KÖK HARFLER: ه د ي
ANLAM:
هَدَى : Birisine doğru yolu göstermek ve ona onu bilinir kılmak.
AÇIKLAMA:
xx
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
Tür | Adet | Anlam | Örnek Âyet | Açıklama | |
هَدَى | fiil-I | 144 | Tarif etti, yol gösterdi | 20/79 | Meçhulü: هُدِيَ Meçhul Muzari: يُهْدَىٰ |
اِهْتَدَى | fiil-VIII | 40 | Tanıdı, buldu, hidayete erdi, hidayette kaldı | 10/108 | |
أَهْدَى | isim | 7 | En çok, doğru yola ileten | 67/22 | |
هُدَى | isim | 85 | Hidayet verme, tanıtan, irşad eden, hak din | 22/67 | |
هَدْىٌ | isim | 7 | Kurban olarak Beytullah’a sevk edilen | 48/25 | |
هَدِيَّةٌ | isim | 2 | Hediye | 27/35 | |
هَادِي | isim | 10 | Yol gösteren | 7/186 | |
مُهْتَدِى | isim | 21 | Hidayete eren, doğru yolu bulan | 7/178 | |
Toplam | 316 |
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Mahreci Benzeyen Kökler
Benzer Manada Kelimeler
- هَدَى
- هَدِيَّةٌ
- هَدِيٌّ
- جَمَلٌ > bak: ج م ل
Zıt Manada Kelimeler
- هَدَى
AÇIKLAMA:
HİBE ile HEDİYE kelimeleri arasındaki fark
( ه د ي – و ه ب )
Hediye, sayesinde veren ile alanın birbirine yaklaştığı maldır. Oysa hibe böyle değildir. Hediye kelimesi, hedâ’ş-şey’e (öne geçti) i̇fadesinden gelir, çünkü hediye, ihtiyacının önüne geçmiştir. (Farklar Sözlüğü 238) Bknz: ( و ه ب )
HİDÂYET ile İRŞÂD kelimeleri arasındaki fark
( ه د ي – ر ش د )
Bir şeye irşâd, “ona giden yolu göstermek ve onu açıklamak”tır. Oysa hidâyet, “o şeye erişebilme, ulaşabilme imkanı”dır. “Bizi dosdoğru yola hidâyet et” (Fatiha/6) ayetinde hidâyet, hidâyete erişmiş kişi için kullanılmıştır ve kesin hidâyete ermiş oldukları halde yine onların hidâyet için dua ettikleri belirtilmiştir. İrşâd konusunda böyle bir kullanım yoktur.
Hedy, delâlet (kılavuzluk) demektir. Eğer kılavuzluk doğru yola olursa, bu doğruya yönelik bir delâlettir. Bazen de kötüye hidâyet olur (Saffat/23). İrşâd ise sadece “sevilen bir şey” hakkında kullanılır. Mürşid de, “hayrı gösteren ve doğru yola kılavuzluk eden”dir. (Farklar Sözlüğü 305) Bknz: ( ر ش د )
HİDÂYET ile NECÂT kelimeleri arasındaki fark
( ه د ي – ن ج و )
Necât, “kötülükten kurtulmayı” ifade eder. Hidâyet ise, “bir şeye ulaşabilme gücü”dür. Necât, bir şeyden; hidâyet ise bir şeye doğru olur. (Farklar Sözlüğü 307) Bknz: ( ن ج و )
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Hedy | هَدْي | Hacda kesilen kurban. |
|
Hidât (Hüdât) | هُدَاة | Hidayeti ve doğru yolu gösterenler. |
|
Hâdî | هَادِى | Hidayet eden, doğru yolu gösteren. | Çoğulu: Hevâdî |
Hidâyet | هِدَايَة | Doğruluk. İslamlık. |
|
Hüdâ | هُدَى | Rab. Sahip. Cenab-ı Hak. Halık. |
|
Hediyye | هَدِيَّة | Parasız verilen, bağışlanan şey. Armağan. |
|
Mehdiyye | مَهْدِيَّة | Hediye, armağan. |
|
Mehdî | مَهْدِى | Doğru yolda olan, hidayete ermiş olan. |
|
İhdâ’ | إِهْدَاء | Hediye verme, hediye atme. Doğru yola götürme. |
|
Teheddî | تَهَدِّى | Doğru yola girme. Hidayetlenme. |
|
İhtidâ’ | اِهْتِدَاء | Hidayete ermek. |
|
Mühtedî | مُهْتَدِى | Hidayete ermiş olan. İslamiyete girmiş olan. Doğru yolu seçen. Hak dinine girmiş olan. |
|
İstihdâ’ | اِسْتِهْدَاء | Hidayet istemek. Hak, hakikat, iman ve İslamiyet yolunu istemek. |
|
Müstehdî | مُسْتَهْدِى | İstihda eden, doğru yolu, hak olan Müslümanlık yolunu isteyen. |
|
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
هَدَى : Fiil-I. Meçhulü: هُدِيَ Meçhul Muzari: يُهْدَىٰ
1:6 | اهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ |
Diyanet Meali: | Bizi doğru yola ilet…* |
2:26 | يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِي بِهِ كَثِيرًا وَمَا يُضِلُّ بِهِ إِلَّا الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. |
2:142 | قُلْ لِلَّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.” |
2:143 | وَإِنْ كَانَتْ لَكَبِيرَةً إِلَّا عَلَى الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de… |
2:185 | وَلِتُكْمِلُوا الْعِدَّةَ وَلِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ |
Diyanet Meali: | Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. |
2:198 | وَاذْكُرُوهُ كَمَا هَدَاكُمْ وَإِنْ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلِهِ لَمِنَ الضَّالِّينَ |
Diyanet Meali: | Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz. |
2:213 | فَهَدَى اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا لِمَا اخْتَلَفُوا فِيهِ مِنَ الْحَقِّ بِإِذْنِهِ |
Diyanet Meali: | Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. |
2:213 | وَاللَّهُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini doğru yola iletir. |
2:258 | فَبُهِتَ الَّذِي كَفَرَ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2:264 | وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. |
2:272 | لَيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. |
3:8 | رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ إِذْ هَدَيْتَنَا |
Diyanet Meali: | (Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme.” |
3:86 | كَيْفَ يَهْدِي اللَّهُ قَوْمًا كَفَرُوا بَعْدَ إِيمَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | İman ettikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? |
3:86 | وَجَاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten) ve kendilerine açık deliller geldi(kten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir?) Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez. |
3:101 | وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللَّهِ فَقَدْ هُدِيَ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir. |
4:26 | يُرِيدُ اللَّهُ لِيُبَيِّنَ لَكُمْ وَيَهْدِيَكُمْ سُنَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ |
Diyanet Meali: | Allah, size (hükümlerini) açıklamak, size, sizden öncekilerin yollarını göstermek (ve tövbelerinizi kabul etmek) istiyor. |
4:68 | وَلَهَدَيْنَاهُمْ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا |
Diyanet Meali: | Onları elbette doğru yola iletirdik. * |
4:88 | أَتُرِيدُونَ أَنْ تَهْدُوا مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? |
4:137 | لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir. |
4:168 | لَمْ يَكُنِ اللَّهُ لِيَغْفِرَ لَهُمْ وَلَا لِيَهْدِيَهُمْ طَرِيقًا |
Diyanet Meali: | Allah onları asla bağışlayacak ve doğru yola iletecek değildir. |
4:175 | وَيَهْدِيهِمْ إِلَيْهِ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا |
Diyanet Meali: | Ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir. |
5:16 | يَهْدِي بِهِ اللَّهُ مَنِ اتَّبَعَ رِضْوَانَهُ سُبُلَ السَّلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, onunla rızası peşinde olanları selâmet yollarına iletir… |
5:16 | وَيَهْدِيهِمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Ve onları (izniyle, karanlıklardan aydınlığa çıkarıp kendilerini) dosdoğru bir yola iletir. |
5:51 | وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Sizden kim onları dost edinirse, kuşkusuz o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğruya iletmez. |
5:67 | وَاللَّهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. |
5:108 | وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاسْمَعُوا وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a karşı gelmekten sakının ve dinleyin. Allah, fasık toplumu doğruya iletmez. |
6:71 | وَنُرَدُّ عَلَىٰ أَعْقَابِنَا بَعْدَ إِذْ هَدَانَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Allah, bizi hidayete kavuşturduktan sonra gerisingeri (şirke) mi döndürülelim?” |
6:77 | فَلَمَّا أَفَلَ قَالَ لَئِنْ لَمْ يَهْدِنِي رَبِّي لَأَكُونَنَّ مِنَ الْقَوْمِ الضَّالِّينَ |
Diyanet Meali: | (Ay’ı doğarken görünce de, “İşte Rabbim!” dedi). Ay da batınca, “Andolsun ki, Rabbim bana doğru yolu göstermezse, mutlaka ben de sapıklardan olurum” dedi. |
6:80 | وَحَاجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللَّهِ وَقَدْ هَدَانِ |
Diyanet Meali: | Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz?” |
6:84 | وَوَهَبْنَا لَهُ إِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ كُلًّا هَدَيْنَا |
Diyanet Meali: | Biz ona İshak’ı ve Yakub’u armağan ettik. Hepsini hidayete erdirdik. |
6:84 | وَنُوحًا هَدَيْنَا مِنْ قَبْلُ وَمِنْ ذُرِّيَّتِهِ دَاوُودَ وَسُلَيْمَانَ |
Diyanet Meali: | Daha önce Nûh’u da hidayete erdirmiştik. Zürriyetinden Dâvud’u, Süleyman’ı … da. |
6:87 | وَاجْتَبَيْنَاهُمْ وَهَدَيْنَاهُمْ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Bütün bunları seçtik ve bunları dosdoğru bir yola ilettik. |
6:88 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. |
6:90 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ |
Diyanet Meali: | İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. |
6:125 | فَمَنْ يُرِدِ اللَّهُ أَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ |
Diyanet Meali: | Allah, her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. |
6:144 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez. |
6:149 | قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “En üstün delil yalnızca Allah’ındır. O, dileseydi elbette sizin hepinizi doğru yola iletirdi.” * |
6:161 | قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz Rabbim beni doğru bir yola, dosdoğru bir dine, (Hakk’a yönelen İbrahim’in dinine) iletti.” |
7:30 | فَرِيقًا هَدَىٰ وَفَرِيقًا حَقَّ عَلَيْهِمُ الضَّلَالَةُ |
Diyanet Meali: | Allah, bir kısmına hidayet etti, bir kısmına da sapıklık lâyık oldu. |
7:43 | وَقَالُوا الْحَمْدُ لِلَّهِ الَّذِي هَدَانَا لِهَٰذَا |
Diyanet Meali: | “Hamd, bizi buna eriştiren Allah’a mahsustur.” derler. |
7:43 | وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık.” |
7:100 | أَوَلَمْ يَهْدِ لِلَّذِينَ يَرِثُونَ الْأَرْضَ مِنْ بَعْدِ أَهْلِهَا أَنْ لَوْ نَشَاءُ أَصَبْنَاهُمْ بِذُنُوبِهِمْ |
Diyanet Meali: | Önceki sahiplerinden sonra yeryüzüne varis olanlara şu gerçek apaçık belli olmadı mı ki, biz dileseydik onları da (öncekiler gibi) günahları yüzünden cezalandırırdık. |
7:148 | أَلَمْ يَرَوْا أَنَّهُ لَا يُكَلِّمُهُمْ وَلَا يَهْدِيهِمْ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (Mûsâ’nın kavmi onun Tur’a gitmesinin ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli yaparak ilâh edindiler). Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? |
7:155 | إِنْ هِيَ إِلَّا فِتْنَتُكَ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَاءُ وَتَهْدِي مَنْ تَشَاءُ |
Diyanet Meali: | “Bu, sırf senin bir imtihanındır. Onunla dilediğin kimseyi saptırırsın, dilediğini de doğruya iletirsin.” |
7:159 | وَمِنْ قَوْمِ مُوسَىٰ أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’nın kavminden (insanları) hak ile doğru yola ileten ve onunla adaletli davranan bir topluluk da vardı. * |
7:178 | مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَنْ يُضْلِلْ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir. * |
7:181 | وَمِمَّنْ خَلَقْنَا أُمَّةٌ يَهْدُونَ بِالْحَقِّ وَبِهِ يَعْدِلُونَ |
Diyanet Meali: | Yarattıklarımızdan, hakka sarılarak doğru yolu gösteren ve hak ile adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır. * |
9:19 | لَا يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez. |
9:24 | فَتَرَبَّصُوا حَتَّىٰ يَأْتِيَ اللَّهُ بِأَمْرِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | “Artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin! Allah, fasık topluluğu doğru yola erdirmez.” |
9:37 | زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ أَعْمَالِهِمْ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Onların bu çirkin işleri, kendilerine süslenip güzel gösterildi. Allah, inkârcı toplumu doğru yola iletmez. |
9:80 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Bu, onların Allah ve Resûlünü inkâr etmiş olmaları sebebiyledir. Allah, fasık topluluğu doğru yola iletmez. |
9:109 | فَانْهَارَ بِهِ فِي نَارِ جَهَنَّمَ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Binasını takva ve O’nun rızasını kazanmak temeli üzerine kuran kimse mi daha hayırlıdır, yoksa binasını çökmeye yüz tutmuş bir yarın kenarına kurup), onunla birlikte kendisi de cehennem ateşine yuvarlanan kimse mi? Allah, zalimler topluluğunu doğru yola erdirmez. |
9:115 | وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُضِلَّ قَوْمًا بَعْدَ إِذْ هَدَاهُمْ حَتَّىٰ يُبَيِّنَ لَهُمْ مَا يَتَّقُونَ |
Diyanet Meali: | Doğru yola ilettikten sonra, sakınacakları şeyleri kendilerine apaçık bildirmedikçe, Allah bir toplumu saptıracak değildir. |
10:9 | إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ يَهْدِيهِمْ رَبُّهُمْ بِإِيمَانِهِمْ |
Diyanet Meali: | (Fakat) iman edip salih ameller işleyenlere gelince, Rableri onları imanları sebebiyle, hidayete erdirir. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akar. |
10:25 | وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | (Allah, esenlik yurduna çağırır) ve dilediğini doğru yola iletir. |
10:35 | قُلْ هَلْ مِنْ شُرَكَائِكُمْ مَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’a koştuğunuz ortaklarınızdan hakka iletecek olan bir kimse var mı?” |
10:35 | قُلِ اللَّهُ يَهْدِي لِلْحَقِّ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hakka Allah iletir.” |
10:35 | أَفَمَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَنْ يُتَّبَعَ |
Diyanet Meali: | Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır… |
10:35 | أَفَمَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَنْ يُتَّبَعَ أَمَّنْ لَا يَهِدِّي إِلَّا أَنْ يُهْدَىٰ |
Diyanet Meali: | Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi? |
10:43 | أَفَأَنْتَ تَهْدِي الْعُمْيَ وَلَوْ كَانُوا لَا يُبْصِرُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat körlere, hele gerçeği görmüyorlarsa, sen mi doğru yolu göstereceksin? |
12:52 | ذَٰلِكَ لِيَعْلَمَ أَنِّي لَمْ أَخُنْهُ بِالْغَيْبِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي كَيْدَ الْخَائِنِينَ |
Diyanet Meali: | (Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi. * |
13:27 | قُلْ إِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ أَنَابَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, kendisine yöneleni de doğru yola eriştirir.” |
13:31 | أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُوا أَنْ لَوْ يَشَاءُ اللَّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا |
Diyanet Meali: | İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. |
14:4 | فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. |
14:12 | وَمَا لَنَا أَلَّا نَتَوَكَّلَ عَلَى اللَّهِ وَقَدْ هَدَانَا سُبُلَنَا |
Diyanet Meali: | “Allah, bize yollarımızı dosdoğru göstermişken, biz ne diye O’na tevekkül etmeyelim?” |
14:21 | قَالُوا لَوْ هَدَانَا اللَّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik.” derler. |
14:21 | قَالُوا لَوْ هَدَانَا اللَّهُ لَهَدَيْنَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Onlar da, “Eğer Allah bizi doğru yola eriştirseydi, biz de sizi doğru yola eriştirirdik.” derler. |
16:9 | وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ |
Diyanet Meali: | Doğru yolu göstermek Allah’a aittir. Yolun eğrisi de vardır. Allah dileseydi, hepinizi doğru yola iletirdi. * |
16:36 | فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ |
Diyanet Meali: | Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. |
16:37 | إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ |
Diyanet Meali: | Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. |
16:93 | وَلَٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Fakat O, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. |
16:104 | إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerine inanmayanları, Allah elbette doğru yola iletmez. Onlar için elem dolu bir azap vardır. * |
16:107 | ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ |
Diyanet Meali: | Bu, onların dünya hayatını sevip ahirete tercih etmelerinden ve Allah’ın kâfirler topluluğunu asla doğru yola iletmeyeceğindendir. * |
16:121 | شَاكِرًا لِأَنْعُمِهِ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | O’nun nimetlerine şükreden bir önderdi. Allah, onu seçmiş ve doğru yola iletmişti. * |
17:9 | إِنَّ هَٰذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ |
Diyanet Meali: | Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür… |
17:97 | وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. |
18:17 | مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُرْشِدًا |
Diyanet Meali: | Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın. |
18:24 | وَقُلْ عَسَىٰ أَنْ يَهْدِيَنِ رَبِّي لِأَقْرَبَ مِنْ هَٰذَا رَشَدًا |
Diyanet Meali: | Ve “Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de. |
19:43 | فَاتَّبِعْنِي أَهْدِكَ صِرَاطًا سَوِيًّا |
Diyanet Meali: | “Bana uy ki seni doğru yola ileteyim.” |
19:58 | وَمِنْ ذُرِّيَّةِ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْرَائِيلَ وَمِمَّنْ هَدَيْنَا وَاجْتَبَيْنَا |
Diyanet Meali: | (İşte bunlar, Âdem’in ve Nûh ile beraber gemiye bindirdiklerimizin soyundan), İbrahim’in, Yakub’un ve doğru yola iletip seçtiklerimizin soyundan (kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir). |
20:50 | قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Rabbimiz, her şeye hilkatini (yaratılış özelliklerini) veren, sonra onlara yol gösterendir” dedi. * |
20:79 | وَأَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُ وَمَا هَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Firavun, halkını saptırdı, onlara doğru yolu göstermedi. * |
20:122 | ثُمَّ اجْتَبَاهُ رَبُّهُ فَتَابَ عَلَيْهِ وَهَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru yolu gösterdi. * |
20:128 | أَفَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا قَبْلَهُمْ مِنَ الْقُرُونِ يَمْشُونَ فِي مَسَاكِنِهِمْ |
Diyanet Meali: | Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onları doğru yola iletmedi mi? |
21:73 | وَجَعَلْنَاهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا وَأَوْحَيْنَا إِلَيْهِمْ فِعْلَ الْخَيْرَاتِ |
Diyanet Meali: | Onları bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, (namazı dosdoğru kılmayı, zekâtı vermeyi) vahyettik. |
22:4 | كُتِبَ عَلَيْهِ أَنَّهُ مَنْ تَوَلَّاهُ فَأَنَّهُ يُضِلُّهُ وَيَهْدِيهِ إِلَىٰ عَذَابِ السَّعِيرِ |
Diyanet Meali: | Şeytan hakkında, “Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler” diye yazılmıştır. * |
22:16 | وَكَذَٰلِكَ أَنْزَلْنَاهُ آيَاتٍ بَيِّنَاتٍ وَأَنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يُرِيدُ |
Diyanet Meali: | Böylece biz Kur’an’ı apaçık âyetler hâlinde indirdik. Şüphesiz Allah, dilediğini doğru yola iletir. * |
22:24 | وَهُدُوا إِلَى الطَّيِّبِ مِنَ الْقَوْلِ |
Diyanet Meali: | Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar, (hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir). |
22:24 | وَهُدُوا إِلَىٰ صِرَاطِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | (Onlar hem sözün hoş olanına ulaştırılmışlar), hem de övgüye lâyık olan Allah’ın yoluna iletilmişlerdir. |
22:37 | كَذَٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللَّهَ عَلَىٰ مَا هَدَاكُمْ |
Diyanet Meali: | Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. |
24:35 | نُورٌ عَلَىٰ نُورٍ يَهْدِي اللَّهُ لِنُورِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Nur üstüne nur. Allah, dilediği kimseyi nuruna iletir. |
24:46 | وَاللَّهُ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir. |
26:62 | قَالَ كَلَّا إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Hayır! Rabbim şüphesiz benimledir, bana yol gösterecektir” dedi. * |
26:78 | الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ |
Diyanet Meali: | “O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.” * |
27:63 | أَمَّنْ يَهْدِيكُمْ فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَمَنْ يُرْسِلُ الرِّيَاحَ |
Diyanet Meali: | Yahut karanın ve denizin karanlıklarında size yolunuzu gösteren ve (rahmetinin önünden) rüzgârları (bir müjdeci olarak) gönderen mi? |
28:22 | قَالَ عَسَىٰ رَبِّي أَنْ يَهْدِيَنِي سَوَاءَ السَّبِيلِ |
Diyanet Meali: | “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir” dedi. |
28:50 | وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah, zalimler toplumunu doğruya iletmez. |
28:56 | إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. |
28:56 | إِنَّكَ لَا تَهْدِي مَنْ أَحْبَبْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. |
29:69 | وَالَّذِينَ جَاهَدُوا فِينَا لَنَهْدِيَنَّهُمْ سُبُلَنَا |
Diyanet Meali: | Bizim uğrumuzda cihad edenler var ya, biz onları mutlaka yollarımıza ileteceğiz. |
30:29 | فَمَنْ يَهْدِي مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın (bu şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur. |
32:24 | وَجَعَلْنَا مِنْهُمْ أَئِمَّةً يَهْدُونَ بِأَمْرِنَا لَمَّا صَبَرُوا |
Diyanet Meali: | Sabrettikleri (ve âyetlerimize kesin olarak inandıkları) zaman, içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık. |
32:26 | أَوَلَمْ يَهْدِ لَهُمْ كَمْ أَهْلَكْنَا مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْقُرُونِ |
Diyanet Meali: | (Yurtlarında gezip dolaştıkları) kendilerinden önceki nice nesilleri helâk etmiş olmamız, onlar için yol gösterici olmadı mı? |
33:4 | وَاللَّهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّبِيلَ |
Diyanet Meali: | Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola iletir. |
34:6 | وَيَرَى الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ الَّذِي أُنْزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ هُوَ الْحَقَّ وَيَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ |
Diyanet Meali: | Kendilerine ilim verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın gerçek olduğunu ve onun, mutlak güç sahibi ve övgüye lâyık Allah’ın yoluna ilettiğini görürler. * |
35:8 | فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. |
37:23 | فَاهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَاطِ الْجَحِيمِ |
Diyanet Meali: | “Onları cehennemin yoluna koyun…” |
37:99 | وَقَالَ إِنِّي ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّي سَيَهْدِينِ |
Diyanet Meali: | İbrahim, şöyle dedi: “Ben Rabbime (O’nun emrettiği yere) gideceğim. O, bana yol gösterecektir.” * |
37:118 | وَهَدَيْنَاهُمَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ |
Diyanet Meali: | Onları doğru yola ilettik. * |
38:22 | فَاحْكُمْ بَيْنَنَا بِالْحَقِّ وَلَا تُشْطِطْ وَاهْدِنَا إِلَىٰ سَوَاءِ الصِّرَاطِ |
Diyanet Meali: | “Aramızda adaletle hükmet. Zulmetme ve bizi hak yola ilet.” |
39:3 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ كَاذِبٌ كَفَّارٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez. |
39:18 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَاهُمُ اللَّهُ وَأُولَٰئِكَ هُمْ أُولُو الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | İşte onlar Allah’ın hidayete erdirdiği kimselerdir. İşte onlar akıl sahiplerinin ta kendileridir. |
39:23 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. |
39:37 | وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُضِلٍّ أَلَيْسَ اللَّهُ بِعَزِيزٍ ذِي انْتِقَامٍ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi de doğru yola iletirse artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi değil midir? * |
39:57 | أَوْ تَقُولَ لَوْ أَنَّ اللَّهَ هَدَانِي لَكُنْتُ مِنَ الْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Yahut, “Allah beni doğru yola iletseydi, elbette O’na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum” demesin. * |
40:28 | إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz Allah, aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru yola eriştirmez.” |
40:29 | وَمَا أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | (Firavun, “Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum) ve sizi ancak doğru yola götürüyorum” (dedi). |
40:38 | وَقَالَ الَّذِي آمَنَ يَا قَوْمِ اتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ الرَّشَادِ |
Diyanet Meali: | O inanan kimse dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim.” * |
41:17 | وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَىٰ عَلَى الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih ettiler… |
42:13 | اللَّهُ يَجْتَبِي إِلَيْهِ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي إِلَيْهِ مَنْ يُنِيبُ |
Diyanet Meali: | Allah, ona dilediğini seçer. İçtenlikle kendine yönelenleri de ona ulaştırır. |
42:52 | وَلَٰكِنْ جَعَلْنَاهُ نُورًا نَهْدِي بِهِ مَنْ نَشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا |
Diyanet Meali: | Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi, kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz bir nur yaptık. |
42:52 | وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz ki sen doğru bir yola iletiyorsun… |
43:27 | إِلَّا الَّذِي فَطَرَنِي فَإِنَّهُ سَيَهْدِينِ |
Diyanet Meali: | “Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir.” * |
43:40 | أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde olanları sen mi doğru yola ileteceksin? * |
45:23 | فَمَنْ يَهْدِيهِ مِنْ بَعْدِ اللَّهِ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız? |
46:10 | فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Ne dersiniz? Şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini Tevrat’ta görerek şahitlik edip) inandığı hâlde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?). Şüphesiz Allah, zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez.” |
46:30 | إِنَّا سَمِعْنَا كِتَابًا أُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | “Şüphesiz biz, Mûsâ’dan sonra indirilen, kendinden önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe (ve doğru yola) ileten bir kitap dinledik.” |
47:5 | سَيَهْدِيهِمْ وَيُصْلِحُ بَالَهُمْ |
Diyanet Meali: | Onları doğruya ve güzele erdirecek ve durumlarını düzeltecektir. * |
48:2 | وَيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكَ وَيَهْدِيَكَ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا |
Diyanet Meali: | Sana olan nimetini tamamlasın, seni doğru yola iletsin. |
48:20 | وَلِتَكُونَ آيَةً لِلْمُؤْمِنِينَ وَيَهْدِيَكُمْ صِرَاطًا مُسْتَقِيمًا |
Diyanet Meali: | (Allah, böyle yaptı) ki, bunlar mü’minler için bir delil olsun, sizi de doğru bir yola iletsin. |
49:17 | بَلِ اللَّهُ يَمُنُّ عَلَيْكُمْ أَنْ هَدَاكُمْ لِلْإِيمَانِ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ |
Diyanet Meali: | “(Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın). Tam tersine eğer doğru kimselerseniz sizi imana erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor.” |
61:5 | فَلَمَّا زَاغُوا أَزَاغَ اللَّهُ قُلُوبَهُمْ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Onlar yoldan sapınca, Allah da kalplerini (doğru yoldan) saptırdı. Allah, fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez. |
61:7 | وَهُوَ يُدْعَىٰ إِلَى الْإِسْلَامِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | (Kim), İslâm’a davet olunduğu hâlde, (Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir)? Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
62:5 | بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın âyetlerini inkâr eden topluluğun hâli ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. |
63:6 | لَنْ يَغْفِرَ اللَّهُ لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ |
Diyanet Meali: | Allah, onları asla bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez. |
64:6 | فَقَالُوا أَبَشَرٌ يَهْدُونَنَا فَكَفَرُوا وَتَوَلَّوْا |
Diyanet Meali: | (Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da, “Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru yola iletecekmiş?” deyip de inkâr etmeleri ve yüz çevirmeleri (sebebiyledir). |
64:11 | مَا أَصَابَ مِنْ مُصِيبَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللَّهِ يَهْدِ قَلْبَهُ |
Diyanet Meali: | Allah’ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah’a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya iletir. |
72:2 | يَهْدِي إِلَى الرُّشْدِ فَآمَنَّا بِهِ |
Diyanet Meali: | “(Şüphesiz biz) doğruya ileten (hayranlık verici bir Kur’an dinledik de) ona inandık.” |
74:31 | كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Allah, dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletir. |
76:3 | إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا |
Diyanet Meali: | Şüphesiz biz onu (ömür boyu yürüyeceği) yola koyduk. O bu yolu ya şükrederek ya da nankörlük ederek kat eder. * |
79:19 | وَأَهْدِيَكَ إِلَىٰ رَبِّكَ فَتَخْشَىٰ |
Diyanet Meali: | Seni Rabbine ileteyim de O’na karşı derinden saygı duyup korkasın!” * |
87:3 | وَالَّذِي قَدَّرَ فَهَدَىٰ |
Diyanet Meali: | O, (her şeyi) ölçüyle yapıp yönlendirendir. * |
90:10 | وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ |
Diyanet Meali: | İki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi? * |
93:7 | وَوَجَدَكَ ضَالًّا فَهَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? * |
اِهْتَدَى : Fiil-VIII.
2:53 | وَإِذْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَالْفُرْقَانَ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) ve Furkan’ı vermiştik. * |
2:135 | وَقَالُوا كُونُوا هُودًا أَوْ نَصَارَىٰ تَهْتَدُوا |
Diyanet Meali: | (Yahudiler) “Yahudi olun” ve (Hıristiyanlar da) “Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız” dediler. |
2:137 | فَإِنْ آمَنُوا بِمِثْلِ مَا آمَنْتُمْ بِهِ فَقَدِ اهْتَدَوْا |
Diyanet Meali: | Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar. |
2:150 | فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِي وَلِأُتِمَّ نِعْمَتِي عَلَيْكُمْ وَلَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. |
2:170 | أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)? |
3:20 | فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ |
Diyanet Meali: | Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. |
3:103 | كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz. |
4:98 | لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (Ancak gerçekten zayıf ve güçsüz olan), çaresiz kalan ve hicret etmeye yol bulamayan (erkekler, kadınlar ve çocuklar başkadır). |
5:104 | أَوَلَوْ كَانَ آبَاؤُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ شَيْئًا وَلَا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Peki ya babaları bir şey bilmiyor ve doğru yolu bulamamış olsalar da mı? |
5:105 | عَلَيْكُمْ أَنْفُسَكُمْ لَا يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ إِذَا اهْتَدَيْتُمْ |
Diyanet Meali: | Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız, yoldan sapan kimse size zarar veremez. |
6:97 | وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ النُّجُومَ لِتَهْتَدُوا بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ |
Diyanet Meali: | O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. |
7:43 | وَمَا كُنَّا لِنَهْتَدِيَ لَوْلَا أَنْ هَدَانَا اللَّهُ |
Diyanet Meali: | “Eğer Allah’ın bizi eriştirmesi olmasaydı, biz hidayete ermiş olamazdık.” |
7:158 | وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” |
10:35 | أَفَمَنْ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ أَحَقُّ أَنْ يُتَّبَعَ أَمَّنْ لَا يَهِدِّي إِلَّا أَنْ يُهْدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Öyle ise, hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır, yoksa iletilmedikçe doğru yolu bulamayan kimse mi?” |
10:108 | قَدْ جَاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer.” |
10:108 | قَدْ جَاءَكُمُ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Size Rabbinizden gerçek (Kur’an) gelmiştir. Artık kim doğru yola girerse, ancak kendisi için girer.” |
16:15 | وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar; yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar meydana getirdi. * |
16:16 | وَعَلَامَاتٍ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ve nice işaretler (meydana getirdi). İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar. |
17:15 | مَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. |
17:15 | مَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ وَمَنْ ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا |
Diyanet Meali: | Kim doğru yolu bulmuşsa, ancak kendisi için bulmuştur; kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapıtmıştır. |
18:57 | وَإِنْ تَدْعُهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ فَلَنْ يَهْتَدُوا إِذًا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar. |
19:76 | وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى |
Diyanet Meali: | Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. |
20:82 | وَإِنِّي لَغَفَّارٌ لِمَنْ تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًا ثُمَّ اهْتَدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son derece affediciyim.” * |
20:135 | فَسَتَعْلَمُونَ مَنْ أَصْحَابُ الصِّرَاطِ السَّوِيِّ وَمَنِ اهْتَدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Yakında kimin düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru yolu bulduğunu bileceksiniz!” |
21:31 | وَجَعَلْنَا فِيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Ve (varacakları yere) yol bulabilsinler diye ondan geçitler, yollar meydana getirdik. |
23:49 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, hidayete ersinler diye Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik. * |
24:54 | وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ |
Diyanet Meali: | Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. |
27:24 | وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Şeytan, onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu yüzden de onlar doğru yolu bulamıyorlar.” |
27:41 | قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنْظُرْ أَتَهْتَدِي أَمْ تَكُونُ مِنَ الَّذِينَ لَا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?” dedi. * |
27:41 | قَالَ نَكِّرُوا لَهَا عَرْشَهَا نَنْظُرْ أَتَهْتَدِي أَمْ تَكُونُ مِنَ الَّذِينَ لَا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Süleyman, “Tahtını tanınmaz hâle getirin. Bakalım tanıyacak mı, yoksa tanımayacaklardan mı olacak?” dedi. * |
27:92 | فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. |
27:92 | وَأَنْ أَتْلُوَ الْقُرْآنَ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَإِنَّمَا يَهْتَدِي لِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | “Ve Kur’an’ı okumam (emredildi).” Artık kim doğru yola girerse yalnız kendisi için girer. |
28:64 | وَرَأَوُا الْعَذَابَ لَوْ أَنَّهُمْ كَانُوا يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada iken) doğru yola gelselerdi. |
32:3 | لِتُنْذِرَ قَوْمًا مَا أَتَاهُمْ مِنْ نَذِيرٍ مِنْ قَبْلِكَ لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Hayır o), kendilerine senden önce hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için, doğru yolu bulsunlar diye (Rabbin tarafından indirilmiş gerçektir). |
34:50 | وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي |
Diyanet Meali: | “Eğer hidayete ermişsem, bu da Rabbimin bana vahyettiği sayesindedir.” |
39:41 | إِنَّا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ لِلنَّاسِ بِالْحَقِّ فَمَنِ اهْتَدَىٰ فَلِنَفْسِهِ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Biz sana Kitab’ı (Kur’an’ı) insanlar için, hak olarak indirdik. Kim doğru yola girerse, kendisi için girmiş olur. |
43:10 | وَجَعَلَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | O, gideceğiniz yere ulaşasınız diye sizin için orada yollar var edendir. |
46:11 | وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَٰذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ |
Diyanet Meali: | Onunla doğru yolu bulamadıkları için; “Bu eski bir uydurmadır” diyecekler. |
47:17 | وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْوَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Hidayete erenlere gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını sağlar. * |
53:30 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ اهْتَدَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı daha iyi bilir. O, hidayete ereni de daha iyi bilir. |
أَهْدَى : İsim.
4:51 | هَٰؤُلَاءِ أَهْدَىٰ مِنَ الَّذِينَ آمَنُوا سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler için de), “Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır” (diyorlar). |
6:157 | أَوْ تَقُولُوا لَوْ أَنَّا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّا أَهْدَىٰ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | Yahut, “Eğer bize kitap indirilseydi, biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk” (demeyesiniz, diye bu Kur’an’ı indirdik). |
17:84 | قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَىٰ سَبِيلًا |
Diyanet Meali: | De ki: “Herkes kendi yapısına uygun işler görür. Rabbiniz, en doğru yolda olanı daha iyi bilir.” * |
28:49 | قُلْ فَأْتُوا بِكِتَابٍ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ هُوَ أَهْدَىٰ مِنْهُمَا أَتَّبِعْهُ |
Diyanet Meali: | De ki: “(Eğer doğru söyleyenler iseniz), Allah katından, doğruya bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben ona uyayım.” |
35:42 | لَئِنْ جَاءَهُمْ نَذِيرٌ لَيَكُونُنَّ أَهْدَىٰ مِنْ إِحْدَى الْأُمَمِ |
Diyanet Meali: | (Müşrikler), eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden daha çok doğru yol üzere olacaklarına dair (en güçlü şekilde Allah’a yemin etmişlerdi). |
43:24 | قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكُمْ بِأَهْدَىٰ مِمَّا وَجَدْتُمْ عَلَيْهِ آبَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | (Gönderilen uyarıcı,) “Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden daha doğrusunu getirmiş olsam da mı?” dedi. |
67:22 | أَفَمَنْ يَمْشِي مُكِبًّا عَلَىٰ وَجْهِهِ أَهْدَىٰ أَمَّنْ يَمْشِي سَوِيًّا عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru gider, yoksa dosdoğru bir yolda dimdik yürüyen mi? * |
هُدَى – هُدًى : İsim.
2:2 | ذَٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. * |
2:5 | أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar Rab’lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. * |
2:16 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. * |
2:38 | فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ |
Diyanet Meali: | “Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur…” |
2:38 | فَمَنْ تَبِعَ هُدَايَ فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ |
Diyanet Meali: | “Kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.” |
2:97 | فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَىٰ قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki) o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” |
2:120 | قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Allah’ın yolu (asıl doğru yoldur).” |
2:120 | هُوَ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Allah’ın yolu) asıl doğru yoldur.” |
2:159 | إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنْزَلْنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالْهُدَىٰ مِنْ بَعْدِ مَا بَيَّنَّاهُ لِلنَّاسِ فِي الْكِتَابِ أُولَٰئِكَ يَلْعَنُهُمُ اللَّهُ |
Diyanet Meali: | İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta insanlara açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder… |
2:175 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُا الضَّلَالَةَ بِالْهُدَىٰ وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. |
2:185 | شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, (doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri) olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. |
2:185 | وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَىٰ وَالْفُرْقَانِ |
Diyanet Meali: | (O sayılı günler, insanlar için bir hidayet rehberi), doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri (olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır). |
2:272 | لَيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. |
3:4 | مِنْ قَبْلُ هُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | (O), daha önce (Tevrat’ı ve İncil’i) insanlar için birer hidayet olarak (indirmişti). |
3:73 | وَلَا تُؤْمِنُوا إِلَّا لِمَنْ تَبِعَ دِينَكُمْ قُلْ إِنَّ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, (Allah’ın hidayetidir).” |
3:73 | هُدَى اللَّهِ أَنْ يُؤْتَىٰ أَحَدٌ مِثْلَ مَا أُوتِيتُمْ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Şüphesiz hidayet), Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” |
3:96 | إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ وُضِعَ لِلنَّاسِ لَلَّذِي بِبَكَّةَ مُبَارَكًا وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir. * |
3:138 | هَٰذَا بَيَانٌ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةٌ لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür. * |
4:115 | وَمَنْ يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkarsa… |
5:44 | إِنَّا أَنْزَلْنَا التَّوْرَاةَ فِيهَا هُدًى وَنُورٌ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz Tevrat’ı biz indirdik. İçinde bir hidayet, bir nur vardır. |
5:46 | وَآتَيْنَاهُ الْإِنْجِيلَ فِيهِ هُدًى وَنُورٌ |
Diyanet Meali: | Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan İncil’i verdik. |
5:46 | وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ التَّوْرَاةِ وَهُدًى وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ |
Diyanet Meali: | (Ona, içerisinde hidayet ve nur bulunan), önündeki Tevrat’ı doğrulayan, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için doğru yola iletici ve bir öğüt olarak (İncil’i verdik). |
6:35 | وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَمَعَهُمْ عَلَى الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzere toplardı. |
6:71 | لَهُ أَصْحَابٌ يَدْعُونَهُ إِلَى الْهُدَى ائْتِنَا |
Diyanet Meali: | Arkadaşları ‘bize gel!’ diye doğru yola çağırdıkları hâlde, (yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşıp şeytanların ayarttığı kimse gibi mi olalım)?” |
6:71 | قُلْ إِنَّ هُدَى اللَّهِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Hiç şüphesiz (asıl doğru yol) Allah’ın yoludur. |
6:71 | هُوَ الْهُدَىٰ وَأُمِرْنَا لِنُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (De ki: “Hiç şüphesiz) asıl doğru yol (Allah’ın yoludur). Bize âlemlerin Rabbine boyun eğmek emrolundu.” |
6:88 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ |
Diyanet Meali: | İşte bu, Allah’ın hidayetidir ki, kullarından dilediğini buna iletip yöneltir. |
6:90 | أُولَٰئِكَ الَّذِينَ هَدَى اللَّهُ فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ |
Diyanet Meali: | İşte, o peygamberler, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tuttuğu yola uy. |
6:91 | قُلْ مَنْ أَنْزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاءَ بِهِ مُوسَىٰ نُورًا وَهُدًى لِلنَّاسِ |
Diyanet Meali: | De ki: “Mûsâ’nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği Kitab’ı kim indirdi?” |
6:154 | ثُمَّ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَامًا عَلَى الَّذِي أَحْسَنَ وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً |
Diyanet Meali: | Sonra iyilik yapanlara nimeti tamamlamak, her şeyi açıklamak, hidayet ve rahmete erdirmek için Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik… |
6:157 | فَقَدْ جَاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ |
Diyanet Meali: | İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. |
7:52 | وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Andolsun biz onlara, bilerek açıkladığımız bir kitabı, inanan bir toplum için bir yol gösterici ve rahmet olarak getirdik. * |
7:154 | وَفِي نُسْخَتِهَا هُدًى وَرَحْمَةٌ |
Diyanet Meali: | Onların yazısında (Rableri için korku duyanlara) bir hidayet ve bir rahmet vardı. |
7:193 | وَإِنْ تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَتَّبِعُوكُمْ |
Diyanet Meali: | Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. |
7:198 | وَإِنْ تَدْعُوهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ لَا يَسْمَعُوا |
Diyanet Meali: | Eğer onları, doğru yola çağırırsanız işitmezler. |
7:203 | هَٰذَا بَصَائِرُ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | “Bu (Kur’an âyetleri), Rabbinizden gelen basiretlerdir (Gönül gözlerini aydınlatan nurlardır). İman edecek bir topluluk için bir hidayet kaynağı ve bir rahmettir.” |
9:33 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ |
Diyanet Meali: | O, (dinini, bütün dinlere üstün kılmak için), peygamberini hidayetle ve hak dinle gönderendir. |
10:57 | قَدْ جَاءَتْكُمْ مَوْعِظَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَشِفَاءٌ لِمَا فِي الصُّدُورِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifâ ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi. |
12:111 | وَلَٰكِنْ تَصْدِيقَ الَّذِي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصِيلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. |
16:37 | إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ |
Diyanet Meali: | Sen onların doğru yola erişmelerine aşırı istek göstersen de şüphesiz Allah saptırdığı kimseyi doğru yola iletmez. |
16:64 | وَمَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ إِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا فِيهِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ |
Diyanet Meali: | Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik. * |
16:89 | وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ |
Diyanet Meali: | Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik. |
16:102 | لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ |
Diyanet Meali: | “(Ruhu’l-Kudüs), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere (Kur’an’ı Rabbinden hak olarak indirdi).” |
17:2 | وَآتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Mûsâ’ya Kitab’ı (Tevrat’ı) verdik ve onu İsrailoğullarına bir rehber yaptık. |
17:94 | وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا |
Diyanet Meali: | İnsanlara hidayet (Kur’an) geldikten sonra onların iman etmelerine ancak, “Allah, bir beşeri mi peygamber olarak gönderdi?” demeleri engel olmuştur. * |
18:13 | إِنَّهُمْ فِتْيَةٌ آمَنُوا بِرَبِّهِمْ وَزِدْنَاهُمْ هُدًى |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık. |
18:55 | وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ وَيَسْتَغْفِرُوا رَبَّهُمْ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمْ سُنَّةُ الْأَوَّلِينَ |
Diyanet Meali: | İnsanlara hidayet geldikten sonra onların inanmalarına ve Rab’lerinden mağfiret dilemelerine, ancak, öncekilerin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesi, (ya da kendilerine azabın göz göre göre gelmesi yönündeki beklentileri) engel olmuştur. |
18:57 | وَإِنْ تَدْعُهُمْ إِلَى الْهُدَىٰ فَلَنْ يَهْتَدُوا إِذًا أَبَدًا |
Diyanet Meali: | Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar. |
19:76 | وَيَزِيدُ اللَّهُ الَّذِينَ اهْتَدَوْا هُدًى |
Diyanet Meali: | Allah, doğruya erenlerin hidayetini artırır. |
20:10 | لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى |
Diyanet Meali: | “(Siz burada kalın, ben bir ateş gördüm, oraya gidiyorum). Umarım ondan size bir kor ateş getiririm, yahut ateşin başında, yol gösterecek birini bulurum.” |
20:47 | قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكَ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | “Sana Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selâm, doğru yola uyanlara olsun.” |
20:123 | فَإِمَّا يَأْتِيَنَّكُمْ مِنِّي هُدًى فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ |
Diyanet Meali: | “Eğer tarafımdan size bir yol gösterici (kitap) gelir de, kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” |
20:123 | فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَىٰ |
Diyanet Meali: | “Kim benim yol göstericime uyarsa artık o, ne (dünyada) sapar ne de (ahirette) sıkıntı çeker.” |
22:8 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | (8-9) İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde Allah hakkında tartışmaya kalkar. |
22:67 | وَادْعُ إِلَىٰ رَبِّكَ إِنَّكَ لَعَلَىٰ هُدًى مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Sen Rabbine davet et. Çünkü sen hiç şüphesiz hakka götüren dosdoğru bir yol üzerindesin. |
27:2 | هُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir. * |
27:77 | وَإِنَّهُ لَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz o, elbette mü’minler için bir hidayet ve bir rahmettir. * |
28:37 | وَقَالَ مُوسَىٰ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ مِنْ عِنْدِهِ |
Diyanet Meali: | Mûsâ, “Katından kimin hidayet getirdiğini Rabbim daha iyi bilir.” dedi. |
28:43 | بَصَائِرَ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ |
Diyanet Meali: | (Andolsun, ilk nesilleri yok ettikten sonra Mûsâ’ya) -düşünüp ibret alsınlar diye- insanların kalp gözünü açan deliller ve bir hidayet rehberi, bir rahmet olarak (Kitab’ı verdik). |
28:50 | وَمَنْ أَضَلُّ مِمَّنِ اتَّبَعَ هَوَاهُ بِغَيْرِ هُدًى مِنَ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. |
28:57 | وَقَالُوا إِنْ نَتَّبِعِ الْهُدَىٰ مَعَكَ نُتَخَطَّفْ مِنْ أَرْضِنَا |
Diyanet Meali: | Onlar, “Sizinle beraber doğru yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız” dediler. |
28:85 | قُلْ رَبِّي أَعْلَمُ مَنْ جَاءَ بِالْهُدَىٰ وَمَنْ هُوَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | De ki: “Rabbim hidayetle geleni ve apaçık bir sapıklık içinde olanı daha iyi bilir.” |
31:3 | هُدًى وَرَحْمَةً لِلْمُحْسِنِينَ |
Diyanet Meali: | İyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak…* |
31:5 | أُولَٰئِكَ عَلَىٰ هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ |
Diyanet Meali: | İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. |
31:20 | وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللَّهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُنِيرٍ |
Diyanet Meali: | Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır. |
32:13 | وَلَوْ شِئْنَا لَآتَيْنَا كُلَّ نَفْسٍ هُدَاهَا |
Diyanet Meali: | Eğer dileseydik, herkese hidayetini verirdik. |
32:23 | وَجَعَلْنَاهُ هُدًى لِبَنِي إِسْرَائِيلَ |
Diyanet Meali: | Onu İsrailoğullarına bir yol gösterici kılmıştık. |
34:24 | وَإِنَّا أَوْ إِيَّاكُمْ لَعَلَىٰ هُدًى أَوْ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ |
Diyanet Meali: | “O hâlde, ya biz hidayet veya apaçık bir sapıklık üzereyiz, ya da siz!” |
34:32 | أَنَحْنُ صَدَدْنَاكُمْ عَنِ الْهُدَىٰ بَعْدَ إِذْ جَاءَكُمْ |
Diyanet Meali: | “Size hidayet geldikten sonra, biz mi sizi ondan alıkoyduk?” |
39:23 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ |
Diyanet Meali: | İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. |
40:53 | وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, biz Mûsâ’ya hidayet verdik. İsrailoğulları’na da o kitabı (Tevrat’ı) miras bıraktık. * |
40:54 | هُدًى وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ |
Diyanet Meali: | Akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak…* |
41:17 | وَأَمَّا ثَمُودُ فَهَدَيْنَاهُمْ فَاسْتَحَبُّوا الْعَمَىٰ عَلَى الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Semûd kavmine gelince, biz onlara doğru yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih etmişlerdi. |
41:44 | قُلْ هُوَ لِلَّذِينَ آمَنُوا هُدًى وَشِفَاءٌ |
Diyanet Meali: | De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır.” |
45:11 | هَٰذَا هُدًى وَالَّذِينَ كَفَرُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِنْ رِجْزٍ أَلِيمٌ |
Diyanet Meali: | İşte bu (Kur’an) bir hidayettir. Rablerinin âyetlerini inkâr edenlere ise elem dolu çok kötü bir azap vardır. * |
45:20 | هَٰذَا بَصَائِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ |
Diyanet Meali: | Bu Kur’an, insanlar için kalp gözleri (konumundaki bir nur), kesin olarak inanan bir toplum için de bir hidayet ve bir rahmettir. * |
47:17 | وَالَّذِينَ اهْتَدَوْا زَادَهُمْ هُدًى وَآتَاهُمْ تَقْوَاهُمْ |
Diyanet Meali: | Hidayete erenlere gelince, Allah onların hidayetini artırır. Onların Allah’a karşı gelmekten sakınmalarını sağlar. * |
47:25 | إِنَّ الَّذِينَ ارْتَدُّوا عَلَىٰ أَدْبَارِهِمْ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَى الشَّيْطَانُ سَوَّلَ لَهُمْ وَأَمْلَىٰ لَهُمْ |
Diyanet Meali: | Kendileri için hidayet yolu belli olduktan sonra gerisingeri dönenleri, şeytan aldatıp peşinden sürüklemiş ve kendilerini boş ümitlere düşürmüştür. * |
47:32 | وَشَاقُّوا الرَّسُولَ مِنْ بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الْهُدَىٰ لَنْ يَضُرُّوا اللَّهَ شَيْئًا |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler, Allah yolundan alıkoyanlar) ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. |
48:28 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَكَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا |
Diyanet Meali: | O, Peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. (Allah) o hak dini bütün dinlere üstün kılmak için (böyle yaptı). Şahit olarak Allah yeter. * |
53:23 | وَلَقَدْ جَاءَهُمْ مِنْ رَبِّهِمُ الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Andolsun ki, kendilerine, Rableri katından yol gösterici gelmiştir. |
61:9 | هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ |
Diyanet Meali: | O, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir. |
72:13 | وَأَنَّا لَمَّا سَمِعْنَا الْهُدَىٰ آمَنَّا بِهِ |
Diyanet Meali: | “Gerçekten biz hidayet rehberini (Kur’an’ı) işitince ona inandık.” |
92:12 | إِنَّ عَلَيْنَا لَلْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu göstermektir. * |
96:11 | أَرَأَيْتَ إِنْ كَانَ عَلَى الْهُدَىٰ |
Diyanet Meali: | Ne dersin, ya o (engellenen kul) hidâyet üzere ise…* |
هَدْىٌ : İsim.
2:196 | فَإِنْ أُحْصِرْتُمْ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ |
Diyanet Meali: | (Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın). Eğer (düşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. |
2:196 | وَلَا تَحْلِقُوا رُءُوسَكُمْ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْهَدْيُ مَحِلَّهُ |
Diyanet Meali: | Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. |
2:196 | فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَمَنْ تَمَتَّعَ بِالْعُمْرَةِ إِلَى الْحَجِّ فَمَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْيِ |
Diyanet Meali: | Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. |
5:2 | لَا تُحِلُّوا شَعَائِرَ اللَّهِ وَلَا الشَّهْرَ الْحَرَامَ وَلَا الْهَدْيَ |
Diyanet Meali: | Allah’ın (koyduğu din) nişanelerine, haram aya, hac kurbanına … sakın saygısızlık etmeyin. |
5:95 | يَحْكُمُ بِهِ ذَوَا عَدْلٍ مِنْكُمْ هَدْيًا بَالِغَ الْكَعْبَةِ |
Diyanet Meali: | (İhramlı iken karada av hayvanı öldürmeyin. Kim ihramlı iken onu kasten öldürürse kendisine bir ceza vardır. Bu ceza), Kâ’be’ye ulaştırılmak üzere, (öldürdüğünün dengi olup), içinizden iki âdil kimsenin takdir edeceği bir kurbanlık hayvan… |
5:97 | جَعَلَ اللَّهُ الْكَعْبَةَ الْبَيْتَ الْحَرَامَ قِيَامًا لِلنَّاسِ وَالشَّهْرَ الْحَرَامَ وَالْهَدْيَ وَالْقَلَائِدَ |
Diyanet Meali: | Allah; Ka’be’yi, o saygıdeğer evi, haram ayı , hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. |
48:25 | هُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا وَصَدُّوكُمْ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَالْهَدْيَ مَعْكُوفًا |
Diyanet Meali: | Onlar, inkâr edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibadet amacıyla) bekletilen kurbanlıkları (yerlerine ulaşmaktan) alıkoyanlardır. |
هَدِيَّةٌ : İsim.
27:35 | وَإِنِّي مُرْسِلَةٌ إِلَيْهِمْ بِهَدِيَّةٍ فَنَاظِرَةٌ بِمَ يَرْجِعُ الْمُرْسَلُونَ |
Diyanet Meali: | “Ben onlara bir hediye gönderip, elçilerin ne haber ile döneceklerine bakacağım.” * |
27:36 | فَمَا آتَانِيَ اللَّهُ خَيْرٌ مِمَّا آتَاكُمْ بَلْ أَنْتُمْ بِهَدِيَّتِكُمْ تَفْرَحُونَ |
Diyanet Meali: | “Oysa Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. Fakat hediyenizle ancak siz sevinirsiniz.” |
هَادٍ – هَادِي : İsim. İsm-i Fâil.
7:186 | مَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَا هَادِيَ لَهُ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek kimse yoktur. |
13:7 | إِنَّمَا أَنْتَ مُنْذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ |
Diyanet Meali: | Sen ancak bir uyarıcısın. Her kavim için de bir yol gösteren vardır. |
13:33 | وَصُدُّوا عَنِ السَّبِيلِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | Ve onlar doğru yoldan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek yoktur. |
22:54 | وَإِنَّ اللَّهَ لَهَادِ الَّذِينَ آمَنُوا إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ |
Diyanet Meali: | Hiç şüphe yok ki Allah, iman edenleri doğru yola iletir. |
25:31 | وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ هَادِيًا وَنَصِيرًا |
Diyanet Meali: | Yol gösterici ve yardım edici olarak Rabbin yeter. |
27:81 | وَمَا أَنْتَ بِهَادِي الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru yola getiremezsin. |
30:53 | وَمَا أَنْتَ بِهَادِ الْعُمْيِ عَنْ ضَلَالَتِهِمْ |
Diyanet Meali: | Sen, körleri sapkınlıklarından çıkarıp doğru yola iletemezsin. |
39:23 | ذَٰلِكَ هُدَى اللَّهِ يَهْدِي بِهِ مَنْ يَشَاءُ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. |
39:36 | وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِنْ دُونِهِ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | Seni O’ndan (Allah’tan) başkalarıyla korkutmaya çalışıyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun için bir yol gösterici yoktur. |
40:33 | وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ |
Diyanet Meali: | “Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.” |
مُهْتَدِى : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb).
7:178 | مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي |
Diyanet Meali: | Allah, kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. |
17:97 | وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ |
Diyanet Meali: | Allah, kimi doğru yola iletirse işte o, doğru yolu bulmuştur. |
18:17 | مَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ وَلِيًّا مُرْشِدًا |
Diyanet Meali: | Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın. |
57:26 | فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ |
Diyanet Meali: | Onlardan kimi doğru yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir. |
مُهْتَدُونَ : İsim. İsm-i Fâil. İfti’âl Bâbı (VIII. Bâb). Tekili: مُهْتَدِى
2:16 | فَمَا رَبِحَتْ تِجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır. |
2:70 | إِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz.” |
2:157 | أُولَٰئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. * |
6:56 | قُلْ لَا أَتَّبِعُ أَهْوَاءَكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | De ki: “Ben sizin arzularınıza uymam. (Uyarsam) o takdirde sapmış olurum, hidayete erenlerden olmam.” |
6:82 | أُولَٰئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | İşte güven onların hakkıdır. Doğru yolu bulmuş olanlar da onlardır. |
6:117 | اِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ مَنْ يَضِلُّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, yolundan sapanı çok iyi bilir ve yine O, doğru yolu bulanları en iyi bilendir. |
6:140 | قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir. |
7:30 | وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Kendilerinin de doğru yolda olduklarını sanıyorlardı. |
9:18 | وَلَمْ يَخْشَ إِلَّا اللَّهَ فَعَسَىٰ أُولَٰئِكَ أَنْ يَكُونُوا مِنَ الْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | (Allah’ın mescitlerini, ancak) … ve Allah’tan başkasından korkmayan kimseler (imar eder). İşte onların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. |
10:45 | قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِلِقَاءِ اللَّهِ وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Allah’a kavuşmayı yalan sayanlar, ziyana uğramış ve doğru yolu bulamamışlardır. |
16:125 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir. |
28:56 | وَلَٰكِنَّ اللَّهَ يَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | (Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru yola iletemezsin). Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru yola eriştirir. O, doğru yola gelecekleri daha iyi bilir. |
36:21 | اتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْأَلُكُمْ أَجْرًا وَهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | “Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.” * |
43:22 | بَلْ قَالُوا إِنَّا وَجَدْنَا آبَاءَنَا عَلَىٰ أُمَّةٍ وَإِنَّا عَلَىٰ آثَارِهِمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Hayır! Onlar sadece, “Şüphesiz biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve biz onların izlerinden gitmekteyiz” dediler. * |
43:37 | وَإِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَيَحْسَبُونَ أَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru yolda olduklarını sanırlar. * |
43:49 | وَقَالُوا يَا أَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ |
Diyanet Meali: | (Onlar azabı görünce) “Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru yola gireceğiz” dediler. * |
68:7 | إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz senin Rabbin, kendi yolundan sapan kişiyi daha iyi bilir. O, hidayete erenleri de daha iyi bilir. * |