KÖK HARFLER: ف ي ض
ANLAM:
فَاضَ : (Sel) büyük miktarda olmak ve vadi kenarının üzerinden akmak. Dolup taşmak. (Bir şey) çok, bol, bir yığın olmak. (Haber) yayılmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek |
فَاضَ | fiil-I | 2 | Boşandı, aktı, döküldü | 9/92 |
أَفَاضَ | fiil-IV | 7 | Yürüdü, akın etti | 2/199 |
| Toplam | 9 |
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- فَاضَ (a)
- غَمَرَ > bak: غ م ر
- طَمَا
- جَاشَ
- فَاضَ (b)
- فَاضَ (c)
- فَاضَ (d)
- إِفَاضَةٌ
- اِسْتِفَاضَةٌ
- تَوَسُّعٌ > bak: و س ع
- إِسْهَابٌ
- مُسْتَفِيضٌ (a)
- وَاسِعٌ > bak: و س ع
- مُسْهَبٌ
- مُسْتَفِيضٌ (b)
- فَضْفَاضٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Feyz (Feyiz) | فَيْض | İlim, irfan; bolluk, bereket. | Çoğulu: Füyûz |
Füyûzât | فُيُوضَات | Füyuzlar. |
|
Feyzî | فَيْضِى | Bollukla, bereketle ilgili. |
|
Feyyâz | فَيَّاض | Bereket ve bolluk veren Allah. |
|
Fâiz | فَائِض | Ödünç verilen para için alınan ve şer’an haram olan kar. |
|
İfâza | إِفَاضَة | Bereketlendirmek. Feyz vermek. Bol bol dağıtmak ve akıtmak. |
|
Tefeyyüz | تَفَيُّض | Feyizlenmek. İlerlemek. |
|
Mütefeyyiz | مُتَفَيِّض | Feyizlenen. Bolluğa kavuşan, bereket bulan. |
|
Faiz kelimesi, “artık, artan, taşıp dökülen, fazla” anlamındaki fâid (فائض) sözcüğünden gelmektedir. Bu kelime “taştı, arttı, döküldü” anlamındaki fâde (فَاضَ) fiilinin ism-i fail kalıbıdır.
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
فَاضَ : Fiil-I.
5:83 | تَرَىٰ أَعْيُنَهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | (Peygamber’e indirileni, Kur’an’ı dinledikleri zaman) hakkı tanımalarından dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. |
9:92 | تَوَلَّوْا وَأَعْيُنُهُمْ تَفِيضُ مِنَ الدَّمْعِ حَزَنًا أَلَّا يَجِدُوا مَا يُنْفِقُونَ |
Diyanet Meali: | Bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen (kimselere de bir sorumluluk yoktur). |
أَفَاضَ : Fiil-IV.
2:198 | فَإِذَا أَفَضْتُمْ مِنْ عَرَفَاتٍ فَاذْكُرُوا اللَّهَ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ |
Diyanet Meali: | Arafat’tan ayrılıp (sel gibi Müzdelife’ye) akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin. |
2:199 | ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. |
2:199 | ثُمَّ أَفِيضُوا مِنْ حَيْثُ أَفَاضَ النَّاسُ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ |
Diyanet Meali: | Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. |
7:50 | وَنَادَىٰ أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ |
Diyanet Meali: | Cehennemlikler de cennetliklere, “Ne olur, sudan biraz da bizim üzerimize akıtın” diye çağrışırlar. |
10:61 | إِلَّا كُنَّا عَلَيْكُمْ شُهُودًا إِذْ تُفِيضُونَ فِيهِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed! Sen hangi işte bulunursan bulun, ona dair Kur’an’dan ne okursan oku ve ey insanlar, sizler de hangi şeyi yaparsanız yapın), siz ona daldığınızda biz sizi mutlaka görürüz. |
24:14 | لَمَسَّكُمْ فِي مَا أَفَضْتُمْ فِيهِ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | (Eğer size dünya ve ahirette Allah’ın lütfu ve rahmeti olmasaydı), içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu! |
46:8 | هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ كَفَىٰ بِهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ |
Diyanet Meali: | “O, sizin, hakkında (düşüncesizce) yaygara kopardığınız şeyi daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter!” |