و ه ب

KÖK HARFLER:  و ه ب

ANLAM: 

وَهَبَ : Karşılıklı veya karşılıksız olarak birine mülk vermek. Hibe etmek, bağışlamak.

AÇIKLAMA:

xx

KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ: 

Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.


Tür Adet Anlam Örnek Âyet
وَهَبَ fiil-I 22 Hibe etti, bağışladı 19/19
وَهَّابٌ isim 3 Vehhâb: Esma-i Hüsna: Çokça bağışta bulunan, bol bol nimet veren 3/8

Toplam 25

BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR: 

Kök Harflerinin Yer Değişimi

Benzer Manada Kelimeler

Zıt Manada Kelimeler

AÇIKLAMA:

HİBE ile HEDİYE kelimeleri arasındaki fark

( ه د ي – و ه ب )

Hediye, sayesinde veren ile alanın birbirine yaklaştığı maldır. Oysa hibe böyle değildir. Hediye kelimesi, hedâ’ş-şey’e (öne geçti) i̇fadesinden gelir, çünkü hediye, ihtiyacının önüne geçmiştir. (Farklar Sözlüğü 238) Bknz: ( ه د ي )

TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER: 

Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.

Vehb وَهْب Hibe. Bağış. Vergi.
Vehbî وَهْبِى Doğuştan. Allah vergisi. Çalışmakla kazanılmayıp Allah’ın (cc) lütfu ile olan.
Vâhib(e) وَاهِب Hibe eden, bağışlayan, bağışlayıcı.
Vehhâb وَهَّاب Çok fazla ihsan eden. Çok bağışlayan..
Hibe هِبَة Bağışlamak. Parasız ve karşılıksız vermek. Bağışlanan şey. Hal ve Şan.
Mevhibe مَوْهِبَة Allah vergisi, ihsan, bağış.
Muvâhabe مُوَاهَبَة Çok bağışlama.
Îhâb إِيهَاب Verme, bağışlama.
İttihâb إِتِّهَاب Karşılıksız olarak verilen bir bağışı kabul etme.
İstîhâb اِسْتِيهَاب Hibe ve hediye olarak isteme. Bağış olarak arzulama.

ÂYETLER:

DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.

وَهَبَ : Fiil-I. 

3:8 رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً
Diyanet Meali: (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet.”
3:38 هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً
Diyanet Meali: Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet.” dedi.
6:84 وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ كُلًّا هَدَيْنَا
Diyanet Meali: Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik.
14:39 الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي وَهَبَ لِي عَلَى الْكِبَرِ إِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ
Diyanet Meali: “Hamd, iyice yaşlanmış iken bana İsmail’i ve İshak’ı veren Allah’a mahsustur.”
19:5 فَهَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ وَلِيًّا
Diyanet Meali: “Bana kendi tarafından bir çocuk bağışla!”
19:19 قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا
Diyanet Meali: Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. *
19:49 فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ
Diyanet Meali: İbrahim, onları da onların taptıklarını da terk edince, ona İshak ile Yakub’u bağışladık.
19:50 وَوَهَبْنَا لَهُمْ مِنْ رَحْمَتِنَا وَجَعَلْنَا لَهُمْ لِسَانَ صِدْقٍ عَلِيًّا
Diyanet Meali: Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile anılmalarını temin ettik). *
19:53 وَوَهَبْنَا لَهُ مِنْ رَحْمَتِنَا أَخَاهُ هَارُونَ نَبِيًّا
Diyanet Meali: Rahmetimiz sonucu kardeşi Hârûn’u bir nebî olarak kendisine bahşettik. *
21:72 وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ نَافِلَةً وَكُلًّا جَعَلْنَا صَالِحِينَ
Diyanet Meali: Ona İshak’ı ve ayrıca da Yakub’u bağışladık ve her birini salih kimseler yaptık. *
21:90 فَاسْتَجَبْنَا لَهُ وَوَهَبْنَا لَهُ يَحْيَىٰ وَأَصْلَحْنَا لَهُ زَوْجَهُ
Diyanet Meali: Biz de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya’yı bağışladık. Eşini de kendisi için, (doğurmaya) elverişli kıldık.
25:74 وَالَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ أَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ أَعْيُنٍ
Diyanet Meali: Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl..” diyenlerdir.
26:21 فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Diyanet Meali: “Derken, Rabbim bana hüküm ve hikmet bahşetti de beni peygamberlerden kıldı.”
26:83 رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
Diyanet Meali: “Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat.” *
29:27 وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ
Diyanet Meali: Ona (İbrahim’e) İshak’ı ve Yakub’u bahşettik. Onun soyundan gelenlere peygamberlik ve kitab verdik.
33:50 وَامْرَأَةً مُؤْمِنَةً إِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ
Diyanet Meali: Ey Peygamber! Ayrıca kendini Peygamber’e bağışlayan herhangi bir mü’min kadını da (sana helâl kıldık.)
37:100 رَبِّ هَبْ لِي مِنَ الصَّالِحِينَ
Diyanet Meali: “Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla.” *
38:30 وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
Diyanet Meali: Dâvûd’a Süleyman’ı bağışladık. O ne güzel kuldu! Şüphesiz o, Allah’a çok yönelen bir kimse idi. *
38:35 قَالَ رَبِّ اغْفِرْ لِي وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي
Diyanet Meali: Süleyman, “Ey Rabbim! Beni bağışla. Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet!” dedi.
38:43 وَوَهَبْنَا لَهُ أَهْلَهُ وَمِثْلَهُمْ مَعَهُمْ رَحْمَةً مِنَّا
Diyanet Meali: Biz ona tarafımızdan bir rahmet olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik.
42:49 يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ يَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ إِنَاثًا
Diyanet Meali: O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları … verir.
42:49 وَيَهَبُ لِمَنْ يَشَاءُ الذُّكُورَ
Diyanet Meali: Dilediğine erkek çocukları verir.

وَهَّابٌ : İsim. 

3:8 وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ
Diyanet Meali: (Onlar şöyle yakarırlar): “Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”
38:35 وَهَبْ لِي مُلْكًا لَا يَنْبَغِي لِأَحَدٍ مِنْ بَعْدِي إِنَّكَ أَنْتَ الْوَهَّابُ
Diyanet Meali: “Bana, benden sonra kimseye lâyık olmayacak bir mülk (hükümranlık) bahşet! Şüphesiz sen çok bahşedicisin!”
38:9 أَمْ عِنْدَهُمْ خَزَائِنُ رَحْمَةِ رَبِّكَ الْعَزِيزِ الْوَهَّابِ
Diyanet Meali: Yoksa mutlak güç sahibi ve çok bağışlayan Rabbinin rahmet hazineleri onların yanında mıdır? *