KÖK HARFLER: س ب ق
ANLAM:
سَبَقَ : Birisinden önde gelmek; ondan önde olmak; onu geride bırakmak; bir şeyi ondan önce yapmak; ilk olmak.
AÇIKLAMA:
xx
DİĞER BAZI TÜREVLER:
سَبَقَ (geniş zaman يَسْبُقُ ve يَسْبِقُ mastar isim سَبْقٌ):
سَبَقَهُ : Ondan önde geldi; ondan öndeydi ya da önde gitti; onu geride bıraktı; o şeyi ondan önce yaptı; ilkti, önde gelendi, önceydi ya da o hale geldi; ilklerden veya önde gelenlerdendi ya da o hale geldi.
سَبَقَهُ بِالْقَوْلِ : Karşısındaki bir şey söylemeden evvel o söyledi.
سَبَقَ مِنْهُ الْكَلَامُ : Konuşma ondan önde gitti.
سَبَقَهُ عَلَى كَذَا : Böyle bir şeyde ona karşı üstünlüğü vardı.
سَبَقَ عَلَى قَوْمِهِ فِى الْاِكْرَامِ : Cömertlikte kavmine üstün geldi.
سَابَقَهُ : Önde gitmede ona üstün geldi; onu geride bırakmak ya da ona üstün gelmek için çabaladı ya da onunla mücadele etti.
سَابَقْتُهُ فَسَبَقْتُهُ : Ondan önde gelmek için çabaladım ya da onunla mücadele ettim ve bunu yapmada ona üstün geldim.
تَسَابَقَ وَاسْتَبَقَ : Önde olmak ya da önde gitmek için çabaladı ya da onunla mücadele etti.
سَابِقٌ : Önce gelme veya önde gitme; önde giden, önce gelen ya da diğerlerinin önüne geçenler سَابِقَةٌ (dişil hali), ve çoğulu: سَابِقَاتٌ : Diğerlerine üstün gelen şeyler veya melekler, vb.
لَهُ سَبْقٌ فِى هٰذَا الْاَمْرِ : Bu işte öncelik veya üstünlük ona aittir.
مَسْبُوقٌ (ismi meful): Önüne geçilen ya da üstün gelinen kişi.
KUR’ÂN’DA GEÇEN TÜREVLERİ:
Aşağıdaki tabloda Kur’ân’da geçen ve bu kökten gelen kelime türevleri, bunların gramatik adlandırılışları, Kur’ân’da kaç kere geçmiş olduğu belirtilmiş ve örnek bir ayet için, sûre/âyet numarası verilmiştir.
| Tür | Adet | Anlam | Örnek | Açıklama |
سَبَقَ | fiil-I | 20 | Öne geçti, kaçıp kurtuldu | 46/11 |
|
سَابَقَ | fiil-III | 1 | Müsabaka yaptı, yarış etti | 57/21 |
|
اِسْتَبَقَ | fiil-VIII | 5 | Yarış etti, koşuştu, fırladı | 12/17 |
|
سَبْقٌ | isim | 1 | Öne geçmek | 79/4 |
|
سَابِقٌ | isim | 8 | Öne geçen | 36/40 | Müennes: سَابِقَةٌ |
مَسْبُوقٌ | isim | 2 | Elden kaçırmış olan, yakalayamayan | 70/41 |
|
| Toplam | 37 |
|
|
|
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR:
Kök Harflerinin Yer Değişimi
Benzer Manada Kelimeler
- سَبَقَ
- سَابَقَ
- اِسْتَبَقَ
- سِبَاقٌ
- مُنَافَسَةٌ > bak: ن ف س
- مُسَابَقَةٌ > bu kök
- مُبَارَاةٌ
Zıt Manada Kelimeler
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER:
Aşağıdaki tabloda bu kökten Türkçeye geçmiş olan kelimeler, bunların Arapça yazılışları, Türkçe anlamları verilmiştir. Bu kelimelerin bazılarına günümüz Türkçesinde pek rastlanmaz. Daha çok Osmanlıca metinlerde görülmektedir.
Sebk | سَبْق | İleri geçme, ilerleme. |
Sebak | سَبَاق | Ders. Yarış. |
Sâbık | سَابِق | Geçen, önceki, eski. |
Esbâk | أَسْبَاق | Eski, geçmiş, önceki. |
Sâbıka | سَابِقَة | Geçmişte işlenmiş suç. |
Sâbıkûn | سَابِقَُونَ | Sabıklar. Öncekiler. Geçmişler. |
Mesbûk | مَسْبُوق | Geride kalan. |
Müsâbaka | مُسَابَقَة | Yarışma. |
Müsâbık | مُسَابِق | Yarışçı. |
Mütesâbık(a) | مُتَسَابِق | Müsabaka eden. |
ÂYETLER:
DİKKAT! İncelediğimiz kökten gelen kelimeleri, Kur’an-ı Kerim’deki yerlerinde, yakın çevresindeki kelimelerle ilişkilerini gösterecek şekilde listeliyoruz. Uzun ayetlerin sadece bir bölümünü ele aldık. Bazı ayetlerin sadece bir kısmını gördüğümüz için, ayetler hakkında yanlış bir hüküm verilmemesi gerekir. Tamamını ele aldığımız ayetlerin meallerinin sonuna bir yıldız (*) işareti konmuştur.
سَبَقَ : Fiil-I.
7:80 | أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Hani o kavmine şöyle demişti: ) “Sizden önce âlemlerden hiçbir kimsenin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz?” |
8:59 | وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَبَقُوا إِنَّهُمْ لَا يُعْجِزُونَ |
Diyanet Meali: | İnkâr edenler, asla yakayı kurtardıklarını zannetmesinler. Çünkü onlar (sizi) âciz bırakamazlar. * |
8:68 | لَوْلَا كِتَابٌ مِنَ اللَّهِ سَبَقَ لَمَسَّكُمْ فِيمَا أَخَذْتُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ |
Diyanet Meali: | Eğer Allah’ın daha önce verilmiş bir hükmü olmasaydı, aldığınız şey (fidye)den dolayı size büyük bir azap dokunurdu. * |
10:19 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ |
Diyanet Meali: | Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di. |
11:40 | قُلْناَاحْمِلْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ وَمَنْ آمَنَ |
Diyanet Meali: | Nûh’a dedik ki: “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri hakkında daha önce hüküm verilmiş olanlar dışındaki âilen ile iman edenleri ona yükle.” |
11:110 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer daha önce Rabbinin bir sözü geçmemiş olsaydı, elbette aralarında hüküm verilirdi. |
15:5 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiçbir toplum ecelini geçemez ve ondan geri de kalamaz. * |
20:99 | كَذٰلِكَ نَقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ اَنْبآَءِ مَا قَدْ سَبَقَ |
Diyanet Meali: | (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. |
20:129 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَكَانَ لِزَامًا وَأَجَلٌ مُسَمًّى |
Diyanet Meali: | Rabbin tarafından daha önce söylenmiş bir hüküm ve belirlenmiş bir süre olmasaydı, onlar da hemen cezalandırılırlardı. * |
21:27 | لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُمْ بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ |
Diyanet Meali: | Onlar Allah’tan önce söz söylemezler ve hep O’nun emriyle iş görürler. * |
21:101 | إِنَّ الَّذِينَ سَبَقَتْ لَهُمْ مِنَّا الْحُسْنَىٰ أُولَٰئِكَ عَنْهَا مُبْعَدُونَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz kendileri için tarafımızdan en güzel mükâfat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden uzaklaştırılmışlardır. * |
23:27 | فَاسْلُكْ فِيهَا مِنْ كُلٍّ زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ وَأَهْلَكَ إِلَّا مَنْ سَبَقَ عَلَيْهِ الْقَوْلُ مِنْهُمْ |
Diyanet Meali: | (Sular coşup taştığında Nûh’a dedik ki:) “Her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift, bir de kendileri aleyhinde daha önce hüküm verilmiş olanlardan başka aileni gemiye al.” |
23:43 | مَا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَأْخِرُونَ |
Diyanet Meali: | Hiçbir ümmet, kendi ecelinin önüne geçemez, onu geciktiremez de. * |
29:4 | أَمْ حَسِبَ الَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ أَنْ يَسْبِقُونَا |
Diyanet Meali: | Yoksa kötülük yapanlar, bizden kaçıp kurtulacaklarını mı sandılar. |
29:28 | إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ |
Diyanet Meali: | (Hani o, kavmine şöyle demişti: )”Gerçekten siz, sizden önce dünyada hiçbir toplumun yapmadığı bir hayâsızlığı işliyorsunuz.” |
37:171 | وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا الْمُرْسَلِينَ |
Diyanet Meali: | Andolsun, peygamber olarak gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmişti: * |
41:45 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında derhal hüküm verilirdi. |
42:14 | وَلَوْلَا كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِنْ رَبِّكَ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ |
Diyanet Meali: | Eğer (azabın) belli bir süreye kadar (ertelenmesi ile ilgili olarak) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. |
46:11 | لَوْ كَانَ خَيْرًا مَا سَبَقُونَا إِلَيْهِ |
Diyanet Meali: | (İnkâr edenler, inananlar için,) “Eğer o Kur’an iyi bir şey olsaydı, onlar onu kabulde, bizi geçemezlerdi”( dediler.) |
59:10 | رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ |
Diyanet Meali: | “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla.” |
سَابَقَ : Fiil-III.
57:21 | سَابِقُوا إِلَىٰ مَغْفِرَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ |
Diyanet Meali: | Rabbinizden bir bağışlanmaya koşun. |
اِسْتَبَقَ : Fiil-VIII.
2:148 | وَلِكُلٍّ وِجْهَةٌ هُوَ مُوَلِّيهَا فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ |
Diyanet Meali: | Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! |
5:48 | وَلَٰكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْرَاتِ |
Diyanet Meali: | Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. |
12:17 | قَالُوا يَا أَبَانَا إِنَّا ذَهَبْنَا نَسْتَبِقُ وَتَرَكْنَا يُوسُفَ عِنْدَ مَتَاعِنَا |
Diyanet Meali: | “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık.” |
12:25 | وَاسْتَبَقَا الْبَابَ وَقَدَّتْ قَمِيصَهُ مِنْ دُبُرٍ |
Diyanet Meali: | İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. |
36:66 | وَلَوْ نَشَاءُ لَطَمَسْنَا عَلَىٰ أَعْيُنِهِمْ فَاسْتَبَقُوا الصِّرَاطَ |
Diyanet Meali: | Eğer dileseydik, onların gözlerini büsbütün kör ederdik de (bu hâlde) yola koyulmak için didişirlerdi. |
سَبْقٌ : İsim.
79:4 | فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا |
Diyanet Meali: | Derken, öne geçenlere, * |
سَابِقٌ : İsim. İsm-i Fâil.
9:100 | وَالسَّابِقُونَ الْأَوَّلُونَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ وَالْأَنْصَارِ |
Diyanet Meali: | İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar… |
23:61 | أُولَٰئِكَ يُسَارِعُونَ فِي الْخَيْرَاتِ وَهُمْ لَهَا سَابِقُونَ |
Diyanet Meali: | İşte bunlar hayır işlerine koşuşurlar ve o uğurda öne geçerler. * |
29:39 | فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ وَمَا كَانُوا سَابِقِينَ |
Diyanet Meali: | Yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Oysa bizi geçip (azabımızdan) kurtulamazlardı. |
35:32 | وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ |
Diyanet Meali: | Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. |
36:40 | لَا الشَّمْسُ يَنْبَغِي لَهَا أَنْ تُدْرِكَ الْقَمَرَ وَلَا اللَّيْلُ سَابِقُ النَّهَارِ |
Diyanet Meali: | Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. |
56:10 | وَالسَّابِقُونَ |
Diyanet Meali: | (İman ve amelde) Öne geçenler ise.. |
56:10 | السَّابِقُونَ |
Diyanet Meali: | (Ahirette de) Öne geçenlerdir. |
سَابِقَاتٌ : İsim. İsm-i Fâil. Kurallı Bayan Çoğul. Tekili: سَابِقَةٌ Müzekkeri: سَابِقٌ
79:4 | فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا |
Diyanet Meali: | Derken, öne geçenlere, * |
مَسْبُوقِينَ : İsim. İsm-i Mef’ûl. Kurallı Erkek Çoğul. Nasb / Cerr Hali. Tekili: مَسْبُوقٌ
56:60 | نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ |
Diyanet Meali: | Aranızda ölümü biz takdir ettik. (Bu konuda) bizim önümüze geçilmez. |
70:41 | عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ |
Diyanet Meali: | Şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye.. Bizim önümüze geçilemez. |