KÖK HARFLER: ن ق م
ANLAM:
نَقَمَ / نَقِمَ : Birisini cezalandırmak, suçlamak, azap çektirmek. Birisinden öç almak; ona karşı kin beslemek, onu çekememek, ondan tiksinmek, iğrenmek. Birini suçlamalarla yermek ya da alt etmek.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
نَقَمَ | fiil-I | 4 | Ayıp karşıladı, çekemedi | 7/126 |
اِنْتَقَمَ | fiil-VIII | 6 | İntikam aldı, cezalandırdı | 43/25 |
اِنْتِقَامٌ | isim | 4 | İntikam | 14/47 |
مُنْتَقِمٌ | isim | 3 | İntikam alan kişi | 43/41 |
| Toplam | 17 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- نَقَمَ
- نِقَمٌ
- نَقْمَةٌ
- نَاقِمٌ
- سَاخِطٌ > bak: س خ ط
- حَاقِدٌ
- إِنْتِقَامٌَ
Zıt Manada Kelimeler
- نَقَمَ
- أَكْرَمَ > bak: ك ر م
- فَخَّمَ
- مَدَحَ
- قَرَّظَ
- نِقَمٌ
- نَقْمَةٌ
- نَاقِمٌ
- إِنْتِقَامٌ
- أَمَانٌ > bak: أ م ن
- مُسَامَحَةٌ
AÇIKLAMA:
BELÂ’ ile NİKME kelimeleri arasındaki fark
( ب ل و – ن ق م )
Belâ’, zararlı da, faydalı da olabilir. Faydalı olan belâ’ kast edilirse, ebleytuhû (onu belâlandırdım/imtihan ettim) denilir. Zararlı olan belâ’ için ise, belevtuhû (onu belâlandırdım/imtihan ettim) denilir. Belâ’ başlangıçta olabilir, oysa nikme, ancak bir karşılık veya bir ukûbet (cezâ) olabilir.
Asıl itibarıyla nikme (intikâm), “şiddetle ayıplamak” anlamına gelir. Nekme’ye belâ’ denilebilir fakat belâ’ya, başlangıçta söz konusu ise asla nikme denmez. (Farklar Sözlüğü 355) Bknz: ( ب ل و )
‘İKÂB ile İNTİKÂM kelimeleri arasındaki fark
( ع ق ب – ن ق م )
İntikâm, “cezalandırma sureti ile ni’metin alınması”dır. ‘İkâb ise, “birinin işlediği günah ya da kusuru sebebi ile, azâb edilerek cezalandırılması”dır. Çünkü ‘ikâb, sevâb’ın (ödüllendirmenin) karşıtıdır. İntikâm ise, in’âm’ın (ni’met vermenin) karşıtıdır. (Farklar Sözlüğü 356) Bknz: ( ع ق ب )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Nakm | نَقْم | İntikam, öç alma. Eza vererek cezalandırma. |
|
Nakmet | نَقْمَة | İntikam. | Çoğulu: Nikam |
İntikâm | إِنْتِقَام | Öç almak. Hınç ve acı çıkarmak. |
|
Müntakim | مُنْتَقِم | İntikam alan, öç alan, suçluya cezasını veren. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
نَقَمَ : Fiil-I.
5:59 | قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ هَلْ تَنْقِمُونَ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِاللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ey kitap ehli! Sadece Allah’a, inandığımızdan dolayı bizden hoşlanmıyorsunuz.” |
7:126 | وَمَا تَنْقِمُ مِنَّا إِلَّا أَنْ آمَنَّا بِآيَاتِ رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا |
Diyanet Meali: | “Sen sırf, Rabbimizin âyetleri bize geldiğinde iman ettiğimiz için bize hınç duyuyorsun.” |
9:74 | وَمَا نَقَمُوا إِلَّا أَنْ أَغْنَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ مِنْ فَضْلِهِ |
Diyanet Meali: | Sırf, Allah ve Resûlü kendi lütfu ile onları zengin kıldığı için intikam almaya kalktılar. |
85:8 | وَمَا نَقَمُوا مِنْهُمْ إِلَّا أَنْ يُؤْمِنُوا بِاللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | Onlar mü’minlere ancak; mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı. * |
اِنْتَقَمَ : Fiil-VIII.
5:95 | وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, geçmiştekileri affetmiştir.) Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
7:136 | فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ فِي الْيَمِّ |
Diyanet Meali: | Bu yüzden onlardan intikam aldık. Kendilerini denizde boğduk. |
15:79 | فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Onlardan da intikam aldık. İkisi de (Lût kavminin yaşadığı Sodom ile Şu’ayb kavminin yaşadığı Eyke) belirgin bir anayol üzerinde idiler. * |
30:47 | فَانْتَقَمْنَا مِنَ الَّذِينَ أَجْرَمُوا وَكَانَ حَقًّا عَلَيْنَا نَصْرُ الْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Biz de suç işleyenlerden intikam aldık. Mü’minlere yardım etmek ise üzerimizde bir haktır. |
43:25 | فَانْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ |
Diyanet Meali: | Biz de onlardan intikam aldık. Yalanlayanların sonu, bak nasıl oldu! * |
43:55 | فَلَمَّا آسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar bizi bu şekilde öfkelendirince biz de onlardan öç aldık, hepsini suda boğduk. * |
اِنْتِقَامٌ : İsim. Masdar. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb).
3:4 | لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler) için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
5:95 | وَمَنْ عَادَ فَيَنْتَقِمُ اللَّهُ مِنْهُ وَاللَّهُ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, geçmiştekileri affetmiştir.) Fakat kim bir daha böyle yaparsa, Allah ondan intikam alır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. |
14:47 | فَلَا تَحْسَبَنَّ اللَّهَ مُخْلِفَ وَعْدِهِ رُسُلَهُ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ ذُو انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Sakın Allah’ın, peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir. * |
39:37 | وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? * |
مُنْتَقِمُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Kurallı Erkek Çoğul. Tekili: مُنْتَقِمٌ
32:22 | إِنَّا مِنَ الْمُجْرِمِينَ مُنْتَقِمُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki biz suçlulardan intikam alıcıyız. |
43:41 | فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَ |
Diyanet Meali: | Ya biz seni (bu dünyadan) alır götürürüz de, onlardan intikam alırız. * |
44:16 | يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَىٰ إِنَّا مُنْتَقِمُونَ |
Diyanet Meali: | Onları o en şiddetli yakalayışla yakalayacağımız günü hatırla. Şüphesiz biz öcümüzü alırız. * |