أ م د

KÖK HARFLER:  أ م د

ANLAM: 

اَمِدَ : Birisine kızgın olmak.

AÇIKLAMA:

xx

DİĞER BAZI TÜREVLER:

اَمِدَ (geniş zamanlı يَاْمَدُ mastar isim اَمَدٌ):

اَمِدَ عَلَيْهِ : Ona kızgındı.

اَمَدٌ : anlamları: (1) Zaman, (Zamanın sonuna ilişkin olarak düşünülür. زَمَانٌ ise zamanın sonu ve başlangıcı bakımından ele alınan zamandır fakat bazen “zaman” kelimesi ile yer değiştirebilir); (2) azami veya en uç mertebe, dönem, limit, nokta veya menzil; (3) o ana dek yaşanan yaşam süresi; (4) bir insanın hayatındaki iki dönemden her biri, örn.: doğduğu zaman ile öldüğü zaman; (5) yarışta atların başlangıç yeri ve hedefi; (6) herhangi bir zaman aralığı; sınırları bilinmeyen bir zaman aralığı; belirli bir zaman.

بَلَغَ اَمَدَهُ : O kişi veya şey kendisinin varabileceği en uç mertebeye veya limite ulaştı.

ضَرَبَ لَهُ اَمَدًا : Onun için bir limit, dönem belirledi veya atadı. 

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek
أَمَدٌ isim 4 Zaman, uzun süre, nihayet 3/30

Toplam 4

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Mahreci Benzeyen Kökler

Benzer Manada Kelimeler

  • أَمَدٌ (a)
  • أَمَدٌ (b)

Zıt Manada Kelimeler

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelere günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Emed أَمَد Son, nihayet. Gayet. Encam, intiha.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

أَمَدٌ : İsim. 

3:30 وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا
Diyanet Meali: (Herkesin yaptığı iyiliği ve) yaptığı kötülüğü (hazır bulacağı günde) kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister.
18:12 ثُمَّ بَعَثْنَاهُمْ لِنَعْلَمَ أَيُّ الْحِزْبَيْنِ أَحْصَىٰ لِمَا لَبِثُوا أَمَدًا
Diyanet Meali: Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim. *
57:16 فَطَالَ عَلَيْهِمُ الْأَمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ
Diyanet Meali: Üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar (gibi olmasınlar).
72:25 قُلْ إِنْ أَدْرِي أَقَرِيبٌ مَا تُوعَدُونَ أَمْ يَجْعَلُ لَهُ رَبِّي أَمَدًا
Diyanet Meali: De ki: “Sizin uyarıldığınız şey yakın mıdır, yoksa Rabbim ona uzun bir süre mi koyacaktır, bilemem.” *