ج م ل

KÖK HARFLER:  ج م ل

ANLAM: 

جَمَلَ : Şahsen güzel veya alımlı olmak, hareketleri veya davranışları iyi olmak, ahlaki anlamda iyi karaktere sahip biri olmak.

AÇIKLAMA:

Cemâl kelimesi “çok güzel olmak” manasındadır. “Tam ve eksiksiz olma” anlamını da kapsar. İnsan hakkında kullanıldığı zaman gönülde, bedende ve yapılan işlerde sergilenen güzelliktir. (Müfredât) Cemal bunun yanı sıra mal, soy-sop ve somut durumlar hakkında da kullanılır. “Senin mal ve aşiret bakımından cemâlin var” denirken bu konulardaki çokluk kastedilir. Güzel bir yer hakkında da kullanılır. 

“Güzel yüz” derken “cemîl” kelimesinin kullanılması, “yağı erimiş, pürüzsüz yüz” anlamındadır. Çünkü bu kelimenin aslında “erimiş iç yağı” manası vardır. (Farklar Sözlüğü 390)

Mücmel kelimesi, “açıklanmaya muhtaç olan, tam olarak belirlenmemiş ve açıklanmamış” demektir. Bu kelimenin gerçek manası “pek çok şeyi, birbirinden ayıklanmamış bir şekilde kapsayan ifade”dir.

Cemel, köpek dişleri yeni çıkan deveye denir. Devenin bu adı almasının nedeni güzelliğinden dolayıdır. (Müfredât 261)

Kelime kökündeki çokluk manası ölçü alındığında, birbirinden ayrı olmayan her cemaate “cümle” adı verilmiştir. Daha sonra bu kelime bir gramer terimi olarak da kullanılmıştır.

DİĞER BAZI TÜREVLERİ:

جَمَلَ (geniş zamanlı يَجْمُلُ mastar isim جَمْلٌ): Topladı.

جَمُلَ (geniş zamanlı يَجْمُلُ mastar isim جَمَالٌ  veya جَمِلَ geniş zamanlı يَجْمَلُ):

جَمُلَ : Şahsen güzel veya alımlı idi; hareketleri veya davranışları iyi idi; ahlaki anlamda iyi karaktere sahip biriydi ya da o hale geldi.

اَجْمَلَ فِى الطَّلَبِ : Nefsen mutedil biriydi.

اَجْمَلَ الْقَوْمُ : İnsanların birçok devesi vardı.

جَمَلٌ ve جَمْلٌ : Bir erkek deve; bir deve; (şunun erkek hali: اِبِلٌ ; şunun eşi: نَاقَة).

اَلْجَمَلُ belli başlı bir deniz balığıdır.

جَمَلٌ bir kadının kocası manasına da gelmektedir; ilaveten hurma ağaçları.

اِتَّخَذَ اللَّيْلَ جَمَلًا : Tüm gece boyunca yolculuk etti (çoğul hali: جِمَالٌ ve جُمُلٌ ve جِمَالَةٌ fakat جِمَالَاتٌ şu sözcüğü ifade eder: جَمْعُ الْجَمْعِ).

جِمَالٌ : Kişinin veya davranışın ya da zekanın güzelliği, iyiliği; ona sahip olandan diğerine aktarılan ziyadesiyle iyilik; sabır.

وَلَكُمْ فِيهَا جِمَالٌ : Senin için onlarda güzellik vardır.

جَمِيلٌ : Erimiş yağ; güzel, alımlı; kişilik, zeka, davranışlar, şahsiyet ya da ahlaki olarak iyi.

اَللّٰهُ جَمِيلٌ وَ يُحِبُّ الْجَمَالَ : Allah (c.c.) güzeldir, bu nedenle güzeli (güzel karakteri ya da amelleri) sever.

جَمِيلَةٌ (dişil hali): Bedenen eksiksiz ya da mükemmel.

جَمْلَةٌ : Kalın bir ipliğin bir teli; bir şeyin yekûnu; toplam, bütün ya da topyekûn.(Miktarda) çokluğu ya da (sayıda) çokluğu ifade etmektedir ya da ayrılmamış bir bütün manasına gelmektedir.

جَمْلَةٌ مِنْ مَالٍ : Büyük meblağda para.

بِالْجُمْلَةِ : Bütünüyle; özetle.

جُمْلَةٌ bir önerme; yan tümce; sözcük öbeği; bazı durumlarda da bir cümle manasına da gelmektedir.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Açıklama
جَمَالٌ isim 1 Güzellik, cemal 16/6
جَمِيلٌ isim 7 Güzel 12/83
جَمَلٌ isim 2 Erkek deve 7/40 Çoğul: جِمَالَةٌ
جُمْلَةٌ isim 1 Tüm, bütün, cümle 25/32

Toplam 11


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • جَمَّلَ
    • قَبَّحَ > bak: ق ب ح
    • أَرْدَأَ > bak: ر د أ
    • بَشَّعَ
    • شَنَّعَ
  • جَمَالٌ
    • قُبْحٌ > bak: ق ب ح
    • دَمَامَةٌ
  • جَمِيلٌ (a)
    • قَبِيحٌ > bak: ق ب ح
    • كَرِيهٌ > bak: ك ر ه
    • بَشِعٌ
    • شَنِيعٌ
  • جَمِيلٌ (b)

AÇIKLAMA:

HÜSN ile CEMÂL kelimeleri arasındaki fark

( ح س نج م ل )

Cemâl, “fiil, ahlak, mal çokluğu ve cisim/beden gibi insanı şöhrete ulaştıran ve yücelten şey”dir. Şöyle denebilir: Leke fî hâze’l emri cemâlun (senin bu işte bir cemâlin var). Oysa aynı anlamda, leke fîhi hüsnün (senin onda bir hüsnün var) denilmez. 

Asıl anlamı itibarıyla hüsn, “sûret”tir (şekildir). Daha sonra fiiller ve ahlak hakkında da kullanılmıştır. Asıl anlamı itibarıyla cemâl; fiiller, ahlak ve görünür durumlar için kullanılır. Daha sonra “sûret” (şekil) için de kullanılmıştır. 

Arab dilindeki aslı itibarıyla cemâl, büyüklük anlamına gelir. Bu anlamdan hareketle, parçalardan daha büyük olması sebebiyle cümle (bütün) denilmiştir. Yine yaratılış itibarıyla büyük olduğu için erkek deve, cemel diye isimlendirilmiştir. (Farklar Sözlüğü 389) Bknz: ( ح س ن )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Cemel جَمَل Erkek deve. İbil. Çoğul: Cimâl, Ecmâl
Cümle جُمْلَة 1: Bir yargı bildirmek için tek başına çekimli bir fiil veya çekimli bir fiille kullanılan kelimeler dizisi, tümce 2: Dizge, sistem. 3: Bütün, hep. 4: Herkes  Cümleten
Cemâl جَمَال Yüz güzelliği, güzellik.
Cemîl جَمِيل 1: Güzel. 2: Allah’ın sıfatlarından biri.
Cumâlî جُمَالِيّ Cuma günü doğan. Değerli, yüce bir biçimde bir araya getirilmiş olan.
Ecmel أَجْمَل Çok güzel, en yakışıklı. Daha güzel.
Tecmîl تَجْمِيل Süs, tezyin.
Mücâmele مُجَامَلَة Karşılıklı olarak iyi muamelede bulunma. Güzel ve hoş geçinme.
İcmâl إِجْمَال Özet, kısaltma. İcmâli
Mücmel مُجْمَل Özet olarak anlatılmış, kısa ve özlü.
Tecemmül تَجَمُّل Ziynetlenmek. Süslenmek.
Mütecemmil مُتَجَمِّل Cemal kesbeden, zinetlenen, süslenen, donanan.

Cümle kelimesi, “1. bütünlük, tamlık (isim), 2. bütün, tüm (sıfat), 3. gramerde önerme” anlamındadır. “Tam ve eksiksiz olma” manasındaki kök fiilden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük)

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

جَمَالٌ : İsim.

16:6 وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ
Diyanet Meali: Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. *

جَمِيلٌ : İsim. Sıfat.

12:18 قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ
Diyanet Meali: Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. (Anlattıklarınıza karşı) yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.”
12:83 قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا
Diyanet Meali: Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir…” dedi.
15:85 وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ
Diyanet Meali: Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et.
33:28 فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا
Diyanet Meali: (Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız,) gelin size mut’a  vereyim ve sizi güzelce bırakayım.”
33:49 فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا
Diyanet Meali: Bu durumda onlara mut’a  verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın.
70:5 فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا
Diyanet Meali: (Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret. *
73:10 وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا
Diyanet Meali: Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. *

جَمَلٌ : İsim. Çoğulu: جِمَالَةٌ

7:40 وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّىٰ يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ
Diyanet Meali: Ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir!
77:33 كَأَنَّهُ جِمَالَةٌ صُفْرٌ
Diyanet Meali: Bunlar sanki birer kızıl devedir. *

جُمْلَةٌ : İsim.

25:32 وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً
Diyanet Meali: İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler.