KÖK HARFLER: ج م ل
ANLAM:
جَمَلَ : Şahsen güzel veya alımlı olmak, hareketleri veya davranışları iyi olmak, ahlaki anlamda iyi karaktere sahip biri olmak.
AÇIKLAMA:
جَمَالٌ : Çok güzel, iyi ya da hoş olmak. İki türlüdür:
Birincisi: Bir insanın kendine has nefsinde, bedeninde ya da fiillerinde, davranışlarında bulunan cemal.
İkincisi: Kendisinden başkasına ulaşan cemal. Allah Rasulünden (s.a.v.) rivayet edilen إنَّ اللهَ جَمِيلٌ يُحِبُّ الْجَمَالَ (Allah cemildir, cemali sever) sözünde bu anlamdadır. Burada, bir çok hayrın Yüce Allah’tan taşmasından dolayı O’nun bu cemale sahip kimseleri sevdiğine dikkat çekilmek istenmektedir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ Bu hayvanlarda, onları akşamleyin getirirken ve sabahleyin otlağa salarken sizin için bir cemal de vardır (16/6).
جَمِيلٌ ve جَمَالٌ ve teksîr anlamı bildirmek üzere جُمَّالٌ şekillerinde kullanılır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: فَصَبْرٌ جَمِيلٌ Bana bir güzel sabretmek düşüyor (12/83); فَاصْبِرْ صَبْراً جَمِيلاً Şimdi sen güzelce sabret (70/5).
جَامَلْتُ فُلاَناً : Filan kimseye, kendisine karşı saf, içten, dostça, kardeşçe bir sevgi duymaksızın, dostça görünüp güzel davranarak ya da güzel sözler söyleyerek, güzellikle, tatlı dille ikna ettim ya da kandırdım.
أَجْمَلْتُ فِي كَذَا : Şöyle bir şeyi talep ederken, isterken ya da arzularken aşırıya kaçmayıp itidalli, mutedil oldu.
جَمَالَكَ : Güzel davran.
Kelimedeki çokluk anlamı göz önünde bulundurularak “munfasıl, birbirinden ayrılmış olmayan her cemaate, topluluğa ya da topluma جُمْلَةٌ denmiştir.
Buradan hareketle “tahsil edilmemiş olan hesaba” ve “tahsilatı beyan edilmemiş, açıklanmamış söze” مُجْمَلٌ denmiştir.
Fiil olarak “hesabı bir toplama, yekuna rica ettim, indirgedim” anlamında أجْمَلْتُ الْحِسَابَ şeklinde ve “sözün tahsilatını beyan etmedim, açıklamadım” anlamında أجْمَلْتُ فِي الْكَلاَمِ şeklinde kullanılır.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: وَقَالَ وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلاَ نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً Kâfir olanlar ise, Kur’ân ona, cümlesi birden indirilseydi ya, dediler (25/32).
Fakihlerin “مُجْمَلٌ (mücmel), “bir açıklanmaya ihtiyaç duyan şey” demektir” şeklindeki sözleri onun ne bir tanımıdır ne de bir tefsiridir, bilakis yalnızca bazı insanların “mücmel” karşısındaki durumunu zikr etmekten ibarettir. İlk olarak bir şeyin, kendi zâtında bulunan ve sayesinde başkalarından ayırt olunacağı sıfatının beyan edilmesi, açıklanması gerekir. مُجْمَلٌ (mücmel) kelimesi de hakikatinde, “beyan edilmemiş, açıklanmamış veya şerh edilmemiş bir çok şeyin cümlesini, toplamını kapsayan, içeren şey” demektir.
جَمَلٌ kelimesi ise, بَازِلٌ olan yani dokuzuncu yılına girip نَابٌ denen dişini çıkaran deve için kullanılır. Çoğulu جِمَال ,أجْمَال ve جِمَالَة şekillerinde gelir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: حَتَّى يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ Deve iğne deliğinden geçinceye kadar (77/33). Yüce Allah’ın şu sözüne gelince: كَأَنَّهُ جِمَالَتٌ صُفْرٌ Her biri birer sarı deve gibi kıvılcımlar (7/40). Buradaki جِمَالاَت kelimesi, جَمَالَةٌ kelimesinin çoğuludur. جَمَالَةٌ kelimesi ise, جَمَلٌ kelimesinin çoğuludur. Ayet ayrıca جُمَالَتٌ şeklinde ötre ile de okunmuştur. Bunun قَلُوصٌ yani “kendisine ilk binildiği andan itibaren, ثَنِيَّةٌ denen dişi dökülünceye kadar geçen dönemdeki dişi deve” anlamında olduğu söylenmiştir.
جَامِلٌ : Yanlarında çobanları olan deve sürüsü. Bu kullanımıyla, “yanlarında çobanları olan sığır sürüsü” anlamına gelen بَاقِرٌ kelimesine benzer.
Arapların harfî olarak “Geceyi kendine deve edindi” anlamına gelen اِتَّخَذَ اللَّيْلَ جَمَلًا sözleri “bütün gece yolculuk yaptı” ya da “kıraat, okuma, namaz kılma ya da başka bir işini gece yaptı” anlamında bir istiaredir ve harfi olarak “geceye bin” anlamına gelen اِرْكَبِ اللَّيْلَ sözüne benzer. Devenin bu şekilde adlandırılması, Yüce Allah’ın وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ Bu hayvanlarda, onları akşamleyin getirirken ve sabahleyin otlağa salarken sizin için bir cemal de vardır (16/6) sözüyle işaret ettiği husus gibi olabilir. Çünkü Araplar bunu kendileri için bir cemal (جَمَالٌ ) sayarlardı.
جَمَلْتُ الشَّحْمَ : İç yağını erittim.
جَمِيلٌ : Erimiş iç yağı.
اِجْتِمَالٌ : Bu yağdan sürünmek.
Bir kadın kızına تَجَمَّلِي وَتَعَفَّفِي demiştir ki “جَمِيلٌ’i yani erimiş iç yağını ye ve عُفَافَةٌ’yi yani memede kalan sütü iç” anlamındadır. (Müfredât)
“Güzel yüz” derken “cemîl” kelimesinin kullanılması, “yağı erimiş, pürüzsüz yüz” anlamındadır. Çünkü bu kelimenin aslında “erimiş iç yağı” manası vardır. (Farklar Sözlüğü 390)
Kelime kökündeki çokluk manası ölçü alındığında, birbirinden ayrı olmayan her cemaate “cümle” adı verilmiştir. Daha sonra bu kelime bir gramer terimi olarak da kullanılmıştır.
Cemâl kelimesi “çok güzel olmak” yanı sıra “tam ve eksiksiz olma” anlamını da kapsar. İnsan hakkında kullanıldığı zaman gönülde, bedende ve yapılan işlerde sergilenen güzelliktir. Ayrıca mal, soy-sop ve somut durumlar hakkında da kullanılır. “Senin mal ve aşiret bakımından cemâlin var” denirken bu konulardaki çokluk kastedilir. Güzel bir yer hakkında da kullanılır.
DİĞER BAZI TÜREVLERİ:
جَمَلَ (geniş zaman يَجْمُلُ mastar isim جَمْلٌ): Topladı.
جَمُلَ (geniş zaman يَجْمُلُ mastar isim جَمَالٌ) veya جَمِلَ (geniş zaman يَجْمَلُ):
جَمُلَ : Şahsen güzel veya alımlı idi; hareketleri veya davranışları iyi idi; ahlaki anlamda iyi karaktere sahip biriydi ya da o hale geldi.
اَجْمَلَ فِى الطَّلَبِ : Nefsen mutedil biriydi.
اَجْمَلَ الْقَوْمُ : İnsanların birçok devesi vardı.
جَمَلٌ ve جَمْلٌ : Bir erkek deve; bir deve (erkek hali: اِبِلٌ ; eşi: نَاقَة).
اَلْجَمَلُ belli başlı bir deniz balığıdır.
جَمَلٌ bir kadının kocası manasına da gelmektedir; ilaveten hurma ağaçları.
اِتَّخَذَ اللَّيْلَ جَمَلًا : Tüm gece boyunca yolculuk etti (çoğul hali: جِمَالٌ ve جُمُلٌ ve جِمَالَةٌ fakat جِمَالَاتٌ şu sözcüğü ifade eder: جَمْعُ الْجَمْعِ).
جِمَالٌ : Kişinin veya davranışın ya da zekanın güzelliği, iyiliği; ona sahip olandan diğerine aktarılan ziyadesiyle iyilik; sabır.
وَلَكُمْ فِيهَا جِمَالٌ : Senin için onlarda güzellik vardır.
جَمِيلٌ : Erimiş yağ; güzel, alımlı; kişilik, zeka, davranışlar, şahsiyet ya da ahlaki olarak iyi.
اَللّٰهُ جَمِيلٌ وَ يُحِبُّ الْجَمَالَ : Allah (c.c.) güzeldir, bu nedenle güzeli (güzel karakteri ya da amelleri) sever.
جَمِيلَةٌ (dişil hali): Bedenen eksiksiz ya da mükemmel.
جَمْلَةٌ : Kalın bir ipliğin bir teli; bir şeyin yekûnu; toplam, bütün ya da topyekûn.(Miktarda) çokluğu ya da (sayıda) çokluğu ifade etmektedir ya da ayrılmamış bir bütün manasına gelmektedir.
جَمْلَةٌ مِنْ مَالٍ : Büyük meblağda para.
بِالْجُمْلَةِ : Bütünüyle; özetle.
جُمْلَةٌ bir önerme; yan tümce; sözcük öbeği; bazı durumlarda da bir cümle manasına da gelmektedir.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
جَمَالٌ | isim | 1 | Güzellik, cemal | 16/6 |
|
جَمِيلٌ | isim | 7 | Güzel | 12/83 |
|
جَمَلٌ | isim | 2 | Erkek deve | 7/40 | Çoğul: جِمَالَةٌ |
جُمْلَةٌ | isim | 1 | Tüm, bütün, cümle | 25/32 |
|
| Toplam | 11 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Benzer Manada Kelimeler
- جَمَّلَ
- جَمَالٌ
- جَمِيلٌ (a)
- جَمِيلٌ (b)
Zıt Manada Kelimeler
- جَمَّلَ
- جَمَالٌ
- قُبْحٌ > bak: ق ب ح
- دَمَامَةٌ
- جَمِيلٌ (a)
- جَمِيلٌ (b)
AÇIKLAMA:
HÜSN ile CEMÂL kelimeleri arasındaki fark
( ح س ن – ج م ل )
Cemâl, “fiil, ahlak, mal çokluğu ve cisim/beden gibi insanı şöhrete ulaştıran ve yücelten şey”dir. Şöyle denebilir: Leke fî hâze’l emri cemâlun (senin bu işte bir cemâlin var). Oysa aynı anlamda, leke fîhi hüsnün (senin onda bir hüsnün var) denilmez.
Asıl anlamı itibarıyla hüsn, “sûret”tir (şekildir). Daha sonra fiiller ve ahlak hakkında da kullanılmıştır. Asıl anlamı itibarıyla cemâl; fiiller, ahlak ve görünür durumlar için kullanılır. Daha sonra “sûret” (şekil) için de kullanılmıştır.
Arab dilindeki aslı itibarıyla cemâl, büyüklük anlamına gelir. Bu anlamdan hareketle, parçalardan daha büyük olması sebebiyle cümle (bütün) denilmiştir. Yine yaratılış itibarıyla büyük olduğu için erkek deve, cemel diye isimlendirilmiştir. (Farklar Sözlüğü 389) Bknz: ( ح س ن )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Cemel | جَمَل | Erkek deve. İbil. | Çoğul: Cimâl, Ecmâl |
Cümle | جُمْلَة | 1: Bir yargı bildirmek için tek başına çekimli bir fiil veya çekimli bir fiille kullanılan kelimeler dizisi, tümce 2: Dizge, sistem. 3: Bütün, hep. 4: Herkes | Cümleten |
Cemâl | جَمَال | Yüz güzelliği, güzellik. |
|
Cemîl | جَمِيل | 1: Güzel. 2: Allah’ın sıfatlarından biri. |
|
Cumâlî | جُمَالِيّ | Cuma günü doğan. Değerli, yüce bir biçimde bir araya getirilmiş olan. |
|
Ecmel | أَجْمَل | Çok güzel, en yakışıklı. Daha güzel. |
|
Tecmîl | تَجْمِيل | Süs, tezyin. |
|
Mücâmele | مُجَامَلَة | Karşılıklı olarak iyi muamelede bulunma. Güzel ve hoş geçinme. |
|
İcmâl | إِجْمَال | Özet, kısaltma. | İcmâli |
Mücmel | مُجْمَل | Özet olarak anlatılmış, kısa ve özlü. |
|
Tecemmül | تَجَمُّل | Ziynetlenmek. Süslenmek. |
|
Mütecemmil | مُتَجَمِّل | Cemal kesbeden, zinetlenen, süslenen, donanan. |
|
Cümle kelimesi, “1. bütünlük, tamlık (isim), 2. bütün, tüm (sıfat), 3. gramerde önerme” anlamındadır. “Tam ve eksiksiz olma” manasındaki kök fiilden türetilmiştir. (Nişanyan Sözlük)
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
جَمَالٌ : İsim.
16:6 | وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ |
Diyanet Meali: | Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır. * |
جَمِيلٌ : İsim. Sıfat.
12:18 | قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللَّهُ الْمُسْتَعَانُ |
Diyanet Meali: | Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. (Anlattıklarınıza karşı) yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.” |
12:83 | قَالَ بَلْ سَوَّلَتْ لَكُمْ أَنْفُسُكُمْ أَمْرًا فَصَبْرٌ جَمِيلٌ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَنِي بِهِمْ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir…” dedi. |
15:85 | وَإِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ فَاصْفَحِ الصَّفْحَ الْجَمِيلَ |
Diyanet Meali: | Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Sen şimdi güzel bir şekilde hoşgörü ile muamele et. |
33:28 | فَتَعَالَيْنَ أُمَتِّعْكُنَّ وَأُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | (Ey Peygamber! Hanımlarına de ki: “Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız,) gelin size mut’a vereyim ve sizi güzelce bırakayım.” |
33:49 | فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | Bu durumda onlara mut’a verin ve kendilerini güzel bir şekilde bırakın. |
70:5 | فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sen güzel bir şekilde sabret. * |
73:10 | وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا |
Diyanet Meali: | Onların söylediklerine sabret ve onlardan güzellikle ayrıl. * |
جَمَلٌ : İsim. Çoğulu: جِمَالَةٌ
7:40 | وَلَا يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ حَتَّىٰ يَلِجَ الْجَمَلُ فِي سَمِّ الْخِيَاطِ |
Diyanet Meali: | Ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir! |
77:33 | كَأَنَّهُ جِمَالَةٌ صُفْرٌ |
Diyanet Meali: | Bunlar sanki birer kızıl devedir. * |
جُمْلَةٌ : İsim.
25:32 | وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ الْقُرْآنُ جُمْلَةً وَاحِدَةً |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, “Kur’an ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dediler. |