KÖK HARFLER: و د ع
ANLAM:
وَدَعَ : Terk etmek, bırakmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
وَدَعَ (geniş zaman يَدَعُ mastar isim وَدْعٌ):
وَدَعَ الشَّىْءَ : O şeyi geride bıraktı. O şeyi denetim altına aldı, emanet etti, onu bıraktı, onu terk etti, ona karışmadı, onu önemsemedi (aldırmadı).
وَدَّعَ : Veda etti, savuşturdu, uğurladı, ayrıldı.
وَدَّعَهُ : (Onu) terk etti ya da yüzüstü bıraktı.
مُسْتَوْدَعٌ : Emanet edilen. Emanet yeri. Emanet etme, emanet edilme. Rahim, batında çocuğun durduğu yer.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
وَدَعَ | fiil-I | 1 | Terk etti, bıraktı | 33/48 | Yarı câmid muzâri ve emir fiil |
وَدَّعَ | fiil-II | 1 | Veda etti, savuşturdu, uğurladı | 93/3 | |
مُسْتَوْدَعٌ | isim | 2 | Emanet edilen, emanet yeri, emanet etme | 11/6 | |
Toplam | 4 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- وَدَّعَ
- أَوْدَعَ
- وَدَاعٌ
- فِرَاقٌ > bak: ف ر ق
- تَوْدِيعٌ > bu kök
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Vedâ’ | وَدَاع | Ayrılırken birbirine selam ve esenlik dileme. |
|
El-vedâ’ | اَلْوَدَاع | Bir daha karşılaşılmayacak biçimde ayrılırken “Allaha ısmarladık, Allaha emanet olun” anlamlarında kullanılan bir söz. |
|
Vedia | وَدِيعَة | Saklanılması, korunması için birine veya bir yere bırakılan eşya, inam, emanet. |
|
Mevdûat | مَوْدُوعَة | Yatırım. Emanet bırakılmış şeyler. |
|
Tevdî | تَوْدِيع | Bırakma, emanet etme. Vedalaşma. | Tevdî etmek |
İstîdâ’ | اِسْتِيدَاء | Birinin yanına bırakma, bir şeyi saklamak üzere bir adama emanet etme. |
|
Müstevdi’ | مُسْتَوْدِع | Emanet bırakılan yer. Emanet bırakan. |
|
Müstevda’ | مُسْتَوْدَع | Emaneti kabul eden. Emanet bırakılan, emanet bırakılmış. |
|
Mûdi’ | مُودِع | Veda eden, bırakan, özellikle emanet bırakan. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
وَدَعَ : Fiil-I (Yarı câmid muzâri ve emir fiil).
33:48 | وَلَا تُطِعِ الْكَافِرِينَ وَالْمُنَافِقِينَ وَدَعْ أَذَاهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kâfirlere ve münafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah’a tevekkül et. |
وَدَّعَ: Fiil-II.
93:3 | مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلَىٰ |
Diyanet Meali: | Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. * |
مُسْتَوْدَعٌ : İsim. İsm-i Mef’ûl. İstif’âl B’abı (X. Bâb).
6:98 | وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ فَمُسْتَقَرٌّ وَمُسْتَوْدَعٌ |
Diyanet Meali: | O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. |
11:6 | وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فِي كِتَابٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Her birinin (dünyada) duracakları yeri de, (öldükten sonra) emaneten konulacakları yeri de O bilir. Bunların hepsi açık bir kitapta (Levh-i Mahfuz’da yazılı)dır. |