa etmek için Allah’ın (c.c.) evine gitti.
حَجَّ مَكَّةَ : Hac görevini ifa etmek için Mekke’ye gitti, ziyarette bulundu ya da yalnızca Hac görevini ifa etti.
حَجَّ عَلَيْهِ : Ona geldi.
حَجَّ عَنِ الْاَمْرِ : O şeyi yapmaktan kaçındı ya da çekindi.
حَجَّ الْجَرَحَ : Yarayı inceledi.
حَجَّ şu anlama da gelmektedir: Hac ziyareti için başını tıraş etti.
حَجَّهُ : Onu bir delille, bir iddiayla, bir ithamla, bir kanıtla veya bir ispatla alt etti.
لَجَّ فَحَجَّ : Davasında sebatlıydı ve davasını kazandı.
حَجٌّ veya حِجٌّ : Mekke’ye yapılan Hac ziyareti; Hac ziyaretinin dini usul ve kuralları.
اَلْحَجُّ الْاَكْبَرُ : Hacc-ı Ekber (Büyük Hac).
ذُو الْحِجَّةِ : Hac ayı; Hicri Takvim’in son ayı.
حَاجٌّ (çoğul hali حُجَّاجٌ ) : Hacı, Hacılar (hem tekil, hem çoğul anlamı var).
حَاجَّهُ : Bir delil veya iddia ile onunla münakaşaya girdi ya da tartıştı.
حَاجَّهُ فَحَجَّهُ : Bir delile dayanarak onunla tartıştı ve onu alt etti.
تَحَاجَّ : Muhaseme etti, niza’ yaptı, çekişti, tartıştı.
حِجٌّ اَوْ حِجَّةٌ Sene. (çoğul hali حِجَجٌ).
حُجَّةٌ : Bir dava veya tartışmada, sayesinde kişinin hasmını alt ettiği bir tür delil; bir iddia; doğru veya yanlış bir iddia; bir kanıt; bir ispat; bir mazeret.
اَنْتَ حُجَّةٌ عَلَى نَفْسِكَ : Siz kendinize karşı birer kanıtsınız.
حَجِيجٌ : Tartışan ve bir delille galip gelen kişi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
حَجَّ | fiil-I | 1 | Ziyaret için yola koyuldu, haccetti | 2/158 |
|
حَاجَّ | fiil-III | 12 | Münakaşa etti, tartıştı | 42/16 |
|
تَحَاجَّ | fiil-VI | 1 | Çekişti, tartıştı | 40/47 |
|
حَاجٌّ | isim | 1 | Hacı, hacceden | 9/19 |
|
حِجٌّ | isim | 1 | Ziyaret için yola koyulmak | 3/97 |
|
حَجٌّ | isim | 9 | Ziyaret için yola koyulmak | 2/196 |
|
حُجَّةٌ | isim | 7 | Kuvvetli delil, hüccet, münakaşa, münazaa, tartışma | 45/25 |
|
حِجَجٌ | isim | 1 | Sene (Çoğul) | 28/27 | Tekili: حِجَّةٌ |
| Toplam | 33 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- حَاجَّ
- اِحْتَجَّ
- حُجَّةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hacc | حَجّ | Kasdetmek. Muarazada delil ve bürhan ile galip olmak. |
|
Hâcc (Hacı) | حَاجّ | Hacca gitmiş kimse. Hacı. | Çoğul: Hüccâc |
Hâcce | حَاجَّة | 1: Hacca giden, usulüne uygun olarak Kabe’yi ziyaret ederek hac vazifesini yerine getiren kadın veya kız. 2: Bir çeşit akdiken. Daha çok lakab olarak kullanılır. Cadde. |
|
Hicce | حِجَّة | Bir defa hacca gitmek. |
|
Hicac | حِجَج | Hüccet, delil, senet göstererek muaraza ve mübahase eylemek. |
|
Hicâc (Hacâc) | حِجَاج | Kaş kemiği. |
|
Zilhicce | ذِي الْحِجَّة | Ay takviminin on ikinci ayı, kurban ayı. |
|
Hüccet | حُجَّة | 1: Delil, kanıt. Belge. 2: Seçkin alimlere verilen san. |
|
Hücciyyet | حُجِّيَّة | İhticacı salih olma. Delil sayılabilme, sağlam delil kabul edilir olma. |
|
Muhâcce | مُحَاجَّة | İddia edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme. İsbatlar gösterme. |
|
İhcâc | إِحْجَاج | Hac vazifesi için bedel vermek veya naib tutmak. |
|
İhticâc | اِحْتِجَاج | Delil, vesika, şahit göstermek. Münazaa ve mürafaada hüccet ve delil göstermek. Bir mes’elenin şüphesizliğini delillerle isbat etmek. | Çoğul: İhticâcât |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
حَجَّ : Fiil-I.
2:158 | فَمَنْ حَجَّ الْبَيْتَ أَوِ اعْتَمَرَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِ أَنْ يَطَّوَّفَ بِهِمَا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın (dininin) nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. |
حَاجَّ : Fiil-III.
2:76 | أَتُحَدِّثُونَهُمْ بِمَا فَتَحَ اللَّهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَاجُّوكُمْ بِهِ عِنْدَ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | (Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler:) “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın (Tevrat’ta) size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? |
2:139 | قُلْ أَتُحَاجُّونَنَا فِي اللَّهِ وَهُوَ رَبُّنَا وَرَبُّكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. |
2:258 | أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِي حَاجَّ إِبْرَاهِيمَ فِي رَبِّهِ |
Diyanet Meali: | Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? |
3:20 | فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ |
Diyanet Meali: | Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” |
3:61 | فَمَنْ حَاجَّكَ فِيهِ مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْا نَدْعُ أَبْنَاءَنَا وَأَبْنَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, çağıralım. |
3:65 | لِمَ تُحَاجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنْزِلَتِ التَّوْرَاةُ وَالْإِنْجِيلُ إِلَّا مِنْ بَعْدِهِ |
Diyanet Meali: | İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. |
3:66 | هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ حَاجَجْتُمْ فِيمَا لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. |
3:66 | فَلِمَ تُحَاجُّونَ فِيمَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ |
Diyanet Meali: | Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? |
3:73 | أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ أَوْ يُحَاجُّوكُمْ عِنْدَ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz) |
6:80 | وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ |
Diyanet Meali: | Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?” |
6:80 | وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ |
Diyanet Meali: | Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?” |
42:16 | وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri (Rableri katında) batıldır. |
تَحَاجَّ : Fiil-VI.
40:47 | وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا |
Diyanet Meali: | Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, zayıf olanlar, büyüklük taslayanlara, “Biz size uymuş kimselerdik.” derler. |
حَاجٌّ : İsim. İsm-i Fâil.
9:19 | أَجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a iman eden …. kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? |
حِجٌّ : İsim.
3:97 | وَلِلَّهِ عَلَى النَّاسِ حِجُّ الْبَيْتِ مَنِ اسْتَطَاعَ إِلَيْهِ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. |
حَجٌّ : İsim.
2:189 | يَسْأَلُونَكَ عَنِ الْأَهِلَّةِ قُلْ هِيَ مَوَاقِيتُ لِلنَّاسِ وَالْحَجِّ |
Diyanet Meali: | Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir.” |
2:196 | وَأَتِمُّوا الْحَجَّ وَالْعُمْرَةَ لِلَّهِ |
Diyanet Meali: | Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. |
2:196 | فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ |
Diyanet Meali: | Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. |
2:196 | فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلَاثَةِ أَيَّامٍ فِي الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعْتُمْ |
Diyanet Meali: | Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman (olmak üzere) (tam on gün) oruç tutar. |
2:197 | الْحَجُّ أَشْهُرٌ مَعْلُومَاتٌ |
Diyanet Meali: | Hac (ayları), bilinen aylardır. |
2:197 | فَمَنْ فَرَضَ فِيهِنَّ الْحَجَّ فَلَا رَفَثَ |
Diyanet Meali: | Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona (hacda) cinsel ilişki … yoktur. |
2:197 | وَلَا فُسُوقَ وَلَا جِدَالَ فِي الْحَجِّ |
Diyanet Meali: | Artık ona hacda (cinsel ilişki) günaha sapmak, kavga etmek yoktur. |
9:3 | وَأَذَانٌ مِنَ اللَّهِ وَرَسُولِهِ إِلَى النَّاسِ يَوْمَ الْحَجِّ الْأَكْبَرِ |
Diyanet Meali: | Hacc-ı ekber gününde, Allah ve Resûlünden bütün insanlara bir bildiridir. |
22:27 | وَأَذِّنْ فِي النَّاسِ بِالْحَجِّ يَأْتُوكَ رِجَالًا وَعَلَىٰ كُلِّ ضَامِرٍ |
Diyanet Meali: | İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek (uzak yollardan gelen) yorgun develer üzerinde sana gelsinler. |
حُجَّةٌ : İsim.
2:150 | فَوَلُّوا وُجُوهَكُمْ شَطْرَهُ لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَيْكُمْ حُجَّةٌ |
Diyanet Meali: | (Ey mü’minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. |
4:165 | لِئَلَّا يَكُونَ لِلنَّاسِ عَلَى اللَّهِ حُجَّةٌ بَعْدَ الرُّسُلِ |
Diyanet Meali: | Peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı bir bahaneleri olmasın. |
6:83 | وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَىٰ قَوْمِهِ |
Diyanet Meali: | İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. |
6:149 | قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.” * |
42:15 | لَنَا أَعْمَالُنَا وَلَكُمْ أَعْمَالُكُمْ لَا حُجَّةَ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ |
Diyanet Meali: | Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. |
42:16 | وَالَّذِينَ يُحَاجُّونَ فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا اسْتُجِيبَ لَهُ حُجَّتُهُمْ دَاحِضَةٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın çağrısına uyulduktan sonra O’nun hakkında tartışmaya girenlerin delilleri Rableri katında batıldır. |
45:25 | مَا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّا أَنْ قَالُوا ائْتُوا بِآبَائِنَا |
Diyanet Meali: | (Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman) onların delilleri ancak, “Doğru söyleyenler iseniz babalarımızı getirin” demek oldu. |
حِجَجٌ : İsim. Tekili: حِجَّةٌ
28:27 | عَلَىٰ أَنْ تَأْجُرَنِي ثَمَانِيَ حِجَجٍ |
Diyanet Meali: | Ben, sekiz yıl bana çalışmana karşılık.. |