KÖK HARFLER: م ر ي
ANLAM:
مَرَى : Deve süt versin diye memesini okşamak. Hakını inkar etmek. Harice çıkarmak.
مَارَى : Şüphe etmek; sorgulamak; tartışmak; tartışmaya girmek; münakaşa etmek.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
مَارَى | fiil-III | 4 | Şüphe etti; sorguladı; tartıştı; tartışmaya girdi | 18/22 |
تَمَارَى | fiil-VI | 1 | Tereddüt etti, şüpheye düştü; yalanladı, inkâr etti | 53/55 |
اِمْتَرٰى | fiil-VIII | 5 | Şüphelenip inkâr etti, yalanladı | 6//2 |
مِرَاءٌ | isim | 1 | Münakaşa; tartışma; şüphe | 18/22 |
مِرْيَةٌ | isim | 5 | Şüphe, tereddüt, kuşku | 11/17 |
مُمْتَرٌ | isim | 4 | Şüphe veya münakaşa eden kişi | 2/147 |
| Toplam | 20 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- مَارَى
- مِرْيَةٌ
- مِرَاءٌ
- جِدَالٌ > bak: ج د ل
- نِقَاشٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Mümâret | مُمَارَة | Adavet edişmek, düşmanlık yapmak. |
İmtirâ’ | اِمْتِرَاء | Şübhe etmek. Tereddüt. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
مَارَى : Fiil-III.
18:22 | فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاءً ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِمْ مِنْهُمْ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.” |
42:18 | أَلَا إِنَّ الَّذِينَ يُمَارُونَ فِي السَّاعَةِ لَفِي ضَلَالٍ بَعِيدٍ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, Kıyamet günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedirler. |
53:12 | أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ |
Diyanet Meali: | (Şimdi siz) gördüğü şey hakkında onunla tartışıyor musunuz? * |
54:36 | وَلَقَدْ أَنْذَرَهُمْ بَطْشَتَنَا فَتَمَارَوْا بِالنُّذُرِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, Lût onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu uyarıları kuşkuyla karşıladılar. * |
تَمَارَىٰ : Fiil-VI.
53:55 | فَبِأَيِّ آلَاءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ |
Diyanet Meali: | O hâlde Rabbi’nin nimetlerinin hangisinden şüphe ediyorsun (ey insan!). * |
اِمْتَرٰى : Fiil-VIII.
6:2 | ثُمَّ قَضَىٰ أَجَلًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى عِنْدَهُ ثُمَّ أَنْتُمْ تَمْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | (O öyle bir Rab’dır ki, sizi çamurdan yaratmış), sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de O’nun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz. |
15:63 | قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Dediler ki: “Evet, fakat biz sana (kavminin) şüphe etmekte olduğu azabı getirdik.” * |
19:34 | ذَٰلِكَ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ قَوْلَ الْحَقِّ الَّذِي فِيهِ يَمْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. * |
43:61 | وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun. |
44:50 | إِنَّ هَٰذَا مَا كُنْتُمْ بِهِ تَمْتَرُونَ |
Diyanet Meali: | “İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir!” * |
مِرَاءٌ : İsim.
18:22 | فَلَا تُمَارِ فِيهِمْ إِلَّا مِرَاءً ظَاهِرًا وَلَا تَسْتَفْتِ فِيهِمْ مِنْهُمْ أَحَدًا |
Diyanet Meali: | “O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.” |
مِرْيَةٌ : İsim.
11:17 | فَلَا تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِنْهُ إِنَّهُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ |
Diyanet Meali: | Ondan hiç şüphen olmasın. Şüphesiz o, Rabbin tarafından (bildirilmiş) gerçektir. |
11:109 | فَلَا تَكُ فِي مِرْيَةٍ مِمَّا يَعْبُدُ هَٰؤُلَاءِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Şunların taptıkları şeylerin batıl olduğu konusunda şüpheye düşme |
22:55 | وَلَا يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي مِرْيَةٍ مِنْهُ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, o Kur’an’dan bir şüphe içinde kalırlar. |
32:23 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَائِهِ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik. Sen de kitaba (Kur’an’a) kavuşma konusunda sakın şüphe içinde olma. |
41:54 | أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَاءِ رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطٌ |
Diyanet Meali: | İyi bilin ki, onlar Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır. * |
مُمْتَرِينَ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مُمْتَرٌ
2:147 | الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ |
Diyanet Meali: | Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! * |
3:60 | الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُنْ مِنَ الْمُمْتَرِينَ |
Diyanet Meali: | Hak Rabbindendir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma. * |
6:114 | يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ |
Diyanet Meali: | (Kendilerine kitap verdiklerimiz de) onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O hâlde, sakın şüphecilerden olma. |
10:94 | لَقَدْ جَاءَكَ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, sana Rabbinden hak gelmiştir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma! |