ل ق ي

KÖK HARFLER: ل ق ي

ANLAM: 

لَقِىَ :  Birisiyle karşılaşmak; onu bulmak; onu görmek.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


TürAdetAnlamÖrnekAçıklama
لَقِىَfiil-I14Karşılaştı, buldu, mecazen: işledi2/14
لَقَّىfiil-II6Hediye etti, kavuşturdu, indirdi76/11
لاَقَىfiil-III3Karşılaştı43/83
أَلْقَىfiil-IV71Bıraktı, attı, hitap etti, kulak verdi, arzetti7/107Meçhulü: أُلْقِيَ Meçhul Muzari: يُلْقَى
تَلَقَّىfiil-V4Aldı, öğrendi2/37
اِلْتَقَىfiil-VIII7Karşılaştı3/155
اللّٰاقٖىلَاقٍisim1Kavuşan, bulan28/61
لِقَاءٌisim24Karşılaşma, kavuşma6/31
تِلْقَاءzarf3Karşı yön, taraf7/47
المُلٰاقٖىمُلاَقٍisim7Karşılaşan, kavuşan69/20
اَلْمُلْقِيisim4Atan, çıkaran, bırakan10/80Müennesi: مُلْقِيَةٌ
اَلْمُتَلَقِّيisim1Alan, kaydeden50/17
التَّلٰاقٖىتَلٰاقٍisim1Karşılaşma, kavuşma40/15

Toplam146


BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

  • لَقِيَ
    • قَابَلَ > bak: ق ب ل
    • اِسْتَقْبَلَ > bak: ق ب ل
    • صَادَفَ > bak: ص د ف
    • (اِحْتَفَى (بِ > bak: ح ف و
    • لَاقَى > bu kök
  • أَلْقَى
  • تَلَقَّى
  • تَلَاقَى
    • اِجْتَمَعَ > bak: ج م ع
    • اِنْضَمَّ > bak: ض م م
    • اِلْتَقَى > bu kök
    • تَجَمْهَرَ
    • حَفَلَ
  • اِسْتَلْقَى
  • لِقَاءٌ (a)
    • اِسْتِقْبَالٌ > bak: ق ب ل
    • كَرِيمٌ > bak: ك ر م
    • مُلْتَقًى > bu kök
    • تَلَاقٍ > bu kök
    • اِلْتِقَاءٌ > bu kök
  • لِقَاءٌ (b)
  • لِقَاءٌ (c)

Zıt Manada Kelimeler

  • لَقِيَ
  • أَلْقَى
  • تَلَقَّى
  • تَلَاقَى
  • اِسْتَلْقَى
  • لِقَاءٌ
  • تَلَاقٍ

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Likâ’ لِقَاء **Kavuşmak. Rast gelip buluşmak. Görüşmek. Yüz, sima, çehre.
Lâkî لَاقِي **İtibarsız ve değersiz, zelil kimse. Önemsiz ve kıymetsiz şey.
Telâk تَلَاق Ulaşmak, varmak.
Tilkâ’ تِلْقَاء 1: Taraf, yön, cihet. 2: Mülâkat. Buluşmak ve görüşmek.
İlkâ’ إِلْقَاء Koymak, bırakmak. Terk etmek. Öne atmak.
Telâki تَلَاقِى Buluşma, kavuşma.
Mülâkî مُلَاقِى Buluşan, kavuşan, görüşen. Mülâkî olmak
Mülâkat مُلَاقَاة 1: Buluşma, görüşme. 2: Röportaj. 3: Bir işe alınacak kişiler arasından seçim yapabilmek amacıyla kendileriyle karşılıklı konuşma, görüşme.
Telakkî تَلَقِّى 1: Anlayış, görüş 2: Kabul etme, sayma. 3: Mânevî bir şeyi almak. 4: Karşılamak. Almak. Kabul etmek. Telakkî etmek
Mütelakkî مُتَلَقِّي Telakki ve kabul eden, …nazarıyla bakan.
İltikâ’ اِلْتِقَى Rast gelme, kavuşma, karşılaşma, buluşma.
Mülteka مُلْتَقَى Kavuşup buluşulacak yer, iki şeyin birleştiği yer.
Mültekî مُلْتَقِى **İltikâ eden, kavuşan, birleşen, buluşan.
Mütelâki مُتَلَاقِى Telaki eden. Kavuşmuş, ulaşmış. Kavuşan.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

لَقِىَ : Fiil-I.

2:14وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا
Diyanet Meali:İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık” derler.
2:76وَإِذَا لَقُوا الَّذِينَ آمَنُوا قَالُوا آمَنَّا
Diyanet Meali:Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik” derler.
3:119وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّا وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ
Diyanet Meali:Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı (kinlerinden dolayı) parmaklarını ısırırlar.
3:143وَلَقَدْ كُنْتُمْ تَمَنَّوْنَ الْمَوْتَ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَلْقَوْهُ فَقَدْ رَأَيْتُمُوهُ
Diyanet Meali:Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz…
8:15إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا زَحْفًا فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْأَدْبَارَ
Diyanet Meali:Savaş düzeninde iken kâfirlerle karşılaştığınız zaman sakın onlara arkanızı dönmeyin (savaştan kaçmayın).
8:45يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمْ فِئَةً فَاثْبُتُوا
Diyanet Meali:Ey iman edenler! (Savaş için) bir toplulukla karşılaştığınız zaman sebat edin..
9:77فَأَعْقَبَهُمْ نِفَاقًا فِي قُلُوبِهِمْ إِلَىٰ يَوْمِ يَلْقَوْنَهُ
Diyanet Meali:(Allah’a verdikleri sözü tutmadıkları ve yalan söyledikleri için) O da kalplerine, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar (sürecek) bir nifak soktu.
17:13وَنُخْرِجُ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ كِتَابًا يَلْقَاهُ مَنْشُورًا
Diyanet Meali:Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.
18:62آتِنَا غَدَاءَنَا لَقَدْ لَقِينَا مِنْ سَفَرِنَا هَٰذَا نَصَبًا
Diyanet Meali:“Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük.”
18:74فَانْطَلَقَا حَتَّىٰ إِذَا لَقِيَا غُلَامًا فَقَتَلَهُ قَالَ أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً
Diyanet Meali:Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “(Bir cana karşılık olmaksızın) suçsuz birini mi öldürdün?” dedi.
19:59أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Diyanet Meali:(Onlardan sonra), namazı zayi eden, şehvet ve dünyevî tutkularının peşine düşen (bir nesil geldi). Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklardır.
25:68وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ يَلْقَ أَثَامًا
Diyanet Meali:Kim bunları yaparsa ağır azaba uğrar.
33:44تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌ وَأَعَدَّ لَهُمْ أَجْرًا كَرِيمًا
Diyanet Meali:Allah’a kavuşacakları gün mü’minlere yönelik esenlik dileği “Selâm”dır. Allah, onlara bol bir mükâfat hazırlamıştır. *
47:4فَإِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا فَضَرْبَ الرِّقَابِ
Diyanet Meali:(Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vurun.

لَقَّى : Fiil-II.

25:75وَيُلَقَّوْنَ فِيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا
Diyanet Meali:Ve orada esenlik dileği ve selâmla karşılanacaklardır.
27:6وَإِنَّكَ لَتُلَقَّى الْقُرْآنَ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ عَلِيمٍ
Diyanet Meali:Şüphesiz bu Kur’an sana, hüküm ve hikmet sahibi, hakkıyla bilen Allah tarafından verilmektedir. *
28:80وَلَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الصَّابِرُونَ
Diyanet Meali:“Ona da ancak sabredenler kavuşturulur.”
41:35وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا الَّذِينَ صَبَرُوا
Diyanet Meali:Bu güzel davranışa ancak sabredenler kavuşturulur.
41:35وَمَا يُلَقَّاهَا إِلَّا ذُو حَظٍّ عَظِيمٍ
Diyanet Meali:Buna ancak (hayırdan ve olgunluktan) büyük payı olanlar kavuşturulur.
76:11فَوَقَاهُمُ اللَّهُ شَرَّ ذَٰلِكَ الْيَوْمِ وَلَقَّاهُمْ نَضْرَةً وَسُرُورًا
Diyanet Meali:Allah da onları o günün kötülüğünden korur ve yüzlerine bir aydınlık ve içlerine bir sevinç verir. *

لاَقَى :  Fiil-III.

43:83فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Bırak onları, tehdit edildikleri güne kavuşana kadar, (batıl inançlarına) dalsınlar ve (dünya hayatlarında) oynayadursunlar. *
52:45فَذَرْهُمْ حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي فِيهِ يُصْعَقُونَ
Diyanet Meali:Artık sen çarpılacakları günlerine kadar onları kendi hâllerine bırak. *
70:42فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Sen onları bırak, uyarıldıkları günlerine kavuşuncaya kadar batıl inançlarına dalsınlar ve oynasınlar. *

أَلْقَى : Fiil-IV. Meçhulü: أُلْقِيَ Meçhul Muzari: يُلْقَى

2:195وَأَنْفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَلَا تُلْقُوا بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ
Diyanet Meali:(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın.
3:44وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ
Diyanet Meali:Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin.
3:151سَنُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ بِمَا أَشْرَكُوا بِاللَّهِ
Diyanet Meali:(Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri) Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız.
4:90فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ فَمَا جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلًا
Diyanet Meali:Eğer onlar sizden uzak durur, sizinle savaşmayıp size barış teklif ederlerse; Allah, onlara saldırmak için size bir yol (yetki) vermemiştir.
4:91فَإِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُوا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوا أَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ
Diyanet Meali:Eğer bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barış içinde yaşamak istemezler, ellerini savaştan çekmezlerse, onları yakalayın…
4:94وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَىٰ إِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا
Diyanet Meali:Size selâm veren kimseye, “Sen mü’min değilsin” demeyin.
4:171رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَىٰ مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ
Diyanet Meali:(Meryem oğlu İsa Mesih), ancak Allah’ın peygamberi, Meryem’e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve kendisinden bir ruhtur.
5:64وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:Biz onların arasına kıyamete kadar düşmanlık ve kin saldık.
7:107فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Bunun üzerine Mûsâ, asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha. *
7:115قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ
Diyanet Meali:(Sihirbazlar), “Ey Mûsâ! Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım” dediler. *
7:116قَالَ أَلْقُوا فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ
Diyanet Meali:(Mûsâ), “Siz atın” dedi. Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler…
7:116فَلَمَّا أَلْقَوْا سَحَرُوا أَعْيُنَ النَّاسِ وَاسْتَرْهَبُوهُمْ
Diyanet Meali:Bunun üzerine onlar (ellerindekini) atınca insanların gözlerini büyülediler ve onlara korku saldılar.
7:117أَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Diyanet Meali:(Biz de Mûsâ’ya), “Elindeki değneğini at” (diye vahyettik). Bir de ne görsünler o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor.
7:120وَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar ise secdeye kapandılar. *
7:150وَأَلْقَى الْأَلْوَاحَ وَأَخَذَ بِرَأْسِ أَخِيهِ يَجُرُّهُ إِلَيْهِ
Diyanet Meali:(Öfkesinden) levhaları attı ve kardeşinin saçından tuttu, onu kendine doğru çekmeye başladı.
8:12سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ
Diyanet Meali:Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım.
10:80فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya koyun)” dedi. *
10:81فَلَمَّا أَلْقَوْا قَالَ مُوسَىٰ مَا جِئْتُمْ بِهِ السِّحْرُ إِنَّ اللَّهَ سَيُبْطِلُهُ
Diyanet Meali:Sihirbazlar atacaklarını atınca, Mûsâ dedi ki: “Sizin bu yaptığınız sihirdir. Allah, onu elbette boşa çıkaracaktır.”
12:10قَالَ قَائِلٌ مِنْهُمْ لَا تَقْتُلُوا يُوسُفَ وَأَلْقُوهُ فِي غَيَابَتِ الْجُبِّ
Diyanet Meali:Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın…” dedi.
12:93اذْهَبُوا بِقَمِيصِي هَٰذَا فَأَلْقُوهُ عَلَىٰ وَجْهِ أَبِي يَأْتِ بَصِيرًا
Diyanet Meali:“Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın.”
12:96فَلَمَّا أَنْ جَاءَ الْبَشِيرُ أَلْقَاهُ عَلَىٰ وَجْهِهِ فَارْتَدَّ بَصِيرًا
Diyanet Meali:Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi.
15:19وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ
Diyanet Meali:Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik.
16:15وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا
Diyanet Meali:Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; … nehirler, yollar meydana getirdi.
16:28فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ
Diyanet Meali:(O kâfirler, nefislerine zulmederlerken melekler onların canlarını alır da) onlar teslim olup, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” derler.
16:86فَأَلْقَوْا إِلَيْهِمُ الْقَوْلَ إِنَّكُمْ لَكَاذِبُونَ
Diyanet Meali:(Koştukları ortaklar da onlara): “Siz elbette yalancılarsınız” diye laf atacaklar.
16:87وَأَلْقَوْا إِلَى اللَّهِ يَوْمَئِذٍ السَّلَمَ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
Diyanet Meali:Onlar o gün Allah’a teslim olurlar ve uydurdukları şeyler de onları yüzüstü bırakıp  *
17:39وَلَا تَجْعَلْ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتُلْقَىٰ فِي جَهَنَّمَ مَلُومًا مَدْحُورًا
Diyanet Meali:Allah ile birlikte başka ilâh edinme. Sonra kınanmış ve Allah’ın rahmetinden kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
20:19قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ
Diyanet Meali:Allah, “Onu yere at ey Mûsâ!” dedi. *
20:20فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
Diyanet Meali:Mûsâ da onu attı. Bir de ne görsün o, hızla akan bir yılan olmuş! *
20:39فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِي وَعَدُوٌّ لَهُ
Diyanet Meali:“Deniz onu kıyıya atsın da kendisini, hem bana düşman, hem de ona düşman olan birisi (Firavun) alsın.”
20:39وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِي
Diyanet Meali:“Sana da, ey Mûsâ, sevilesin ve gözetimimizde yetiştirilesin diye tarafımızdan bir sevgi bırakmıştım.”
20:65قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
Diyanet Meali:Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. *
20:65قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
Diyanet Meali:Sihirbazlar: “Ey Mûsâ! Ya önce atmayı tercih edersin, ya da ilk atan biz oluruz” dediler. *
20:66قَالَ بَلْ أَلْقُوا
Diyanet Meali:Mûsâ: “Yok, (önce) siz atın” dedi.
20:69وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا
Diyanet Meali:“Sağ elindekini (değneğini) at ki, onların yaptıklarını yutsun.”
20:70فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَىٰ
Diyanet Meali:(Mûsâ’nın değneği, sihirbazların ipleriyle değneklerini yutunca) sihirbazlar hemen secdeye kapandılar ve, “Hârûn ve Mûsâ’nın Rabbine inandık” dediler. *
20:87فَكَذَٰلِكَ أَلْقَى السَّامِرِيُّ
Diyanet Meali:“Sâmirî de aynı şekilde attı.”
22:52وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ وَلَا نَبِيٍّ إِلَّا إِذَا تَمَنَّىٰ أَلْقَى الشَّيْطَانُ فِي أُمْنِيَّتِهِ
Diyanet Meali:Senden önce hiçbir resûl ve nebî göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın.
22:52فَيَنْسَخُ اللَّهُ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ ثُمَّ يُحْكِمُ اللَّهُ آيَاتِهِ
Diyanet Meali:Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, âyetlerini sağlamlaştırır.
22:53لِيَجْعَلَ مَا يُلْقِي الشَّيْطَانُ فِتْنَةً لِلَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ
Diyanet Meali:Allah, şeytanın verdiği bu vesveseyi, kalplerinde hastalık bulunanlar (ile kalpleri katı olanlar)a bir imtihan vesilesi kılmak için böyle yapar.
25:8أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا
Diyanet Meali:“Yahut kendisine bir hazine verilseydi veya ürününden yiyeceği bir bahçesi olsaydı ya!”
25:13وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا
Diyanet Meali:Elleri boyunlarına bağlanmış, çatılmış olarak cehennemin daracık bir yerine atıldıkları zaman orada, yok olup gitmeyi isterler. *
26:32فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ
Diyanet Meali:Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler, asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. *
26:43قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Diyanet Meali:Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi. *
26:44فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine onlar iplerini ve değneklerini attılar ve “Firavun’un gücüyle elbette bizler üstün geleceğiz” dediler. *
26:45فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
Diyanet Meali:Mûsâ da asasını attı. Bir de ne görsünler, asa onların düzdükleri sihir takımlarını yutuyor. *
26:46فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
Diyanet Meali:Bunun üzerine sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. *
26:223يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
Diyanet Meali:Bunlar da şeytanlara kulak verirler. Onların çoğu ise yalancıdır. *
27:10وَأَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا
Diyanet Meali:Değneğini at.” (Mûsâ değneğini attı.) Onu yılanmış gibi hareket eder görünce, dönüp ardına bakmadan kaçtı.
27:28اذْهَبْ بِكِتَابِي هَٰذَا فَأَلْقِهْ إِلَيْهِمْ ثُمَّ تَوَلَّ عَنْهُمْ
Diyanet Meali:“Benim şu mektubumu götür onlara at, sonra da yanlarından ayrıl…”
27:29قَالَتْ يَا أَيُّهَا الْمَلَأُ إِنِّي أُلْقِيَ إِلَيَّ كِتَابٌ كَرِيمٌ
Diyanet Meali:Sebe kraliçesi Belkıs dedi ki: “Ey ileri gelenler! Bana çok önemli bir mektup atıldı.” *
28:7فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي
Diyanet Meali:“Başına bir şey gelmesinden korktuğun zaman onu denize (Nil’e) bırak, korkma, üzülme.”
28:31وَأَنْ أَلْقِ عَصَاكَ فَلَمَّا رَآهَا تَهْتَزُّ كَأَنَّهَا جَانٌّ وَلَّىٰ مُدْبِرًا
Diyanet Meali:“Değneğini (yere) at.” (Mûsâ, değneğini attı). Onu bir yılanmış gibi süratle hareket eder görünce, arkasına bakmadan dönüp kaçtı.
28:86وَمَا كُنْتَ تَرْجُو أَنْ يُلْقَىٰ إِلَيْكَ الْكِتَابُ إِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ
Diyanet Meali:Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi.
31:10وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَبَثَّ فِيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ
Diyanet Meali:Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı.
37:97قَالُوا ابْنُوا لَهُ بُنْيَانًا فَأَلْقُوهُ فِي الْجَحِيمِ
Diyanet Meali:Kavmi, “Onun için bir bina yapın, (içinde ateş yakın) ve onu ateşe atın” dedi. *
38:34وَلَقَدْ فَتَنَّا سُلَيْمَانَ وَأَلْقَيْنَا عَلَىٰ كُرْسِيِّهِ جَسَدًا
Diyanet Meali:Andolsun, biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üstüne bir ceset bıraktık. 
40:15يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ
Diyanet Meali:Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir.
41:40أَفَمَنْ يُلْقَىٰ فِي النَّارِ خَيْرٌ أَمْ مَنْ يَأْتِي آمِنًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Diyanet Meali:O hâlde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa güven içinde gelen kimse mi daha iyidir?
43:53فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ
Diyanet Meali:“(Eğer doğru söylüyorsa) ona altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli değil miydi?” *
50:7وَالْأَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَاسِيَ
Diyanet Meali:Yeryüzünü de yaydık ve orada sabit dağlar yerleştirdik.
50:24أَلْقِيَا فِي جَهَنَّمَ كُلَّ كَفَّارٍ عَنِيدٍ
Diyanet Meali:(Allah, şöyle der:) “Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı her kâfiri!” *
50:26الَّذِي جَعَلَ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَأَلْقِيَاهُ فِي الْعَذَابِ الشَّدِيدِ
Diyanet Meali:“Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!” *
50:37إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَذِكْرَىٰ لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ أَوْ أَلْقَى السَّمْعَ وَهُوَ شَهِيدٌ
Diyanet Meali:Şüphesiz bunda, aklı olan yahut hazır bulunup kulak veren kimseler için bir öğüt vardır. *
54:25أَأُلْقِيَ الذِّكْرُ عَلَيْهِ مِنْ بَيْنِنَا بَلْ هُوَ كَذَّابٌ أَشِرٌ
Diyanet Meali:“Bizim aramızdan vahiy ona mı verildi? Hayır o, yalancının, şımarığın biridir.” *
60:1تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ
Diyanet Meali:Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler.
67:7إِذَا أُلْقُوا فِيهَا سَمِعُوا لَهَا شَهِيقًا وَهِيَ تَفُورُ
Diyanet Meali:Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı korkunç uğultuyu işitirler. *
67:8كُلَّمَا أُلْقِيَ فِيهَا فَوْجٌ سَأَلَهُمْ خَزَنَتُهَا أَلَمْ يَأْتِكُمْ نَذِيرٌ
Diyanet Meali:Oraya her bir topluluk atıldıkça oranın bekçileri onlara, “Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?” diye sorarlar.
73:5إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا
Diyanet Meali:Şüphesiz biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz. *
75:15وَلَوْ أَلْقَىٰ مَعَاذِيرَهُ
Diyanet Meali:Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da…*
84:4وَأَلْقَتْ مَا فِيهَا وَتَخَلَّتْ
Diyanet Meali:İçindekileri atıp boşaldığı zaman…*

تَلَقَّى : Fiil-V.

2:37فَتَلَقَّىٰ آدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ
Diyanet Meali:Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da) bunun üzerine tövbesini kabul etti.
21:103وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ
Diyanet Meali:Ve melekler onları, “İşte bu, size vaad edilen (mutlu) gününüzdür” diyerek karşılarlar.
24:15إِذْ تَلَقَّوْنَهُ بِأَلْسِنَتِكُمْ وَتَقُولُونَ بِأَفْوَاهِكُمْ مَا لَيْسَ لَكُمْ بِهِ عِلْمٌ
Diyanet Meali:Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyordunuz.
50:17إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
Diyanet Meali:Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. *

اِلْتَقَى : Fiil-VIII.

3:13قَدْ كَانَ لَكُمْ آيَةٌ فِي فِئَتَيْنِ الْتَقَتَا
Diyanet Meali:Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır.
3:155إِنَّ الَّذِينَ تَوَلَّوْا مِنْكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ إِنَّمَا اسْتَزَلَّهُمُ الشَّيْطَانُ
Diyanet Meali:İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak (yaptıkları bazı hatalardan dolayı) yoldan kaydırmak istemişti.
3:166وَمَا أَصَابَكُمْ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ فَبِإِذْنِ اللَّهِ وَلِيَعْلَمَ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması (ve münafıklık yapanları belli etmesi) içindi. *
8:41إِنْ كُنْتُمْ آمَنْتُمْ بِاللَّهِ وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَىٰ عَبْدِنَا يَوْمَ الْفُرْقَانِ يَوْمَ الْتَقَى الْجَمْعَانِ
Diyanet Meali:Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize  inandıysanız (bunu böyle bilin).
8:44وَإِذْ يُرِيكُمُوهُمْ إِذِ الْتَقَيْتُمْ فِي أَعْيُنِكُمْ قَلِيلًا
Diyanet Meali:Hani karşılaştığınız zaman onları gözlerinize az gösteriyordu..
54:12وَفَجَّرْنَا الْأَرْضَ عُيُونًا فَالْتَقَى الْمَاءُ عَلَىٰ أَمْرٍ قَدْ قُدِرَ
Diyanet Meali:Yeryüzünü pınar pınar fışkırttık. Derken sular takdir edilmiş bir iş için birleşti. *
55:19مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ
Diyanet Meali:(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar. *

اللَّاقٖى-لَاقٍ : İsim. İsm-i Fâil. Mufâale Bâbı (III. Bâb). 

28:61أَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لَاقِيهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا
Diyanet Meali:Kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz ve o vaad edilen şeye kavuşacak olan kimse, dünya hayatının geçimliklerinden yararlandırdığımız … kimse gibi midir?

لِقَاءٌ : İsim. Mastar. Mufâale Bâbı (III. Bâb). 

6:31قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah’ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar gerçekten ziyana uğramıştır.
6:130يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا
Diyanet Meali:“(İçinizden) size âyetlerimi anlatan ve bu gününüzün gelip çatacağı hakkında sizi uyaran (peygamberler gelmedi mi)?”
6:154وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
Diyanet Meali:Hidayet ve rahmete erdirmek için (Mûsâ’ya Kitab’ı, Tevrat’ı verdik ki), Rablerinin huzuruna varacaklarına iman etsinler.
7:51فَالْيَوْمَ نَنْسَاهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَاءَ يَوْمِهِمْ هَٰذَا
Diyanet Meali:İşte onlar bu günlerine kavuşacaklarını nasıl unuttularsa, biz de onları bugün öyle unuturuz.
7:147وَالَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاءِ الْآخِرَةِ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ
Diyanet Meali:Âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır.
10:7إِنَّ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا وَرَضُوا بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَاطْمَأَنُّوا بِهَا
Diyanet Meali:Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler var ya…
10:11فَنَذَرُ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
Diyanet Meali:İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar hâlde bırakırız.
10:15قَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَٰذَا أَوْ بَدِّلْهُ
Diyanet Meali:(Âyetlerimiz kendilerine apaçık birer delil olarak okunduğunda, öldükten sonra) bize kavuşmayı ummayanlar, “Ya (bize) bundan başka bir Kur’an getir veya onu değiştir” dediler.
10:45قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ
Diyanet Meali:Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır.
13:2يُفَصِّلُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ بِلِقَاءِ رَبِّكُمْ تُوقِنُونَ
Diyanet Meali:Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanasınız.
18:105أُولَٰئِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَلِقَائِهِ فَحَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ
Diyanet Meali:Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan kimselerdir.
18:110فَمَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ رَبِّهِ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا
Diyanet Meali:“Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın…”
23:33وَقَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِلِقَاءِ الْآخِرَةِ
Diyanet Meali:O peygamberin kavminden, Allah’ı inkâr eden, ahireti yalanlayan ileri gelenler şöyle dediler…
25:21وَقَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْمَلَائِكَةُ
Diyanet Meali:Bize kavuşacaklarını ummayanlar, “Bize melekler indirilseydi ya!” dediler.
29:5مَنْ كَانَ يَرْجُو لِقَاءَ اللَّهِ فَإِنَّ أَجَلَ اللَّهِ لَآتٍ
Diyanet Meali:Her kim Allah’a kavuşmayı umarsa, bilsin ki Allah’ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir.
29:23وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَلِقَائِهِ أُولَٰئِكَ يَئِسُوا مِنْ رَحْمَتِي
Diyanet Meali:Allah’ın âyetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler var ya; işte onlar benim rahmetimden ümit kesmişlerdir.
30:8وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ لَكَافِرُونَ
Diyanet Meali:Şüphesiz insanların birçoğu Rablerine kavuşacaklarını inkâr ediyorlar.
30:16وَأَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَلِقَاءِ الْآخِرَةِ فَأُولَٰئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
Diyanet Meali:İnkâr edip âyetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlara gelince, işte onlar azabın içine atılacaklardır. *
32:10بَلْ هُمْ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ كَافِرُونَ
Diyanet Meali:Hayır, onlar Rablerine kavuşmayı inkâr etmektedirler.
32:14فَذُوقُوا بِمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا
Diyanet Meali: (Onlara şöyle denilecek:) “O hâlde, bu gününüze kavuşmayı unutmanıza karşılık azabı tadın.”
32:23وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ فَلَا تَكُنْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَائِهِ
Diyanet Meali:Andolsun, biz Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) vermiştik. Sen de kitaba (Kur’an’a) kavuşma konusunda sakın şüphe içinde olma.
39:71يَتْلُونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِ رَبِّكُمْ وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا
Diyanet Meali:“Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran (peygamberler gelmedi mi)?”
41:54أَلَا إِنَّهُمْ فِي مِرْيَةٍ مِنْ لِقَاءِ رَبِّهِمْ أَلَا إِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ مُحِيطٌ
Diyanet Meali:İyi bilin ki, onlar Rablerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. İyi bilin ki, O, her şeyi kuşatandır. *
45:34وَقِيلَ الْيَوْمَ نَنْسَاكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا
Diyanet Meali:Onlara şöyle denir: “Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi, bu gün biz de sizi unutuyoruz.”

تِلْقَاء : Zarf

10:15قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي
Diyanet Meali:De ki: “Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir.”
28:22وَلَمَّا تَوَجَّهَ تِلْقَاءَ مَدْيَنَ قَالَ عَسَىٰ رَبِّي أَنْ يَهْدِيَنِي سَوَاءَ السَّبِيلِ
Diyanet Meali:(Şehirden çıkıp) Medyen’e doğru yöneldiğinde, “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi. *
7:47وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاءَ أَصْحَابِ النَّارِ قَالُوا
Diyanet Meali:Gözleri cehennemlikler tarafına çevrildiği zaman, … derler.

المُلٰاقٖى-مُلاَقٍ : İsim. İsm-i Fâil. Mufâale Bâbı (III. Bâb). 

2:46الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو رَبِّهِمْ وَأَنَّهُمْ إِلَيْهِ رَاجِعُونَ
Diyanet Meali:Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O’na döneceklerini çok iyi bilirler. *
2:223وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّكُمْ مُلَاقُوهُ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ
Diyanet Meali:Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Mü’minleri müjdele.
2:249قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو اللَّهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ
Diyanet Meali:Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır.”
11:29إِنَّهُمْ مُلَاقُو رَبِّهِمْ وَلَٰكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْمًا تَجْهَلُونَ
Diyanet Meali:“Çünkü onlar Rablerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizin bilgisizce davranan bir toplum olduğunuzu görüyorum.”
62:8قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ
Diyanet Meali:De ki: “Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır.”
69:20إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ
Diyanet Meali:“Çünkü ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum.” *
84:6يَا أَيُّهَا الْإِنْسَانُ إِنَّكَ كَادِحٌ إِلَىٰ رَبِّكَ كَدْحًا فَمُلَاقِيهِ
Diyanet Meali:Ey insan! Şüphesiz, sen Rabbine (kavuşuncaya kadar) didinip duracak ve sonunda didinmenin karşılığına kavuşacaksın. *

مُلْقُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: اَلْمُلْقِي

7:115قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ نَحْنُ الْمُلْقِينَ
Diyanet Meali:(Sihirbazlar), “Ey Mûsâ! Ya önce sen at, ya da önce atanlar biz olalım” dediler. *
10:80فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Diyanet Meali:Sihirbazlar gelince Mûsâ onlara, “Atacağınızı atın (hünerinizi ortaya koyun)” dedi. *
26:43قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
Diyanet Meali:Mûsâ onlara, “Hadi ortaya atacağınız şeyi atın” dedi. *

مُلْقِيَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. İf’âl Bâbı (IV. Bâb). Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: مُلْقِيَةٌ Müzekkeri: اَلْمُلْقِي

77:5فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
Diyanet Meali:Öğüt bırakanlara andolsun ki…*

مُتَلَقِّيَانِ : İsim. İsm-i Fâil. Tefa’ul Bâbı (V. Bâb). İkili İsim. Tekili: اَلْمُتَلَقِّي 

50:17إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
Diyanet Meali:Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. *

التَّلٰاقٖى-تَلٰاقٍ : İsim. Mastar. Tefâul Bâbı (VI. Bâb). 

40:15يُلْقِي الرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ لِيُنْذِرَ يَوْمَ التَّلَاقِ
Diyanet Meali:Buluşma günü hakkında (insanları) uyarmak için, irâdesiyle ilgili vahyi kullarından dilediğine, kendi indirir.