أ ذ ي

KÖK HARFLER:  أ ذ ي

ANLAM: 

أَذِىَ : Eziyet edilmek, zarar görmek, incinmek; hafif bir incinme, sinir bozukluğu, taciz yaşamak veya canı yanmak.

AÇIKLAMA:

أَذَى kelimesi, canlı varlıklara dokunan zararı anlatır. Bu, canlının bedenine ya da ruhuna yönelik olabilir; canlının nefsine, cismine veya kazancına, servetine ilişen bir zarar olabilir. Dünyevî veya uhrevî zarar olabilir.

DİĞER BAZI TÜREVLER:

اَذِىَ (geniş zamanlı يَاْذَى mastar isim اَذًى ve اَذَاةٌ  ve تَاَذَّى) : Eziyet edildi, zarar gördü veya incindi; hafif bir incinme, sinir bozukluğu, taciz yaşadı veya canı yandı.

اَذًى ve اَذَاةٌ (mastar isim): Bir eziyet veya taciz durumu, eziyet, taciz, zarar veya yaralanma durumu; biraz kötü; insanın eziyet çekeceği veya zarar görebileceği her türlü şey اَمَاطَ الْاَذَى عَنِ الطَّرِيقِ : Zararlı olan yoldan elini çekti.

اٰذٰي (geniş zamanlı يُؤْذٖي mastar isim اَذِيَّة) : Eziyet etti.

اٰذَاهُ (geniş zamanlı يُؤْذِيهِ mastar isim  اٖيذَاء ve اَذِيَّةٌ ve اَذًى) : O kişi veya şey ona eziyet etti, onu taciz etti, incitti veya ona zarar verdi ya da o kendi için zararlı ve uygun olmayanı yaptı. 

الاَذٰي : Eza. Eziyet (canlı mahlukata erişen hissi yahut manevi zararlardır).

أَذِيٌّ : Denizin üzerinde olanları rahatsız eden dalga.

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
اٰذَىfiil-IV15Eziyet etti33/69Meçhulü: أُوذُو
Meçhul muzari: يُؤْذَي
أَذَىisim9Eza, eziyet3/111

Toplam24


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

  • آذَى
    • نَفَعَ > bak: ن ف ع
    • أَفْرَحَ > bak: ف ر ح
    • نَجَعَ
    • أَفَادَ
    • أَجْدَى
  • أَذًى / أَذِيَّةٌ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Ezâ أَذَى Üzme, sıkıntı verme. Sıkıntı, eziyet, zulüm.
Îzâ’ إِيذَاء İncitmek, eziyet etmek. İncitilmek.
Mü’zî مُؤْذِي Eza veren, eziyet eden.
Teezzî تَأَذِّى İncitme.
Müezzî مُؤَذِّى Eziyet veren. Eza çektiren.
Eziyyet أَذِيَّة İncinme. Sıkıntı Çekme.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

اٰذٰى : Fiil-IV. Meçhulü: أُوذُو Meçhul muzari: يُؤْذَي

3:195 فَالَّذِينَ هَاجَرُوا وَأُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَأُوذُوا فِي سَبِيلِي
Diyanet Meali: Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler…
4:16 وَاللَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَآذُوهُمَا
Diyanet Meali: Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın.
6:34 وَلَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِنْ قَبْلِكَ فَصَبَرُوا عَلَىٰ مَا كُذِّبُوا وَأُوذُوا
Diyanet Meali: Andolsun ki, senden önce de birçok Peygamberler yalanlanmıştı da onlar yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine karşı sabretmişlerdi..
7:129 قَالُوا أُوذِينَا مِنْ قَبْلِ أَنْ تَأْتِيَنَا وَمِنْ بَعْدِ مَا جِئْتَنَا
Diyanet Meali: Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da.”
9:61 وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ
Diyanet Meali: Yine onlardan peygamberi inciten ve “O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır” diyen kimseler de vardır.
9:61 وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
Diyanet Meali: Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.”
14:12 وَلَنَصْبِرَنَّ عَلَىٰ مَا آذَيْتُمُونَا وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
Diyanet Meali:  “Bize yaptığınız eziyete elbette katlanacağız. Tevekkül edenler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.”
29:10 فَإِذَا أُوذِيَ فِي اللَّهِ جَعَلَ فِتْنَةَ النَّاسِ كَعَذَابِ اللَّهِ
Diyanet Meali: Ama Allah uğrunda bir ezaya uğratılınca, insanlardan gördükleri baskı ve işkenceyi Allah’ın azabı gibi tutar.
33:53 إِنَّ ذَٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْيِي مِنْكُمْ
Diyanet Meali: Çünkü bu davranışınız Peygamber’i rahatsız etmekte, fakat o sizden de çekinmektedir.
33:53 وَمَا كَانَ لَكُمْ أَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا أَنْ تَنْكِحُوا أَزْوَاجَهُ
Diyanet Meali: Allah’ın Resûlüne rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikâhlamanız ebediyyen söz konusu olamaz.
33:57 إِنَّ الَّذِينَ يُؤْذُونَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللَّهُ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ
Diyanet Meali: Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiştir.
33:58 وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا
Diyanet Meali: Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler…
33:59 ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
Diyanet Meali: Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
33:69 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ آذَوْا مُوسَىٰ
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Siz Mûsâ’ya eziyet eden kimseler gibi olmayın.
61:5 يَا قَوْمِ لِمَ تُؤْذُونَنِي وَقَدْ تَعْلَمُونَ أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ إِلَيْكُمْ
Diyanet Meali: “Ey kavmim! Allah’ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bilip durduğunuz hâlde, niçin bana eziyet ediyorsunuz?”

أَذَى : İsim.

2:196 فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ مَرِيضًا أَوْ بِهِ أَذًى مِنْ رَأْسِهِ فَفِدْيَةٌ
Diyanet Meali: İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak … gerekir.
2:222 وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الْمَحِيضِ قُلْ هُوَ أَذًى فَاعْتَزِلُوا النِّسَاءَ
Diyanet Meali: Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hâlinde kadınlardan uzak durun.”
2:262 ثُمَّ لَا يُتْبِعُونَ مَا أَنْفَقُوا مَنًّا وَلَا أَذًى لَهُمْ أَجْرُهُمْ
Diyanet Meali: (Mallarını Allah yolunda harcayan), sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, (Rab’leri katında) mükâfatları vardır.
2:263 قَوْلٌ مَعْرُوفٌ وَمَغْفِرَةٌ خَيْرٌ مِنْ صَدَقَةٍ يَتْبَعُهَا أَذًى
Diyanet Meali: Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır.
2:264 يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُبْطِلُوا صَدَقَاتِكُمْ بِالْمَنِّ وَالْأَذَىٰ
Diyanet Meali: Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın.
3:111 لَنْ يَضُرُّوكُمْ إِلَّا أَذًى وَإِنْ يُقَاتِلُوكُمْ يُوَلُّوكُمُ الْأَدْبَارَ
Diyanet Meali: Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar.
3:186 مِنْ قَبْلِكُمْ وَمِنَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا أَذًى كَثِيرًا
Diyanet Meali: Sizden önce (kendilerine kitap verilenlerden) ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz.
4:102 وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ كَانَ بِكُمْ أَذًى مِنْ مَطَرٍ أَوْ كُنْتُمْ مَرْضَىٰ
Diyanet Meali: Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, (silâhlarınızı bırakmanızda) size bir beis yoktur.
33:48 وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ وَدَعْ أَذَاهُمْ
Diyanet Meali: Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma…